|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BİRİLERİ ERDOĞAN’A AHLAKIN TEMELİNİN
DİN OLMADIĞINI SÖYLEMELİ |
Ersin Tokgöz
Turktime Gazetesi, 06 Şubat 2012 |
|
|
................... |
|
................... |
Zaten ne zamandır
dipten derinden yürütülen bir siyasetti.
Şartlar olgunlaşmış olmalı ki artık kılıflara
sarıp sarmalamak yerine artık açık açık ve
hayli yüksek bir sesle dile getirmeye başladı
siyasi iktidar.
Meseleyi biliyorsunuz.
Dindar nesil yetiştirme olayı.
Erdoğan
ilk açıklamayı yapıp yol verdi, AKP’nin
küçükleri de bu yoldan koşar adım hücum etti.
Meğer hepsi de dindar neslin hasreti ile
yanıyorlarmış ama işe bakın ki bu güne kadar
söylemek akıllarına gelmemiş.
Ve
Erdoğan yaklaşık on günlük aradan sonra o çok
tartışılan açıklamasını yineledi ve
eleştirenlere ‘kendince’ çok anlamlı bir yanıt
verdi.
Diyor ki Erdoğan: “Siz bu
gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz?
Büyüklerine isyankâr, manevi değerlerinden
kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir
nesil mi olmasını istiyorsunuz?”
İyi de
dindar nesil yetiştirmek midir böylesi bir
neslin panzehiri?
Mesela Erdoğan
ahlakın temelinin din olmadığını bilse…
Ahlakın kendi içinde içkin bir duruş olduğunu
görse… Dinlerin ahlaklı öngörse de ahlakın
sanki sadece din kaynağından doğan bir erdem
olmadığını anlatsa...
Kayda değer tek
‘mesele’nin dinle başlayıp bitmediğini, insani
duruşun dindarlıktan öte bir mesele olduğunu
ve sadece dindarlığa indirgenmiş ‘meselesi
olan insan’ın eksik kalacağını anlasa…
Dindarlık bir kutupsa karşı kutbunun
tinercilik olmadığını muhakeme etse… Böylesi
bir karşılaştırmanın (dindar olmazsan tinerci
olursun…), bu seviyeye indirgenmiş bir akıl
yürütmenin toplumu taşıyacağı çıta açısından
her türlü baskıdan daha tehlikeli olduğunu
hissetse…
Dindarlığın ahlakı zorunlu
kılması ve ahlaka öncülük etmesi bir yana
siyasi bir sunum olarak kurumsallaştırıldıkça
görünür dindarlığın ahlaksızlığa kılıf olarak
araçsallaştırıldığını ve görünür dindarlar
arttıkça ahlaksızlığın katlandığını duyumsasa…
Teorik olarak dindarlıkla ahlaklı insan
arasında pozitif bir korelasyon olmadığını
bilmiyorsa bile yakın dönemde meydana gelen ve
hala hafızalarımızda canlı olan örneklere
baksa.
Mesela dinsiz Japonya ile dindar
Türkiye’deki depremlerden sonra insanların
tavırlarının ahlakiliğini analiz etse…
Dinsiz diye burun kıvırdığımız Japonların
yardım dağıtımı yapılırken tek bir kişinin
bile sırasını bozup diğerinin hakkını gasp
etmeye yeltenmemesine rağmen dindar Türkiye’de
bırakın sırayı bozmamayı, yardımların
yağmalandığını, çalındığını düşünüp ahlakla
din arasındaki ilişki hakkında tekrar düşünse…
Yine bizim dindar halkımız enkazda ganimet
avına çıkarken dinsiz Japonların enkazlarda
bulduğu servet değerindeki para ve mücevheri
devlete teslim ettiğini görse…
Örnekleri sayısız artırabilir, dinin ahlakın
ve iyi insan olmanın temeli olmadığını yaşayan
kanıtlarıyla sonsuz bir şekilde
ispatlayabiliriz.
Ama neye yarar?
Gözler aslolanı görmeye, dimağlar işin
özünü anlamaya, muhakemeler gerçeği aramaya
adanmış değil. Hepsi kısır, ucuz, rövanşist
siyaseti hakim kılmak için silah artık.
Ne desek boş. Bomboş.
Bu arada;
mesela Hıristiyan, Yahudi ya da Budist bir
"dindar nesil" Erdoğan'ın tarifinde yerini
bulur mu? Ya da Müslüman olup Sünni olmayan
dindar gençler? O projede böyle alt gruplar
var mı yoksa kasıt sadece Müslüman ve Sünni
dindar nesil midir? Nedir? |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|