|
|
................... |
|
................... |
HALK KÜLTÜRÜNDE
DEĞİŞİMİN TOPLUMA ETKİSİ VE SONUÇLARI |
Erman Artun
Töre
Fikir, Snat ve Edebiyat Dergisi
|
|
|
................... |
|
................... |
Türkler, dünya coğrafyası üzerinde sık
sık yurt değiştirerek çok geniş bir alana yayılmışlar, birçok
kültür ve dinin etkisi altında kalarak farklı uygarlıklar
yaşamışlardır. Bunun sonucunda Orta Asya’dan günümüze değişen,
gelişen, geleneğe bağlı bir halk kültürü olmuştur. Halk kültürü
ürünleri, Türk kültürünün tarih içindeki görünümü, değişmesi ve
gelişmesine paralel olarak bir değişim ve gelişim içinde olmuştur.
Aynı uygarlığa bağlı kültürler aynı dünya görüşünde birleşirler.
Bir uygarlığın dünya görüşü de o uygarlığa özgü bir halk kültürü
doğurur. Halk kültürü ürünleri yaşayan kültür topluluğunun kendine
özgü dünya görüşüne ve değerler sistemine göre şekillenir. Kültüre
bağlı olarak şekillenen her türlü birikim doğal olarak o kültürün
bir parçasıdır.
Türk kültürü belirli bir coğrafyayla sınırlandırılamayacağı için
Türklerin göçüp yerleştikleri, devlet kurup egemen oldukları
ülkelerin tümünü kapsamaktadır. Türkler İslamiyet’ten önce o günkü
inanç sistemlerine, kültür ve geleneklerine bağlı halk kültürü
ürünlerine sahiptiler.
İnanç kültürü, kültür de halk kültürü ürünlerini etkiler. Bugünkü
halk kültürü ürünlerinde, eski inanış ve geleneklerin izlerini
bulmak mümkündür. Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra
halk kültürü ürünleri yeni özle İslami renge bürünerek
varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yeni kültür gereği mitlerle örülü
destan dönemi ürünleri İslami öğelerle beslenerek yeniden
yapılanmıştır.
İslamiyet öncesi çeşitli inanç sistemlerinden etkilenen Türkler,
her kültürde olduğu gibi semavi bir dine geçerken, eski
inançlarının bir bölümünü yeni dine taşıyıp onun kalıplarına
uydurmuşlardır.
Türk halk kültürü, Anadolu’da geleneksel yaşamı sürdüren
toplulukların yüzyıllar boyunca kendi dil, kültür ve beğenileriyle
oluşturup yaşattıkları kültürün ortak adıdır. Bu kültür halkın
duygu, düşünce ve beğenisiyle süzülerek günümüze gelmiş, toplum,
insan ve doğa gerçeğiyle şekillenmiştir.
Sosyal yapı ait olduğu toplumun kültür ögeleriyle biçimlenir.
Kültür her toplumsal ögede yansımasını bulan dokudur (Turan
1990:13). Kültürleşme adı verilen evrensel süreçte kültür
varlıkları, yeniyi alarak değişir, gelişir (Güvenç 1993:138).
Kültür; yaşanan, yaşatan ve yaşayan varlık olarak geçmişten
geleceğe sürekliliktir (Güvenç,1993:231). Her kültür olgusu
kültürün bütünü gibi doğar, gelişir, kaybolur veya yeni
fonksiyonlarla genişler ve gençleşir (Yılmaz, 1994:2).
Kültür toplumsaldır. Kişi, içinde yaşadığı toplumun kültüründen
soyutlanamaz. Kültür tarihseldir, uzun bir yaşam dilimi içinde
olgunlaşır. Kültür bir yaşam biçimi, bir toplumsal davranıştır. Bu
olgu da bir süreç içinde bir tarih çanağında oluşur (Artun,1996:12).
Orta Asya’dan gelip Anadolu’yu yurt tutan Türkmenler göç
yollarında kültürleşme yoluyla kültür alışverişinde bulunarak
bunları Anadolu’ya taşımışlardır. Yeni yurt Anadolu’da tanışılan
kültürlerle ve yazlak-güzlek, kışlak ve konalgalar arasında
kültürleşme sürmüştür. Taşınan Orta Asya ve göç yolları kültürü,
yeni yurt Anadolu kültürü ve İslami kültür, yüzyıllar boyu süren
kültürleşme sürecinde yoğrularak yeni bir Anadolu kültürü
oluşturmuştur.
Anadolu’ya akıp gelen insan dalgaları, dokuz yüzyıl önce
kendilerine özgü inanışlarını, törelerini, geleneklerini,
sanatlarını da beraberlerinde getirdiler. Anadolu geçmiş zaman
içinde çok sayıda kültürü içerisinde barındırmış çeşitli
topluluklara yurt olmuştur. Bu kültürel miras Anadolu’ya gelen
topluluklara aktarılmıştır. Bu kültür alış verişi sonunda kültür,
değişimini sürdürmüştür (Erginer,1997:137).
