|
|
................... |
|
................... |
KAFKASLARDA GÜÇ
DENGELERİ
|
Metin Usta
İstanbul
Bilgi Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü |
|
|
................... |
|
................... |
Soğuk Savaşın bitimiyle Sovyetler
Birliğinin mirası olan topraklar üzerinde yeni bağımsız
devletlerin ortaya çıkması Türkiye’ye Avrasya bölgesinde hem
ekonomik hem de kültürel olarak yeni fırsatlar doğurdu.
Bunların en başta gelenleri Türk Cumhuriyetleriyle kültürel
geçmişin de etkisiyle bölgesel iş birlikleri oluşturabilmek ve
Hazar Havzasındaki zengin yeraltı kaynaklarının ilgili
pazarlara ulaşmasında köprü olabilmektir. İşte bu bağlamda
hayata geçirilmeye çalışılan Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan
arasındaki demiryolu projesi en az Bakû, Tiflis, Ceyhan Petrol
Boru Hattı kadar önemlidir.
Bahsi geçen projenin önemi sadece bölgeye getireceği ekonomik
canlılıkla sınırlı düşünülmemelidir. Şayet bu proje bu üç
ülkenin istekleri şeklinde hayata geçerse Ermenistan’ı bölgede
ticari olarak yeni tecritler beklemektedir. İşte bu nedenle
ABD’deki Ermeni Lobisi özellikle Temsilciler Meclisi’ne
sundukları bir tasarı ile projenin değiştirilerek halen var
olan Kars-Gümrü Demiryolu’nun da projeye dâhil edilmesini
talep ettiler. (1)
Türkiye için Kafkasların ne anlama geldiği açıklanırsa
projenin var olan şekliyle hayata geçmesinin ne gibi anlamları
olduğu daha iyi anlaşılabilir. Türkiye açısından Kafkasya’nın
önemi Dışişleri Bakanlığı’na göre şöyle tanımlanmaktadır:
“Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney arasında geçiş bölgesi olan
Kafkasya, Soğuk Savaş sonrası dünya düzeninde Avrasya’da
kurulan enerji ve ulaştırma koridorlarının kesiştiği noktada
yer almaktadır. Bu konumuyla stratejik pozisyonu daha da
gelişen bölge tüm Avrasya’da istikrar ve refahın tesisi
açısından da giderek artan bir öneme sahip olmuştur.” (2)
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Türkiye bölgeye
yönelik açılımlarında stratejik planlamalar yapmaya
çalışmaktadır. Bu nedenle özellikle Gürcistan ve Azerbaycan’ı
içine alacak bir demiryolu projesi ile hem Gürcistan
ekonomisine bir canlılık getirilmiş olacak hem Azerbaycan ve
Gürcistan entegrasyonu arttırılmış olacak hem de Türkiye
benzeri projelerde Orta Asya’ya açılmada kendine yeni bir
koridor yaratmış olacaktır.
Gürcistan-Azerbaycan açısından projenin önemi:
Sovyetler birliğinden ayrıldıktan sonra her iki ülke de tam
olarak bağımsız kalabilmek için mücadele verdiler. Yeni
dönemde eski etkinlik alanlarını kaybetmemek için çevre
ülkelerini BDT çatısı altında toplamak isteyen Rusya,
Gürcistan ve Azerbaycan’a karşı çeşitli manevralar denemiştir.
