Yéwome-yéwome zera’ome zera’otejewu
fekhol’ uš gore şı’ağ. A l’ım yipşşaşşere yişuzre yiğusexewu
zegorem meşır khaxıjınım zedek’uağex. Şeceğuašxe aş’ınewu
zet’ısxem, pşşaşşer psıhe k’uağ. Khemık’ojı zexhum, yane femışı’ewu
pşşaşşem
Çala-vura
birbirine söylenen birbirine anlatıla gelen akıllı bir çiftçi
vardı. O adama kızı ile karısı
(ona)
arkadaş olarak bir yere ekin biçmeye
(ekin biçmek için)
beraber gittiler. Öğlen yemeği yapmaya
(yapmak için)
oturduklarında, kız su getirmeye gitti. Geri gelmeyince, annesi
sabredemeyip kızın arkasından gitti. Ötekisi
(kız için)
tüm gayretini göstererek ağlayıp su kıyısında oturuyor. Kalbinden
(bir şey)
düşmüşçesine koşarak
(onun)
yanına geldi.
- Sıd guş
wuzıfeğırer? Sıd khıwoxhul’ağer, yı’ui gu’eze yéwupçç’ığ.
- Nedir yahu
ağladığın? Nedir başına gelen, deyip endişelenerekten sordu.
-
Sımığı xhuna? Ç’elets’ık’u si’ağeme mı ççıgeyéjhım dek’oyénı
kéfexınıyéşş psıxhom yıthaleştığe!
- Ağlamasam
olur mu? Küçük (erkek)
çocuğum olsaydı bu yaşlı meşe ağacına çıkıp
(üstüne çıkıp, tırmanıp)
aşağı düşüp de akarsuda boğulacaktı!
Ar zızexéxım, “Pxhorelhf si’ağeme ççıgeyéjhım
khéfexıni psım yıthaleni sıwunexhuştığ”
yı’ome ğewu
t’ısığe şuzıri. Nebgırit’ur zeralheç’ewu
meğışş zegosewu
şısıx. L’ır yajjen yı’oze yézeşi khéji psıxhom khek’uağ. Mıdç’e
yişuzre yipşşaşşere psıhe khek’oğağexemi aşığupşejığewu
meğışş şısıx.
Onu duyduğunda, “Kızımdan torunum
olsaydı yaşlı meşe ağacından aşağı düşüp suda boğulup
mahvolacaktım” diye ağlayarak oturdu kadında. İkisi de tüm
gayretlerini göstererek ağlayıp yan yana oturmuş duruyorlar. Adam
(onları)
bekleyeyim derken usanıp yola çıkıp
(hareketlenip, -e koyulup)
akarsuya geldi. Bu tarafta karısı ile kızı su getirmeye
geldiyseler de (onlar neye
geldiklerini) unutarak ağlayıp
oturmuş duruyorlar.
- Khışoxhul’ağer sıd? Sıd juğayérer,
yı’ui yawupçç’ığ.
- Başınıza
gelen nedir? Nedir sizi yüksek sesle ağlatan, deyip onlara sordu.
-
Tipşşaşşe ç’elets’ık’u yi’ağeme, mı ççıgeyéjhım dek’oyéni
khéfexınıyéşş, psıxhom khıxefeni yıthaleştığe! Carı tızç’eğırer,
yı’uağ şuzım.
- Kızımızın
küçük (erkek)
çocuğu olsaydı, bu yaşlı meşe ağacına çıkıp
(üstüne çıkıp, tırmanıp)
aşağı düşüp, akarsuyun içine düşüp boğulacaktı! İşte bu bizi
ağlatan, dedi kadın.
T’uriy nah lhešewu
ğı xhuğex.
İkisi de daha güçlü olarak ağlar
oldular.
- Arme, şoş nah déle sı’oç’efe
khezğezenep, yı’ui l’ır yéjağ.
- Öyleyse,
sizden daha deli (ben ona)
rastlayana kadar dönmem, deyip adam yola çıktı.
(hareketlendi, -e koyuldu.)
