...................
...................
‘‘MÜHİM TARTIŞMA''YA KATKI:
TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?    2.BÖLÜM
Nick Brauns
Junge Welt Gazetesi, 19 Haziran 2009
Almanca'dan Çeviri: Hatko Schamis
                         
...................
 
...................
AMERİKA’YA GÖÇ

Erzurum ''Komünizmle Mücadele Derneği''nin kurucularından biri olan Gülen, laik Solu ''Şeytan'' ile eş tutarken aşırı sağ çevrelerle bir araya gelmekte ise bir sakınca görmüyordu. Bu nedenledir ki, 1991 Parlamento seçimlerinde İslamcı Refah Partisi listelerinden aday olan faşist Bozkurtlara 3,5 milyar Türk Lirası yardım yapmış ve taraftarlarını bu listeye oy vermeye çağırmıştır. (4) Gülen ile 1978 yılında Kahramanmaraş’ta Bozkurtların örgütlediği ve Alevi inanışından 111 insanın hayatını kaybettiği katliamın baş sorumlularından olup, Mart 2009’da bir helikopter kazasında hayatını kaybeden İslamcı-faşist Büyük Birlik Partisi Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu arasındaki dostluk da eskilere dayanmaktadır ve Yazıcıoğlu kazada hayatını kaybettiğinde Gülen’in bu faşist için sözleri: ''Cesur bir Anadolu çocuğuydu ve iyi karakterliydi'' olmuştur. (5) Yazıcıoğlu ile birlikte büyük Türk İmparatorluğu hayali vardı Gülen’in. Bunun için Bozkurtlardan ayrılan ve dini yanı ağır basan BBP’yi ekonomik olarak da desteklemişti. (6)

Nursi’nin öğretilerinin takipçisi Gülen’e göre seküler devlet direk karşıya alınmaması gereken güçlü bir rakipti. Bu nedenle hep iyi ilişkileri öne çıkardı ve hükümeti kuran partilere destek verdi. 90’larda hem tutucu Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığını ve hem de sosyal demokrat Bülent Ecevit’in başbakanlığını desteklemesinin nedeni de budur.

Ancak Refah Partisi'nin hükümetten çekilmeye zorlanması ve yasaklanmasından sonra, Nisan 1998’de Gülen Hareketi de İslami bir devlet kurmaya çalışmakla suçlanarak Devlet Güvenlik Konseyi’nin hedefi haline geldi. Bunun üzerine Gülen, ''bir sağlık kontrolü'' gerekçesiyle Mart 1999’da ABD’ye geçti ve yine aynı günlerde NTV’de Gülen’in gizli bir video konuşması yayınlandı. Bu konuşmasında Hocaefendi taraftarlarına kurumlara sızma talimatı veriyordu: ''Öğrencilerimizin yasama organlarındaki ve diğer devlet kurumlarındaki varlığı geleceğimizin garantisidir. (…) Müslümanlar hiçbir şeyi aceleye getirmemeliler. Acele eden, kendini tehlikeye atar ve Cezayir’deki gibi kafası ezilir. (…) Göze batmadan ve dikkatleri üzerinize çekmeden devletin kilit noktalarını ele geçirmeye çalışmalısınız. Şehide ihtiyacımız yok. Hatta eğer işyerinde arkadaşlarınız rakı içiyorlarsa, siz de için. Mübarek Ramazan ayı bile olsa. Büyük davamız için ortama uymanıza müsaade edilmiştir'' (7)

Cumhuriyete ihanetten hakkında açılan davayı Gülen, ''Marksistlerin ve ateistlerin komplosu'' diye geçiştiriyordu ve dava da iktidardaki AKP’nin üç yıl boyunca hiçbir şey yapmamasını takiben 2006’da Gülen’in suçsuz olduğuna karar verilmesiyle sonuçlandı. Artık tekrar Türkiye’ye dönmesinin önünde hiçbir engel yoktu ama Gülen ABD’nin Pensilvanya Eyaleti'ndeki FBI tarafından korunan çiftliğinde kalmaya karar verdi. 2008’in sonlarından beri de ABD’de sürekli oturum izni anlamına gelen ''Yeşil Kart''ı var.