Rusya nihayetinde her iki ülkeyi de BDT içine çekmiş olsa da
yaşanan gelişmelerde bu ülkelerin görece daha bağımsız
davranmalarını engelleyememiştir. Bugün BDT içerisinde Rusya
yanlısı ve Batı yanlısı olmak üzere iki kutup oluşmuş
durumdadır. Batı yanlısı olarak politikalar geliştiren
GUUAM’ın en başta gelen iki ülkesi Gürcistan ve
Azerbaycan’dır. (3)
Gerek Azerbaycan’ın Batıya açılmak için Rusya tekelinden
kurtulma isteği, gerekse Gürcistan’ın ekonomik gelişmesini
arttırabilmek ve Asya’ya açılabilmek için jeopolitik konumunu
getiriye dönüştürme isteği bu iki ülkeyi birbirine daha da
yakınlaştırmaktadır. (4)
Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan üçgeninde projenin önemi:
Bu üç ülkeye bakarak bir projeksiyon yapmamız gerekirse şunlar
söylenebilir. Kafkasya bölgesinde ve Orta Asya’da demokrasi ve
serbest piyasa ekonomisi henüz yerleşebilmiş kavramlar
değildirler. Bunun olabilmesi için model olarak gösterilen ve
bölgenin en başarılı ülkesi olan Türkiye, bölgeye yönelik
geçmişten de gelen kültürel bağlarını kullanarak yeni bir
açılım geliştirmek istemektedir. İlk dönemlerde bu açılımın
adı “ağabeylik” olarak konulsa da bugün bu kavram yerini
stratejik ortalık anlayışına bırakmıştır.
Türkiye’nin soydaşlarına yönelik yaklaşımı dönemin
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 25 Ağustos 1995’te
şöyle dile getirilmiştir: “Bizim kardeş ülkelerimiz hiçbir
engel olmaksızın dünya pazarları ile doğrudan bağlantı
kurmalıdırlar. Türkiye’nin doğal gaz ve petrol konusundaki
yaklaşımı bu çerçevede ele alınmalıdır.”
Aynı dönemde Devlet Bakanı olan Necmettin Cevheri de şu
ifadeleri kullanmıştır: “Türkiye için en önemli konu Azeri
Petrolleri için bir boru hattı kurmak değildir. Bundan daha da
önemlisi yeni bağımsız olan ve kapılarını Batıya açan bu
ülkelerin bir birliktelik içerisinde hareket edebilmesidir.
Bizim için de önemli olan onlarla bu birliktelik içinde
olabilmektir.”
Bütün bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere Türkiye bölgeye
sadece maddi getirilen üzerinden bakmamaktadır. Geliştirilmeye
çalışılan politika hem ekonomik hem de siyasi ve kültürel
öğeler içermektedir. Doğru olanı da budur. Burada şunu da
eklememiz gerekiyor. Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak
ortaya çıkamaya çalıştığı bu dönemle PKK terörünün en üst
seviyeye çıktığı dönemin üst üste gelmesi ilginç bir
rastlantıdır! (5)
Ermenistan açısından projenin etkileri:
Bilindiği üzere Ermenistan demiryolu projesine dâhil olan üç
ülkenin ikisi ile doğrudan problem yaşamaktadır. Hatta bu iki
ülke ile olan sınırları işlemez vaziyettedir. Bütün bunun
yanında bir de Karadeniz’e tek çıkış kapısı olan Gürcistan’ın
bu ikiliye dâhil olması Ermenistan açısından tam bir tecrit
anlamına gelmektedir.
Azerbaycan ile problemini dengeleyebilmek için Rusya ile sıkı
askeri ilişkilerini devam ettirmek zorunda kalan Ermenistan
ticari olarak aynı başarıyı gösterememektedir. Gürcistan
üzerinden ülkeye giren mallara da Kasım 2004 itibariyle
Azerbaycan’ın itiraz etmesi ile bu durum iyice zorlaşmıştır.
(6)
Yaşanan tüm bu gelişmeler sonucunda şöyle bir durum ortaya
çıkmaktadır. Bölgedeki ayrışmalar neticesinde Ermenistan gibi
Rusya safında olan ülkeler aynı zamanda İran ile daha yakın
ilişkiler kurmaya doğru giderken Batı ve ABD tarafındaki
ülkelerse Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurmaktadırlar. Bu
çerçeveden de bakılacak olursa doğal kaynaklarını Batıya
pazarlamak durumunda olan Azerbaycan ve bu alış-veriş
sırasında ekonomisini canlandırmak isteyen Gürcistan da
kaçınılmaz olarak Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak zorunda
olacaklardır. (7)
İşte bütün bu nedenler ve tabi Ermenistan’ın bahsi geçen
ülkelerle olan sorunları nedeniyle bölge politikalarında
ayrıştırılma işlemi derinleşmektedir.