Yéjağewu
k’oze bere k’uağa maç’ere k’uağa zı çılağo gorem dehağ. Khelapççe
gorem zı’ohem wunem khiç’xi rağeblağ. Zerıhağeme yanısit’u zék’o
zepıtxewu
yélheğu. P’este ulhha zırız a’ığewu
zı wunem yéç’ıxeşş adrem mak’ox, zi amı’ığewu
khağezejışş yét’ani ulhha zırız ahı.
Yola koyularak giderken çok mu gitti az
mı gitti köyün birine girdi. Avlu kapısının birine uğradığında
evden (onlar içinden)
çıkıp (onu)
buyur (davet)
ettiler. İçine girdiği yerin
(onların) iki gelinini dolaşırken
gördü. Pasta lokması birer tane ellerinde olarak
(bulunarak)
bir odadan çıkıp ötekine gidiyorlar, hiç
(bir şey)
ellerinde olmayarak (bulunmayarak)
geri dönüp sonrasında lokma birer tane götürüyorlar.
- Sıd şuş’erer, yı’ui yawupçç’ığ.
- Ne
yapıyorsunuz, deyip onlara sordu.
-
P’este şatere tešxı, a’uağ.
- Pasta(yı)
kaymakla yiyoruz, dediler.
- Ade
sıd payé zı wunem şuiç’me adrem şuk’oze şuş’ıre?
- Madem ne
için (neden)
bir odadan (siz)
çıkıp ötekine giderekten (bunu)
yapıyorsunuz?
- Areştewu
tımış’ı xhuna, ağeş’eğuağ adreme, şater zı wunem şı’, p’aster adre
wunem çç’et, p’aster thıze tımış’ıme sıdewuştewu
(sıdeştewu)
tıšxen tılheç’ışta?
- Öyle
olarak yapmasak olur mu, şaşırdılar
(hayret ettiler)
ötekilerde, kaymak bir odada
(var),
pasta öteki (diğer)
odada duruyor, pastayı götürerekten yapmazsak nasıl olarak
(biz)
yemeye imkan bulabilir miyiz?
-
Şete khošınımre p’este
şıwuanımre zejuğewuçual’exewu
şut’ısewu
şušxeme xhuğe nı’a, ari’uağ.
- Kaymak
küpü ile pasta tenceresini beraber
(sizler beraber, birlikte)
yanı başında (tencereler)
duracak şekilde getirerek (sizler
de) oturarak yeseniz oldu o kadar
değil mi, onlara bunu dedi.
-
Téplhın zerexhurem, a’ui
şete khošınır khahiy p’este şıwuanım rağewuçol’ağ,
yét’ısıl’exi rehatewu
šxağex. Agu lhešewu
rihığ.
- Bakalım
olana (karşılıklı, birbirine
olana), onlar deyip kaymak
küpünü getirip pasta tenceresinin yanı başına
(onu)
koydular, yanı başına (onlar)
oturup rahatça (rahat olarak)
yediler. Kalplerini kuvvetlice dışarı çıkardı
(çok hoşlarına gitti...).
-
Değowu
tebğeş’ağe, a’ui guş’uağex.
- İyi olarak
sen bize yaptırdın, --- onlar deyip sevindiler.
Yéjıri khaheç’ağ, khağetxhağ.
Kendiside onlara misafir oldu,
(onlar tarafından) mutlu edildi
(iyi ağırlandı).
- Mıxeme anah déle sı’oç’efe sık’on,
yı’ui l’ır yiğogu téhajığ.
- Bunlardan
daha deli (ben ona)
rastlayana kadar gideyim, deyip adam yoluna geri koyuldu.
Yıpe riğexhume
k’oze xhulhfıği bzılhfıği, jhi ç’i bowu
zexetxewu
khak’oxewu
a’uç’ağ. Ğırer meğı, kuworer mekuwo, bemi zaçuntxhejı. Bzılhfığe
nıbjıç’e gorem yıblıpkhxer a’ığewu
“Mıpsawu
mıhader hadrıxe teşe” a’oze khaşe. Bzılhfığeriy zerilheç’ewu
meğı. Aş yı’e lhenıkho khošınjhıyé gore pılh.