Böylece günümüzde Anadolu’nun sosyo-kültürel yapılaşması ortaya
çıkmıştır. Kültür mirası, insanlığın ortak mirasıdır. Her millet
hatta her uygarlık dil, kültür, tarih mirasıyla dünyada yerini
alır. Bireylerin kökleşmesi ve toplumsallaşması, bu mirasın içinde
gerçekleşir. Kültür varlıklarını da içeren miras duygusu geçmişte
temel olarak simgesel bir biçim almış olsa da yeni bir olay
değildir. Geçmişin halk kültürleri yüzyıllar boyunca genç
kuşaklara miras olarak hizmet etmiştir. Kültür mirasları geçmişin
tanıklarıdır, bu yönleriyle geleceğin şekillenmesinde etkendir.
Anadolu coğrafî konumu nedeniyle tarih boyunca Asya, Avrupa,
Afrika, Mısır ve Mezopotamya kültür yollarının kesiştiği bir
merkez olmuştur. Orta Asya’dan Anadolu’ya 9. yüzyıldan başlayarak
küçük gruplar, 11.yüzyıldan itibaren büyük kitleler halinde
gelmeye başlayan Oğuz ve Türkmen boyları, Anadolu’nun bugünkü
kültürel yapısını oluşturmaya başlamışlardır. Bu tarihi süreçte
Anadolu Türkleşmiş, Türkler de Anadolulaşmıştır (Erden, 1998:
4-12). Türk kültürü tarih sürecinde kendine miras kalan kültürleri
Türk kültür potasında eriterek kendi damgasını vurmuştur. Halk
kültürü ürünleri bir milletin millî kimliğini belirler,
oluştukları toplumun ortak kabullerini alarak kendilerine özgü
gelenek yaratırlar (Yıldırım,1998:37).
Her inanç sistemi, topluma uygun bir yapı kazanır. Kültür tarihi
açısından temel süreç kültürleşmedir. Anadolu’da Türkler kültürel
etkileşim içinde yeni bir kültürel kimlik kazanmışlardır. Türkler
İslamiyet kültür dairesine girdikten sonra yurt değiştirerek yeni
yurtları Anadolu’ya geldiler. Yeni yurtta kültürün doğası gereği
günlük yaşam ve değer yargıları da değişikliğe uğradı. Anadolu’da
yaşayan kültür sentezi Türk kültür potasında eriyerek yeni bir
alaşım oluşturdu.
Türkiye halk kültürü, yüzyılların deneyimlerinden süzülerek
biçimlenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılan bir değerler bütünüdür.
Halk kültürü ürünleriyle yaşadıkları yöre arasında bir bağ vardır.
Bu ürünlerin şekillenmesinde tarihi ve kültürel mirasın önemli bir
rolü vardır. Halk kültürü ürünleri halk arasında mayalanmış,
halkın kültür yapısını belirleyen yaşadığı toplumun dokusudur.
Halk kültürü ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile
getirmeleri bakımından Türk kültürünün korunmasında,
yaşatılmasında önemli işlevleri bulunmaktadır(Artun, 1996:12-25)
Halk kültürü, özü gereği statik değil dinamiktir. Halk kültürü
halk yaşayışı bilimidir, kültür topluluğunun ortak malı olduğu
için ulusal yapının bir parçasıdır. Kültür doğası gereği
değişkendir. Gelenek zaman boyutunda bir başka geleneğe
ulaşacaktır. Her halk kültürü ürünü belli bir kültür içinde oluşur
ve canlılığını sürdürür. Halk kültürü geçmişteki bir kültür,
geçmişten günümüze gelmiş bir kalıp değildir. Yaşayan bir kültür
topluluğunun bugünkü gereksinimini karşılayan bir sosyal kurumdur.
Anadolu’nun günümüzdeki evrensel değerler taşıyan özgün kültür
yapısının oluşmasında Türkler ana etken olmuştur. Anadolu pek çok
küçük kültürel çevreyi ve onların kültürel yapılarını içinde
barındırmıştır. Bu kültür zenginliğini kesin çizgilerle
birbirinden ayırmak mümkün değildir.
Anadolu coğrafyasında iç içe yaşayan bu kültür zenginliği pek az
ulusa nasip olmuştur. Bu bir kültür mozaiği değildir; yurt tutulan
Anadolu coğrafyasında kültürlerin yarattığı alaşım, yeni bir
Anadolu kültürüdür.
Anadolu tarihi yönüyle çok köklü bir geçmişe sahiptir. Bu kültürel
zenginlik halk ürünlerine yansımaktadır. Anadolu halk kültürü
ürünleri, toplumsal yaşamda uyum sağlayıcı, birlikteliği
pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek belli
bir işlev üstlenirler. Bu ürünler tarihsel gelişim sürecinde
Anadolu insanının sanatsal beğenisini belirleyen, estetik
anlayışını sergiler. Halk kültürü ürünleri, kendi kültürüyle
yabancılaşmayı önler. Geleneği sürdürenler kültür taşıyıcıları
olarak görev yapmaktadırlar.
