Kültür işlerine ilgi
duyduğum için bazı soruların cevaplarını bulabilmek amacıyla
zaman - zaman oldukça uzaklara gidiyordum. Dolayısıyla,
seyahatlere çıkmadan önce görüşeceğim kişiler ile iletişim
kurar, gerekli randevuları alırdım. Bu şekilde Kanada’ya 2
defa gitmiştim.
İlk olarak Vernon’a Murat
Yağan’ın yanına, ikincisinde ise tercümanlığımı yapan oğlum
Ender ile beraber Misisipi’de McMaster Üniversitesi’ne, Prof.
John Colarussa’ nun yanına gittik. Kendisi bizi
son derece sıcak
karşılamıştı.
2 gün John Colorussa ile
beraber olduk. Onun ile çalışma ofisinde, yemekte,
otomobilinde, yolculuk yaparken sürekli sorulu cevaplı işimize
devam ettik. Daha sonra da New Jersey'de 2 gün kalıp,
Türkiye’ye döndük.
-
Colarussa’ya ilk olarak şu klasik soruyu sordum:
Kendinizi kısaca
okuyucularımıza tanıtıp, Kuzey Kafkasya halkları üzerine
yaptığınız çalışmalardan söz eder misiniz?
1945
San Diego doğumluyum, Mississippi ve New Jersey'de büyüdüm,
Harvard Üniversitesi'nde dilbilim üzerine doktora yaptım.
Kafkas dilleri ve lehçeleri üzerine uzmanlaştım. Ayrıca, Bill
Clinton döneminde, Gürcistan Abhazya çatışmalarıyla ilgili
olarak Amerika adına diplomatik görevler üstlendim ve aynı
zamanda Amerikan Hükümeti'ne danışmanlık yaptım. Halen Canada
McMaster Üniversitesi’nde dilbilim üzerine çalışmalarıma devam
ediyorum.
1967’yılında, ben Harvard’da yüksek
lisans öğrencisiyken, Üniversiteyi bitirmemin hemen ardından
Ayzenştayn’ın “Vahşi Tümen” filmini[1]
izlemiştim. O film’in bir sahnesinde Dağıstanlıların dans
ettiği bir sahne vardı. Kendi kendime “Tanrım, bu insanlar da
kim!” dedim. Kafkas halkları için dans çok önemli, bu kadar
etkileyici dans eden bir millet daha var mıdır, bilemiyorum.
Dans etmeyi seviyorlar ve güven duygusuna sahipler.
Yaşadıkları ülkelerin yasalarına sadakat gösteriyorlar, kadına
büyük bir saygı var. Şunu da söyleyebiliriz ki aristokratik
kültürleri var; karınıza, sevginizi halk içinde
gösteremezsiniz, bu bir nevi ağırbaşlılıktır.
- Kuzey Kafkasya dil
konusunda çok zengin hangi dillere ilgi duydunuz?
İlk
önce çocukluğumun geçtiği New Jersey’de, Adige’ce’nin Bjedugh
diyalektiğini incelemeye başladım. Ardından WWubıhca ve
Abazaca’yı inceledim.
Çalışmalarımın önemli kısmı Adige, Wubıh, Abaza ve Abhaz
dillerinin fonetiğine odaklıdır. Bunlar doktora konum oldu ve
kitaplaştı.
Abazaca, Abhazca, Wubıhca ve Adigece bir ailedir. Hititce de
onların kardeş dilidir. Adigece bu 5 dile kaynaklık eden daha
eski bir dildir. Abazaca muhtemelen 1000 yıl önce Abhaz’dan
ayrılmıştır. Hiçbir dil sabit değildir, tüm diller değişir.
Eğer 3000 veya 4000 yıl öncesine gidebilseydiniz, Abazaca,
Wubıhca ve Adigece’nin benzer özelliklerini duyardınız.
-Nart Efsanelerini
İngilizce olarak 2 cilt yazdığınızı biliyoruz. Biraz da
Nartlar’dan bahsetmeye ne dersiniz?
Nart
destanları, çok eski ve çeşitli konulardaki kahramanlık
hikâyeleridir. Bu hikâyeler Kuzey Kafkasya'da Adigeler,
Çeçenler, İnguşlar, Osetler, Abhazlar, Abazalar ve onların
akrabaları olan Wubuhlar arasında, hatta Svanlar arasında
geçer. Nart Destanlarının tamamını, 1968-1971 yılları
arasında, Adige bilim adamı HADAĞATLE Asker’in önderliğinde
çalışan bir ekip “Nart Kahramanlık Destanları ve Ortaya
Çıkışları” adlı eserde toplamışlardır.
Nartlar hakkında koleksiyonları topladım, tercüme ettim ve
sadece iki cilt olarak “Nart Sagas”ı yorumları ile birlikte
İngilizce olarak yayınladım.