Önünü (yolunu...) arttırarak giderken erkek olup kadın olup, yaşlı
olup genç olup çokça birlikte
(beraberce) geliyor olaraktan
(onlara)
rastladı. Ağlayan ağlıyor, bağıran bağırıyor, çoğu da kendilerini
parça-parça ediyorlar. Genç kadın birinin omuzları
(onların)
ellerinde olarak “Yaşamamış ceset olmamışı öbür dünyaya
götürüyoruz” onlar diyerekten getiriyorlar. Kadın olanlarda tüm
gayretini göstererek ağlıyor. Onun tek eline de bir küçük testi
(ucuna)
asılı.
Khızınesxem, l’ır axahi yawupçç’ığ:
Yetiştiklerinde adam içlerine katılıp (girip) onlara sordu:
- Sıd şşıwu
khexhuğer? Sıd mışş fedizewu
şuzğegumeç’ırer?
- Nedir yahu
olan? Ne bu kadar sizin canınızı sıkan?
- Yé-wo-woy, tımıgumeç’ı xhuna,
tinıseç’e dexešxo Ther khécejığeşş, hadrıxe teşejı, a’uağ.
Thamıç’er khošınjhıyém zé’abem yı’e khıwubıtığ.
Cı ar Them fetımışejme xhuştepışş teşejı.
- Yé-wo-woy,
sıkılmamamız olur mu, çok güzel gelinimizi Allah çağırdı da öbür
dünyaya götürüyoruz, dediler. Zavallı küçük testiye
(küpe)
ellediğinde elini tuttu. Şimdi onu Allah’a götürmezsek olmayacaktı
da götürüyoruz.
L’ır yé’ebexi mıjo khıštağ, bzılhfığe
nısaç’em ç’elhırıhi khošınım mıjoç’e yéwui yıwubetağ.
Bzılhfığem yı’e şşhafit xhujığe. Ar zalheğum, tithe nahi wo wunah
lheşışş the khıtfexhu, pş’oyiğor zeç’e khıpfetş’eşt a’ui l’ım
khıpıhağex. L’ım khewuçun
yıdağep.
Adam aşağı uzanıp taş aldı, yeni gelin kadının yanına yaklaşıp
testiye taşla vurup patlattı. Kadının eli yine özgür oldu. Onu
gördüklerinde, Allah'ımızdan sen daha da güçlüsün Allah ol bize,
istediğin her şeyi sana yaparız deyipte(ler)
adama asıldılar. Adam durmayı kabul etmedi.
- Mış anah déle seğotıfe sık’on, yı’ui
yiğogu téhajığ.
- Bunlardan
daha deli bulana kadar gideyim, deyip adam yoluna geri koyuldu.
K’ome k’oze cıri zı çılağo gorem dehağ. Şagu gorem
bırsır mekhešxo khıde’uç’ewu
zexixığ. A lhenıkhomç’e k’uağe. Yılheğurer ğeş’eğonı: nebgıre zawule
wunaşşham tétxewu
khé’ebexıxeşş çemır yıbjhexemç’e dakudayé, çç’ım tétxeriy a çemır
kha’etınım pılhıx şşhayém, khafe’etırep.
Gitse de giderken şimdi de köyün
birisine girdi. Avlunun birisinden gürültü patırtı seslice
(yüksek seste)
duydu. O yöne doğru gitti. Gördüğü hayret verici: birkaç kişi çatı
üzerinde durarak ellerini aşağıya uzatıp ineği boynuzlarından
yukarı çekmeye, yerde duranlarda o ineği yukarı kaldırmaya
çalışıyorlar ama (yukarıdakiler
için) kaldıramıyorlar.
- Mı çemıjh thamıç’em sıd payé şuşıhağ,
yı’ui yawupçç’ığ.
- Bu zavallı
ineğe ne için sataştınız, diye onlara sordu.