Türk halk kültürü çok zengin bir yapıya sahiptir. Bu zenginlik
köklerini tarihin derinliklerinden almaktadır. Türkler,
Sibirya’dan Balkanlara, Yemenden Hindistan’a, Çin’e kadar çok
geniş coğrafyaya yayılmış bu coğrafyalarda devletler kurmuş, bir
çok uygarlığa etki etmiş, çeşitli uygarlıklardan aldığı kültür
ögelerini de Türk kültürüyle yoğurmuştur. Bu hareketlilik Türk
kültürünü sürekli ve dinamik kılmıştır. İki binli yıllara
girdiğimiz bu yıllarda bu dinamikler dünyada hareketlenmiş, çınar
ağacı hem köklerinden hem dallarından filizler vermeye başlamıştır
(Fığlalı,1996:3). Halk kültürü ürünleri halkın kültür yapısını
belirleyen yaşadığı toplumun dokusu milletin söz sanatlarındaki
sembolüdür.
Halk kültürü ürünleri, belli bir kültür birikimi, dünya görüşü ve
inanç sisteminin, yaşama biçiminin anlatıcı ve söyleyiciler
tarafından özümlenip yorumlanmasıyla özgün anlatımlara kavuşur.
Anonim ürünler, bireysel yaşantının toplumsal örnekleridir.
Anadolu halkının dünya görüşünün yanı sıra estetik modelleri de
halk kültürü ürünlerinde temsil edilir. Kültür çevresi değiştikçe
toplumsal kuralları etkileyen köklü farklılık ve değişimler halk
kültürü ürünlerine kademe kademe yansır.
Halk kültürü, bir bölgedeki kültür ürünlerinin tümüdür. Toplumun
sosyo-ekonomik dinamiklerini ortaya çıkartmakta, milletin kültür
birliğini sağlamaktadır. Temel özelliklerinden biri de
yerelliktir. Gelenekler ilişkiler gibi, yerel özellikler taşıyan
günlük yaşam zamanla çeşitli etkenlere bağlı olarak genel, yaşam
içinde görülür. Bireysel yaşantının toplumsallaşmış örnekleri olan
halk kültürü ürünleri çeşitli düzeylerde iletişim sağlama işlevini
de yerine getirir. Milletleri diğer kültürlerden ayıran kültürel
özelliklerin esası halk kültürüdür.
Tarihsel süreçte, her kültürde olduğu gibi Türk kültürünü
belirleyen değer, norm, sosyal kontrol öğeleri ve formlar
değişikliğe uğramıştır. Kültür, statik değildir. Zemindeki
değerler aynı kalmak şartıyla değişen ve gelişen ilişkiler ağıdır.
Kültür her toplumsal olgu ve değer gibi dinamik karakterle
değişerek yenilenir.
Bazı halk kültürü ürünlerinde eski inanç sistemleri ve
kültürlerinin ayin ve törenlerine ait pratiklerinin Anadolu’da
yeni bir sentezle İslami şekil ve ruha dönüştüğünü görüyoruz. Türk
kültürü Anadolu’da şekillenirken, halk kültürü ürünleri de yeniden
yapılanmaya başlamıştır. Büyük şehirlerin çevresinde oluşan üst
kültür, mimaride, müzikte, edebiyatta yeni bir bakış açısı
oluşturmuştur. Anadolu’da konar-göçer ve köy çevrelerinde İslami
kültür etkisiyle Orta Asya kültüründen farklı, fakat büyük
şehirlerin etrafında oluşan üst kültürü de yakalayamayan bir
kültür oluşmuştur. Konar-göçer kültüründeki halk kültürü
ürünlerinde göçebe yaşamın ve doğal çevrenin etkisi görülür. Köy
ve kasaba halk kültürü ürünlerinde çevrelerine ait özelliklerin
varlığı dikkati çeker.
Her toplumun kendine özgü bir yerleşim, doğa ilişkileri,
üretim-tüketim biçimi vardır. Halk kültürü ürünleri bir anda
ortaya çıkmazlar. Oluşum nedenleri geçmişte yatmaktadır. Halk
kültürü ürünlerini kavrayabilmek için oluşumlarını, süreçlerini,
insan-doğa-toplum ilişkilerinin işlevlerini bilmek zorundayız. Bir
ürünün kendi içinde ve diğer olgularla ilişkisini inceledikten
sonra görünüşün arkasında yatan özün belirlenmesi gerekir.
Toplumsal değişim sürecini etkileyen, yönlendiren ve belirleyen
yapısal öğelere niteliğini veren dört olgu vardır. Bunlar
ekonomik, teknolojik, demografik ve ekolojik olgulardır.
Halk kültürü, kültür varlığının önemli bir bölümünü
oluşturmaktadır. Halk kültürü yüzyılların deneyimlerinden
süzülerek biçimlenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze gelmiş
bir değerler bütünüdür. Sözlü gelenekte yaşatılan ürünlerle
beslenen halk kültürünün özünde, bağlı bulunduğu kültüre ait örnek
değerler ve ahlak anlayışı vardır. Halk kültürü ürünleri,
toplumsal ve kültürel birlik oluşturan ortak ve kültürel
özellikleri bulunan toplulukların ürünleridir. Türk halk kültürü
ürünlerine, Türk toplumunun sağ duyusu, günlük hayatı, dini,
geleneği, dünya görüşü, beğenisi yansır.
