CC NOTU:
Hayko
Bağdat’ın Facebook tarafından sansürlenen makalesini
CircassianCenter'da yayınlıyor, Facebook'u protesto
ediyoruz.
Müjdeyi cevval İçişleri Bakanımız Efkan Ala verdi: “Cizre’deki
operasyon başarıyla tamamlanmıştır.”
Artık her Türk vatandaşının huzur içinde kafasını
yastığa koyabileceği, ordusuyla, polisiyle, JÖH’üyle,
PÖH’üyle gurur duyabileceği günlerdeyiz.
Devlet, Cizre Köprüsü’ne bayrağımızı asmıştır!
Üstelik her fırsatta ağızlarının payını verdiğimiz,
vahşetlerini sık sık ifşa ettiğimiz tüm zalim
devletlere de bu işlerin nasıl yapılacağını
göstermiştir.
Çünkü bizleri yönetenler, ‘Yaradılan’ı Yaradan’dan
ötürü’sevmektedir. Çünkü başımızdaki insanlar
Allah korkusu nedir bilirler. Çünkü içlerinde ahiret
bilinci taşırlar. Kul hakkına, hanenin mahremiyetine,
çocuğun kutsallığına, masumun hukukuna, cennetin
anaların ayaklarının altında olduğuna, bebek sesinin
cennet meleklerini andırdığına, yaşama, insana
inanırlar.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”
derler. İman etmişlerdir. Dünyanın neresinde bir masum
ah etse göz yaşı dökerler.
İşte böylesi insanlara emanetiz. Ne kadar gurur duysak
azdır.
Bütün bu erdemleri bir vücutta taşıyan, ağzını her
açtığında bu öğretilerden bahseden Cumhurbaşkanı,
birkaç gün önce, kazandığımız bu zaferi anlatırken
yine çok duygusallaştı.
Bölgeden ona bir mesaj gönderilmişti. Bir
fotoğraftan bahsediyordu. Duvarları delik deşik
edilmiş bir Kürt evinin fotoğrafıydı bu.
Fotoğrafllar: DHA ve Twitter
İçinde ailesiyle huzur içinde yaşayan Kürtler o evi
çoktan terk etmiş olmalıydı. Ne de olsa 120 bin
kişilik Cizre nüfusunun 100 bini bölgeden tehcir
edilmişti. Fakat onlar Erdoğan’ın tabiriyle bölgeden
kaçmamışlardı, yer değiştirmişlerdi. Ve şefkatli
devletimiz evinden sürülen her bir vatandaşımız için
gereken ne önlem varsa almıştı.
Elinde otomatik silahı olan, yüzleri maskeli iki özel
harekat polisi Kürdün delik deşik edilmiş evinin
duvarına “Seni Seviyoruz Uzun Adam”
yazmışlardı.
Erdoğan titreyen sesiyle bu mesaja cevap verdi: “Dün
bana şöyle bir resimli mesajlar geçmişler, iki tane
özel harekatçı: ‘Yürü uzun adam arkandayız’ diye, çok
duygulandım ikisinin elinde Türk bayrağı ellerinde
silahlarıyla, arkada duvarda da o yazılı. Şimdi onlar
orada şuna inanmışlar: Şehit olmaya, bu topraklar için
bu millet için…”
Bu ülkede yaşayan bütün Kürtler o fotoğrafa bakıyorlar
şimdi.
Yürü Uzun adam, yürü…
Bölgeden sadece Erdoğan’a mesaj gelmedi elbette.
Yüzü maskeli adamlar daha önce de bazı fotoğraflar,
videolar paylaştılar.
Mesela bir mesajda, yine yıkık, yanmış duvarlardan
birinin üstünde ‘Ermeni Piçleri’ yazıyordu.
Zırhlı bir araçın hoparlöründen Cizre sokaklarına
“Hepiniz Ermeni piçisiniz, gebereceksiniz” diye
anons geçilen videodan hemen sonra gelmişti bu
fotoğraf.
Bir başka fotoğrafta “Türksen övün, değilsen itaat
et” yazılıydı.
Bir diğerinde “Türkün gücünü göreceksiniz”
diyordu. Bir başka fotoğrafta “Esedullah Timi
burada” vardı.
Bir diğerinde ise “Kurdun dişine kan deydi,
korkun.”
Harabeye dönmüş ilçenin tüm yıkık binalarına
“Devlet geldi” diye yazmışlardı.
Taybet Ana’nın devlet tarafından kurşunlanmış cansız
bedeninin fotoğrafı değil de kendisi tam yedi gün
sokak ortasında sergilenmişti.