-
Aşşıwu
mı wunaşşham wuts ş’ağowu
khıtéç’ağer yédğešxın te’o şşhayé, detşeyén tlheç’ırep, a’uağ.
- Yahuu bu
çatıdaki harika ot olarak
(üzerinde) bitenleri yedirelim
diyoruz ama, yukarıya çıkarmak elimizden gelmiyor, dediler.
-
Aş fediz of şuxetıfe
şudek’uayéwu
wutsır khişuwupç’ewu
khéşuhıxme xhuğe nı’a! Çemım ar yıpaşşhe yişulhheme yışxıni
peç’ıjışt.
- O kadar
işe duracağınıza yukarı çıkaraktan otu bir şeyin içine keserek
aşağı indirseniz olduydu işte! İneğin de başına bir şeyin içinde
koysanız yiyip de önünden tekrar çekilecek.
Dek’uayéxi wutsır khırahıxığ. Çemım yıpaşşha
ralhhağ, yıšxı zexhum, dunayir afemıxhowu
guş’uağex. L’ır rağeblaği khaheç’ağ, khağetxhağ. Khızxağenejme
aş’oyiğowu
lhešewu
khélhe’uğex, afidağep.
Yukarı çıkıpta(lar)
otu aşağı indirdiler. İneğinde önüne koydular, yiyince, dünyaya
yetmeyecek kadar mutlu oldular
(sevindiler). Adamı davet edipte
misafir ettiler, iyi ağırladılar. Aralarında kalırsa zannederek
çok fazla rica ettiler, onları kabul etmedi.
- Mıxeme anah déli şı’enç’iy mexhu,
kheseğotıfe khezğezenep, yı’ui, l’ır yéjejığ.
- Bunlardan
daha delisi vardır, bulana kadar dönmem, deyip, adam tekrar
koyuldu.
Yéwome yıpeç’e riğexhuze bere k’uağa maç’ere k’uağa,
cıri çılağo gorem dehağ. Khelapççe gorem uhi beç’ayére cağe. Zi
khimıç’ıze zexhum, wunapççer uxiğeti mış zıgore khyaxhul’ağemi
sş’erep yı’ui yihağ. Wunewu
zerıhağem l’ış rilheğuağ: t’ume ğonçec gorem yışşha’u a’ığewu
ç’eşo ğuanem peçç’ınat’ewu
şıtıx, yaşenerer ç’eşo ğuanem khépç’exınewu
zéğehazırışş ut.
Vurup önünü
(yolunu...)
arttırırken çok mu gitti az mı gitti, yine köyün birisine girdi.
Avlu kapısının birine uğrayıp çok zaman çağırdı. Kimse çıkmaz(ken)
olduğunda, ev kapısı açıktı bunların bir şey başlarına geldiyse de
bilmem deyip içeri girdi. Eve girdiğinde üç adam içerde gördü:
ikisi bir pantolonun koncu ellerinde olarak tavan deliğinin
karşısında olarak duruyorlar, üçüncüsü tavan deliğinden aşağı
atlamaya kendini hazırlıyor da
(deliğin)
ağzında duruyor.
- Sıd
şuş’erer, yı’ui yawupçç’ığ.
- Ne
yapıyorsunuz, diye onlara sordu.
-
Tişşewoğu zéteğefepejı, a’uağ.
-
Arkadaşımızı yine giydiriyoruz, dediler.
-
Ade sıd payé şo ğonçecır
şu’ığewu
şuşıt, modreriy sıda ç’aşom zıç’ıdek’oyağer? (zıfidek’oyağer).
- Öyleyse ne
için siz pontolonu elinizde tutup duruyorsunuz, bunu da tavana
(çatıya)
ne(dir)
çıkartan?
- Mıreştewu
te ğonçecır t’ığewu
modrer khépç’exışş ğonçecır carewuştewu
tefape, khıra’uağ.
-
Böylecene
biz pantolonu elimizde bulundurarak öteki aşağı atlayaraktan
pantolonu böylece giyiyoruz, ona dediler.
