İNSANLIK AYAKLAR ALTINA ALINIRKEN,
İNSAN
HAKLARI DERSİ VERMEYE KALKIŞMAK! ŞAKA GİBİ...
Hasan Cemal
T24 Gazetesi, 5 Ekim 2015
...................
...................
O hâlâ kalkmış Strasbourg’da Avrupa’ya
celalleniyor: - Eyy Avrupa! İnsan
Hakları Beyannamesi’ni hiç okumadın mı?
Şaka gibi.
Hiç kimse de kalkıp
hazrete, “Efendim, şu anda böyle bir konuşma
yapmasanız, Şırnak’tan bazı fotoğraflar sosyal
medyaya düştü de...” diyemiyor.
O,
Avrupa’ya insan hakları dersi vermeye
kalkışırken, Şırnak’ta insanlığı ayaklar
altına alan bir fotoğraf ve bir video
vicdanları paramparça ediyor.
Gördünüz
mü o fotoğrafı, o videoyu?
Şırnak’ta,
bir polis panzerinin arkasına bağlanmış,
yerlerde sürüklenerek çekilen Hacı Lokman
Birlik’in ölü bedenini...
İyi
bakın.
Ve Selahattin Demirtaş’ın
dediği gibi hiç unutmayın, insanı allak bullak
eden bu korkunç görüntüyü.
Evet, tıpkı
1990’lardaki gibi...
HDP Grup
Başkanvekili Pervin Buldan’ın sesine de
kulak verin: “Panzerin arkasına takılan bir
cenazenin resmi, insanlığın ayaklar altına
alındığının resmidir. Bu bir insanlık
suçudur. Ölülere bile tahammül edilemeyen
bir süreci yaşıyoruz. Cizre’de
insanlığın buzdolabında dondurulduğunu, bu
fotoğrafta da insanlığın ayaklar altına
alındığını gördük.”
Hâlâ Avrupa’ya ayar çekebiliyor
O, Avrupa’ya insan hakları dersi vermeye
kalkışırken Şırnak’ta insanlığı ayaklar altına
alan görüntüler vicdanları paramparça ediyor
Ama o hâlâ üstelik Strasbourg’da Avrupa’ya
ayar çekebiliyor: - Eyy Avrupa! İnsan
Hakları Beyannamesi’ni hiç okumadın mı?
Gerçekten şaka gibi.
Şırnak’ta
cenaze panzerin arkasına bağlanmış yerlerde
sürükleniyor. Silvan’da bir polis
tabancasını gazetecinin şakağına dayamış,
“Tetiği çekerim lan!” diye
bağırıyor.
İstanbul’da Ahmet
Hakan evinin önünde saldırıyor uğruyor.
O, kınayamıyor.
Hürriyet’e taşla
sopayla iki kez saldırıyorlar.
O,
kınayamıyor.
Saldırının başında AKP
milletvekili var.
Ama ondan tık yok.
Onun danışman ve milletvekili yaptığı kişi
Hürriyet’in sahibinin dişini, tırnağını
sökmekten söz ediyor.
O, çıtını
çıkarmıyor.
Kendi eseri olan ‘havuz
medyası’ndaki tetikçilerden biri, gazeteciyi ‘sinek
gibi ezmek’ten söz ediyor.
O yine
sessiz.
Gazeteciler mahkeme kapılarını
aşındırıyor, teröristlikle suçlanıyor, Kürt
meslektaşlarımız neredeyse kitlevi olarak
hapse atılıyor.
Kısacası: Basın ve
ifade özgürlüğünün canına okunuyor.
O
hâlâ kalkıp Strasbourg’da, “Eyy Avrupa!
İnsan Hakları Beyannamesi’ni hiç okumadın mı?”
diye celallenebiliyor.
Evet öyle, şaka
gibi.
ÖNEMLİ UYARI:
Videoyu çocuklarınızın yanında
izlemeyiniz! -CC
HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik'in
kayınbiraderi Hacı Lokman Birlik'e ait olduğu
belirtilen cansız bedeni zırhlı araca
bağlanmış olarak yerde sürüklenirken
görüntüleyen videoya polislerin küfürlü
konuşmaları da yansıdı
‘Tayyip Erdoğan yükü’
Türkiye ‘Erdoğan yükü’nü sırtından atmak
zorunda. Bu gerçeğin farkında olanlar hem AKP
içinde, hem asker-sivil bürokraside çoğalıyor.
Ama yazın bir kenara: Türkiye böyle bir ‘şaka’yı
daha fazla çekmek zorunda değil. Yük her
geçen gün ağırlaşıyor.
Türkiye eğer
önünü açmak istiyorsa, ‘Tayyip Erdoğan yükü’nü
bir an önce sırtından atmak zorunda...
Bu gerçeğin farkında olanlar her geçen gün
ufak ufak çoğalıyor. Hem AKP’nin
içinde, hem asker-sivil devlet
bürokrasisinde...
Saray’ın kimyasını bozabilecek gelişmeler
Bu bakımdan ilginç bir örnek, Yüksek Seçim
Kurulu’nun 1 Kasım’da sandık taşıma
girişimlerine dönük ret kararıydı.
Erdoğan karara tepki gösterdi.
