Rusya dünyanın en zengin ülkelerinden
biri. Dünya hammadde, enerji ve
biyolojik kaynaklarının yüzde 35’i
Rusya’da. Her Rusya yurttaşına dünyada
11,7 birim doğal enerji kaynağı
düşerken, ABD’de 2,3, Avrupa’da ise
yalnızca 0,67 birim düşüyor.
Alüminyum, platin, nikel, uranyum gibi
stratejik hammaddeler bakımından dünya
rezervinin yarısı Rusya’da. İşlenmiş
toprakların yüzde
15-20’sinin, tropik
olmayan ormanların ise
yüzde 46’sının Rusya’da olduğu
biliniyor.
RF Ekonomik Gelişme ve Ticaret
Bakanlığı’nın 2002 yılı sonunda
yayımladığı verilere göre,
Rusya’nın GSMH’sı dünya
GSMH’sının yüzde 2’si
civarında. Dünya enerji ihracatında
ise Rusya’nın payı yüzde 7. Dünya
çapında petrolün yüzde 13’ü, gazın
yüzde 32’si, kömürün yüzde 11’i,
demirin yüzde 26’sı, kurşunun yüzde
10’u, çinkonun yüzde 15’i Rusya’ya
ait. Rusya’nın ulusal zenginliğinin
yüzde 85’i tabii kaynaklara dayanıyor.
(Bu oran, gelişmiş ülkelerde yüzde
10’u geçmiyor.)
RF Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın 2004
Ocak ayı verileri ise, Rusya’nın
nikel, gümüş, volfram
ve elmas rezervleri
bakımından dünyada birinci
(elmas miktarı bütün ülkelerin
birikiminden fazla), platin ve
titanyum rezervleri bakımından ikinci,
altın, demir cevheri, molibden ve
kobalt rezervleri bakımından üçüncü,
çinko rezervleri bakımından da
dördüncü olduğunu ortaya koyuyordu.
Ekonomik durum
1998 Ağustos'unda ciddi bir krize
girmiş olan Rusya ekonomisi, son
yıllarda gayet olumlu bir gelişme
içinde. Kalkınma hızı yükseliyor,
enflasyon düşüyor, dış ticaret balansı
olumlu seyrediyor, bütçe fazla
veriyor, dış borç ödemeleri zamanında
yapılıyor, döviz rezervi çoğalıyor,
petrol fiyatlarının yüksek olması
ulusal bütçeyi rahatlatıyor.
Ekonominin gelişmesi önemli ölçüde
petrol ve gaz ihracatıyla bağlı.
İhracatın yüzde 60’ı aşkın bölümü
enerjiye dayanıyor. Dünya Bankası
Şubat 2004’te yayımladığı raporda
petrol ile gazın GSMH içindeki payının
resmi Rus kaynaklarının belirttiği
gibi yüzde 9 değil, yüzde 25 olduğunu
vurguluyordu.
Ayrıca ekonomik reformlarda daha kat
edilmesi gereken çok aşama var.
Bürokrasinin sınırlanması, yasal
mevzuatın piyasa şartlarına uygun hale
getirilmesi, oldukça sorunlu durumdaki
bankacılık sektöründe reform
yapılması, ekonomi ve üretimde yapısal
altyapı değişiklikleri
gerçekleştirilmesi gibi hedefler
bulunuyor. Temel sorunlardan biri de
Rusya ekonomisine dış yatırımların
arttırılması, yabancı sermayenin
güveninin kazanılması.
Rusya dış ticareti
2003 yılında önceki
yıla göre yüzde 25
artarak 191,1 milyar dolarlık
hacme ulaşmıştı. 2002’ye göre yüzde
25,3 artış göstererek 133,7 milyar
dolara yükselen ihracat, yüzde 24,3
artarak 57,4 milyar dolara yükselen
ithalattan tam 76,3 milyar dolar daha
fazlaydı. RF Federal Gümrük Servisi
raporlarına göre; 2004 yılında ihracat
182.0 milyar ithalat ise 94.8 milyar
dolar iken 2005’de ihracat 241.352
milyar dolar, ithalat 98.505 milyar
dolar düzeyinde gerçekleşti.
2003 verilerine göre, RF’nin BDT
dışı temel dış ticaret partnerleri,
Almanya (16,8 milyar dolar; artış
%28,5) Hollanda (11,6 milyar; %65,1),
İtalya (10,8 milyar; %35,6), Çin (10,7
mil- yar; %33,3), ABD
(6,7 milyar; %23,1),
Türkiye (5,9 milyar;
%46,2), Finlandiya (5,9 milyar; %29,5)
olmuştu. 2005 yılı verilerine göre ise
RF’nin Türkiye ile dış ticaret hacmi
15,189.0 milyar dolara ulaştı.
Rusya’nın ihracatının neredeyse üçte
ikisi petrol, petrol ürünleri ve gaza
dayanıyor. Daha sonra çeşitli
metaller, motor ve teçhizatlar ve
kimyasal ürünler geliyor. İthalatta
ise önce metaller, daha sonra motor ve
teçhizatlar, hafif sanayi ürünleri ve
gıda maddeleri başta. 2003’te
ihracatta başta Almanya, Hollanda,
İtalya, Çin, Ukrayna ve Belarus;
ithalatta ise Almanya, Belarus,
Ukrayna, Çin, ABD ve İtalya geliyordu.