-
Khéxıj, yı’ui l’ewu
ç’aşom tétır khırişexığ. Riğelheğuze ğonçecır zışıriğelhağ,
adrexemi ğonçec zışılhaç’e ariğeş’ağ. Axemi l’ır khağeş’uağ,
khağetxhağ, “Moş fediz gulhıtešxo wui’ewu
wuzxedğeç’ıjıştep, te wukıtxenejışt” a’ui şşhaç’em afidağep.
- İn, deyip adam
tavanda duranı aşağı indirdi. Onu
(pantolonu)
göstererekten pantolonu
(ona)
giydirdi, ötekilerine de pantolon giymesini öğretti. Onlarda adamı
hoşnut ettiler, iyi ağırladılar, “Bu kadar iyi anlama kabiliyetin
olarak seni aramızdan geri çıkarmayacağız, bizim
(sen)
aramızda kalacaksın” dediler de ama onları kabul etmedi.
- Mıxeme anah déle seğotıfe
khezğezenep, --- yı’ui l’ır yéjağ. Bere k’uağa maç’ere k’uağa,
wuk’o zepıtme wu’umıç’e xhuna, cıri zı çıle gorem uç’ağ. Şagu
xhowo-pşawu
gorem tét’ıshap’e utewu
zélheğum k’ui tét’ıshağ. Şagu yiğek’otığewu
zı’ut’ıshağer xhanım yişagowu
khıçç’eç’ığ. Wune’ut pşşeşşejhıyér khızeplhem, l’ewu
khelapççem dejı şısır khılheğuğ. Wunem yihaji guaşem ri’uağ:
- Bunlardan
daha fazla deli bulana kadar dönmem, deyip adam koyuldu. Çok
mu gitti az mı gitti, gidersen hep karşılaşmasan olur mu, yine
köyün birisine rastladı. İtibarlı
(yüksek mevkiden) avlunun
birisinde oturma yeri (önünde)
görünce (gördüğünde)
gidip üzerine oturdu. Yanaşarak ağzına
(kapı önüne)
oturduğu avlu hanın avlusu çıktı. Hizmetçi küçük kız bakınca, adam
olarak avlu kapısının yanında oturanı gördü. Eve geri girip hanıma
(onu)
dedi:
-
Khelapççem dej şıt tét’ıshap’em l’ı ğogurık’o gore tés.
- Avlu
kapısının yanında duran oturma yerinde yolcu adamın birisi
(üzerinde)
oturuyor.
- K’o, zışışımre khızdiç’remre
khéwupçç’, yı’uağ guaşem.
- Git,
aidiyeti (nereye ait olduğunu)
ve nereden çıktığını (geldiğini)
sor, dedi hanımda.
Pşşeşşejhıyér l’ım dej khek’uağ.
Küçük kız adamın yanına geldi.
- Mo şısır khızdiç’rer khızeğaş’ yı’ui
guaşem sıkhığek’uağ, yı’uağ.
- Şurda
oturanı geldiği yeri öğren deyip hanım beni gönderdi, dedi.
- Se
çıje dede sıkhiç’rep, hadrıx nı’ep sıkhızdiç’rer, ri’ojığ l’ım.
- Ben uzak
yerden gelmiyorum, öbür dünyadan başka değil geldiğim yer,
(cevap olarak onu)
dedi adam.
Pşşeşşejıyér dehaji l’ı ğogurık’om hadrıxe sıkhéç’ı
yı’uağ yı’ui guaşem ri’uağ. Adrem “Mo psınç’ewu
aş khéceriy, sişşewo zakhowu
ğerék’o l’ağem yikhaberç’e séğewupçç’” yı’ui pşşeşşejhıyér cıri
khıdiğeç’ığ. “Guaşer khıwoce” yı’ui dişağ. Gua
Küçük kız geri girip yolcu adam öbür dünyadan geliyorum dedi deyip
hanıma (onu)
söyledi. Öteki “Buraya çabuk olarak onu çağır da, tek oğlum olarak
geçen sene ölenin haberini sordur” deyip küçük kızı yine çıkardı.
