Gábor Bálint de
Szentkatolna, on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci
yüzyıl başı arasında kalan dönemin en istidatlı
Macar dilbilimcilerinden biriydi. Hayatını, Ural,
Altay ve Dravid dil ailelerinin nazarî olarak dahil
oldukları düşünülen Turanî dillerini araştırmaya
adamıştı.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren
Kafkas dilleri, bu dil ailesinin çeşitli mekânlara
dağılmış üyeleri olarak kabul edilmeye başlanmıştı
ve Macar dilbilimci Gábor Bálint de Szentkatolna da,
bu diller hakkında bir dizi gramer kitabı ve pek çok
sözlük kaleme almıştır.
Gábor Bálint de Szentkatolna, Macarca ile çok yakın
ilişkisi olduğunu düşündüğü Batı Kafkas dillerinden
Kabardeyce hakkında da ayrıca bir gramer kitabı ve
sözlük hazırlamıştır. Kabardeyce bugün Rus
toprakları içinde kalan Kabardey-Balkarya ve
Karaçay-Çerkes yerel bölgelerinde yaşayan yaklaşık
443 bin kişi tarafından konuşulmaktadır. Bu bölgenin
yerel başkenti Nalçik’tir. Kabardeyce’yi konuşan
diğer topluluklar ise Rus topraklarında kalanlardan
yaklaşık bir milyon kişi daha fazla olduğu halde
Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri sınırları içerisinde
yaşamaktadırlar. Rusya’nın yayılmacı politikalarının
bir sonucu olarak, Kuzey Kafkas hattında bulunan
Kabardey nüfusun yarısı on dokuzuncu yüzyılın erken
dönemlerinden itibaren ana yurtlarını terk etmek
zorunda kalmışlardır.
Kabardeyce genellikle çok zor bir dil olarak
düşünülür ve özellikle de ses sistemi diğer dillere
nazaran daha karmaşık bir görünüm arz eder. 56
harfin bulunduğu dilde yalnızca bir kaç tane ünlü
harf mevcuttur. Ünsüz harfler dizisi içersinde de
çok az sayıda sert ünsüz ve yarı kapalı ünsüz
bulunur ve yazıldığı halde okunmayanlar, açıkça
sesbirimsel (phonemic) farklılık sergilerler.
Kabardeyce, başkenti Maykop olan, Rusya’nın Kuzey
Kafkas Adige Cumhuriyeti’nde yaşayan yaklaşık 125
bin kişinin konuştuğu Adigece ile büyük bir
benzerlik gösterir.
Aralarında Bálint de Szentkatolna’nın da bulunduğu
pek çok dilbilimciye göre Kabardeyce ve Adigece,
Çerkesce’nin yalnızca birer lehçeleriydiler.(1)
Kendi hazırlamış olduğu Kabardeyce gramer kitabı ve
sözlükte, Kabardey, Adige ve Çerkes terimlerinin bir
diğerinin yerine kullanıldıkları görülmektedir.
Adige terimi bir noktada Çerkes ve Kabardey
terimlerini de kapsayan bir üst-kategori gibi işlev
görmektedir.(2)
Rus akademisyen Klimov’a bakılırsa (1969, 135)
Adigece-Çerkesce-Kabardeyce dili, uzun süredir
konuşulmayan Batı Kafkasya dil grubundan Abhazca ve
Ubıhça ile birlikte şekillenmiştir. Batı Kafkas
dilleri, Avar, Çeçen ve İnguş dillerini de ihtiva
eden Doğu Kafkas dilleri ile bağlantılı olmasına
mukabil Kuzey Kafkas dilleri ailesinden farklılık
arz ederler.(3)
Bu çalışmamızda temel olarak, nasıl olup da Macar
bir dilbilimcinin Kabardeyce gibi karmaşık bir
Kafkas dili üzerine çalışmaya başladığı sorusuna bir
cevap bulmaya çalışacağız. Pek çok kaynakta
Szentkatolna’nın böyle bir çalışmaya yönelmesinin üç
temel sebebi üzerinde durulduğu görülmektedir.
