...................
...................
BEHİCE BORAN'I ANARKEN

Varlık Özmenek
11 Ekim 2005

                         
...................
 
...................

12 Eylül’de kapatılan Türkiye İşçi Partisi’nin son genel başkanı, siyasetçi ve sosyolog Behice Boran (Hatko) 7 Ekim’de 1987'de Brüksel’de öldü.

1 Mayıs 1910’da Bursa’da doğan Boran, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ni bitirdikten sonra ABD’ye gitti. Michagan Üniversitesi’nde sosyoloji doktorasını tamamladı. 1939’da yurda döndü ve AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne doçent olarak atandı. Öğretim üyeliği yıllarında (1939-1948) çıkardığı Yurt ve Dünya, Adımlar dergilerinde sınıflar arası akışkanlık, işçi, köylü ve gençlik sorunları, demokrasi ve hümanizm konularında yazılar kaleme aldı. 1946’da Nevzat Hatko ile evlenen Boran 1948’de siyasal görüşleri yüzünden Pertev Naili Boratav ve Niyazi Berkes ile birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı. 1950’de kurucuları arasında yer aldığı Barışseverler Cemiyeti’nin ilk genel başkanı seçildi. Cemiyet, Menderes hükümetinin Kore’ye asker göndermesini kınayan bir bildiri yayımlayınca kapatıldı ve Boran 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. 1953’te Türkiye Komünist Partisi (TKP) davasıyla ilgili görülerek tutuklanmasına karşın, kanıt yetersizliğinden salıverildi. 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne üye oldu. Birinci Büyük Kongre’de (1964) MYK’ya seçildi. 1965 genek seçimlerinde TBMM’ye Urfa milletvekili olarak giren Boran, SSCB’nin Çekoslovakya’nın işgalinden (Ağustos 1968) sonra, Genel Başkan Mehmet Ali Aybar ile görüş ayrılığına düşen grubun içinde yer aldı. Aybar ve arkadaşlarının partiden ayrılmalarının ardından, Dördüncü Büyük Kongre’de genel başkanlığa getirildi. (1970). 12 Mart 1971 Muhtırasını izleyen günlerde tutuklandı; TİP, Anayasa Mahkemesi’nce kapatıldı, Boran 15 yıla mahkûm oldu. 1974 genel affından yararlanılarak salıverildi. 1975’te ikinci kez kurulan TİP’in genel başkanlığına getirildi. Eylül 1980 askeri darbesinde kısa bir süre evinde gözetin altında tutulan ve Kasım 1980’de sağlık sorunu nedeniyle yurtdışına çıkan Boran 1981’de yurttaşlıktan çıkarıldı. Ölümünden birkaç saat önce Türkiye Komünist Partisi (TBKP) adını aldığını kamuoyuna duyurdu. Cenazesi Türkiye’ye getirilen Boran, TBMM ve İstanbul’da düzenlenen törenlerin ardından 18 Ekim’de İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.


Türkiye'de bir partiye genel başkan olan ilk kadın Behice Boran'dı. Üstelik yalnızca bir başkan değil aynı zaman da bir fikir kadını ve bir liderdi de. En son gözaltına alındığında 70 yaşındaydı. 77 yaşındayken sürgünde öldü.


BİA - Behice Boran, Türkiye'nin ilk kadın parti genel başkanı. Türkiye İşçi Partisi genel başkanı olan Behice Boran'ın doğum günü de, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs.

Behice Boran 1 Mayıs 1910'da Bursa'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul'da, yüksek öğrenimini Amerika'da tamamladı. Michigan Üniversitesi'nin sosyoloji bölümünü bitirdikten sonra Türkiye'ye döndü.

1946'da çevirmen Nevzat Hakko ile evlendi. 1948 yılında siyasi görüşleri nedeniyle Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ndeki görevinden uzaklaştırıldı.

1950 yılında Türk Barışseverler Cemiyeti kurucu üyeleri arasında yer aldı ve cemiyetin başkanı oldu. Kore'ye asker gönderilmesine karşı çıkan bir telgrafı Meclise göndermesi ve aynı konuyla ilgili bildiri dağıtması nedeniyle bir grup arkadaşı ile birlikte tutuklandı.

On beş ay hapis cezasına çarptırıldı. 1953'de tekrar tutuklandı, 1954'de tahliye oldu. 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi'ne giren Boran, 1965 seçimlerinde Urfa milletvekili olarak Meclis'e girdi.

Birkaç dönem Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’yi temsil etti. Behice Boran, parti içerisinde Genel Başkan Mehmet Ali Aybar’a karşı tavır aldı. Parti içi hizipleşmelerde aktif rol alan Behice Boran, 1970 yılında Türkiye İşçi Partisi'nin genel başkanı oldu. 12 Mart’tan sonra tutuklanarak 15 yıl hüküm giydi. 1974’de af yasasında yapılan düzenleme ile serbest bırakıldı. 1971 askeri müdahalesiyle kapatılan Türkiye İşçi Partisi'ni, arkadaşlarıyla birlikte 1975'de yeniden kurarak genel başkan oldu.