“Hanım seni çağırıyor” deyip yanında götürdü. Hanımın bulunduğu
büyük evin içine götürdü.
- Tıde wukhiç’ıre, yı’ui khéwupçç’ığ
- Nereden
geliyorsun, diyep sordu
-
Hadrıxe sıkhéç’ı, --- ri’ojığ.
- Öbür
dünyadan geliyorum, (cevap olarak
onu) dedi.
- Tha khısatiy aşığum, sişşewo zakhowu
ğerék’o l’ağem yikhebar khısep’on, --- yı’uağ guaşem guş’oze.
- Allah
verdi öyleyse, tek oğlum olarak geçen sene ölenin haberini bana
söylersin, dedi hanım sevinerekten.
-
Bouw khıwos’on. Wuişşawo
yi’ofxer deyixep. Cenetım rağehaşt, awu
dışşe some şşiş yımığotı xhuştep. “Tyane khı’ıxriy axhşe
khısfızdah” yı’ui khıselhe’uğeşş arı mış sıkhızç’ek’uağer.
Khıseptıme fızdeshışt.
- Fazlaca
sana söylerim. Oğlunun işleri kötü değil. Cennete sokacaklar, ama
üçyüz altın lira bulmasa olmayacak. “Annemden alıp para benim için
yanında getir” deyip bana rica ettiydi de ondan gelişimin sebebi.
Bana verirsen onun için yanımda götürüceğim.
- Aş payé khezğenena, awu
axhşe khodıyé fewohıç’e xhuna! Şığın t’ek’uiy khezğehazırınışş,
Them payé, zış’omığehılhewu
sişşawo fahba!
- Onun için
bırakır mıyım seni, ama yalnız para
(onun için)
götürmekle olur mu! Birazda elbise hazırlayayım da, Allah için,
(kendine)
yük saymayarak oğluma götürür müsün!
- Çıjeç’ay sızdek’ojıştır, awu
wolhe’uapeşş wugu xezğeç’ışunep. Khašte wuişşawo fesebğahı
pş’oyiğor zeç’e.
-
Berbat uzak
gideceğim yer, ama sen daha önce rica ettin de kalbini kıramam
senin. Ver (bakalım)
ona benim götürmemi istediğin her şeyi.
Guaşem dışşe some şşişıri khıritığ, yişşawo
fıriğahışt şığınxeriy khığehazırığex. Hadrıxe k’ojışt l’ım nahıbe
dıriğehıme ş’oyiğowu
çukur zeç’ariğeş’ağ, mılhkur yizı khariğeş’ığ.
Hanım üç yüz altın lirayı da ona verdi, oğluna
(onun için onunla, oğlu için adamla)
göndereceği elbiseleri de hazırladılar. Öbür dünyaya geri gidecek
adama daha fazlasını yanında götürmesine inanarak
(zannederek)
öküz arabasını koştular, mülkü dolu
(onlara, hizmetçilere)
yaptırdı.
Mış nah déle tıde sık’omi zğotınep. Arewu
zıxhuç’e zğezejın, --- yı’ui khığezejığ.
Bundan başka deli nere gitsemde bulamam. Öyle olunca döneyim, ---
deyip geri döndü.
Xhanır desığepti khızıdehajım, guaşer
guş’oze khebarır ri’otağ.
Han evde bulunmuyordu da geri deldiğinde, hanım sevinerekten
haberi (olanı)
anlattı.
- Tıde şı’a a l’ır, yı’uiy xhanır
yéwupçç’ığ.
- Nerede
bulunuyor o adam, deyip han sordu.
-
Mışç’e deç’ıjığ, --- khırığelheğuğ guaşem.
- Buradan
geri (yola)
çıktı (gitti),
(onu, yolu)
gösterdi hanımda.
Pşı xhanır khešesiy l’ım yıwujj
khihağ. Mıdrem xeğuaşşhar khızerineç’i ş’uç’ayére khek’uağewu
xhanır šıwowu
khılhık’owu
yılheğuğ. Psınç’ewu
çukur mez blağem xiğewuçuağ.