Burada belirtilmesi gereken bir başka husus da şudur.
Ermenistan’ın tecridinin derinleşerek devam etmesi bölge için
hem güvenlik açısından hem de siyasi açıdan sorunları
doğurabilir. Bunun engellenmesi için öncelikle Ermeni
Devleti’nin komşularıyla olan ilişkilerini en az
sorun olacak şekilde yeniden düzenlemesi kendi yararına
olacaktır. Bu bağlamda Ermenistan’ın askeri üstünlüğüne
güvenerek işgal altında tutmaya devam ettiği Azerbaycan’ın
Dağlık Karabağ bölgesinden ve çevresindeki yedi ilden
çekilmemesi halinde askeri olarak dengelediğini düşündüğü
Azerbaycan’ın artan petrol gelirleriyle mevcut durumu lehine
çevirebilme ihtimali yüksektir. (8)
Esas itibariyle Kafkaslar Bölgesinde bu iki ülke arasındaki
sorun nedeniyle her an tırmanışa geçebilecek gerilim ortamı da
bu adımla ortadan kalkabilecek ve bölge çok daha istikrarlı
bir ortama rahatça kavuşacaktır. Ayrıca Ermeni Diasporası’nın
uluslararası arenada Türkiye aleyhtarı faaliyetleri nedeniyle
gergin olan Türkiye ile ilişkiler de Ermenistan’a büyük zarar
vermektedir. Türkiye ile sorunların derinleşmesinde diğer bir
etken de Ermeni Devleti’nin Türkiye ile sınırlarını
tanımamasıdır. Bahsi geçen demiryolu projesinde ABD’deki
Ermeni Lobisi’nin de dile getirdiği Gümrü-Kars demiryolunun
tekrar işler hale getirilmesi ve sınırın açılabilmesi için
Ermenistan’ın bu politikalarından tamamıyla vazgeçmesi
gerekmektedir. Ayrıca Türk devlet adamları da Ermeni
meslektaşlarını bu konuda stratejik ve akılcı davranmaya ikna
etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde Ermeni Devleti’nin
halkına müreffeh bir yaşam sunması ve bölgeye istikrarın
yerleşmesi hayli güç olacaktır.
DİPNOTLAR:
1) Şehriban Kıraç, Kafkaslarda Demiryolu Kavgası, Dünya
Gazetesi, 25 Ağustos 2005, İstanbul. Syf:11
2) T.C. Dış İşleri Bakanlığı, 29.07.2004. Bkz:
http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/GuneyKafkasyaileIliskiler/
3) GUAM Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan, Moldova
tarafından oluşturulduktan sonra bünyesine Özbekistan’ı da
katarak GUUAM olarak anılmaya başlanmıştır. Bu gruba dâhil
ülkelerden Özbekistan ayrılacağını bildirmiştir.
4) Ömer Faruk Ünal, Journal of Qafqaz University,
Volume: III, Number: I, Bakû,
2000. sf: 12
5) Süha Bölükbaşı, Europe-Asia Studies, Vol. 50, No:3
(May, 1998), pg: 401
6) Araz Aslanlı, Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan İşbirliği
ve Gürcistan Türkleri, TUSAM, Bkz: http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=136
7) Svante E. Cornell, Geopolitics and Strategic
Alignmets In The Caucasus and Central Asia. Journal of
International Affairs, June-August 1999, Volume:IV, Number:2
Bkz: http://www.sam.gov.tr/perceptions/Volume4/June-August1999/cornell.pdf
8) A.g.e |
|
|
|
|
|
|
|
|
|