...................
...................
SEZER'İ UĞURLARKEN
Muharrem Sarıkaya
Sabah Gazetesi, 28 Ağustos 2007
                         
...................
 
...................
Olay bir süre önce Ankara'nın büyük bir alışveriş merkezinde geçiyor.
 
Bir bayan, arkadaşıyla sohbet ederek rafların önünden geçerken, dikkatli bakmadan bir paket ekmek almak için uzanıyor.

Tam bu sırada bir başka el aynı pakette yakalıyor.

İki el paketi bir-iki saniye çekiştirirken her ikisi birden diğer elin sahibinin kim olduğunu anlamak için yüz yüze bakıyor.

Bayan elindeki paketi anında diğer ele bırakmakla kalmayıp, geri adımla hazır ol pozisyonu alıyor.

Ağzından titrek ses tonuyla iki kelime dökülüyor:
"Sayın Cumhurbaşkanım!.."

Karşısında duran Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i de benzer bir kaygı içinde görünce konuşmaya devam ediyor:
"Şey... Efendim, arkadaşla konuşuyordum da... Sizin uzandığınızı görmedim de..."

Bayanın sözleri Sezer'in gülmesine yol açıyor; karşılık veriyor:
"Ben de Semra (Sezer) ile konuşuyordum; sizin uzandığınızı görmedim..."

Raftaki ekmeği alıp bayanın selesine bırakıyor.

Kısa bir hal-hatır sonrası eşi ve tek koruma ile kasalara doğru ilerliyor.

Yanından gelip geçenler kendisini saygıyla selamlıyor; bazıları tokalaşıyor.

Etrafını ne onlarca kişi sarıyor; ne de kasaların önüne geldiğinde kendisine öncelik tanımak isteyenlerin teklifini kabul ediyor.

Sezer çizgisi...

Yaşanan olay aslında Sezer'i tanımlamaya yeterli.

Çankaya'da bugün sona erecek görev sürecinde de bu ilkesinden taviz vermedi.

Toplumun bazı kesimleri bu özellikleri dolayısıyla kendisine alışmakta zorlandı.

Buna "birey çıkarı yerine, kamu yararını; grup faydası yerine de birey hakkı ve hukukunu savunması" neden oldu.

Aradaki ince çizgiyi birçok kişi başlangıçta ayırt etmekte zorlandı.
Örneğin, Cumhurbaşkanı seçildikten bir süre sonra Letonya, Estonya, Litvanya'yı kapsayan resmi gezisinde işadamlarıyla buluştu, sorunlarını dinledi, ortak çözüm aradı.

"İhale almamıza da aracı olun" talepleri gelince tepkisi sert oldu:
"Ben sizin iş takipçiniz değilim..."

Yurtdışı gezilerinde bir daha işadamlarıyla buluşmadı.

Bu bireysel ilkeler olarak kalmadı; aile fertleri, hatta Çankaya Köşkü çalışanları da kendisini rol model alıp aynı davranışı sergiledi.

Bugün bir anket yapılsa, Sezer'in çocuklarının isimlerini söyleyecek kişi sayısı herhalde bir elin parmağını geçmez.

Veya geçmişin aksine, medyada adı yer öne çıkan bir iki kişi ötesinde Çankaya Köşkü'ndeki üst düzey yöneticilerin ismini kimse bilmez.

Şener'in sözleri...

Sezer'in ilkeli duruşu bireysel yaşamıyla sınırlı kalmadı.

Devletin işlerini yürütürken de tavrından taviz vermedi.

Cumhuriyetin temel niteliklerinden kesinlikle taviz vermedi; hukuku eğip bükmedi.

Nitekim dün Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ile sohbet ederken Sezer hakkında söylediği şu söz her şeyi özetlemeye yeterdi:
"Dürüst, ilkeli, kamu malı ve hukukunu koruyan; korumakta zorlanınca da tepki gösteren bir cumhurbaşkanı oldu..."

Özetle, bugün görevine veda edecek olan 10'uncu Cumhurbaşkanı Çankaya'ya farklı bir damga vurdu.