PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “akil insanlar”
komisyonunda yer almasını önerdiği sosyolog İsmail
Beşikçi, “görüşmeleri Öcalan’ın yapmasının yanlış
olduğunu, BDP’nin sürecin aktörü olması, mektup
getirip götürmekle yetinmemesi gerektiğini” söyledi.
Öcalan’ın söyleminin iktidarla örtüştüğünü vurgulayan
Beşikçi, “Öcalan’ın inkârcı, asimilasyoncu, ırkçı,
sömürgeci, Türk-İslam sentezi anlayışı sloganlarına
sarılması devleti rahatlatabilir ama Kürtlere bir hak,
özgürlük getirmez. İslam kardeşliği Kürtleri oyalama,
kandırma sloganıdır” eleştirilerini dile getirdi.
Beşikçi, Öcalan’ın “Mandelalaştığı” saptamalarına da
karşı çıkarken “Mandela cezaevindeyken, Afrika
Ulusal Konseyi ile görüşün, dedi. Öcalan da BDP’yi
göstermeli” dedi.
“Sarı Hoca” olarak anılan İsmail Beşikçi, yaşamını
Kürtlerin varlığını kanıtlamak için mücadeleye adamış.
Üstelik, kendisi Kürt de değil. İsmail Beşikçi Vakfı
internet sitesinde “Türk ve Hanefi bir ailenin çocuğu”
olduğunun altı çiziliyor. 1962 yılında Ankara Siyasal
Bilgiler Fakültesi İdari Bölümü’nden mezun olmuş.
Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Kürsüsü’nde çalışmaya
başlamış. Ancak ihbarlar üzerine soruşturma açılmış ve
üniversitedeki görevine son verilmiş. Daha sonra
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde
göreve başlamış. Sonrasında, hayatının 17 yılından
fazla süresini hapishanelerde geçirmiş. Öcalan’ın
“akil insanlar” arasında yer almasını istediği
Beşikçi, “Yazılı basında birkaç yerde adımı gördüm”
diyor, ancak henüz iktidar tarafından arayan olmamış.
Kürt sözcüğünü Kürd olarak kullanan ve doğru
söyleyişin bu olduğunu ifade eden Beşikçi,
sorularımıza şu yanıtları verdi:
ÇÖZÜM İÇİN BAZI
İLKELER VAR
-
Akil İnsanlar Komisyonu’nun işlevi ne olur,
Başbakan’ın seçmesi doğru mu?
- Bu komisyonun işlevi, tarafların buna verdikleri
anlama göre değişir. Kürd sorununda çözüm elbette
önemlidir. Bunu temel bazı ilkeleri vardır. Kürdlerin
kendi kendilerini yönetmesi, kendi geleceklerini
belirleme hakkı, anadilinde yani Kürd dilinde mecburi
eğitim temel ilkelerdir. Başbakan’ın düşündüğü, bu
gelişmeleri sağlayacak ortamın oluşmasına tıkaç olacak
bir komisyondur. Bunun için üyelerini bile kendisi
seçmek istemektedir. Barış için, Akil Adamlar
Komisyonu’ndan önce, Türkiye’de, barışın oluşmasını
sağlayacak bir ortama gerek vardır. Başbakan,
Filistinliler konusunda ne gibi haklar ve özgürlükler
düşünüyorsa, Kürdler için de bunları düşünebilmelidir.
Eğer düşünmüyorsa, bunun neden böyle olduğu
sorgulanmalıdır.
-
İktidar çekilme sürecinde Meclis’in devreye girmesini
istemiyor. Meclis’i devreye sokmadan, “akil insanlar”
vs. sonuç almak mümkün mü?
- İktidar için önemli olan gerillaların geri
çekilmesidir. Kürdler için önemli olan ise Kürdlerin,
Kürd toplumu olmaktan, Kürd milleti olmaktan doğan
haklarıdır. Öcalan’ın bunları dile getirmemesi
yanlıştır. Bazı kazanımlar olması gerekir. O
kazanımlara göre süreç gelişir. Meclis’te
konuşulabilir, tartışılır.
- Bu
süreçte kan duracak mı? Ayrıca, siz öteden beri
federasyonu savunuyorsunuz. Bu konuda bir öngörünüz
var mı?
Neden kan akıyor? Bunun temel nedeni, Kürdlerin Kürd
toplumu olmaktan doğan haklarının gasp edilmesidir. Bu
hakların kazanılması da önemlidir. Kürdler en azından
federasyonu savunmalıdır. BDP’nin, Avrupa’daki Kürd
siyasetçilerin, KCK yöneticilerinin, Kandil’deki PKK
komutanlarının, Abdullah Öcalan’ın bizzat kendisinin,
neden bunları savunmadıkları dikkate değer bir
konudur. Ortadoğu’da Kürdler çok büyük bir nüfusa
sahip, en az 40 milyon. Ayrı bir devlet gündemdedir.
KOPUKLUK
DERİNLEŞİYOR
-
Erdoğan’ı barış konusunda samimi buluyor musunuz?
Silahların susmasının karşılığı Erdoğan’ın başkanlığı
mı olacak?
- Barış konusunda Başbakan Erdoğan’ın ve Kürdlerin
beklentileri çok farklıdır. Başbakan, barıştan,
gerillaların sınır dışına çekilmelerini anlamaktadır.
