Tayyip Erdoğan demiş ki:
“Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur.”
Demiş ki:
“Kadın mıdır, kız mıdır bilemem.”
Demiş ki:
“Kadın erkek eşit olamaz, fıtrata ters.”
Bülent Arınç buyurmuş:
“Kadın iffetli olacak.” Buyurmuş:
“Kadın, herkesin içinde kahkaha atmayacak.”
Buyurmuş:
“Kadın mahrem, namahrem bilecek.”
Buyurmuş:
“Kadın, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak.”
Ayhan Sefer Üstün, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun
AKP’li Başkanı, demiş ki:
“Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha
masumdur.” Fatma Şahin, Kadın ve
Aileden Sorumlu eski Bakan, demiş ki:
“Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet
tamamen algıda seçicilikten ibaret.”
Melih Gökçek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı,
demiş ki:
“Yılda yüz bin kürtaj, yüz bin cinayettir. Anası
olacak kişinin hatası için suçu neden çocuk çekiyor.
Anası kendini öldürsün.” Evet,
aynen böyle demişler. Affedilir gibi değil hiçbiri.
Dünkü
Taraf’ın manşetindeki bu sözleri toplu
olarak okuyunca, Türkiye’nin hangi tehlikeli sulara
doğru çekilmekte olduğunu, nasıl cepheleştirildiğini,
toplumsal barışın ağır ağır nasıl torpillendiğini bir
kez daha irkiltiyle hissettim.
‘Sahte kadın dernekleriyle bu iş olmaz!’
Şu sözlerin de altını çiziyorum.
KADER eski başkanı Hülya Gülbahar
diyor ki:
“Devletin her katında kadınları aşağılamaya,
sindirmeye, erkekleri azmettirmeye yönelik politikalar
uygulanıyor.”
Mor Çatı Sığınağı kurucusu Canan Arın
diyor ki:
“Kanunlar yetersiz değil. AKP’nin kadına yönelik
şiddeti sona erdirmek için siyasi iradesi yok.”
Diyor ki:
“Sahte kadın dernekleri kuran hükümet, toplantılara da
onları çağırıyor. Cumhurbaşkanı’nın kızının kurduğu
sahte dernekte, ‘kadın erkek eşit değil, fıtratına
aykırı’ derse, bu iş olmaz.”
Sosyalist Feminist Kolektif’ten Meriç
Eyüpoğlu diyor ki:
“Cumhurbaşkanı başta olmak üzere siyasilerin,
kadınların hayatıyla ilgili yaptığı her açıklama
şiddeti meşrulaştırıyor.”
Okuyun bu satırları. Düşünün. Devletin,
siyasal iktidarın böylesine ellerde olduğu bir
memlekette
kadına şiddet, kadına taciz, kadına tecavüz
ne kadar engellenebilir?.. Düşünün lütfen.
Kadının erkekle eşit olduğu tek kurum var mı?
En çok düşünmemiz gereken konuya gelince:
Kadınla erkeğin eşitliği. Bu
açıdan, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, bir
zihniyet devrimi şart. Hayati önem
taşıyor. Ve biz bu noktadan ne yazık ki çok uzak
bir yerdeyiz.
Saray’daki Sultan’la da gittikçe daha
çok uzaklaşmaktayız ‘kadın-erkek
eşitliği’nden. Bu uzaklaşma bizi
her geçen gün başka sulara, çalkantılı denizlere
çekiyor.
Erkek egemen bir aile düzenine, erkek
egemen bir toplum düzenine, yargısıyla, idaresiyle,
kolluk güçleriyle yine erkek egemen ve fena halde
muhafazakâr ve
dinci bir devlet düzenine
yaklaştırıyor, yakınlaştırıyor. Kadın, aile
düzeninde... Toplum içinde... Mahkeme önünde...
Emniyette… Polis karşısında… Devlette… Bütün
bu yerlerde kadın
ikinci sınıf kalıyor. Aşağılanıyor.
Horlanıyor. İtilip kakılmaya devam ediyor kadın…
|