Kültür; toplumu oluşturan bireyler, gruplar arasındaki kurumlaşmış
ilişkiler bütünüdür. Her türlü toplumsal olgu kültür potasında
eriyerek içerik ve bütünlük kazanır. Kültür kişilik mekanizmaları
yoluyla çevreye yansır, aktarılır. Halk kültürü bir düşünce bir
yaşam biçimi olarak kültür alanlarını kapsar. Millî kültürün
oluşmasında etkin bir rol oynar. Halk kültürü, Türk kültüründe
yapılmasını öngördüğü ve yasakladığı etkinliklerle,
yaptırımlarıyla yönlendiricidir. Halk kültürü ülkeyi ayakta tutan
en önemli güçlerden birisidir.
Tanzimat, Meşrutiyet, Birinci Dünya Savaşı, Cumhuriyet Türk
toplumunu ve günlük yaşamını hızlı değişim ve dönüşümlere
uğratmıştır. Toplumsal yaşamda geleneksel yapı, yer yer çatlamağa,
kırılmağa ve yerleşmiş değerler değişmeğe başlamış, geçiş
dönemlerine özgü ikilemler ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetten sonra
yurdumuz tarım, sanayi ve teknoloji alanlarında büyük değişiklik
yaşamıştır. 1950’li yıllarda köylerden kentlere göçlerin
yoğunlaşması kültür çatışmalarını beraberinde getirmiştir. Köy ve
şehir kültürü hızlı etkileşim yaşamıştır.
Göçler nedeniyle çeşitli kültürler büyük şehirlere taşınmıştır.
Köy kültür çevresiyle şehir kültür çevresi iç içe yaşamaya
başlamıştır. Farklı geleneklerin bir arada yaşaması halk kültürüne
yeni bir boyut getirmiştir (Artun, 1996:11-25). Göçle gelenler
kentlileşme sürecini yaşamaktadır.
Doku kaynaşması henüz tamamlanamamıştır. Toplumsal ve kültürel
değişiklikler halk kültürü ürünlerinin değişip yeniden
şekillenmesine neden olurlar.
Halk kültürü ürünlerinin, yaşadıkları yöreyle arasında bir bağ
vardır. Bu ürünlerin oluşmasında ve şekillenmesinde yörenin tarihi
ve kültürel mirasının önemli bir rolü vardır. Yeni kültürleşme ve
toprağa bağlı Anadolu ekonomisinin sanayi toplumuna geçişi
sürecinde yöre insanının bu değişim ve gelişim karşısında sosyo-ekonomik
konumu değişmiştir. Bu hızlı değişim ve gelişim geniş bir zaman
boyutunda olmadığı için yeni yaşama biçimi Anadolu’da bir bocalama
yaratmıştır. Farklı geleneklerin bir arada yaşaması halk kültürüne
yeni bir boyut kazandırmıştır.
Günümüzde halk kültürü ürünleri kitle iletişim araçlarıyla
yayılmaya başlamıştır. Bu bir noktada teknolojinin sözlü geleneğin
işlevini üstlenmesidir. Günümüzde halk kültürü yeni ortamlara,
yeni şartlara uyum göstermeye, gelenek dışı düşüncelerle
beslenmeye başlamıştır. Halk kültürü sözlü, yazılı kültür
ortamlarının yanı sıra elektronik kültür ortamlarında yayılır hale
gelmiştir. Gelenek sosyo- kültürel yapı içinde ancak yeni işlevler
kazanarak var olan işlevlerini koruyarak yaşayabilir.
Tarım ve sanayinin gelişmesi, ulaşım ve teknolojinin getirdiği
yenilikler, iletişimin etkisi kendine özgü yerel kültürü
etkilemektedir. Büyük şehirlerde şehir merkeziyle, kenar semtleri
arasında iki ayrı kültür yaşamaktadır. Büyük şehirlerde halk
kültürü ürünlerinde tarım öncesi toplulukların ritüele dayalı
düşünce yapısının kalıntılarını, tarım topluluklarının dini
düşünce yapısını, sanayi toplumlarının laik düşünce yapısını iç
içe buluyoruz.
Türkiye hızlı bir kültürel değişim ve gelişim süreci yaşamaktadır.
Halk kültürü ürünleri kültürel yapımızın, yaşama biçimimizin en
iyi tanıkları ve taşıyıcılarıdır. Anadolu kültürünün çeşitliliği
halk kültürü ürünlerine büyük bir zenginlik sağlamıştır.
Yaşanılan son elli yılda, çağlar boyu süren kültür ikiliği hızla
ortadan kalkmaktadır. Bugün, köylü ve çiftçi toplumdan kentli ve
sanayileşmiş topluma geçmekteyiz. Halkın yarısı artık aydınla aynı
kültür çevresini paylaşmaktadır. Köyde kalanlar da ulaşım ve
iletişim araçlarıyla kent kültürüne bağlanmışlardır.
Teknoloji, geleneği yayan gezginci kültür taşıyıcılarının yerini
alarak geleneğin dar çevrelerde sıkışıp kalmasını önleyerek
yayılmasını sağlamıştır. Günümüzde halk kültürü yeni ortamlara,
yeni şartlara uyum göstermeye, gelenek dışı düşüncelerle
beslenmeye başlamıştır. Bu olgu geleneksel kültürü de
etkilemiştir.