Bunlardan ilki, Bálint de Szentkatolna’nın Székel
bakiyesi olmasıdır. Székeller Transilvanya’nın güney
bölgesinde, Doğu Karpatlar’ın ayağında Székelistan
olarak adlandırılan bölgede yaşayan etnik bir Macar
topluluğudur. Transilvanya bugün her ne kadar
Romanya sınırları dâhilinde olsa da, Birinci Dünya
Savaşı öncesinde Macar Krallığı’nın hükümranlığı
altındaki bir bölgeydi. İkinci olarak, Bálint de
Szentkatolna köklü Macar ailelerinden Zichy’nin 1895
yılında, Kabardeyce’nin hâlâ konuşulduğu Kafkas
topraklarına düzenlediği gezi grubunun bir üyesiydi.
Üçüncü olarak, Székelli dilbilimci, Kabardeyce’nin
de dâhil olduğu Turanî olarak adlandırılan dillerin
birbirleriyle yakından ilişkili olduklarına ikna
olmuş görünmekteydi.(4)
Bu üç temel sebebin hatırda tutulmasının ardından,
nihayet Bálint de Szentkatolna’nın Kabardey dili
üzerine yaptığı çalışmalarını inceleyebileceğiz.
Székel Bakiyesi
Bir Székel olan Gábor Bálint de Szentkatolna 13 Mart
1844 tarihinde, Macar Krallığı sınırları içerisinde
bulunan Székel bölgelerinden biri olan Háromszék
Eyaleti’ne bağlı Szentkatolna köyünde dünyaya
gelmiştir. Szentkatolna, Transilvanya’nın güney
bölgesindeki Székelistan bölgesindeki tipik bir
Székel köyüydü. Székeller, eski Macar Krallığı
içerisindeki Doğu Karpatlar’ın da dâhil olduğu
güney-doğu sınır hattını koruyan sınır
muhafızlarıydı. Bu sebeple pek çok Székel, Macar
Kralları ya da on altıncı yüzyılda Osmanlıların
Macaristan’ı fethetmelerinin ardından kurulan yarı
özerk Transilvanya Prensliği tarafından soyluluk
ünvanına layık görülmüşlerdir.(5)
Gábor Bálint’in ataları da soyluluk ünvanı alan
ailelerdendi. Macaristan’ın Habsburg Kralı Rudolf’un
(1572-1608) vermiş olduğu bu ünvan, Transilvanya
Prensi I. Gábor Rákóczy (1630-1648) tarafından
kullanılmaya başlanmıştır. Bálint ailesi aslında
köken olarak komşu Lemhény köyünde ikamet
etmekteydiler. On yedinci yüzyılın başında ailenin
bir kolu Szentkatolna köyüne taşınmıştır. Bundan
ötürü, asalet ünvanlarında Lemhény’ye atıfta
bulunmak yerine Gábor Bálint’in de dâhil olduğu aile
kolunda ‘Szentkatolnalı’ anlamına gelen Macar tarzı
yazım biçimiyle Szentkatolnai ya da asalet
ünvanlarının milletlerarası kullanım şekli olarak
Fransız tarzı ‘De Szentkatolna’ kullanılmıştır.(6)
Székel soyluları, tüm Macarlar içerisinde Macar
kimliklerinin kuvvetle farkında olan bir grup
olagelmişlerdir. Székel askerî gücü, Macar
İhtilâlı’nda ve Avusturyalı Habsburg
mutlakıyetçiliğine karşı 1848-1849 yıllarında
sürdürülen Bağımsızlık Savaşı’nda hayatî bir rol
üstlenmiştir. Gábor Bálint de Szenkatolna’nın babası
ayrıca, Macar Bağımsızlık Savaşı liderlerinden Lajos