12 Eylül 1980 darbesiyle TİP yeniden kapatıldı, Behice Boran da kısa bir gözaltından sonra yurtdışına çıktı.

Haziran 1981'de yurda dön çağrısına uymadığı gerekçesiyle Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Yurtdışında çeşitli çabalar içerisinde olduysa da, TİP’i parçalanma ve dağılmaktan kurtaramadı. Yurtdışında TKP ile TİP’in birleşmesi çalışmalarında da yer alan Boran, iki partinin yetkili kurullarının birleşme kararını açıklamalarından iki gün sonra öldü. (1987) Boran’ın cenazesi Türkiye’ye getirildi ve TBMM’de düzenlenen bir törenle toprağa verildi. Boran öldüğünde yetmiş yedi yaşındaydı. 1980 yılından beri siyasi mülteci olarak Belçika'da bulunuyordu.

Marks'la ilk tanışma

Amerika'da öğrenciliği sırasında, bir arkadaşıyla Coca Cola içerken yaptığı bir sohbet hayatının dönüm noktası oldu.

Yakın dostu Çetin Altan, şöyle anlatıyor.

"Sosyoloji öğreniminin derinliklerine indikçe, çeşitli yaklaşım ve yorumların büyük ölçüde varsayımlara dayanan mantığı kendisini rahatsız ediyordu. Böyle bir bilim dalının daha tutarlı bir temele dayanması gerektiğini düşünüyordu. Bir öğle tatilinde yine sınıfın çalışkanlarından bir gençle kafeteryada Coca Cola içerlerken ona sosyolojide gözüne çarpan bu tutarsızlıktan söz etmişti. Ve Amerikalı genç kendisine ilk kez Marks'tan söz etmişti. Marks'ın yapıtlarına karşı merakı böyle uyanmış ve Marks'ın görüşlerini öğrendikçe, sosyoloji teorilerinde kafasına takılan boşluklar, yeni bir boyutta tutarlı bir zincir oluşturmaya başlamıştı. Boran'ın yaşamındaki bu dönemeç noktasını kendisiyle baş başa gün ışıyıncaya kadar konuştuğumuz çok oldu."

Bu dönemeç ona pekçok şey yaşattı.

"Bu kadar da olmaz"

1971'de tutuklu bulunduğu cezaevinden yakın dostu ve avukatı Necla Fertan'a yazdığı mektupta şöyle diyordu Behice Boran:

"Üzülmekten çok şaşırıyorum, bunca sorunun bir araya gelmesine. Bir romanda okusam, bu kadar da olmaz derim, melodrama kaçmışlar biraz derim. 64 yaşından sonra kolları sıvayacağım demek. Ama düşünüyorum da, ömrüm boyu kolları sıvamaktan öteye gidemedim gibi geliyor. Başlanıp geliştirilip, tamamlanmış bitirilmiş bir şey yok. Yarım kalmış hep. Meslek hayatım öyle, politik hayatım öyle, aile hayatım öyle. Hep bir yerde darbe yemiş, yarım kalmış. Bunun farkında değildim, hiç düşünmemiştim. Şimdi yazarken yaptım bu tespiti."

Çetin Altan'ın deyimiyle tek oğlunu dahi cezaevinde dünyaya getirmişti.

Ve Çetin Altan'a göre, "Türkiye'nin siyasal tarihinden, çöl ortasında kurumamaya uğraşan bir pınar gibi, anıtsal bir dirençle gelip geçen ve insanlığın uğradığı haksızlıklarla dövüşmeyi kendine mezhep yapmış bir kutsal insandı o."

Hayatlara bakarak karar vermek

Her şeyi yarım kalmış gibi hissetse de, seçtiği yoldan hiçbir zaman pişmanlık duymamış, yakınmadan bedel ödemiş, kararlı, mücadeleci bir kadındı o.

İlk kadın parti başkanı, parti başkanı olmaktan da öte, bir liderdi.

İnandığı gibi yaşadı.

"Kişiler hakkında nasıl mı karar vereceksin? Hayatlarına bakarak. Bir insan, yaşadığı hayatın insanıdır. Doğru bulduğumuz fikirleri öyle benimsemiş, öyle içimize sindirmiş olmalıyız ki, bunlar davranışlarımızı biz farkında olmadan dahi etkilemeli, tayin etmeli, yönetmelidir. İnsan nihayet ne kadar sosyalist olmaya devam etse de, bir gün bedeni bu fani dünyaya veda eder, ama işçi sınıfı partileri, işçi sınıfı var oldukça devam eder, gider. Sosyalist doğulmaz, sosyalist yaşanır," diyordu.

Bir sosyalist gibi yaşadı.