KHUYJHIYÉR XHANIM ZERETÉK’UAĞER
KÜÇÜK KEL’in (adamın) HANA ÜSTÜN GELİŞİ

Yayına Hazırlayan:
Dzıbe Osman
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................

    - Wuišeş çç’et xak’or khızeşışım sišıbzewu mezım xetxem šıç’exer şariğenejığ. Arışş khısfepşınıj. Armırme wuipşığo zéspxhoşt, yı’ui khalmekh xhanım Adige pşım txılh khıfariğehığ.
   
- Senin (at ahırı) ahırında duran aygır kişnediğinde benim dişi atım olarak dağda olanlar taylarını orada bıraktılar. Odur, bana (geri) tazminat öde. Yoksa beyliğini yağma (talan) edeceğim, deyip Kalmuk hanı Adige beyine mektup (onlarla) gönderdi.

Pşır khalmekh xhanım yilherıhığe khığaştewu, amal fimığotewu guzejoğu xefağewu, zepımıwowu zı thamafe fediz ze’uç’e yış’ığ.
Beyi Kalmuk hanının fermanı korkutarak, çare ona bulamayarak, telaşe (endişeye) düşerek, aralıksız olarak bir hafta kadar toplantı yaptı.

L’ıjh ts’ık’u gore a ze’uç’em khiç’ıji yadej khek’ojığ. Khızek’ojım yıkhowu khuyjhıyér khéwupçç’ığ:
Yaşlı adam küçük biri
(küçük yaşlı bir adam) o toplantıdan çıkıpta yerine (evine manasında...) geri geldi. Geri geldiğinde oğlu olarak küçük kel olan (ona) sordu:

    - Sıda, tyat, şuzığeguzajo gore şı’a, yı’ui.
    - Nedir, babamız, sizi telaşlandıran bir şey var mı, dedi.
    - A nıbewuzım yıhın, te xhanım tızeréfeşş tş’eştır tş’erep, yı’uağ l’ıjhım.
    - O karın ağrısı (onu) götürsün, biz handan dolayı oraya-buraya sürülüyoruz yapacağımızı bilmiyoruz, dedi yaşlı adam.
    - Se nıbewuzım sıda sızç’ébğahrer, se amal khezğotıştımi pş’erep nı’a, yı’uağ ç’alem.
    - Beni karın ağrısının neden altına gönderirsin, ben çare bulacaksam da bilmiyorsun henüz, dedi oğulda.

L’ıjh ts’ık’ur kheguşı’i zığegumeç’xerer ri’uağ.
Yaşlı küçük adam konuşup kaygılarını söyledi.

    - Ade aşığum se aş yiamal khezğotın, awu pşır khısereci saréreğaş, yı’uağ khuyjhıyém.
    - Yahu o zaman ben onun çaresini bulurum, ama bey beni çağırsın onlara beni götüttürsün, dedi küçük kel.

L’ıjh ts’ık’ur pşım dej k’ui ri’uağ:
Yaşlı küçük adam beyin yanına gidip söyledi:

    - Wo ziwushan, mış fedewu ze’uç’em sızéç’ıjım siç’ale khısewupçç’ığ ''Sıd, tyat, şuzığegumeç’ırer?'' yı’ui. Se aş yés’uağ: ''A nıbewuzım yıhın, wo wui’ofa te khalmekh xhanım tızerezeriferer!'' Ar zés’om, ''Sıda nıbewuzım sızç’ébğahırer, se xeç’ıp’e khezğotıştımi pş’erep?'' yı’uağ. Arıti, xet yış’era, yiş’uağe khek’onç’i mexhu, ofır zıtétır yés’uağ. Arıti ''Ar ofa, aş yicewuap se yéstıjın, pşır khızdeğeguşı’'' yı’uağ.
    - Ey efendim, böylesi bir tıoplantıdan çıktığımda oğlum bana sordu ''Ne, babamız, sizi telaşlandıran?'' dedi. Ben ona dedim: ''O karın ağrısı (onu) götürsün, senin işin mi bizi Kalmuk hanının oraya-buraya sürüşü!'' Onu söylediğimde, ''Beni karın ağrısının neden altına gönderirsin, ben çıkış yeri bulacaksamd a bilmiyorsun?'' dedi. Öyleydi de, kim biliyor, yararı (faydası) gelir gibi oluyor, işin durumunu söyledim. Öyleydi de ''O işmi, onun cevabını ben (geri) veririm, beyi benimle konuştur'' dedi.

Ar pşım zızexéxım, ''Bowu değu, ş’exewu ç’aler khejuğes'' yı’ui, khuyjhıyér khariğeşağ.
Onu bey duyduğunda, ''Çokça iyi, çabucak oğlanı yetiştirin'' deyip, küçük keli (onlara) getirtti.

    - Cewuap yéptıjın plheç’ışta, yı’ui pşır yéwupçç’ığ khuyjhıyém.
    - Cevap vermek elinden gelecek mi, diye bey sordu küçük kele.
    - Bowu yéstıjın, awu ya’ašeç’e feş’ığexewu šıwu 40 khıset, yı’uağ.
    - Çokça veririm, ama silahlarıyla kuşanmış 40 atlı ver bana, dedi.