Yéj l’ı khuy gore jowu
hasem xetıti yıdej uhağ.
Bey Han atına binip adamın arkasından
(yola)
girdi. Bu ötekide (adam)
köyü boşaltıp çok hızlı geldiği yerden hanı atlı olarak arkasından
gelmekte olduğunu gördü. Aceleyle öküz arabasını yakındaki ormanın
(ağaçların arasına ve içine)
içine koydu. Kendisi kel olan bir adam tarla sürerek uğraşıyordu
da yanına uğradı.
- Mo šıwowu
khak’orer wolheğua, yı’ui yéwupçç’ığ.
-
Şu atlı
olarak geleni görüyor musun, diye sordu.
-
Selheğu. Te tixhan arı. Sıda khexhuğer. Kheguzejuağ l’ı khuyir.
- Görüyorum.
Bizim hanımız o. Ne oldu? Telaşlandı kel adam.
-
Khexhuğe ş’ağuiy şı’ep.
Mı şuixhan khuyéwu
şı’er yıuwç’ınewu
khéjağ nı’ep.
- Olan
mükemmel bir şey yok. Bu sizin han kel olanları öldürmeye başladı
başka değil.
-
Aş yış’eştım ş’ağo yi’ep.
Tıde cı sık’on, yı’ojığ yıgumeç’ığewu
l’ı khuyir.
-
Onun
yapacağının mükemmel bir tarafı yok. Nereye şimdi ben gideyim,
geri dedi canı sıkılarak kel adam.
-
Mode mo ççıgeyéjhım
psınç’ewu
dek’uay!
- Aha şu
yaşlı meşeye çabucak tırman!
L’ı jonak’or ççıgeyéjhım dek’uayiy tét’ıshağ,
mıdrem pxhe’ešeç’ır yıwubıti
jowu
xewuçuağ.
Pşır kesığ. L’ewu
jorem ç’elhırıhi yéwupçç’ığ:
Tarla süren adam yaşlı meşeye tırmanıp üzerine oturdu, öteki
sabanı tutup sürmeye durdu. Bey yetişti. Adam olarak tarla sürene
yanaşıp sordu:
- L’ı gore mış bleç’ewu
plheğuğa, yı’uiy.
-
Bir adamı
buradan geçerken gördün mü, dedi.
-
Zıgore bleç’ıti, wukhızélheğum mo ççıgeyéjhım dek’oyağ.
- Birisi
geçtiydi, seni gördüğünde şu yaşlı meşeye tırmandı.
Xhanır ççıgım çç’ahi, khéx yı’ui
ççıgım tésım yécağ. Adrem “Sıkhuyép se, sıkhéxıştep” khıri’ojığ.
Yét’ani “Khéx s’uağe khéx!” yı’ui yécağ. “Sıkhuyép se, sıkhéxıştep”
khıri’ojığ ççıgım tésım. “Sıd khuy mış xiğezıhağer? Khéx s’uağe
khéx!”. L’ır khıfémıxıxe zexhum, xhanır ççıgıyéjhım dek’oyağ.
Mıdre l’ı uşır pşım yiš khıtét’ıshi khéjejığ. Çukum šır khıguyipxi
(kıguipxi) khıfi khek’ojığ.
Han ağacın altına girip in deyip ağacın üzerinde oturanı çağırdı.
Öteki “Kel değilim ben, inmeyeceğim” geri dedi. Sonra “İn dedim
in!” deyip çağırdı. “Kel değilim ben, inmeyeceğim” geri dedi ağaç
üzerinde oturan. “Ne keli bunun karıştırdığı? İn dedim in!”. Adam
(onun için)
inmeyince, han yaşlı meşeye tırmandı. Öteki akıllı adam beyin atı
üzerine oturup hareket etti. Öküz arabasına atı
(yanına)
bağlayıp sürüp geri (çıktığı yere,
evine) geldi. |