Yeni kültürleşme ve toprağa bağlı ekonomiden sanayi toplumuna
geçiş sürecinde yöre insanının değişim ve gelişim karşısında sosyo-ekonomik
konumu değişmiştir. Bu hızlı değişim ve gelişim geniş bir zaman
boyutunda olmadığı için yeni yaşama biçimi bir bocalama
yaratmıştır.
Büyük şehirlere göçler nedeniyle çeşitli kültürler taşınmıştır.
Köy kültür çevresiyle şehir kültür çevresi iç içe yaşamaya
başlamıştır. Farklı geleneklerin bir arada yaşaması halk kültürüne
yeni bir boyut getirmiştir (Artun, 1996:11-25).
Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçen toplumumuz, bu gün artık
bilgi ve iletişim toplumuna geçiş aşamasındadır. Toplumlar arası
haberleşme olanaklarının çok sınırlı olduğu dönemlerde kültürler
ve uygarlıklar arası ilişkiler dar alanda kalmıştır. Genellikle
komşu kültürlerin birbirini etkilediği dönemlerin aksine günümüzde
coğrafî bakımdan çok uzaktaki kültürler bile hızlı bir etkileşim
içindedir. Sanayi ve tarımın gelişmesi, ulaşım ve teknolojinin
getirdiği yenilikler, iletişim halk kültürünü etkilemektedir.
Köyden kente göç olgusu halk kültürünün doğal ortamını
değiştirmiştir.
Sanayileşme ve iletişim toplumları etkilemiş, hızlı kültürel
değişim ve gelişime neden olmuş, yaşama biçiminin değişmesinin
yanı sıra, bir kültür şokuyla karşı karşıya bırakmıştır. Dünya
küreselleşme sürecine girmiştir. Küreselleşmeyle, farklı
kültürlerden insanları bir araya getirecek ortak bir paydaya doğru
gidiş başlamıştır. Bu da halk kültürleri için tehlike çanlarının
çalınmasıdır, ancak küreselleşme olgusu kültürel değişim ve
gelişime bağlı halk kültürünün doğal akışını hızlandırıp
aşındırmaya başlamıştır.
Dünyanın her toplumundaki bireyler kendi özgün kültürlerinde
bulamadıkları ve göremedikleri birey olma keyfini dünya kültüründe
bulmakta ve kendilerini bu kültürle özdeşleştirmektedir. TV ve
fiber-optik teknolojileri kullanılmaya başlandı, bunun yanı sıra
uydu aracılığıyla bütün dünyaya her konuda anında seslenme olanağı
bulundu. Küreselleşme ya da yabancı terminoloji ile "globalleşme",
biri siyasal, biri ekonomik, biri de kültürel olarak üç boyutu
olan bir kavramdır (Kongar,1997:3).
Halk kültürü toplumsal yaşamda uyum sağlayıcı birlikteliği,
pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir
işlev üslenir, kendi kültürüyle yabancılaşmayı önler. Halk kültürü
ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri
bakımından Türk kültürünün korunmasında, yaşatılmasında önemli
işlevleri vardır. Halk kültürü, her uygarlığın yaratıcısı olan
insanların kimlik ve kişiliğinin temel belirleyicisidir (Günay,1999:24).
Küreselleşme etkisiyle halk kültürünün halkla bağları zayıflamaya
başlayarak kendi kaynaklarının yanı sıra yabancı kaynaklarla
beslenmeye başlamıştır. Halk kültürü, kültür varlığının önemli bir
bölümünü oluşturmaktadır. Halk kültürü, toplumsal ve kültürel
birlik oluşturan ortak ve kültürel özellikleri bulunan
toplulukların ürünleridir. Halk kültürü toplumun sosyo-ekonomik
dinamiklerini ortaya çıkarmakta, milletin kültür birliğini
sağlamaktadır. Milletleri diğer kültürlerden ayıran kültürel
özelliklerin esası halk kültürüdür.
Günümüz bir bilim ve teknoloji dünyası olarak kabul edilmektedir.
Bilgi patlaması, bilimsel ve teknolojik alanda kaydedilen hızlı
değişme ve gelişmeler nedeniyle, günümüz “bilişim” dönemi olarak
kabul edilmektedir. Ekonomik ve teknik olguların belirlenmesi
sonucunda neredeyse uluslar arasındaki sınırlar kaybolmuş, bilgiye
ulaşmanın yanı sıra halk kültürünü etkileyebilecek olumsuz
olgulara ulaşmak kolay hale gelmiştir. Bireylerin iletişim ve
etkileşim gereksinmeleri boyut değiştirmiş geleneksel değerler
hızla kaybolmaya başlamıştır.
Türkiye hızlı bir kültürel değişim ve gelişim süreci yaşamaktadır.
Yaşanılan son elli yılda, çağlar boyu süren kültür ikiliği hızla
ortadan kalkmaktadır. Bugün köylü ve çiftçi toplumdan kentli ve
sanayileşmiş topluma geçmekteyiz. Tarım toplumundan sanayi
toplumuna geçen toplumumuz, bu gün artık bilgi ve iletişim
toplumuna geçiş aşamasındadır. Sanayi ve tarımın gelişmesi, ulaşım
ve teknolojinin getirdiği yenilikler, iletişim halk kültürünü
etkilemektedir.