Bu arada Gülen tarafından taraftarlarına öğütlenen devlet kurumlarının ele geçirilmesi işi de hayli mesafe katetmişti. Merkezi Londra’da olan ''Jane’s Defence Weekly'' adlı dergide 29 Ocak 2009’da yayınlanan ''Gülen Hareketi: Türkiye’nin Üçüncü Büyük Gücü'' başlıklı bir makaleye göre, ordu ve AKP’den sonra Gülen Hareketi birçok milletvekili ve binlerce orta ve üst kademe devlet memuru taraftarı ile Türkiye’nin üçüncü siyasi gücü haline gelmişti ve AKP’de de büyük bir siyasi güç haline geldikten sonra şimdi Gülen taraftarlarının hedefi devleti ele geçirmekti. Özellikle polis teşkilatı ile iç istihbarat örgütünü iktidar organları olarak seçmişlerdi. Eski bir İçişleri Bakanı bugün emniyet teşkilatındaki polislerin % 70’inin Fetullahçı olduğunu tahmin ediyor.



Başka Düşünceleri Savunanlara Karşı Mücadele
 
.

Kadınlara, sol örgütlere, sendikacılara ve komünistlere karşı…Türkiye’de polis memurlarının % 70’i Fetullah taraftarı. (Dünya kadınlar günü kutlamalarından bir görüntü, İstanbul, 6.3.2005) Foto AP

Avrupa Birliğine giriş süreci ile birlikte sivil kurumların güçlendirilmesi adına ''terörle mücadele'' işi de ordudan polise devredilmişti, ama bu mücadele Gülen Hareketi karşıtlarını ve rakiplerini ezmeye dönüşmüş durumda. Ülkede laik Kemalistlerin veya ulusalcıların, Kürt milliyetçilerinin, komünistlerin, sendikacıların veya rakip İslamcıların tutuklanmadığı bir hafta geçmiyor.

Özellikle son iki yıl içerisinde 100 asker, ulusalcı gazeteci, avukat, politikacı veya mafyacı Ergenekon örgütüne üye olma bahanesiyle tutuklanmış durumda. ''Derin Devlet'' olarak da adlandırılan Ergenekon’un Ermeni gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi de dahil birçok saldırının sorumlusu olduğu ve İslamcı hükümete karşı bir askeri darbe örgütledikleri iddia ediliyor. İnsan hakları örgütleri, Ergenekon soruşturmasının özellikle 1990’larda Kürt muhalifleri hedef alan ve önemli politikacıların da öldürüldüğü ''17 bin faili meçhulün aydınlatılması yönünde gelişmesini beklerken böyle olmamış; polis ve yargı organlarının özellikle güvenlik güçleri arasındaki ABD’nin politikalarına muhalif unsurlardan temizlenmesi harekatına dönüşmüştü. Mesela Türkiye’nin NATO’dan çıkarak Rusya ve İran ile yakın ilişkiler kurması gerektiğini söyleyen eski Devlet Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç’ın tutuklanması gibi. Marksist Politolog Haluk Gerger Junge Welt’e 6 Mart 2009’da verdiği röportajda ''ABD, yüksek rütbeli subaylar ve Kemalist muhalifler üzerinde kontrolün sağlanması işinde AKP hükümetine destek verdi. Zaten ABD’den ve CIA’den yeşil ışık yakılmadan Başbakan Recep Erdoğan Hükümeti'nin böyle bir operasyon yapabilmesi de mümkün değildi.'' diyordu.

Ülkeyi yönetmek için gerekli esnekliği gösteremeyen ve hızla tasfiye edilen laik-Kemalist bürokratların yerine artık, batı yanlısı ve ekonomide liberal AKP ve Gülen Hareketi yeni ajanlarıydılar Batının. Kemalist ana muhalefet partisi CHP, Cumhuriyet Halk Partisi, AKP’nin ''F Tipi Kurumlar'' eliyle, ki burada kastedtikleri Fetullah örgütlenmesidir, ''kendi derin devlet''ini örgütlemeye başladığını iddia ediyor…