Kossuth tarafından kurulmuş olan orduya katılarak,
1849 yılında, daha sonra Rus Çarlığı’nın da
desteklediği Avusturya İmparatoru Franz Jozef’e
karşı savaşmıştır. Szentkatolna köyü sakinleri de
tıpkı diğer pek çok Macar gibi, Avusturyalılara ve
Habsburg Ailesi’ne karşı isyan ettikleri için pek
çok kez cezalandırılmıştır. Köy, Rus askerî
birliklerinin ve yedeklerindeki atlarının
konaklatılmasını mecburen üstlenmek zorunda
kalmıştır.(7)
Zira Macar İhtilâl’ı ve Bağımsızlık Savaşı
Avusturyalılar tarafından kanlı bir şekilde
bastırılmış, Macarlar ise on dokuzuncu yüzyılın
ikinci yarısında Avusturya-Almanya karşıtı bir duruş
sergilemişlerdir. Her ne kadar 1867 yılındaki
Augleich (Uzlaşma) ile Avusturyalılar, Macaristan’ı
Avusturya-Macaristan Çift Monarşisi içerisinde
Avusturya ile eşit sayıp, siyasî anlamda bir barış
ortamı sağlanmış olsa da Macarların siyasî
duruşlarında genel anlamda bir değişiklik
olmamıştır. Bunun için, 1848 yılındaki Macar
İhtilâlı’nın başlangıcında dört yaşında olan küçük
Gábor, Rusya’nın desteklediği Avusturya karşısında
mağlup olan ve utanç içerisindeki Macaristan’da,
Avusturya-Almanya karşıtı bir ortamda yetişmiştir.
Székel-Macar bakiyesi olmanın bir diğer önemli
özelliği ise Macarların Orta Asyalı kökenleri
hakkındaki muammayı çözmeye çalışan Şarkıyyâtçı,
Sándor Csoma de Kőrös (1784-1842)’un efsanevî bir
figür olarak yeniden hatırlanmasıdır.
Bálint de Szentkatolna, zamanının en önemli Székel
kahramanı olarak görülen Sándor Csoma de Kőrös’un
1842 yılında Hindistan’ın Batı Bengal Bölgesi’ndeki
Darjeeling’te hayata gözlerini yummasından kısa bir
süre sonra dünyaya gelmiştir.(8)
Székelli Şarkıyyâtçı’nın ciddi bir şekilde tekrar
hatırlanması, Csoma de Kőrös’un doğmuş olduğu
Székelistan’da gerçekleşmiştir. Kőrös’un doğum yeri,
Gábor’un doğum yeri olan Szentkatolna’ya çok yakın
mesafede olan bir köydür. Her ikisi de Háromszék
Bölgesi’nde olan Szentkatolna ve Kőrös arasında
yalnızca yirmi kilometrelik bir mesafe
bulunmaktadır.(9)
Sándor Csoma de Kőrös, Almanya’daki Göttingen
Üniversitesi Şarkıyyât Bölümü’nde eğitim almış ve
1821 yılında Macar anayurdunu araştırmak üzere Orta
Asya’ya gitmiştir. Csoma de Kőrös da çağdaşı pek çok
diğer Macar gibi, Macarların atalarının Hunlar
olduğunu kabul etmekteydi ve kadîm anayurtlarının
Orta Asya’nın içlerinde bir yer olduğunu
düşünmekteydi. Macarların Hun bakiyesi olduğu
düşüncesi özellikle Székeller arasında oldukça
yaygındı. Székeller kendi efsanelerinde ve
folklorlarında Hunların devamı olarak, Attila’nın
oğlu İrnek idaresi altında, Hun İmparatorluğu
yıkıldıktan sonra Transilvanya’nın güney bölgesine
gelip yerleştiklerini vurgularlar.
