...................
...................
TÜRKAN ŞORAY

lidya.hacettepe.edu.tr

                         
...................
 
...................

ŞORAY KANUNLARI

1) Türkan Şoray film senaryolarını film çekim tarihinden en az bir ay önce beğenir.

2) Türkan Şoray, Senaryoyu beğenmediği takdirde yeni senaryo verilecektir.

3) Her senaryo da beğendi  mutabakatı şarttır.

4) Filmde öpüşme ve açık sahneden olmayacaktır.

5) Filmdeki modern giysiler Türkan Şoray’a tarihsel olanlar ise şirkete aittir.

6) Film çekimi İstanbul dahili olup Türkan Şoray İstanbul dışına çıkamaz.

7) Çalışma saatleri sabah 8 ile akşam 19 arasıdır.

8) Pazar günleri Türkan Şoray çalışmaz.

9) Türkan Şoray adı jenerik, afiş ilan ve sinema fenerlerinde başta ve tek olarak yazılacaktır.

10) Filmin her oynadığı yerde 9. madde uygulanacaktır.

11) Filmlerin seslendirilmesinde Türkan Şoray’ın sesi için kendi mutabakatı şarttır.

12) Şirket filmi kendi hesabına çeker. Eğer başka şirketle ortak ortak yapıma gidilirse Türkan Şoray’ın mutabakatı şarttır.

13) Film renkli ise Türkan Şoray’ın mutabakatı ile çekim günleri uzayabilir.

14) Çekilecek filmin rejisörü ve baş erkek oyuncusu için Türkan Şoray’ın mutabakatı şarttır.

15) Bu şartlara riayet etmeyen film şirketi 100 bin lira ödemeyi taahhüt eder.

16) İhtilaf vukuunda merci mahkemeleri İstanbul mahkemeleridir.

17) Türkan Şoray şirketlerden film başına 60 bin lira alır.

18) Türkan Şoray mecburi gecikmeleri 10 günden  fazla beklemez.

Dönemine göre bu  oldukça ağır koşullar, yeşil çamı birbirine katacak, Türkan’ı boykot ederler, onunla film yapmayacağını açıklayanlar çıkacaktır. Bu kanunlar 1967’de son halini alıp yazılı bir metne dönüştürülecektir. Yeşilçam’ın bir bölümünü isyan ettirecektir. Ama boşuna. Türkan’ın ünlü ve gişe geliri öylesine yüksektir ki, hiçbir firma, yönetmen veya oyuncu ona karşı çıkamaz şartları işler. Bu oyunda da kazanan “O” olmuştur. Ve tüm boykotçular, öfkeli patronlar Türkan Şoray’la mukavele yapmak için birbirleriyle yeniden yarışa girerler. Bu kanunlarla Rüçhan adlı, Şoray’ın, Yeşilçam’daki imajını koruma altına alır. Etkisi bununla da kalmaz. Türkan’daki açık bir fizik ve görünüm değişikliğine de destek olacaktır.

1960’larda Toplum ve Sinema

O dönemin Yeşilçam’ı, kuşkusuz ki yalnız Türkiye’ye özgü bir olay olmayıp sinemanın bir büyük kitle eğlencesi olduğu, özellikle belli ölçüde geri kalmış ve kalabalık nüfuslu tüm ülkelerde olduğu üzere yıldızların kitle nezdinde müthiş bir etki gücüne ulaştığı, bir toplumun  sinemasıydı. Genelde kederli, tatminsiz, sorunlu, düşük gelirli ve güvensiz bir toplumun, askeri müdahaleler, çiğnenen insan hakları, kısır siyaset çekişmeleri, yakalanamayan çağdaş dünya standartları, ödenemeyen enflasyon, sağlıklı hale gelemeyen kadın-erkek ilişkileri gibi ezeli ve ebedi sorunlarla boğuştuğu ve teselliyi beyaz perdeden bir film boyunca yansıyan sahte cennetlerde,  abartılı  dramlarda ve hepsi de kaçış sineması ürünü olan  tipik “Türk Filmleri”nde  aradığı bir toplum... film yapımı kitle için  seri halinde imal edilen bir işti. Kitle iletişimin gelişmediği ve dünyanın  iyece gerisinde kaldığı bir dönemde, beyaz perde starlar,ı toplumun tüm ideal ve kahraman edinme ve onları bağrına basma ihtiyacını karşılıyordu.

Böyle bir sosyolojik yapı içinde, o belli türlere ayrılmış ve bir türün kendine özgü coğrafyası içinde hemen hepsi birbirine son derece benzer filmlerle sinema yapılıyordu.

1965 yılında çevirdiği “Sürtük” adlı film, sinema tarihi açısından önemlidir. İnanılmaz bir seyirciye ulaşmış, Şoray’ı büyük bir yıldız yapmış ve sinemamızda, sinema yoluyla da çağdaş kültürümüzde gazino filmlerini ve gazino terbiyesini başlatmıştır. Bu dönemde yıldızlar bir bir sahneye çıkarlar (Ayhan Işık’tan, Hülya Koçyiğit’e kimler şarkıcı olmamıştır ki, herkes sahnededir. Bir tek  Şoray hariç. Bu durumda kıymeti daha da artır.

Seyircisi genellikle kadındır... Kadın seyircisi önünde kadın kahramanı ağır basan filmlerde oynar. Ne var ki, oynadığı kadın tipleri birbirine benzer ve konularda hemen hemen aynıdır ya şarkıcı ya acılı bir annedir ya da hapishaneye düşer... Seyirci bu tip filmlerden bıkar ve birçok film iş yapmaz. Şartlar giderek değişmekte ve Şoray’a artık farklı filmlerde oynamak istemektedir.  Değişik bir film olan  Ana’da oynamayı bu yüzden kabul eder. Bu film farklıdır çünkü, ilk kez makyajsız, takma kirpikleri, şık giysileri olmadan, bir köylü kadını olarak seyirci karşısına çıkacaktır.  Bu film Türkan’ın oyunculuğunda  gerçek bir dönüm noktasıdır. Kendisinde o güne dek bilmediği bir şeyi keşfetmiştir: Gerçek, sahici, yaşayan bir insanı canlandırmak, bir klişe değil, bir karakter yaratmak… Bu dönüşüm yalnız onun meslek yaşamını değil, tüm sinemamızı etkileyecek dönüm noktası olmuştur. Bunun ardından “Vesikalı Yarim”de  oynar ve Antalya Film Şenliği’nde 2. film seçilir.

1960’ların sonunda “Sultan” tam anlamıyla medyanın malıdır. Özel hayatında Rüçhan Adlı’nın, kamuya dönük hayatında medyanın... Dönemin dergileri sürekli ondan bahseder, yapıp yapmadığı her şey olay olur, resimleri dönemin renkli basınını süsler. Bu dönemde aydınlar tarafından da keşfedilir. Türk aydınları, geleneksel Yeşilçam aşağılamalarını ve küçümsemelerini bir yana koymuş, sinemamıza farklı bir gözle eğilmeye başlamışlardır. Bu eğilişin gereği olarak da, sinemamızda esen bu önemli ve toplumsal fenomene büyük ilgi duyulmaya başlanıyordu. Bu arada siyah beyaz filmlerin yerini de renkli filmler almaya başlamıştır.