Ama
öte yandan AKP’nin ‘kurucu babaları’ndan
Mehmet Ali Şahin de Erdoğan’ın
karşısındaydı. Kritik toplantı öncesi, AKP
Genel Başkan Yardımcısı olarak, YSK'nın böyle
yetkisi bulunmadığını açıkladı.
Ret
kararı, 6’ya 4 oyla ucu ucuna çıktı.
Ve
Erdoğan’ın canı sıkıldı tabii.
Saray’ın vücut kimyasını bozabilecek
bir başka gelişmenin sinyalleri de ‘askeri
bürokrasi’den geldi.
Deniz
Zeyrek’in Hürriyet’in dünkü birinci
sayfasından verilen haberi şöyleydi.
Silvan'da özel harekat poliseleri baskın
yapılan belediyenin bahçesinde çekim yapmasını
istemedikleri gazetecileri kafalarına silah
dayayarak gözaltına aldı.
‘Askerden siyasi iradeye iki çekince’
Türkiye, PKK ve IŞİD terörü ile
mücadele stratejisini netleştirirken, Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin siyasi iradeye iki
önemli çekincesini ilettiği öğrenildi. PKK’nın şehir merkezlerindeki
uzantılarıyla mücadele için kente girmek
istemeyen Silahlı Kuvvetler, IŞİD ile mücadele
konusunda da uluslararası meşruiyeti olmadığı
sürece Suriye’ye girmek istemediğini
kayda geçirdi.
Hürriyet’e bilgi
veren kaynaklar, güvenlik zirvelerinde PKK
ile mücadele kapsamında
bazı kentlerde ortaya çıkan fiili durumun son
bulması konusunda askerlerin şehir
merkezlerinde operasyonlara katılmak
istemediğini ifade ettiler. Silvan, Cizre, Nusaybingibi
ilçe merkezlerinde PKK’nın şehir
uzantılarıyla mücadele konusunda askerden
destek alınması masaya yatırıldı. Asker, şehir merkezlerine tanklarla
girilmesinin, asker ile vatandaşın karşı
karşıya gelmesinin doğru sonuçlar
doğurmayacağına dikkat çekerek, bu mücadelenin
polis ve jandarma tarafından
yürütülmesinde ısrar etti.
Askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre,
çatışmaların başladığı 23 Temmuz’dan bu yana
sadece Cizre’de 6 adet tank şehir
merkezine girdi.
Geçen hafta gerçekleşen bu olayın operasyon
amaçlı olmadığı, tankların iş makinelerinin
yerine engel ve bariyerleri kaldırmak için
kent merkezine gönderildiği öğrenildi. Askerin Suriye tavrı ise “BM
Güvenlik Konseyi ya da NATO Konseyi kararı
olmadan Suriye topraklarına ayak basmama”
şeklinde belirlendi.
Hürriyet’e
bilgi veren kaynaklar, Cerablus-Mare
hattının IŞİD’den temizlemesinden
sonra, bölgede güvenli bölge
oluşturulması ihtiyacı doğabileceğine dikkat
çekerken, Genelkurmay’ın uluslararası
camia bu yönde bir karar almadıkça insani
amaçla da olsa Suriye’ye girme niyeti
olmadığına dikkat çektiler.
TSK’nın BM ya da NATO
kararı olmaksızın, Suriye’ye ancak
Türkiye’yi doğrudan hedef alan bir saldırı ve
BM anlaşmasındaki meşru müdafaa
koşulları olursa girebileceği ifade edildi.
Kaynaklar, bunun da kapsamlı harekât değil,
saldırı noktasını hedef alacak şekilde
olacağını bildirdiler.
Üç nokta
1 Kasım’da AKP bir çıt daha aşağı inerse
Erdoğan’ın ‘final’i hızlanacak. Koca Saray’da
fena hâlde yalnızlaşacak.
Hürriyet Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek’in
haberi iki açıdan enteresan.
Birincisi: Genelkurmay’ın ‘siyasal otorite’ye
Suriye konusundaki itirazı…
İkincisi,
belki daha önemlisi: Askerin bu itirazını
Hürriyet aracılığıyla kayda geçirmesi…
Bir başka deyişle: Genelkurmay’dan
üst düzeyde bir komutanın, yazılacağını
bilerek gazeteciyle background olarak
konuşmuş olması…
Haberde yer almayan
bir üçüncü nokta daha var: Operasyonlar
konusunda Genelkurmay’ın bundan böyle
taleplerini yazılı yapması, siyasal otoriteden
de olumlu ya da olumsuz yanıtları yine yazılı
olarak istemesi…
Erdoğan,Strasbourg'da düzenlenen 'Milyonlarca
Nefes Teröre Karşı Tek Ses' mitinginde
Avrupa’nın mülteci krizindeki tutumunu, “Ey
Avrupa, İnsan Hakları Beyannamesi'ni hiç
okumadınız mı' sözleriyle eleştirdi
Erdoğan’ın finali
Bunların altını neden mi çiziyorum? Yazın
bir kenara: Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran’da
uç veren inişi hızlanıyor.
Bir başka
deyişle: Erdoğan’ın finali izlenmekte!
AKP de, sivil-asker
bürokrasi de bu ‘realite’nin farkında.
1 Kasım’da AKP 7 Haziran’a göre bir çıt
daha aşağı inerse, Erdoğan’ın bu ‘final’i hiç
kuşkunuz olmasın hızlanacak.