-Gürcistan, Abhazya sorunu
konusunda aktif olarak faaliyetlerinizin olduğu biliniyor bu
konuda neler yapmıştınız söyler misiniz?
Vladislav Ardzınba ile eski arkadaştık. Kendisi de
dilbilimciydi; onunla 1990’ın Haziran ayında, Londra’da
tanışmıştık. 1993 yılında Rusya Adalet Bakanı olan Yuri
Kalmukov ile de şahsen tanışırdım. Başkan Clinton idaresinde
“Bill’in Dostları” olarak adlandırılan grup ile 1993’ten 2000
yılına kadar çalıştım. Rus Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in
ekibinden, Rus bilgin Emil Pain ile de görüşüyordum.
Washington’daki bir konferansın son
günüydü Ardzınba ile Chirikba, yüzlerindeki farklı bir
ifadeyle yanıma gelip, Gürcülerin Abhazya’ya saldıracakları
konusunda beni uyarmışlardı. Ardzınba, parmağını bana doğru
uzatarak halkımı kurtarmam konusunda bana yardımcı olmalısın
dedi. Ben de Kanada’ya döner dönmez hemen Washington’u yani
Amerika Dışişleri Bakanlığı'nı aradım; onların halka açık bir
telefon hatları vardır, oradan Gürcülerin Abazalara
saldıracakları konusunu Amerikalılara anlatmaya çalıştım.
Ancak hiç bir yanıt alamadım. O yıllarda Gürcülerin Devlet
Başkanı,
Gamsakhurdia idi.
Ağustos’ta savaş başlayınca Eylül ayında telefonum çaldı,
Kongre’den bir asistan beni Amerika’ya davet ediyordu. Bana
Washington’da bir düzine heyetle görüşmem konusunda eşlik
edecekmiş. Bunlar Ocak 1993’te olmuştu ve Washington ile
ilişkilerim de bu şekilde başlamıştı.
Ulusal Bilimler Konseyi diye
bilinen, Dışişleri Bakanlığı'nın istihbarat ve araştırma
bölümünde Bill
Clinton’un bir arkadaşıyla beraber çalışıyordum. Dışişleri
Bakanlığı için politika üretiyor, planlama yapıyordum. Onlara
bu harekâtın
Gamsakhurdia’yı
iktidardan indirmek için yapıldığını, onun yerine
Shevardnadze’nin geçeceğini söyledim ve nitekim öyle oldu.
Fakat Shevardnadze güç delisi bir adamdı. Abhazya ile diyalog
kurma gibi, uzlaşma gibi hiç bir niyeti yoktu, tek bildiği şey
güçtü. Amerikan Dışişleri Bakanlığı'yla tartışma yaşadım;
çünkü onlar, Shevardnadze’nin yaptığı her şeyi desteklemeye
oldukça kararlıydılar. Benim yapmaya çalıştığım her şeyi
berbat etmek için de ellerinden geleni yapıyorlardı.
Savaş başladığında, Washinton’un
Gürcistan, Abhazya ve özellikle de Kafkasya konusunda,
bilgisiz olduğu ortaya çıkmıştı. Bazı konuları Amerikalılarla
istişare ediyordum. Bu arada anlaşmazlıkların kaynaklarını
tahmin etmede başarılı oldum. 17- 19 Şubat 1993’te
Atlanta’daki Carter Konferans Merkezi'ne geldiklerinde
Gürcistan ve Abhazya arasında diyaloga öncülük etmeyi
başardım. Abhazya heyetindeki
Natella Akaba’dan
Gürcü meslektaşı ile görüşmesini rica ettim. Bir istek duymasa
da kısa bir görüşme yaptılar, ancak sonuç başarılı olmadı.
Amerikalılara savaşı Abazaların
kazanacağını söylediğimde inanmadılar. Adigelerin ve
Çeçenlerin Abazaları yalnız bırakmayacaklarını biliyordum,
onlar savaşçı halklardı. Gürcüler değildi. Ruslar Gürcistan’ın
arkasında dursaydılar, bu harekât yalnız Abhazya topraklarında
kalmaz, büyük ve uzun süreli bir Kafkas savaşına
dönüşebilirdi.
17 Şubat 1993
Carter Konferans Merkezi, Atlanta Gürcüler ile Abhazlar’ın
Barış görüşmeleri
Soldan sağa - Rusya Adalet Bakanı
Kalmukov Yura,
Abhazya temsilcisi
Bayan Natela Akaba,
danışman John
Colarussa, Eski ABD Başkanı
Jimmy Carter,
Abhazya delegasyonundan Bayan
Dungan,
İngiliz danışman
B.George Hewitt,
Abhazya delegasyon tercümanı Bayan
Liana Kvarchelia,
USA Kafkas Topluluğu delegesi
Yahya
Kazan.
