|
|
................... |
|
................... |
ÇERKESLERDE TARIM KÜLTÜRÜ ve SÜRGÜNÜN NEDENLERİ |
Soner Daur |
|
|
................... |
|
................... |
Kuzey Kafkasya’nın yüzey
şekilleri, güneye oranla daha sade bir görünüm arz eder.
Genellikle steplerin ağırlıklı olduğu Kuzey Kafkasya önemli
bir tarım potansiyeline sahiptir. Bu bölgede özellikle
yerleşik halk olan Çerkeslerin ataları nezdinde M.Ö 3000
yıllarında tarım başlamıştır. Bölge kuzeyden gelen soğuk hava
kütleleriyle Kafkas Dağları’nın karşılaşma alanında olduğu
için iklimi de buna uygun olarak gelişmiştir. Karasal iklim bölgenin önemli bir
bölümünde görülür. Mayıs sonu, Haziran ve Temmuz aylarının
yağış miktarı diğer aylara göre daha fazladır. Çünkü bu
aylarda ekinler yağışa ihtiyaç duymakta ve Mayıs ayı bu konuda
önemli bir zaman dilimidir.
İnsanoğlunun yaşayışını büyük ölçüde etkileyen topografik
şartlar, dünyanın her yerinde olduğu gibi tarih boyunca gerek
coğrafî, gerekse sosyolojik açıdan üst seviyelerde olmuş ve
Kafkasya Bölgesi’nde de belirgin bir öneme sahiptir.
Kafkasya’da, subtropik-nemli iklimden sert-kara iklimine kadar
her türlü iklime rastlamak mümkündür.
Günümüze baktığımızda eski Adige topraklarının az bir kısmına
tekabül etmesine rağmen Adigey Cumhuriyeti ekonomisinin
sübvansiyonlara ve tarıma dayandığını ve Adigey'in Krasnodar
bölgesinin verimli topraklarından büyükçe bir bölüm elde
etmesinin sonucu olarak, buradaki tarımın koşulları hatırı
sayılır bir farkla tüm Kafkasya içinde en iyi durumda olduğunu
biliyoruz. Bunun dışında burada ki ekonomik sorunlar, diğer
bölge cumhuriyetlerinin sorunlarına benzemektedir. Buna rağmen
Adigey ve Kabardey-Balkar işsizlik oranı en düşük
devletlerdir.
Tarihi Bilgiler
Adigelerin ataları olan Kimmer İmparatorluğu ahfadı Meot gibi
kabilelerin tarıma dayalı kültürü bu gücünü M.S. 3. yüzyıla (M.S
300) kadar sürdürmüş, bu yüzyılda Alan saldırılarının
gerçekleşmesi ile Kuban nehrinin doğu kesimlerinde yaşadıkları
toprakları terk etmek zorunda kalmışlardır. Böylece Moğollar
dönemine kadar Kuban Irmağı’nı da aşan bir bölgede (Krasnodar
eyaletine denk düşer) Batı Kafkasya’da güçlü bir birlik
meydana getirmişlerdi.
“Kalkolitik döneme ait bitki bulguları arasında daha önce
anılan darı, arpa, yulaf ve buğdayın yanı sıra eski çağlarda
adından bahsetmediğimiz çavdarın da Adigeler tarafından
yetiştirildiğini ve artık metal çağında Çerkeslerin gözle
görülür bir biçimde tarımla uğraştıkları” (Kafdav) ve bu
sayede ataerkil düzene, akabinde toprak paylaşımları
gerektiren feodal düzene geçtikleri görülmüştür.
Bu düzen her devletin ve imparatorluğun devletleşme aşamasında
aştığı bir geçiş süreci idi.
Yerleşik düzene geçen halk, hayvancılığı daha az yapar olmuş
ve tarıma ağırlık veren bir yaşam biçimi geliştirmiştir. Yoğun
ormanlık alanları temizledikten sonra tarlalar; evlerine daha
yakın bölgelerde ise çoğunlukla asma bahçeleri
oluşturmuşlardır.
Çok eskilerden beri üzüm (сэнашъхьэ-Senaşhe)’ün Adigelerin
temel gıda maddelerinden biri olduğu bilinmektedir.
Çerkes sürgünü, tarımsal izahatı ve bölgeye etkisi
Orhan Uravelli’nin “Eğrisi Doğrusuyla” adıyla
yayınlanan çalışmasında Çerkes sürgünün bölgeye etkisinden
hareketle şunu demiştir: “Terek ve Kuban arazilerine Kazak
nüfusunun iskanıyla Kuzey Kafkasya’da dağlı halkların
yüzyıllara dayanan tarım yapısı köklü şekilde değiştirilmiş,
yerli halklar için hayati önem taşıyan tarım gelenekleri
ortadan kaldırılmıştır.”
