SENİN ANNEN OYNARDI YAVRUM!
Ece Temelkuran
Milliyet Gazetesi, 01.03.2009
                         
...................
 
...................

Dalgınlığınıza gelmiştir atlamışsınızdır, aman diyeyim! İki gün önce Ankara’da gergin bir gün geçirildi. Siyasetin değil ama halkoyunlarının ve hastalıklı erkekliğin zirvesinde gerçekleşen olay, memleketimizdeki ‘erkekliğine kafayı takmış erkek’ olgusuna bir kez daha parmak bastı.

Olaylar şöyle gelişti:

Yer Halkoyunları Ankara Valiliği Kupası Yarışması. Yarışmaya ilk kez ‘Ankara Kadın Oyunları’ diye bir ekip katılıyor. Emekli müzik öğretmeni (ellerinden öpüyoruz) Mustafa Uzunca Japonya’daki bir Türk derneğinden fon bulup iki yıl Ankara’nın çevresini altını üstüne getirip kadın oyunlarını derlemiş ve bir koreografi yapmış. Ama işler öyle kolay değil!
Bu menfur olayı haber alan Ankara Seğmenler Derneği Başkanı Şerafettin Demir, hadiseye el koymakta gecikmiyor. Yemiyor içmiyor, seğmenlere kostümlerini giydiriyor, ‘Haydi yiğitler’ diyerek kızların oyununu basıyor. Gerekçe? Türkiye’nin müthiş erkeklerinden Şerafettin Demir’e bağlanıyoruz:
“Ankara’da kadın oyunları yoktur. Seğmenlerle kadınları bir araya getirerek, Seğmenlerin şerefini ayaklar altına alıyorsun.”


Annenin namusu

Ve Şerafettin Demir, bu eşsiz açıklamasını daha da eşsiz bir cümleyle nihayetlendiriyor. Buyrun dinleyin:
“Kadını oynatarak, sen benim annemin namusunu ayaklar altına alıyorsun.” !?
Demir’in açıklamaları sonraki günlerde de devam ediyor. Kadınlara karşı nasıl mücadele vereceklerini, öldür Allah kadınların ‘folklorü dejenere etmesine’ izin vermeyeceklerini, ‘Seğmen kostümüyle çıkan erkeklerin arasına kadınların sokulduğunu görünce, dünyalarının yıkıldığını’ söylüyor.
Bu arada kor-a-kor bir mücadele de oluyor. Seğmenler kostümlerini giyip, Demir önderliğinde kadın oyunculara saldırmaya kalkıyor. Kostümlerini çekiştiriyorlar, bağırıp çağırıyorlar. Bu, nasıl bir kendinden geçmiş namus mücadelesi ise, artık neler yapıyorlarsa soyunma odasında kız ekibinden bayılanlar oluyor.


İbo dayağı

‘Bu nasıl bir kadın korkusudur?’ demeyeceğim. Çünkü biliyoruz ki dünya tarihinde hangi coğrafyada olursa olsun, erkekler arasındaki ilişkiler krize girince ilk dayağı yiyen kadın olur. Kadın korkusu, erkeklik korkusu yaşayan adamlarda mebzul miktarda bulunur.
Erkek olamamış oğlan çocuklarıdır kadınlardan korkan. Erkek, kadınların gelip onlara bir şey yapacak lanetli cadılar olmadığını bilebilenlere denir. Zaten yetişkinler de ‘Senin annen bir melekti yavrum’ düzeyinden ‘Senin annen de oynardı yavrum’a geçebilenlerdir.
İbrahim Tatlıses’in, Yıldız Tilbe’ye yaptığı rezilliği izledik. O da başlı başına müzelik değerde bir erkeklik krizi örneğiydi. Yıldız Tilbe’yi altına alabilmek için (niye güreşiliyor kaşık kadar kadınla onu bilemiyoruz) ancak onu dövenlerin elinden kurtardığını söylemesi gerekiyordu.
Nasıl zayıf düşmüş, nasıl kırılmış, kendinden emin olmayan bir erkeklik ise bu, el kadar kadını dövülmekten kurtardı diye kendini güçlü hissedebiliyor.
Kadınla yanyana durmaktan ödü koptuğu için, çünkü yukarıda da anlatıldığı gibi karizmasını bozacak kadınla yanyana duramıyor, ancak üstüne çıkarak durabiliyor. Bilmiyor çünkü. Başka türlüsünü bilemiyor. Ancak kendisi dövmek için, başka erkeklerin elinden kadın almayı bilebiliyor.


Yeni dernek başkanı

Bu ülkede, bu kadar kadın düşmanlığıyla hâlâ hayatta olabilen, iş güç yapan, birilerini sevebilen kadınlara tebrikler.
Bu ülkede bu kadar hastalıklı erkeklik varken sağlıklı kalabilen, iktidar ilişkilerinin suyunu çıkarmadan bir kadınla görece sağlıklı bir denge kurabilen erkeklere daha çok tebrikler.


Son süzüm şudur:
İbrahim Tatlıses, benim Seğmenler Derneği Başkanı adayımdır!