Türkiye’de kültürel değişim gereği yaşama biçiminin değişmesi pek
çok eski gelenek ve görenekleri de değişime uğratmaktadır. Yakın
bir gelecekte farklı yörelerimizde otantik geleneksel
nitelikleriyle üretilmekte olan halk kültürü ürünlerini, bunlara
bağlı inanç, davranış ve değer yargılarının değişmesiyle
bulamayacağız. Bugün geç kalmış sayılmayız. Toplumumuz her ne
kadar hızlı bir kültürel değişimle karşı karşıya kalsa da eski ile
yeni iç içe yaşamaktadır. Anadolu kültürünün otantik örneklerinin
uzmanlar tarafından belirlenip halk kültürü müzelerinde saklanıp
gelecek kuşaklara aktarılması zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi
gereken bir görevdir (Artun, 2000:163).
Gelenekler içinde bulundukları çevrenin sosyo-ekonomik durumuna
göre davranış kalıpları geliştirirler. Ulaşım ve teknolojinin
getirdiği yenilikler yerel kültürü etkilemiştir. Dünya
küreselleşme sürecine girmiştir. Küreselleşmeyle, farklı
kültürlerden insanları bir araya getirecek ortak bir paydaya doğru
gidiş başlamıştır. Bu da halk kültürleri için tehlike çanlarının
çalınmasıdır, ancak küreselleşme olgusu kültürel değişim ve
gelişime bağlı halk kültürünün doğal akışını hızlandırıp
aşındırmaya başlamıştır.
Bu hızlı değişim ve gelişim beraberinde ne yapmalıyız sorusunu da
getirmektedir. Millî kültürün biçimlenmesinde, halk kültürünün
önemi büyüktür. Türk halk kültürünü ülkeye ve dünyaya tanıtma
çalışmaları kültür politikaları doğrultusunda yapılmalıdır. Kültür
politikaları, günümüz ve geleceğin kültür yapısının
belirlenmesinde kültürel mirasın korunması ve tanıtılmasında etkin
rol oynar.
Halk kültürü sözlü, yazılı kültür ortamlarının yanı sıra
elektronik kültür ortamlarında yayılır hale gelmiştir. Gelenek
sosyo- kültürel yapı içinde ancak yeni işlevler kazanarak var olan
işlevlerini koruyarak yaşayabilir. Kültürün tarihsel süreç ve
biçimlenmesinde kültürel her varlık ulusal mirastır. Bu da
beraberinde seçici olmamız gerekliliğini gündeme getirir. Her
eskiyi koruma çabası yeniyi almayı engeller (Oğuz, 2001:5).
Kültür, insanlığın ortak mirasıdır. Her millet; dil, kültür, tarih
mirasıyla dünyada yerini alır. Bireylerin kökleşmesini ve
toplumsallaşmasını sağlayan kültür mirasları geçmişin
tanıklarıdır, bu yönleriyle geleceğin şekillenmesinde etkendirler.
Sosyal yapı, ait olduğu toplumun kültür ögeleriyle şekillenir.
Sosyal yapı bir değerler ve kurumlar bütününün meydana getirdiği,
gelişme özelliği gösteren, kişileri ortak noktalarda birleştiren
bir sosyal yaşama biçimidir (Tural,1994:14).
Halk kültürü toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici,
dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir işlev üslenir,
halkın kendi kültürüne yabancılaşmasını önler. Halk kültürü
ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri
bakımından Türk kültürünün korunmasında, yaşatılmasında önemli
işlevleri vardır. Halk kültürü, uygarlıkların yaratıcısı olan
insanların kimlik ve kişiliğinin temel belirleyicisidir (Günay,1999:24).
Çağdaş genç, millî kültürünü seven, koruyan, kollayan, aktaran,
değişim ve gelişimleri özümseyen, millî kültürden kopmadan
evrensel kültürde yerini alabilen insan tipidir. Gençlere yaşadığı
toplumun kültürel değerlerini tanıma fırsatı ne ölçüde veriliyor?
Özellikle Türk kültürü, kültürün öğelerinden biriymiş gibi kültüre
girmiş Batı, Türk kültürünün özüne ters diye nitelenen konulardan
ayıklanmalıdır. Bir gencin kendi kültürüne yabancılaşması, beğeni
yönünden halktan kopmaması için ona ortak millî kültürün alt
yapısı öğretilip sevdirilmelidir. Gençleri milletin ortak kültür
değerleriyle besleyip hazırlamak ailenin ve eğitimcilerin
görevidir. Gençlere millî kültürün tarihi ve kültürel bir miras
olduğu, millî kültür donanımı almadan evrensel kültürde yer
alınamayacağı bilinci verilmelidir.
Kültür politikalarının ilkeleri bilimsel çalışmalarla akılcı ve
gerçekçi olarak saptanır. Toplumun gerçeklerine maddî ve manevî
değerlere uygun esaslara dayandırılır. Toplumun kültürel mirası
sonucu oluşan yaşama biçimi inanç ve değerleri günlük kültür
politikalarıyla yeniden yapılanamaz. Eğitim ve kültür politikaları
millîdir. Kültür politikaları evrensellikten kopmadan kültürel
değişim ve gelişimle sağlıklı, ilkeli politikalarla sürer.