Diğer yönüyle de bakacak olursak, Çerkes topraklarına
Kazakların iskanı Çerkes sürgünü tetikçisi önemli olaylardan
biridir. Savaş zamanı Adigelerin yaşam kaynaklarının
onların elinde yok edildiği, tarlalarının yakılıp ekinlerin
mahvedildiği, atlarının çalınması ile savaş güçlerinin hemen
hemen ortadan kalktığı bilinmektedir. İşte Adigeleri savaşarak
yenemeyeceğini anlayan Rusların son dönemlerde başvurduğu
yöntemler bu işleri yapan Kazakları kullanmak ve bunun için
onlara büyük imtiyazlar vermek idi ve Çar nezdinde bunun için
çok çabalamışlardı. En nihayetinde başarıya ulaştılar ve
1864’ün Mayıs ayında büyük oranda Adigeleri etkisiz hale
getirdiler.
Adigeleri savaşarak değil açlıkla yok edebildiler
Adigeler sürgün tarihi dediğimiz 1860’lı yıllara kadar
Kuzey Kafkasya bölgesinin en kalabalık halklarından biri
idi.Tarım ve Üretime dayalı yaşayan yerleşik halkların tipik
bir örneğini oluşturuyorlardı. Atalarının da çağdaşlarından
birçok konuda ileri oldukları bilim çevrelerince kabul
edilmekteydi. Göçebe kavimlerin aksine askeri anlamda
savunmaya ağırlık vermiş, kendini bu gibi istilalardan korumak
için sınır bölgeleri kuvvetlendirme yolunu seçmişlerdi.
Saldırı, baskın amaçlı atlı savaş taktikleri de olmakla
birlikte, önderleri vasıtasıyla tehlike arz eden kalelere,
garnizonlara saldırdıkları çokça görülmüştür. Tatarlar
ve Kazaklar gibi halkların savaşları büyük oranda bunun
aksine cereyan etmiştir. Birçok köyü, tarlaları yakıp
yıktıkları ve sadece ganimet için savaştıkları bilinmektedir.
Hatta Tatarların Ruslar ile yapılan savaşlarda ganimet
teklifine karşın Tatar Han’ın buna karşılık “Ganimete
ihtiyacım olsa Çerkesya toprakları bana yeter” dediği
tarihi kaynaklarda yazılıdır. Ruslar Tatarları kendi
taraflarına çekmeyi başaramadılar. Geriye aynı karakterde tek
bir halk kalmıştı, o da Kazaklardı.
Şimdi gelelim Adigelerin açlıkla imtihan edildiği ve
sürgünün büyük oranda gerçekleştiği “Mayıs” ayının kerametine.
P. Contamine’nin “Ortaçağ’da Savaş” adlı kitabında savaşın,
yerleşik bir halkın kaderine nasıl etki edebileceğine dair bir
asma bahçesinden yola çıkarak çok ilginç ve geçerliliği sabit
görüşler ortaya atmıştır.
“Bir asma bahçesini etkin bir biçimde yok etmek ancak tüm
kökleri topraktan çıkartmakla başarılabilir ki, bunu yapmak
uzan bir zaman ve büyük bir iş gücü ister. Zeytin ağaçları ise
saldırıya daha da dayanıklıdır. Asmalar gibi zeytin ağaçları
da kolayca kendini toplar ve ancak kökleri topraktan
çıkarılırsa ölür. Yani bir zeytinliği söküp atmak bir asma
bahçesini sökmekten daha da zordur” demektedir.
Yani, çiftçilere zarar vermek için saldırganların daha kolayca
yok edebilecekleri tarlaları seçmeleri gerekiyordu ve kesin
çözüm için uygun mevsim şartlarının düşman tarafından
bilinmesi gerekirdi. Bir yıllık ürünün yok olması çiftçiyi zor
duruma düşürebilir, ancak iki yıllık bir ürünün yok olması
açlıktan ölüme mahkum etmek demekti.
İşte Kazakların alışkanlık haline getirdikleri yakıp, yıkma
özellikleri bu gibi konulardan haberdar olmasalar bile
Adigelerin sonunu getirecek sonuçlara neden olmuştu. Farklı
dönemlerde Kazak atlarının ayakları altında çiğnenen verimli
topraklar,ekinler pek zarar teşkil etmiyordu. Çünkü bu şekilde
büyük bir tarlayı yok etmek hem çok çaba gerektirir hem de çok
zaman gerektirdiğinden etkili olmazdı. Ekinlerin “hasat”
zamanları da sonbaharda gerçekleşir ve ürün güvenli ambarlarda
saklandığından bu saldırganlıklar pek bir işe yaramazdı.
Kazaklarında göğüs göğse savaşma gibi konularda çekinceleri
olduğundan Adigeler az oranda kayıp ile savaşlardan galip
çıkmasını bilmişlerdi.