Csoma de Kőrös, İngiliz Batı Hindistan Kumpanyası
görevlilerinden William Moorcroft ile tanıştığı
Keşmir’e 16 Temmuz 1822 tarihinde ulaşır. William
Moorcroft, İngiltere ile Rusya arasında Orta Asya’da
etkin olmak adına yürütülecek ve ilerde Büyük Oyun
olarak adlandırılacak mücadeleyi önceden gören
kişidir.(10)
William Moorcroft aynı zamanda, Székelli-Macar
araştırmacıyı Tibet çalışmalarına yönlendirip
kendisine Kraliyet Asya Topluluğu’nda Tibet dili ve
kültürünü araştırmak üzere çalışma fırsatı sağlayan
kişidir. Csoma de Kőrös, 1842 yılında Darjeeling’te
vefat ettiğinde, Tibet’in başkenti Lhasa’daki
manastırlarda yürüttüğü araştırmalarında, Macarların
anayurtları hakkında ne gibi bilgilere ulaştığı
bütünüyle bir muammaydı. Açık olan şu ki, kadîm
Macar anayurdunu araştırmak için başladığı
çalışmasının sonucunda, en önemli başarısı olarak
gösterilen Tibet dili grameri ve sözlüğünü
hazırlayarak bir anlamda çifte kazanç elde etmiştir.
Sándor Csoma de Kőrös’un adı etrafında, talihsiz
ölümüne müteakip kendi ülkesi Macaristan’da birçok
mit, efsane ve söylenti hızla yayılmıştır. Anlatılan
bu hikâyeler, genç Macarların hayâl dünyalarında
geniş yankı uyandırarak albenili bir efsanenin
doğuşuna yol açmıştır. Ciddi herhangi bir yardımdan
yoksun, kıt imkânlar içinde ve Himalayalar’ın zor
iklim şartları altında, hayatını Macarların kökenini
hakkındaki muammayı çözmeye adayan bir araştırmacı…
Csoma de Kőrös’un yeniden hatırlanması, komşu köyden
takipçi bir Székel olan Gábor üzerinde de büyük bir
tesir bırakmış olsa gerek. Aslına bakılırsa, Bálint
de Szentkatolna, Orta Asya seyyahı Sándor Csoma de
Kőrös’un yolunu izleyen en önemli takipçisi
olacaktır.
‘Ugor-Türk Savaşı’
Her ne kadar Bálint ailesi soylu bir kökene sahip
olsa da, bu soyluluk, refah içinde geçecek bir
hayatı hiçbir zaman baki kılmaya yetmemiştir. Gábor
çok zor şartlar içerisinde büyümüştür. İlkokuldan
sonra Székelistan ve Transilvanya’da pek çok okul
değiştirdikten sonra nihayet Nagyvárad Katolik
Lisesi’nin imtihanlarını kazanmıştır.(11)
Katolik Lisesi’nden mezun olduğunda, içinde klasik
dillerin de bulunduğu pek çok Avrupa ve Doğu dilini
artık bilmekteydi. Gábor’un yeni dilleri süratle
öğrenmede fevkalâde bir istidadı bulunmaktaydı ve
gelecek yıllarda Esperanto’nun da dâhil olduğu otuza
yakın dili öğrenmiş olacaktı. Mezuniyet
imtihanlarını vermesinin ardından, Viyana
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitim görmeye
başladı. Genç öğrenci ayrıca Doğu Çalışmaları ve
Dilleri Bölümü’nden de dersler almaya devam etti.
Zira maddî imkândan yoksun olan Gábor, hukuk ve
dilbilim çalışmalarını Pest Üniversitesi’nde
tamamlama kararı almıştı. Genç Székel, Macar
üniversitesinde 1871 yılında mezun oldu. Kısa bir
süre sonra, Budapeşte’de faâl olan akademisyenler
János Fogarasi (1801-1878) ve Ármin Vámbéry
(1832-1913) ile tanışma fırsatı buldu. Bu iki adam,
Gábor’un gelecekteki meslek hayatında çok önemli bir
etkiye sahip olacaklardır.
János Fogarasi, Yüksek Adalet Divanı’nda hâkim ve
Macaristan Bilimler Akademisi’nde de üyedir.
