...................
...................
ÇERKEZ MİLLİYETÇİLİĞİ... 
Vedat Sağlam
Diriliş Postası, 09 Temmuz 2017
                         
...................
 
...................

Uzun zamandır bu konuyu, "yazayım mı, yazmayayım mı?" ikilemi içindeyken, yaşamış olduğumu son olay artık yazmam gerektiğini söyledi bana. Çünkü, gerçekten sıkıntı olmaya başladı kanaatimce. Biliyorum, yazımdan sonra haklı-haksız pek çok kişi eleştiri yapıp, örtülü ya da açık uyarılar, belki de tehditler savuracak bana. Ama bu ülkenin bekasına, birlik ve beraberliğine sevdalı, vatanın daha fazla fikri parçalara, fıkralara ayrılmasından yorulmuş bir insan olarak, yazmam, konuyu gündeme taşımam gerektiğine inanıyorum. Zira biliyorumki pek çok kişi, bir çok sakıncadan dolayı dile getirmese de, bu konudan oldukça rahatsız.

Bir firmaya yıl içinde staj yapması için öğrenci göndermiş, ayrıca öğrencinin ahlakına, iş yeteneğine, becerisine de kefil olmuştum. İş yeri memnun kalmıştı. Lakin, imzalaması için gönderdiğim gerekli evrakları geri göndermiş iş yeri. Öğrenciye sebebini sorduğumda, "başka bir stajyer alacaklarmış hocam" cevabı karşısında oldukça şaşırmıştım. Oysa, çok sevinmişlerdi o yetenekli, becerikli öğrenciyi kendilerine gönderdiğim için. "Sebebini sordun mu yavrum, nedenmiş?" diye merakla öğrencinin yüzüne baktığımda, genç, müstehzi bir eda ile bakış fırlatarak, "o yeni stajyer Çerkezmiş hocam, ondanmış." demesin mi? O an, kan beynime sıçradı adeta. Sonra düşündüm, konuyla ilgili son zamanlarda yaşadığım o kadar tatsız olay vardı ki, bu da normal gelmeye başladı. Düşünün, basit bir stajyerlik olayında bile ırki yakınlık arayan bir işyerinde, ne fayda gelir? Benzetmek ne kadar doğru bilmem ama, benzetme yapmadan da duramayacağım; FETÖ elemanlarının, alış veriş yaparken aradıkları tek kıstas kendi cemaatlerine bağlı olup, olmadıkları değil miydi?

Bir STK başkanlığına yarışan üç isim vardı; ikisi Çerkez kökenli, diğeri değildi. Normalde Çerkez kökenli olan o ikisi birbirinden hiç haz etmezdi. Yani, görünen o ki, yarışı göğüsleyecek olan kişi Çerkez olmayan olacaktı. Son gece öyle şeyler döndü ki Çerkez kökenli dernekler arasında, o, birbirini sevmeyen iki Çerkez'den biri, diğeri lehine çekildi ve o Çerkez kazandı yarışı. Çerkez olmayan meseleyi anlayana kadar, başkanlığı kaybetti tabi.

Örnekleri oldukça çoğaltabilirim. Yazımı okuduktan sonra son yıllarda yaşadıklarınız şeyler hakkında Allah aşkına şöyle bir düşünün. Hemen herkesin başından Çerkez milliyetçiliğinin tutuculuğu hakkında en az bir olayı kesin geçmiştir.

Son senelerde Kürt Milliyetçiliğinin başımıza açtığı onca gaileden sonra bir de Çerkez milliyetçiliğini sararlarsa, şaşmayın. Sizi bilmem ama ben bu tehlikenin ayak seslerini duyuyorum, hem de şiddetle. Kendi aralarında o kadar organizeler ki, farkına varmanız için oldukça dikkatli olmanız gerek. Sizinle birlikteyken önemli bir mevzu konuşuyorlarsa, kendi ifadeleriyle, hemen "ikinci frekans"a geçip, Çerkezce konuşuyorlar aralarında.

Normalde, kuvvetli olarak iki fraksiyon var Çerkezler arasında; sol ve İslamcı. Biz Türkler, fikri yakınlığımız hangisineyse, daha çok ona ilgi duyarız. Bizim için fikir daha önemlidir. Bakmayız kişinin ırkına, meşrebine, memleketine, köyüne... Doğru neyse odur nazarımızda... Ama Çerkezler için fikri yapı önemli değildir, sağ veya sol olması çok bir şey fark etmiyor, Çerkez olsun yeter.

Bu ayrımcılık son yıllarda her alanda görülmeye başladı; STK'larda, siyasette, bürokraside ve daha pek çok kulvarda olağanüstü bir dayanışma içindeler. Liyakatten ziyade, Çerkezlik ön planda. İyi Çerkez, kötü Çerkez yok; Çerkez olsun yeter.

Bir makama, bir kuruma bir isim sunarlarken baktıkları tek şey, Çerkez olup, olmadığı. İkinci şart çok önemli değil. Bir şekilde hallediyorlar.

Bakınız, Osmanlı'nın parçalanma sebeplerinin en başında ırki milliyetçilik, yani kavmiyetçilik gelir. Türk, Kürt, Arap, Rum, Ermeni, Süryani, Yahudi ve diğerleri, Osmanlı bekasından ziyade kendi ırklarının bekasını savunmuş, onun için çalışmış ve o koskoca devleti, kendi küçük çıkarları için parçalamışlardı. Tarih buna şahittir. Evet, nihayetinde ortaya Türk, Ermeni, Rum, Yahudi, Arap devleti çıktı ama koskoca İslam devleti yıkıldı. Avrupa'nın yıkamadığı imparatorluğu, biz, kendi ellerimizle kendimiz parçaladık. Hala kan ağlıyor coğrafyamız...

Kimi aynı köylü olmasını üstün tutar, kimi aynı kasabalı, kimi de aynı şehirli... Kimi için aynı ırktan olmaktır üstünlük, kimi için ise aynı aşiretten olmak.

Peki ya liyakat, erdem, hak, adalet, eşitlik... Bunlar ne olacak? İnsanca yaşam için gerekli olan kavramlar liyakat, erdem, hak, adalet ve eşitlik değil mi? İnancımız, insanlık erdemi bunu emretmiyor mu?

Bu konu daha çok su götürür. İnanıyorum ki yazımdan sonra menfi ya da müspet, daha çok tartışılacaktır bu konu. Çünkü görüyorum ki diller sussa da, korktuğu böyle bir kaygı var toplumda.