Oğlu Mehmeh İnan “Savcı ve güvenlik güçleriyle
yaptığımız görüşmede beyaz bayrakla sokağa çıkıp
cenazeyi alabileceğimizi söylediler. Biz cenazeyi
almak için dışarı çıktığımızda beyaz bayrağa
bile ateş ediyorlardı. Eğer biz devlet yetkililerin
dediğini yapmış olsaydık şimdi sokak ortasında bir
değil birçok cenazemiz olacaktı. Babam cenazeyi almak
için dışarı çıkarken vurulup yaralandı, daha sonra
sokaktaki bir eve sığındı. Kendisinden iki gündür
haber alamıyoruz yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyoruz”
dedi sonradan.
Bir ara “Sokak köpekleri, vahşi hayvanlar anamın
vücuduna yaklaşmasın diye cesedi göz hizamdan
ayırmadan bekledim”de dedi…
Hacı Lokman Birlik’in cansız bedeninin zırhlı araç
arkasına bağlanarak sürüklendiği videoyu da izledik
hepimiz.
Birlik’in otopsisine giren Faysal Sarıyıldız,
“Çenesi dağılmış, karnı ve ayakları paramparçaydı.
Daha fazla dayanamadım, otopsiden çıktım” diye
cevaplamıştı soruları…
10 yaşındaki Cemile’nin annesi de bir mesaj gönderdi
nefes almaya devam eden tüm insanlığa: “Evimiz
yüksek bir noktada. Cizre’den de patlama ve silah
sesleri geliyordu. Ne olup bittiğini görmek için
kapının önüne çıkıp baktık. Birden bize de ateş
edilmeye başlandı. Avluya kaçtık. Cemile önümde düştü,
ben de üzerimize yağan kurşunlardan korunmak için
Cemile’nin üzerine kapattım kendimi. Kalktığımda
Cemile’nin yaralandığını gördüm. Bağırdım yardım
istedim ama Cemile kollarımda can verdi.
Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma
alarak uyudum. Sabah saçlarına ve ellerine kına
yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi
bozulmasın diye, kayınbiraderimin evindeki derin
dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. Üç gün
boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik. Daha
sonra da milletvekilleri gelince cenazesini hastanenin
morgunu götürdük.”
Üç aylık Miray Bebek’in de bir fotoğrafı geldi gören
gözlere:
“Miray bebek evlerinin 2. katından dış merdivenlerden
halası tarafından indirilirken halasının kucağında
keskin nişancılar tarafından vurulmuş. Hemen 112’ye ve
155’e haber verilerek ambulans istendi. Ambulansın
evin 500 metre ilerisinde Nusaybin caddesine geleceği
bebeği oraya getirmeleri istenmiş. Büyük dede 80
yaşındaki Ramazan İnce ve bebeğin babaannesi Rukiye
İnce bebeği beyaz bayrakla ambulansa götürürken
yeniden ateş açılması sonucu babaanne ve büyük dede de
yaralanarak yere düşmüş. Bebek hastaneye varır varmaz
yaşamını yitirdi, bebeğin büyük dedesi Ramazan İnce de
hastanede yapılan tüm müdahalelere karşın öldü. Ağır
yaralı olan bebeğin babaannesi Rukiye İnce de Adana’ya
sevk edildi”
dedi görgü şahitleri olan biten için…
Bilmem kaçıncı kez cansız kadınların çıplak
vücutlarına çizmesiyle basan yüzü maskeli, silahlı
adamların mesajları da geldi be…
Kendi ailesindeki kadınların saçının telinin kahraman
bekçileri olan heriflerin iktidarında oldu bütün
bunlar. Utançtan ve öfkeden kıpkırmızı oldu
yüzlerimiz.
Şimdi enkaz altındaki Kürt şehirlerinin yıkıntısı
üstünde sevinç naraları atıyor bizleri yöneten
müminler. Erdoğan aldığı mesajdan çok duygulandığını
haykırıyor.
Kul hakkına, hanenin mahremiyetine, çocuğun
kutsallığına, masumun hukukuna, cennetin anaların
ayaklarının altında olduğuna, bebek sesinin cennet
meleklerini andırdığına, yaşama, insana inandıklarını
söylüyorlar sıkılmadan, utanmadan…
And olsun ki mesajı aldık bizler de. Gözlerimizle
gördük, kulaklarımızla işittik.
Artık bunlar olmamış gibi yaşamak haram olsun
herkese. İnsanların el sürdüğünüz cesetleri
felaketiniz olsun.
Bildiğimiz tüm dillerde hakkımızı soracağız sizlerden.
Kürtçe, Ermenice, Lazca, Türkçe, Çerkesçe söylüyoruz.
O bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar için… O
insanlar için…
Hesap vereceksiniz!
|