Kendisiyle birlikte eş-editör olan Gergely
Czuczor’un vefatının ardından, Bilimler Akademisi
Büyük Sözlüğü’nü derlemeye devam etmiştir. Bu
Sözlük, Macar dilinin ilmî ilk sözlüğü olmasının
yanında, Macarca kelimeleri son ekleri olmadan,
kullanılabilir en küçük fonetik (sesbilgisi)
formlarında ve semantik (anlambilgisi) yapılarında
etimolojik (iştikakî) olarak inceleyen bir
sözlüktür. Büyük Sözlük’ün eş-editörü olan Gergely
Czuczor Benedikt tarikatında rahip ve aynı zamanda
romantik şiir yazarıdır. 1848-1849 yıllarında
yürütülen Bağımsızlık Mücadelesi’nde yazdığı
şiirleri ve Avusturya karşıtı gösterilerinden ötürü
Kufstein Hapishanesi’nde cezaya çarptırılmıştır.(12)
Avusturyalı General Alfred von Windischgrätz
başkanlığındaki askerî mahkeme, Macarları Avusturya
despotluğuna karşı silahlanmaya çağıran Riadó
“Uyanın” şiirinden ötürü Czuczor’u zincire bağlı
olmak kaydıyla altı yıl hapis cezasına mahkûm
etmiştir.(13)
Macar ordusunun 1849 yılındaki mağlubiyetinin
ardından, Avusturyalı idareci Alexander Bach’ın
idaresi altında ve Macar karşıtlığının tavan yapmış
olduğu bir sırada iyice Almanlaşan liberal bir kont
olan István Széchenyi tarafından Macar Bilimler
Akademisi kurulmuştur. 1867 yılındaki Augleich
(Uzlaşma) ile sona erecek olan Bach dönemi
içerisinde, Avusturya idaresine sadakatini
ispatlamış bir akademisyen, hukukçu, Macar Üst
sınıfına mensup bir Alman azınlığı ve aynı zamanda
Habsburg İdaresi ile arayı düzeltmek isteyen Barış
Partisi temsilcisi olan Paul Hunsdorfer, Macar
Bilimler Akademisi’nin en önde gelen
araştırmacılarından biri haline gelmişti.
Hunsdorfer, adını Macarlaştırarak Pál Hunfalvy adını
aldıktan sonra 1851 yılında Macar Bilimler Akademisi
Baş Kütüphanecisi olarak atanmıştır. Aynı zamanda
Czuczor-Fogarasi sözlüğü olarak da anılan Bilimler
Akademisi Büyük Sözlüğü, 1874 yılında
tamamlandığında Pál Hunfalvy tarafından şiddetli
saldırılara maruz kaldı. Hunfalvy her ne kadar
sözlüğün yanlış kaziyeler üzerine bina edildiğini
iddia etse de, sözlüğün neşrine engelleyememiştir.(14)
Bálint de Szentkatolna’nın gelecek ilmî hayatında
çok önemli bir rol oynayacak olan bir diğer
akademisyen ise Şarkıyyâtçı Ármin Vámbéry’dir.
Vámbéry de bir Orta Asya’yı gezenlerden biridir ve
Pest Üniversitesi’nde Türkçe dersleri vermektedir.
