Yaşam Öyküsü
On bir çocuklu
bir ailenin on birinci çocuğu olarak Mersin’in Silifke kasabasında
doğmuşum. On yaşındayken annemi kaybettim ve ölümün ne demek
olduğunu anladım: artık onu bir daha hiç göremeyecek,
dokunamayacak, naz edemeyecektim. Silifke’de en yüksek dereceli okul olan ortaokulu bitirdikten
sonra subay olan ağabeylerimin yanında Ankara ve Kırklareli’nde
okudum ve Kırklareli Lisesi’nden mezun oldum. Kırklareli lisesinde
ilk aşk şiirimi yazdım.
Ankara Atatürk Lisesi’nde edebiyat ve kompozisyon öğretmenim olan
Cahit Okurer bir gün ne olmak istediğim sordu; mühendis olmak
istediğimi söyledim. Bilim adamı olmak istemez misin, dedi. Onun
etkisi altında İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne yazıldım
ve oradan mezun olduktan sonra ABD’de Illinois Üniversitesi’nde
doktoramı yaptım. Uzmanlık alanım iletişim psikolojisidir.
Amerika’da doktora öğrencisiyken, benim gibi doktora öğrencisi
olan Kaliforniya’da doğmuş büyümüş Emily ile tanıştım ve evlendim.
On bir süren evliliğimizde üç çocuğumuz oldu: Ayşen, Elif ve
Timur.
Evlendiğimde ne kendimi tanıyormuşum, ne de evliliğin ne olduğunu.
Silifke’de büyürken çevremde gördüğüm evlilik, koca, baba
modelleriyle Kaliforniya’da büyümüş feminist bir Amerikalı kıza
kocalık yapmaya çalıştım. Sonuç: hem ben çok ıstırap çektim hem de
Emily’e acı çektirdim. Benim şimdi yüreğimi en çok yakan
çocuklarıma verdiğim acılar. Onlardan dört yıl ayrı yaşadım.
Yaşadığım acılar her şeyi bilmediğimi, öğrenmem gereken çok şey
olduğunu gösterdi ve yalnız bilgi yönünden değil, insan olarak
gelişmem gerektiğine ikna oldum.
Kendimi geliştirme süreci içinde kitap yazmaya başladım; ilk
kitabım İnsan İnsana bu sürecin ilk ürünüdür. Gelişim süreci
içinde kazandıklarımı kitaplar yoluyla paylaşmaya devam ediyorum.
Amerika’daki görevimden emekli olup ayrıldıktan sonra Türkiye’de
kitap yazmayı sürdürdüm. Kitap yazmanın yanı sıra konferanslar ve
seminerler verdim, televizyon programlarına başladım.
Şu devrede önceliğim kitap yazmak. Şu ana kadar kendi yazdığım
dokuz kitap var, bunlar hakkında kitaplar bölümünde bilgi
alabilirsiniz. Bir de benim yaşamımın anlatıldığı, Canan Dila
tarafından yazılmış bir kitap:
İnsanı Ararken
Söyleşi: Canan Dila
İş Bankası Kültür Yayınları |
|
|
“Tanıyanı” çok.
Kitapları baskı üzerine baskı yapıyor. Seminerleri hınca hınç.
Dinlemeye koluyor insanlar onu; ana-babalığı öğrenmek, kendilerini
tanımak için. Ya… o?
“Hepimiz birbirimizin yaşamlarımızın çatlak ve aralıklarında
yaşarız; her şey, görebilseydik sanırım şaşkınlıktan dilimiz
tutulurdu diye yazmıştı Murdoch yıllar önce Ağ’ında. Ki, altını
döne döne çizmiş olduğum bu satırları, henüz hazırlanmakta olan bu
kitabın 2003 güzünde yayımlanan tanıtım metnine de taşımıştım.
Altına da; “Kalemimin ucuna bırakıverdi hayatını. Bütün
içtenliğiyle. Gizlisiz, saklısız… ‘Tanıyanlar’ şaşıracaklar evet,
ama ‘doğduğundan beri tanıyanlar’ın sanırım şaşkınlıktan dilleri
tutulacak. Kocaman bir sürpriz var onlara” diye yazmıştım.
Eklemeliyim; “tanıyanlar”ın ve “yakından tanıyanlar”ın şaşkınlığı,
o hayat öyküsünü aktaranın; “insan ve davranışı”nı konu alan bir
bilim dalında insanı aramak üzere yola koyulanın, yolu üzerinde
kendi kendisiyle çarpışıp da kendine rastlaması ve sonrası
sırasında duyduğu şaşkınlığın yanında hiç kalır. Anlattığı, bu
toprağın çocuklarından birinin, önce kendi aynasında, sonra uzak
bir kıtada, Amerika’da, farklı bir kültürün aynasında bıraktığı
görüntüde kendini ve kültürünü fark etmesinin kahkaha ve gözyaşı
dolu öyküsüydü…
Anlatan, burada ve orada, 45 yılını psikoloji bilimine vermiş biri
olunca, anlatılan da sadece o aynadaki görüntüyü aktarmaktan,
sergilemekten ibaret kalamazdı elbette. “Fark ediş”ti anlatılacak
olan… (Sadece birbirimizin değil), nasıl? kendi yaşamlarımızın
“da” çatlak ve aralıklarında yaşıyor, yaşayabiliyor olduğumuzdu
sergilenecek olan. Anlattı. Hayat öyküsünde… “İnsanlık hali” dile
geldi. “Burada” ve “orada”…
“Ya… o?” sorusuna iki ciltlik bir yanıt. |