www.circassiancenter.com






     
 
SİZİN ÖYKÜLERİNİZ   YAZARLARIN ÖYKÜLERİ
MODİ   KARDA KAYBOLAN KENT
YORGİ   KÖPRÜ BAŞINDA
RİLTER   GÜMÜŞ SAAT
KONUŞMAYAN PRENSES   AY ile NYAK
ASLAN KRAL   SNAĞRİT BABA
KÜÇÜK CİMİ'NİN YOLCULUĞU   KAMYON
SELİ'NİN KAYIĞI  
 
     
 

KÖPRÜ BAŞINDA

Bacaklarımı şöyle bir kalafattan geçirip, oturduğum yerde görebileceğim bir işe kodular beni: Yeni köprüden geçenleri sayıyorum. Hani ustalıklarını rakamlara dayandırmak hoşlarına gidiyor. Bir anlamda hiçten başka şey sayılmayan birkaç rakamlık bir sayı karşısında sarhoş olup çıkıyorlar. Bütün gün, bütün gün, ağzım, sessiz sedasız, bir saat çarkı gibi işliyor, akşamleyin onlara bir sayı zaferi sunabilmek için rakamları üst üste yığıyorum. Benim postanın sonucunu bildirmeye göreyim, yüzleri gülüyor. Sayı kabarık olduğu ölçüde artıyor memnunlukları. Akşam gönül rahatlığıyla yatağa giriyorlar. Nedenine gelince, binlerce kişi her Allah'ın günü yeni yaptıkları köprüden geçiyor.

Ne var ki, yanlış istatistikleri. Üzülerek söylüyorum, ama ne yapayım ki yanlış. Başkalarına karşı öyle görünmesini becerebilmeme karşın, kendisine güvenilir bir kimse değilim ben.

Kimi vakit, köprüden geçenlerden birini iç etmekten, bir başka vakit acımam tutup, kendilerine fazladan birkaç kişi bağışlamaktan  gizli bir zevk duyuyorum. Mutlulukları benim elimde. Kafamın kızgın olduğu, içecek sigaram bulunmadığı zamanlar, köprüden geçenler üzerine orta, kimi de ortanın altında bir sayı söylüyorum. Yok, kalbim kabına sığamıyor da keyfim yerindeyse, cömertliğimi beş rakamlı bir sayı halinde döküyorum ortaya. Öylesine mutlu bir halleri var ki! Sayım sonucunu her defasında düpedüz kapıyorlar elimden, gözleri ışıldıyor, tutup sırtımı sıvazlıyorlar. Bir şeycik sezdikleri yok! Sonra başlıyorlar çarpmaya, bölmeye, yüzdeleri hesaplamaya, vesaire vesaire. O gün köprüden dakikada kaç kişi geçmiş, on yılda kaç kişi köprüden geçecek, hesap kitap çıkarıyorlar. Mışlı gelecek zaman hoşlarına gidiyor. Mışlı gelecek zamandaki ustalıklarına diyecek yok doğrusu! Gelgelelim, üzülerek söylüyorum, istatistikleri yanlış...

Benim küçümen sevgilim günde iki kez köprüden geçiyor. O geçerken adeta duruyor kalbim; sevgilim ağaçlıklı yola sapıp gözden yitene kadar, durup dinlenmeyen atışına düpedüz ara veriyor. İşte bu arada gelip geçenleri onlara haber vermiyorum. Bu iki dakikalık zaman bana ait. Bir tek bana ait. Bu zamanı kaptırmaya da niyetim yok elimden. Sonra akşam olup da sevgilim çalıştığı dondurmacı dükkanından döndüğü, karşı kaldırımda yürüyüp sayım işiyle uğraşan suskun ağzımın önünden geçtiği vakit, yeniden duruyor kalbim. Ne zaman gözden yitiyor o, ancak o zaman yine sayım işine dönüyorum. İşte bu dakikalar içinde kör gözlerimin önünden geçit töreni yapmak mutluluğuna erenler, istatistiklerin  sonsuzluğunu boylamaktan kurtuluyor, gölge erkeklerle gölge kadınların oluşturduğu yalancı varlıklarmış gibi istatistiklerin mışlı gelecek zamanında ötekilerle birlikte yürüyüşe katılmaktan sıyırıyorlar yakalarını.

Belli ki, onu seviyorum; ama haberi yok kendisinin. Haberi de olsun istemiyorum. Bütün hesapları nasıl altüst ettiğini sezmesin. Olup bitenden  habersiz, masum bir halde, uzun kahverengi saçları ve çıtı pıtı narin ayaklarıyla dondurmacı dükkanına yollansın ve bol bol da bahşiş alsın. Onu seviyorum. Besbelli seviyorum onu.

Geçenlerde denetlemeye geldiler. Karşıdaki, otomobillerin sayımıyla görevli arkadaş vaktinde uyardı da, gözümü dört açtım. Bir saydım, bir saydım ki, kilometre sayacı bile benim kadar iyi sayamaz! Bizzat istatistik müdürü karşıya dikildi ve bir saat içinde aldığı sonucu benim, bir saatlik sonuçla karşılaştırdı. Benim sonuç onunkinden birnoksan çıktı. Ben sayarken küçümen sevgilim geçmişti. Bu sevgili yavrucağın mışlı gelecek zamana dönüştürülmesine hiçbir vakit müsaade etmeyeceğim. Benim küçümen sevgilim çarpma, bölme işlemlerine konu olmayacak. Bir hiç olan yüzdelik bir rakam haline sokulmayacak. Sevgilim geçerken ardı sıra bakamayıp, sayım işiyle uğraşmaktan bir kan ağladı ki yüreğim! Karşıdaki, otomobillerin sayımıyla görevli arkadaşa cidden teşekkür borçluyum. Hani, düpedüz bir hayat memat sorunuydu.

İstatistik müdürü sırtımı sıvazlayıp iyiliğimden, sadakatle hizmet eder güvenilir bir kimse olduğumdan söz açtı. "Bir saatlik sayımda bir kişi az sayılmış, pek bir önemi yok", dedi. "Biz zaten belli bir yüzde ölçüsünde bir ekleme yaparız sonradan. Sizi at sayımına geçirmeleri için öneride bulunacağım."

At arabası sayımı ense tabii. At arabası sayımı bulunmaz bir nimet. Geçse geçse, günde yirmi beş kadar at arabası geçer köprüden. Aklından her yarım saate bir, sonraki rakama atlamak bulunmayan bir şey!

At arabası enfes tabii. Zaten saat dört ile sekiz arasında at arabalarının geçmesi yasaktır köprüden. Bu arada gidip gezebilir veya dondurmacı dükkanına varıp, sayıma sokmadığım küçümen sevgilimi doya doya seyreder, ya da eve giderken belki ona biraz arkadaşlık edebilirim.

Yazan: Henrich Böll
Türkçesi: Kamuran Şipal