Kültürel kimlik oluşturma politikaları belirlenirken millîlik,
çağdaşlık, demokratiklik, evrensellik ilkelerinden taviz
verilemez.
Kültürel değişim ve gelişimi yozlaşma, yabancılaşma olarak
algılayan durağan insan tipi yetiştirmeyi amaçlayan kültür
politikaları faydadan çok zarar getirir.
Sonuç
Küreselleşmeyle ulusal değerlerin, ulusal kültürün korunması
gerekliliği kendini göstermeye başlamıştır. Küreselleşme
karşısında büyük bir tehlike içinde olan halk kültürü derleme ve
araştırma politikalarının tekrar gözden geçirilmesi, programların
yeniden geliştirilmesi ve yapılandırılması gerçeğini gündeme
getirmiştir.
Halk kültürü ürünleri küreselleşmeyle birlikte hızla değişmeye,
hatta yok olmaya başlamıştır. Halk kültürü mirası olan bu
ürünlerin yeni kuşaklara aktarılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Halk kültürü ve halk edebiyatı ürünleri Türk ruhunun ve dünyaya
bakışının en çok yansıtıldığı ürünlerdir.
Çeşitli etkiler nedeniyle sürekli yeni yaşam koşulları ortaya
çıktığından, toplumlar ve kültürler de sürekli bir değişim
içindeler. Bu değişim bazen yavaş yavaş gerçekleşiyor, bazen de
bir patlama biçiminde olabiliyor. Pek çok toplum için Batı kültürü
ve ona bağlı olan maddesel ve teknik üstünlükle karşılaşmak,
varlıklarını tehdit eden bir şok etkisi yapıyor, çünkü bu onların
geleneksel toplum yapısının sorgulanmasına yol açıyor. Bu da hangi
yöne gideceğini bilememek, kişiliğini ve kendine güvenini yitirmek
gibi sonuçlara neden olabiliyor.
Millî kültürün biçimlenmesinde, halk kültürünün önemi büyüktür.
Halk kültürü ürünlerine eğitimin her kademesinde yer verilerek
tanıtılmalı ve sevdirilmelidir. Halk kültürünü ülkeye ve dünyaya
tanıtma çalışmaları kültür politikaları doğrultusunda
yönlendirilmelidir. Bireysel gayretler, yerel kurum ve
kuruluşların iyi niyetle yaptıkları çalışmalar desteklenip amaca
uygun duruma gelmesi sağlanmalıdır.
Millî kültür bütün yöre kültürlerinin matematiksel toplamıdır.
Millî kültür denince yerellikten çıkmış, onu aşarak yurt
bütünlüğünde, bütün bir millet tarafından benimsenmiş ortak
değerleri, yaşama biçimlerini ve bunlara bağlı unsurları
anlıyoruz. Kültür toplumu oluşturan bireyler, gruplar arasındaki
kurumlaşmış ilişkiler bütünüdür. Her türlü toplumsal olgu kültür
potasında eriyerek içerik ve bütünlük kazanır. Kültür kişilik
mekanizmaları yoluyla çevreye yansır, aktarılır. Kişisel ve
kaynaksal kurumlarla beslenerek toplumda yaratılan kültürün
yöresel ve bölgesel farklılıkları olması doğaldır.
Kültürün, "insan, aile sosyal çevre, eğitim, sosyal değerler vb."
gibi insani; "bayrak, millet, vatan, dil, din, tarih örf âdet
gelenek vb", gibi evrensel boyutları vardır. Kültür milletleri
birbirinden ayıran özelliklerdir. Uygarlık ortak bir değerdir.
Aynı uygarlığa bağlı kültürler aynı dünya görüşünde birleşirler.
Topluluklardaki kişi ve grupların yenilikleri ve milletlerarası
etkileşim kültür değişikliğine neden olur.
Kültür politikaları, günümüz ve geleceğin kültür yapısının
belirlenmesinde, kültürel mirasın korunması ve tanıtılmasında
etkin bir rol oynar. Kültür politikalarının ilkeleri bilimsel
çalışmalarla akılcı ve gerçekçi olarak saptanır. Toplumun
gerçeklerine maddî ve manevî değerlere uygun esaslara
dayandırılır. Toplumun kültürel mirası sonucu oluşan yaşama biçimi
inanç ve değerleri günlük kültür politikalarıyla yeniden
yapılandırılamaz. Eğitim ve kültür politikaları millîdir. Kültür
politikaları evrensellikten kopmadan kültürel değişim ve gelişimle
sağlıklı, ilkeli politikalarla sürer. Kültürel kimlik oluşturma
politikaları belirlenirken millîlik, çağdaşlık, demokratiklik,
evrensellik ilkelerinden taviz verilmez. Kültürel değişim ve
gelişimi yozlaşma yabancılaşma olarak algılayan durağan insan tipi
yetiştirmeyi amaçlayan kültür politikaları faydadan çok zarar
getirir.
Kültürünü korumayan, gençlere aktarmayan milletler yabancı
kültürlerin etkisiyle yok olurlar. Korumada ilke, statik değil
dinamik olmalıdır. Kültürel değişim ve gelişimle, kültür
yozlaşması, kültür yabancılaşması arasında ince bir çizgi vardır.