Šıwu 40 yiğusewu khuyjhıyér yéjağ. Khalmekh xhanır yixeğegu yihağex. Xhanır zıdes çılem zınesıxem, khuyjhıyém kupır šıwu pş’ırıpş’ewu yıgoşığex. Šıwuipş’ pepçç paşe afiş’ığ. Šıwuxer khopipl’ewu çılem digoşağ. Axeme pşşerılh afiş’ığ hewu khapeç’afexerer awuç’ınxewu. Šıwuxer çılem dahexi hewu khapeç’afexerer awuç’ewu awublağ, helebalıkhıšxo çılem dexhuhağ.
40 atlı arkadaşı olarak küçük kel yola koyuldu. Kalmuk hanının vatanına (ülkesine) girdiler. Hanın ikamet ettiği köye yetiştiklerinde, küçük kel grubu (topluluğu) atlı onar-onar bölüştürdü (taksim etti, dağıttı). Her on atlıya paşa (onları) yaptı. Atlıları dört köşesinden köye dağıttı. Onlara emir verdi köpek olarak önlerine düşüp-çıkanları öldürmeleri (bir şey ile vurup öldürmeleri) için. Atlılar köye girip köpek olarak düşüp-çıkanları öldürmeye başladılar, çok büyük kalabalık köyde olay çıktı.

    - Sıd khexhurer, yı’ui xhanır ts’ıfme yawupçç’ığ.
    - Ne olan, diye han adamlara sordu.
    - Šıwu kup khıdehağewu çılem hewu delhır awuç’ı khıra’uağ.

    - Atlı grup girerek köye köpekleri öldürüyorlar (ona) söylediler.

Šıwuxer xhanım khariğeşağex.
Atlıları hana getirdiler
(onlar ona getirdiler onları).


    - Sıd payé tihexer şuwuç’ıre, yı’ui yawupçç’ığ.
    - Ne için (neden) köpeklerimi öldürüyorsunuz?
    - Tipaşe hexer şuwuç’ı yı’ui wunaşo khıtfiş’ığ, a’uağ.
    - Paşamız köpekleri öldürün deyip tembih (bize) etti, dediler.
    - Wunaşo khışufezış’ığer tıde şı’a, yı’ui xhanır yawupçç’ığ.
    - Tembih size eden nerede, diye han onlara sordu.
    - Mowu of yi’ewu khuşşhexhum ççağeşş cıdedem khek’ojışt, a’uağ.
    - Şurada işi var, yaylaya (otlağa, meraya) koştu da hemen şimdi geri gelecek, dediler.
    - Khuşşhexhum k’uağer cı khesıjına. Xhanım yığeş’eğuağ.
    - Yaylaya giden şimdi yetişir mi? Handa şaşırdı.
    - Arı, cıdedem khesıjışt, khıra’uağ cıri.
    - Evet, hemen şimdi yetişecek, ona dediler yine.

Aş xetxewu hapşeze khuyjhıyér khesıjığ.
Orda dururlarken nefes-nefese küçük kel yetişti.

    - Sıda sihexer zıç’yabğewuç’ırer, yı’ui xhanır khuyjhıyém yéwupçç’ığ.
    - Nedir köpeklerimi onlara öldürtme sebebin, diye han küçük kele sordu.
    - Simelxer arı hexer zıç’yazğewuç’ırer.
    - Koyunlarım evet köpekleri onlara öldürtme sebebim.
    - Sıda siheme wo wuimelme ofewu adırya’er?
    - Nedir köpeklerimin senin koyunlarına iş olarak (zorluk olarak) içine soktukları?
    - Wuihexer hakhuxe zıxhuç’e simelme şşınexer aş’ok’odıjıx.
    -
Senin köpeklerin havladıkları zaman koyunlarım kuzularını düşürüyorlar (düşük yapıyorlar).
    - Wuyateps ar, se sihexer hakhume wo wuimelewu khuşşhexhum şı’eme şşınexer  aş’omık’odı-jınme, yı’uağ khuyjhıyém.
    - Senin uydurman (bahanen) o, benim köpeklerim senin koyunun olarak yaylada duranlara kuzularını düşürmemeleri için, dedi küçük kele.
    - Ade mı lhenıkhomç’e tıde wukhızdiç’ıjığer, khewupçç’ağ cıri xhanır.
    - Öyleyse bu taraftan nere senin çıktığın yer, sordu yine han.
    - Khuşşhexhum yéğaş’em télhığe wosıjhır stı zexhum yilhesişıre ğuğe hewuarzer téstakhui zğe-k’osejığe, yı’uağ.

    - Yaylada evvelden beri (üzerinde) duran buzul yanarken (ısınırken) üç yılda kuruyan köpek pisliğini (leşini) üzerine döküp söndürdüm, dedi.
    - Aşığum wukhısték’uağ, yı’uağ khalmekh xhanım.
    - O zaman sen bana üstün geldin, dedi Kalmuk hanı da.

Cawuştewu khuyjhıyém khalmekh xhanır yıwumısi yakhuace zeramıpxhowu khığenejığ.
Öylece küçük kel Kalmuk hanını suçlayıp (kabahati ona atıp) köylerini talan (yağma) olmadan alı koydular.