Mayıs ayının kerameti
İlkbahar aylarında yeşil olan özellikle mısır tarlası gibi
tarlaları yakmak olanaksızdı. Koca bir tarlanın tek bir
meşale ile tutuşturulabileceği tek fırsat Mayıs ayında ki
birkaç hafta idi.
Adigelerin bu durumda tek yapabilecekleri şey tanrıya
yalvarmak ve hasat zamanı her zaman yaptıkları gibi yağmur
duasına çıkmaktı. Savaş tehdidi olduğu zamanlarda ise açlığa
yenik düşmemek adına kısa ve kesin bir zafer gerektiğinden
düşmana biran önce saldırmak ve ölümüne savaş verme pahasına
düşmanı yenmek gerekirdi. Adigelerin kahramanlıkla dolu ve ani
baskın tarzında gerçekleşen bu savaşlarının başlıca nedeni
belki de buydu. Çoğu kez öyle de yaptılar ve toplara,
silahlara aldırış etmeden ucunda ölüm, yenilgi dahi olsa
savaşmaktan çekinmediler ve biran önce düşmanın tehdidinden
kurtulmak için savaşçılarını bu eşit olmayan savaşlarda
kaybetmek zorunda kaldılar. Verimsiz topraklar için savaşmak
sadece onlar için değil kimse için gerekli sayılmazdı ve
Çerkesler sınırları olan klasik vatan kavramından çok, ekip
biçebildikleri,yaşadıkları,verimli arazilerden mükellef olan
yada en büyük oranda hayvanlarını, atlarını otlatabilecekleri
ovaları, çayırları kendileri için yeterli görüyorlardı.
Zaten 1862’de yoğunlaşan ve 1864 Mayıs ayı sonunda sona eren
son savaşta onları açlığa mahkum eden şartlar nedeniyle çokça
savaşçısını yitirmenin ve başarısızlığın sonucu olarak göç
etmekten başka bir seçenekleri kalmamış olabilir. Sürgünün tek
başına nedeni bu olmasa da ileri düzeyde bir tarım toplumu
olan Çerkesler, göç ederek belki de ekilecek başka verimli
topraklar bulabileceklerini düşünerek istemeden de olsa buna
razı olmak zorunda kalmışlardı. Ancak bu son ana kadar üç yüz
yılı geçkin bir direniş göstermekten de geri kalmadılar. Zaten
bu nedenledir ki, kendilerine vaat edilen çorak veya bataklık
yerleri beğenmeyerek yer değiştirmek istemediler ve sürgün
edildikleri yerlerde de balta girmemiş ormanlara çıkarak
kendilerine yaşayabilecekleri yerler meydana getirdiler. Bunun
yanında Osmanlı ordularına gönüllü askerlik ettiler, ikinci
vatanları sayılan yerler için onların dillerini anlamasalar da
vaat edilen topraklar için savaşmak zorunda kaldılar. Çünkü,
onların tarihi topraklarında da feodal düzen neticesinde
savaşçılara toprak vaat ediliyordu. Fakat Osmanlı’daki
feodalite (derebeylik) yönetimi Çerkesya’daki gibi değildi.
İleriki dönemlerde Çerkesler nezdinde çıkan isyanlar yada
başkaldırmalar bu feodal yönetim farklılığından olacaktı.
Çünkü, Osmanlı’da dağıtılan topraklara istendiği zaman Padişah
tarafından el konulabilir, satılabilir ve halkı başka
bölgelere zorla göç ettirilebilirdi.
Çerkeslerin Osmanlı coğrafyasında yoğun olarak
yerleştirildikleri bölgelere baktığınızda günümüzde bu
bölgelerin en büyük tarımsal üretim alanları olduğunu
görebilirsiniz. Çerkeslerin sürgün edildiği toprakların ise
uzunca bir dönem insanları açlığa mahkum ettiğini ve
verimsizleştiğini görebilirsiniz. Rusya, yerli kabileleri
sürgün ederek hem savaşta hem de sonrasında ekonomik kayba
uğramıştı. Bu anlamda Çerkesler tarım toplumudur dersek eksik
olur, Çerkesler tarım kültürünü aşmış bir toplumdu.
Yrd. Doç. Dr. Süleyman ERKAN’ın “Kırım ve Kafkasya
Göçleri” adlı çalışmasında bahsettiği gibi; Ruslar,
Çerkeslerden boşalan yerlere tarımdan iyi anlamayan ve üretici
duruma geçmeleri zaman alan Kazaklar, Ruslar gibi halkları
yerleştirmiş, tarımsal üretimin büyük ölçüde düşmesine neden
olmuşlardır. Rusya gibi dünyada tahıl üretiminde önde gelen
bir ülke, uzunca bir dönem itibariyle yiyecek sıkıntısı
çekmeye başlamış ve bu sıkıntı Çarlık Rusya’sının sonunu
hazırlayan önemli ekonomik nedenlerden biri olmuştu. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|