Yemekte de konuşuyorduk
Ofis’inin içi dosyadan
geçilmiyordu
-
Gürcistan’da, soykırım anıtı açıldı, kitaplar yazılıp,
bastırıldı ve Türkiye'de Adigelere dağıtıldı. Gürcüler bundan
ne amaçlıyor?
Gürcistan, Rusya’nın Küba’sıdır. Rusya’nın eşiğindeki
Küba’dır. Ruslar kamuoyuna çok önem verirler. Birçok vahşet
gerçekleştirirler ama bunlar halka mal olduğu zaman dururlar.
Bu Gürcülerin Rusya’yı kamuoyu önünde küçük düşürmek için
yaptığı bir kampanyadır.
Adigelerin bu konu hakkında endişe etmeleri gerektiğini
düşünmüyorum. Adigelerin gelecek için düşünmesi gereken şey
şudur: Sizin katmanlı bir toplum yapınız vardı. Rus işgali ve
sonraki sürgünlerle bu toplumsal hiyerarşi sarsıldı. Ama
insanlar hala saygınlık istiyorlar. Şimdi toplumda üst
tabakalara tırmanmak serbesttir. Bu da toplumda inanılmaz bir
ihtilafa yol açıyor. İnsanlar güçlü olmak istiyor, prestijli
olmak istiyor. Bunların birçoğunu New Jersey Adigelerinde
görüyorum. Yani, toplumsal uyum hakkında gerçekten ciddi
sorunlarınız var. Eğer Adigece konuşuyorsanız bu iyi bir şey,
çünkü bu size söz hakkı veriyor. Şayet hayatta kalacaksanız,
bir çeşit vatanınız olmalı. Moskova ile müzakere etmelisiniz,
size yeniden vatandaşlık vermeleri için, tek ses olarak
konuşmalısınız. Bu yüzden bir Rus diplomatla konuştuğunuzda
size “sen kimsin?” diyor. Onlar yetkisi olmayan birine bir
vaatte bulunmazlar. Bu yüzden bütün diaspora adına konuşacak
toplumsal olay ve gösterilerde en önde yer almasına karşın,
çatışmacı ortamlarda hep uzlaşma ve Ruslar ile diyalogdan yana
olan bir liderinizin olması gerekiyor. Her zaman gürültü yapan
birileri çıkacaktır. Fakat aranızda yeterince birlik
olmalıdır.
Yok, olmak istediğinizi hiç
sanmıyorum, yok, olmanız çok kötü bir şey olur. Adigelerin
vatanları ile yeniden bütünleşmeleri gerekiyor. Aslında
diaspora Adigelerinin kimliklerine sahip çıktıklarını
görüyorum ve elektronik ortamda çığ gibi büyüdüğünü izliyorum.
Bu
hayranlık uyandırıcı bir şey, bu konu hakkında Rusların da yol
yakınken iyi düşünmeleri gerektiğini sanıyorum, Rusların bir
şekilde sizin iyi vatandaşlar olacağınız konusuna inanmaları
gerekiyor. Zaten kültürünüzün en önemli özelliklerinden birisi
sadık insanlar olmanızdır. Ruslar ile Adigelerin karşılıklı
olarak birbirlerine destek olmaları gerekiyor. Çünkü Ruslar
150 yıl geçtiği halde, hala sizden korkuyorlar.
Adigeler Ruslar ile görüştüler.
Fakat tek bir ses olarak davranmadılar. Bu sorunu çözmeniz
gerekiyor. Diasporadan sözcülük görevi üstlenecek bir
liderinizin çıkması gerek. Kim olacağını bilmiyorum ama Ilımlı
olmalı.
Adigelerin ihtiyaçları
hakkında sağlam fikirlere sahip olmalı.
Öncelikle röportaj teklifimizi geri çevirmediğiniz için size
teşekkür eder, bundan sonraki çalışmalarınızın da başarılarla
dolu olmasını dileriz.
-John
Colarussa:
Rica ederim, Türkiye’den buraya kadar gelip beni
onurlandırdığınız, için asıl ben size teşekkür ederim.
[1]
Vahşi Tümen: 1. Dünya Savaşı'nda Galiçya ve Batı
cephelerinde savaşmıştır. Savaş devam ederken Rusya'da
devrim oldu (1917). O zaman tuğgeneral rütbesinde olan
Sultan Kılıç-Giray, emrindeki Kabardey süvarileri ile
Kuzey Kafkasya'ya gelip, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti
inde, Bolşeviklere karşı savaşa katıldı.
Aydın O.Erkan:
Tarih Boyunca Kafkasya Sayfa:124-125 İstanbul,1999
Çiviyazıları
|