Rusya açısından önemli bir kazanç
kaynağı da savunma sanayi. 2003
yılında Rusya, dünya silah
satışlarında 5,4 milyar dolarlık
satışla rekor kırdı (2002’de 4,8
milyardı). İhracatın yüzde 70’i hava,
15’i deniz, 8’i kara kuvvetlerine ait,
7’si de füzesavar. (Uluslararası silah
ticaretinin yüzde 40’ı ABD’ye, 19’u
Rusya’ya, 18,5’i İngiltere’ye, 7’si
Fransa’ya ait.)
Kremlin ve büyük Rus sermayedarları
(oligarşi) Doğal kaynakları açısından
dünyanın en zengin ülkelerinden biri
olan Rusya’da en ciddi sorunlardan
biri yoksulluk. Anketlere bakılırsa,
halkın yüzde 40’ı kendini yoksul
sayıyor (zengin sayanların oranı yüzde
7). Resmi verilere göre ise, 2004
sonunda toplumun yüzde 18,7’si, yani
26,7 milyon insan yoksulluk sınırının
altında yaşıyordu.
Böyle bir ortamda dünyanın en
zenginleri arasında Rus işadamlarının
ön sırada gelmesi dikkat çekiyor.
Dolar milyarderleri sayısı bakımından
Rusya, ABD ve Almanya’dan sonra üçüncü
sırada geliyor. Şubat 2004 Forbes
dergisi veri- lerine göre, Rusya’da 36
dolar milyarderi var. Hapisteki Mihail
Hodorkovski’nin (Yukos) serveti 15,2
milyar dolar. İkinci Roman Abramoviç
(Sibneft, 12,5 mil- yar), üçüncü
Viktor Vekselberg (Sual Holding, 5,9
milyar). Dünyada en çok dolar
milyarderinin olduğu kent
Moskova. 36 Rus
milyarderinin 33’ü Moskova’da.
Rus milyarderlerinin serveti Rusya
GSMH’nın dörtte biri büyüklüğünde.
Dünya Bankası’nın 2003’te yayımladığı
“RF ekonomik gelişmesi üzerine
memorandum” adlı belgede Rusya’da 23
oligarkın, 89 federal birimden
(eyaletten) 25’ini, ulusal sanayi
üretiminin 12 milyar ruble değerindeki
üçte birinden fazla bölümünü,
çalışanların yüzde 16’sını (19 milyon
kişi), banka akti- flerinin yüzde
17’sini ve hisse senetleri piyasasının
yüzde 60’ını elinde tuttuğu
belirtiliyordu.
Gelir dağılımı uçurumu ürkütücü
boyutlarda. Nüfusun en zengin yüzde
10’luk kısmı toplumda bütün gelirlerin
yüzde 35’ini elinde tutarken, en
yoksul yüzde 10’luk kitleye gelirlerin
yalnızca yüzde 2,5’luk bölümü düşüyor.
Yani uçurum 14 kat! (Batı Avrupa’da 7
kat.) 2003’te halkın gelirlerinde
yüzde 13’lük bir artış görülürken,
oligark denilen büyük sermaye
sahiplerinin gelirlerinde 2,4 katlık
büyüme saptandı.
Eşitlikçi Sovyet
alışkanlıklarından tümüyle
vazgeçmeyen toplum, hızla
gerçekleştirilen özelleştirme
sürecindeki haksızlıkların da
etkisiyle, bu yeni Rus zenginlerinden
nefret ediyor. Bir ankete göre,
toplumun yüzde 77’si özelleştirmelerin
gözden geçirilmesi
gerektiğini savunuyor.
Kremlin, kamuoyunun bu tutumundan da
destek alarak oligarkların üzerine
gidiyor, onları sosyal sorunların
çözümünde katkı yapmaya zorluyor,
vergi kaçakçılığı ve yolsuzluklarla
mücadeleyi sertleştiriyor. Rusya’nın
bir numaralı, dünyanın ise 16. büyük
zengini olan Hodorkovski – siyasi
çabalarının iktidarı rahatsız
etmesinin de etkisiyle – bu
mücadelenin kurbanı olarak hapse
atıldı.
Forbes dergisinin dünyanın en büyük 2
bin şirketini listesindeki Rus
şirketleri şöyle sıralanıyor: Gazprom
(87. sırada), Lukoil (184), Ulusal
Elektrik Kurumu RAO YeES (199), Yukos
(213), Surgutneftegaz (294), Sberbank
(381), Sibneft (478), Norilskiy Nikel
(587), Tatneft (884), Severstal
(1451), Vımpelkom / Beeline (1820) ve
AvtoVAZ / Lada (1942).
The Wall Street Journal Europe ve
Haandelsblatt’ın ara?tırmasına göre
ise, Avrupa’nın en büyük 500 şirketi
arasında Gazprom 84., Lukoil 126., RF
Ulusal Elektrik Kurumu 133., Yukos
164., Surgutneftegaz 264., Sberbank
294., Tatneft 313.,
Norilski Nikel 322.
AvtoVaz 360., Sibneft
380. ve Transneft 454. sırada.
Bankalara gelince. İngiliz The Banker
dergisinin 2003’te dünyanın en büyük
bin bankası listesine 15 Rus bankası
girmişti. Sermaye hacmine göre yapılan
sıralamada şu bankalar vardı: RF
Sberbank (155., 2002’de 191. idi;
sermayesi 2,339 milyar dolar),
Vneştorgbank (168., 2002’de 174.;
2,118 milyar dolar sermayeli),
Gazprombank (371., 2002’de 381.; 833
milyon dolar),
Mejdunarodnıy Promışlennıy
Bank, MDM
Bank, Vneşekonombank,
Globeksbank, Bank Moskvı,
Alfabank, Uralsibbank, Rosbank,
Petrokommerts, Nomos-bank,
Trast-bank, Mejdunarodnıy
Moskovskiy Bank.
|