Hunfalvy her ne kadar Fin dilini, Macar dilinin
ilişkili olduğu diller içerisinde 1861 yılına
gelindiğinde en önemli noktaya yerleştirmiş olsa da,
Vámbéry özellikle 1870 yılında kaleme almış olduğu
‘Macar ve Türk-Tatar Soydaşlığı’ yazısından itibaren
Macar ve Türk-Moğol dillerinin birbirleri ile
soydaşlık ilişkileri içerisinde olduklarını
hararetle savunmaya devam etmiştir.(15)
Hunfalvy, Macar dilinin Fince ile soydaşlık ilişkisi
içerisinde olduğu ispat etmek üzere Göttingen
Üniversitesi’nde eğitim almış olan, Alman dilbilimci
Jozef Budenz’i (1836-1892) Macar Bilimler
Akademisi’ne davet etmiştir. Ne var ki Budenz,
Hint-Germen dilbilim karşılaştırması araçlarını
Macar-Fin dillerinin kıyaslanmasında başarı ile
uygulayamamıştır.(16)
Bir yanda Fin dili savunucuları ve bir diğer yanda
ise Macar dilinin Türkçe ile yakından ilişkili
olduğunu savunan iki farklı kanat arasındaki bu
tartışmalar, literatüre ‘Ugor(Fin)-Türk Savaşı’
olarak geçmiştir.(17)
İlk bakışta garipsenebilecek bu ‘Savaş’ terimi,
mevzunun, 1848-1849 Macaristan-Avusturya-Almanya
siyasî ve askerî çarpışmasının bir devamı
niteliğinde değerlendirilmesiyle birlikte anlamlı
bir hale gelecektir. Bu kez “Savaş alanı” Macaristan
yerine Macar kimliği içerisinde Macarların ve
dillerinin kökeni olmuştur. Hunfalvy ve Budenz’in
dâhil oldukları Alman kanadı, Macarların İskandinav
kökeni düşüncesini desteklerken, Fogarasi ve
Vámbéry’nin dâhil oldukları Macar kanadı ise
Macarların ataları için gözlerini güneye çevirmiş
durumdaydılar. Güney seçeneği, medeniyete ve kültüre
beşiklik etmesi bakımından Macar kanadı tarafından
tercih sebebi olurken, bu seçenek Alman kanadı
tarafından şiddetle reddedilmekteydi. Bálint de
Szentkatolna –bir Székel olarak kendisinden
beklendiği üzere- Macar kanadında yer almıştır.
Székelli akademisyen, Hunfalvy ve Budenz gibi Macar
Bilimler Akademisi Dilbilim Araştırmaları Bölümü’nde
idarecilik yapan Almanların kabul etmedikleri görüşü
araştırmak üzere Macar dilinin kökeni üzerinde
çalışmaya karar vermiştir.(18)
1871 yılına gelindiğinde, Vámbéry Macar dili ile
akrabalık ilişkisi olabileceğini düşündüğü Tatar,
Moğol ve Çin dillerini asıl mahallerinde araştırmak
üzere Bálint de Szentkatolna’yı Orta Asya’da
çalışmaya teşvik etmekteydi. Fogarasi de,
Moğolca’nın yanında ayrıca Rusça öğrenmesini tavsiye
ediyordu.(19)
Uzakta Bir Başına
Bálint de Szentkatolna, 1871 ve 1874 yılları
arasında Rusya, Orta Asya ve Moğolistan’da seyahat
ederek Turanî olarak adlandırılan diller üzerinde
çalıştı. János Fogarasi, Székelli akademisyenin bu
araştırma gezisi için 100 altın forint vererek
kendisine maddî destekte bulunmuştur. Bu miktar,
Augleich (Uzlaşma)’dan sonra Macaristan Kültür ve
Eğitim Bakanı olan József von Eötvös tarafından iki
katına yükseltilmiştir. Bálint de Szentkatolna o
yıllarda ayrıca Kazan ve St. Petersburg Bilimler
Akademisi’ne giderek Türk, Tatar ve Moğol dilleri
hakkında malzeme toplamıştır. 1874 yılında
Macaristan’a döndüğünde, Bilimler Akademisi Székelli
dilbilimciye genç bir üniversite hocasının aylık
maaşının yarısını bile geçmeyen 500 forint tutarında