Başbakan’a göre başka da bir sorun yoktur. Kürdler ise
Kürdlerin haklarının ve özgürlüklerinin kazanıldığı
bir ortamı düşünmektedir. Başkanlık, Başbakan için
önemli bir hedeftir. Ama Kürdlere bir hak vermeden
veya en azını vererek bu işi kotarmaya çalışmaktadır.
Başbakan’ın düşündüğü başkanlık değil ama ABD’de
uygulanan başkanlık sistemi üzerinde konuşulabilir.
ABD’deki sistem ile Başbakan’ın istediği sistem çok
farklı. Orada Başkan’ı denetleyen kurumlar var.
- Umutlu
musunuz? Bir sosyolog olarak toplumdaki bu kutuplaşma
konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Umutluyum diyemiyorum. Türk toplumu ile Kürdler
arasındaki kopukluk sürüyor, derinleşiyor. Kopukluğu
sağlayan devlet.
‘İSLAM
KARDEŞLİĞİ, KANDIRMACASI’
-
Öcalan’ın Nevruz mesajlarını nasıl değerlendirdiniz?
“İslam kardeşliği” ve “Misakımilli” vurguları tartışma
yarattı. Siz bu eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?
- “Bin yıllık İslam kardeşliği”, “Çanakkale’de
birlikte savaştık”, “Cumhuriyeti omuz omuza mücadele
ederek kurduk” “Alevi-Sünni İslam kardeştir” “İslam
Birliği”, “Misakımilli” gibi sloganlar, inkârcı,
asimilasyoncu, ırkçı, sömürgeci, Türk devletinin,
Türk-İslam Sentezi anlayışının sloganlarıdır.
Öcalan’ın bu sloganlara sarılması devleti
rahatlatabilir ama Kürdlere bir hak, özgürlük
getirmez. “İslam kardeşliği”, Kürdleri kandıran,
oyalayan bir slogandır. İttihat ve Terakki’den beri
Türk egemenleri Kürdlere karşı hep bu sloganı
kullanmışlardır. Cumhuriyet dönemi bunu daha ince
politikalarla uygulamıştır. Öcalan, Kürdlerin
haklarını ve özgürlüklerini hiç gündeme getirmeden,
“Misakımilli”den söz etmektedir. Bu, devletin
gizlemeye çalıştığı bir arzudur. Devletin, Türk
egemenlerinin bu arzusunu Öcalan ifade etmektedir. Ama
yaşama geçmesi artık mümkün değildir. Siyasal bakımdan
eşitlik olmadan kardeşlik olmaz. “İslam kardeşliği”
Kürdleri her zaman kandırmıştır. Ama, “İslam
kardeşliği” sloganına kanmayan Müslüman halklar da
vardır. İbrahim Sediyani’nin, “Kürdleri kandıran ama
Bengal halkını kandıramayan ‘İslam Kardeşliği’” yazısı
dikkate değer bir yazıdır.
-
Öcalan’ın AKP iktidarının söylemiyle örtüşen,
“neo-Osmanlı” mesajlar verdiği eleştirileri hakkında
ne düşünüyorsunuz?
- Burada AKP söylemiyle bir örtüşme vardır. 2 Şubat
2013’te Diyarbakır’da, Demokratik Toplum Kongresi
Alevilik sorunu konusunda bir sempozyum düzenlemişti.
Bu sempozyum daha başlamadan, DTK, “Alevilik İslamdır,
Şiiliktir…” diye 12 sayfalık bir bildiri yayımlamıştı.
Bu da AKP politikaları ve anlayışıyla örtüşmenin bir
göstergesiydi. Araplar, Farslar ve Türkler, İslamı her
zaman kendi milli çıkarları doğrultusunda
kullanmışlardır.
‘BDP AKTÖR
OLMALI’
- Siz,
“İstihbarat örgütleriyle olmaz, BDP sürece dahil
olmalı” diyordunuz. Bir biçimde oldu. Bu yeterli mi?
- Bu şüphesiz yeterli değildir. Mektup getirip
götürmek sürece dahil olmak değildir. BDP sürecin
başta gelen aktörü olmalıdır. Direktif alan değil,
tartışan bir konumda olmalıdır. Görüşmelerin MİT ile
yapılıyor olması yanlıştır. MİT güvenlik örgütüdür.
Kürd sorunu güvenlik sorunu değil, politik bir
sorundur. Görüşmeler hükümetle yapılmalıdır.
Görüşmeleri BDP ve Kürd sivil toplum örgütleri
yapmalıdır. Tutsak Abdullah Öcalan’ın bu görüşmeleri
yapması yanlıştır. Hindistan Ulusal Kurtuluş
Mücadelesi sırasında, cezaevinde tutulan Gandi’yi bir
İngiliz yetkilisi ziyaret eder. Gandi’yle süreç
hakkında konuşmak ister. Gandi görüşmeyi reddeder.
Gandi’nin İngiliz yetkiliye ne dediğini burada
söylemek istemiyorum. BDP, Avrupa’daki Kürd
siyasetçiler, KCK yöneticileri, Kandil’deki PKK
komutanları, bu sözün, bu tutumun bilincinde
olmalıdır. Abdullah Öcalan’ın bizzat kendisi de bu
sözün, bu tutumun bilincinde olmalıdır.
-
Öcalan’ın “Mandelalaştığı” değerlendirmelerine
katılıyor musunuz?
- Katılmıyorum. Öcalan’ın görüşmeleri yapması doğru
değil. Mandela cezaevindeyken Afrika Ulusal Konseyi
ile görüşün, dedi. Öcalan da BDP’yi göstermeli. BDP
aktör olmalı.
|