Genç kuşak yaşlı kuşağa göre
kültürel değişim ve gelişimi daha çabuk yakalayacaktır. Bunu
yozlaşma, kültürüne yabancılaşma olarak niteleyip gençleri
suçlayıp, sorgulamak, dışlamak yanlıştır.
Toplumsal gelişim, bireylerin istek ve beklentilerinde değişim,
bilgi birikiminin artması sonucu güne uyum sağlayacak etkin ve
mutlu bireylerin yetişmesiyle bireylere kazandırılması gereken
temel becerilerinin yanı sıra ulusal değerlerin, ulusal kültürün
korunması gerekliliği kendini göstermeye başlamıştır. Küreselleşme
karşısında büyük bir tehlike içinde olan ulusal kültür ve değerler
irdelenip kültür ve eğitim politikalarının tekrar gözden
geçirilmesi, programların yeniden geliştirilmesi ve
yapılandırılması gerçeğini gündeme getirmiştir.
Yıllardır göz ardı edilen ulusal kültür ve değerler çerçevesinde
kaynağını halk kültüründen alan ürünlere eğitim programlarında yer
verilmelidir. Halk kültürü ürünleri küreselleşmeyle birlikte hızla
değişmeye, hatta yok olmaya başlamıştır. Halk kültürü mirası olan
bu ürünlerin eğitim programlarında yer alarak gelecek kuşaklara
aktarılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra eğitim
programları içinde nasıl ve hangi yöntemlerle verilmesi gerektiği
sorularına yanıt aramak gerekmektedir.
KAYNAKÇA:
Artun, Erman; 1995, “Ozandan Aşığa Halk Şiiri Geleneğinin
Kültür Kaynakları”, İçel Kültürü.
Artun, Erman; 1996, Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği ve
Aşık Feymani, Adana, Hakan Ofset.
Artun, Erman; 2000, “Halk Kültürü ve Folklorun Türk
Kültüründeki Yerine Kültürel Değişim ve
Gelişim Açısından Bakış” Adana Halk Kültürü Araştırmaları 1,
Adana, Epsilon Ofset
Erden, Attila; 1998, Anadolu Giysi Kültürü, Ankara, Dumat
Ofset.
Erginer, Gürbüz; 1997, Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı
Kurban Törenleri, İstanbul.
Fığlalı, Ethem Ruhi; 1996, Türk Dünyası ve Halk Kültürü
Üzerine Araştırmalar, İncelemeler( Ali
Abbas Çınar), Muğla
Günay, Umay; 1999,”Osmanlı İmparatorluğu ve Türk Halk
Kültürü”, Osmanlı Kültür ve Sanat C.9.Ankara, Yeni Türkiye
Yayınları.
Güvenç, Bozkurt; 1993, Türk Kimliği-Kültür Tarihinin
Kaynakları, Ankara.
Kongar, Emre; 1997, Küreselleşme ve Kültürel Farklılıklar
Çerçevesinde Ulusal Kültür, Kaynak:www.kongar.org/makaleler/mak_ku.phb.
Tural, Sadık; 1994, Kültürel Kimlik Üzerine Düşünceler,
Ankara.
Turan, Şerafettin; 1990, Türk Kültür Tarihi, Bilgi
Yayınevi, Ankara
Yıldırım, Dursun; “Sözlü Kültür ve Folklor ve Folklor
Kavramı Üzerine Düşünceler”, Türk Bitiği,Akçağ Yayınları, Ankara.
Yılmaz, Şirin; 1994, “Prof.Dr.Umay Günay, İlk Halk Bilim
Çalışmaları Üzerine Bir Konuşma”
Millî Folklor, s.22, Ankara.
Meadel,Cecile,1994,”İletişim Araçları”, Thema Larausse,
Milliyet Yay., İstanbul
Oğuz, Öcal,2001”Küreselleşme ve Ulusal Kalıt Kavramları
Arasında Türk Halk Bilimi” Milli
Folklor, Feryal Mat., Ankara
Artun, Erman; 1996, Günümüzde Adana Aşıklık Geleneği ve
Aşık Feymani, Hakan Ofset , Adana
Artun, Erman;2000, “Halk Kültürü ve Folklorun Türk
Kültüründeki Yerine Kültürel Değişim ve
Gelişim Açısından Bakış” Adana Halk Kültürü Araştırmaları 1,
Epsilon Ofset, Adana
Erden, Attila; 1998, Anadolu Giysi Kültürü, Ankara, Dumat
Ofset.
Erginer, Gürbüz; 1997, Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da
Kanlı Kurban Törenleri, İstanbul.
Kongar, Emre; 1997, Küreselleşme ve Kültürel Farklılıklar
Çerçevesinde Ulusal Kültür, Kaynak:eylem.com/wkrekult.htm.
Kongar, Emre; 1997,Küresel: Kültür, Kaynak:eylem.com /kurekult.htm
Tural, Sadık; 1994, Kültürel Kimlik Üzerine Düşünceler,
Ankara.
Yıldırım, Dursun; “Sözlü Kültür ve Folklor ve Folklor
Kavramı zerine Düşünceler”, Türk Bitiği,Akçağ Yayınları, Ankara. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|