bir maaş önerdi. Bu yüzden Gábor, yapmış olduğu
masraflar yüzünden gerçekten çok zor bir durumla yüz
yüze geldi. Maddî sıkıntının altında yatan asıl
sebep, Bálint de Szentkatolna’nın Rusya ve Orta
Asya’da dil malzemelerini detaylandırmak için çok
farklı kaynakları satın alıp beraberinde
getirmesinden kaynaklanmaktaydı. Ne var ki, Bilimler
Akademisi böylesi bir maaşı ezkaza teklif etmiş
değildi. Zira Hunfalvy ve Budenz, Macar Bilimler
Akademisi’nin tüm alt birimlerinde uzun zamandır
iyiden iyiye güçlenmiş durumdaydılar ve Macar
dilinin Türkçe ya Moğolca gibi Doğu dilleriyle
ilişkisinin araştırılmasıyla herhangi bir şekilde
ilgilenmiyorlardı. Özellikle Budenz, Bálint de
Szentkatolna tarafından kişisel olarak rencide
edildiğini düşünmekteydi, çünkü Székelli dilbilimci,
Budenz’in kendi isteği üzerine Mari dilinin
konuşulduğu mahalde yaptığı araştırma sonucunda
Budenz’in Mari dilinin iki lehçesini birbirine
karıştırmış olduğunu görmüş ve bunu da belirtmekten
çekinmemiştir.(20)
1877-1878 yıllarında Bálint de Szentkatolna bu sefer
Kont István Széchenyi’nin oğlu Béla Széchenyi
tarafından gerçekleştirilen Doğu Asya araştırma
gezisine katıldı. Araştırma boyunca Bálint de
Szentkatolna, Dravid ve Tamil dilleri üzerindeki
çalışmalarına odaklanmıştır.(21)
Bálint de Szentkatolna 1877 yılındaki çalışması
‘Macar ve Moğol Dilleri Arasındaki Benzerlikler’
adlı makalesinde, Macarca’nın Turanî diller ailesi
içerisinde bağımsız bir dil kolu olduğunu ve hiçbir
surette var olmayan bir Fin-Ugor Anadili’nden kök
bulmadığını belirtmiştir. Székelli dilbilimciye
göre, Macarlar ve Moğollar arasında soydaşlık
ilişkisi bulunmaktadır ve Moğollar, Macarlara
Finlilerden daha yakın bir noktada durmaktadırlar.(22)
Bálint de Szentkatolna ‘… Benzerlikler’ adlı
makalesinde, Pál Hunfalvy’i kadîm Macar tarihini
yalnızca dil akrabalıkları üzerinden yeniden inşa
etmeye çalıştığı için şiddetle eleştirir.(23)
Hunfalvy ve Budenz, Székelli dilbilimciden iyiden
iyiye çekinir hâle gelirler ve Szentkatolna zaman
içerisinde kendilerinin en önemli muhalifi konumuna
yükselir.(24)
Hamisi konumunda olan János Fogarasi’nin 1878
yılındaki vefatından sonra Hunfalvy ve Budenz,
Bálint de Szentkatolna’yı o sıralar Budapeşte
Üniversitesi’nde görev yapan Vámbéry’den uzak
tutmaya gayret ederler. Bálint de Szentkatolna, en
sonunda kendisine düşmanlık edenlerin çevirdiği
dolaplardan yorgun düşmüş ve çok sevdiği
Macaristan’ı terk etmek zorunda kalmıştır. “Benim
için ne Üniversitede, ne Akademide, ne bakanlıklarda
ya da herhangi bir yabancı konsoloslukta herhangi
bir yer bulunamazken, İlmî açıdan hiçbir şey
üretmeyen diğer insanlar için eski ya da yeni tüm
kuruluşlarda çok iyi maaşlarla mevkiler
dağıtılmaktaydı.”(25)
Bálint de Szentkatolna ve Hunfalvy ile Budenz
arasındaki ihtilaflardan yola çıkan, 1870 ve 1879
yılları arasında Bilimler Akademisi Sekreterliği
yapmış millî şair János Arány (1817-1882), aşağıdaki
hicviyeyi 1878 yılında kaleme almıştır:
Budenz’e.
Bálint, demir-başlı sağlam bir Székel, bırakıp
yurdunu gitmek istemeyen,
Gel gör ki Pál Hunfalvy tarafından gönderilmek
istenen.(26)
Arány, aşağıdaki hicvi de, yine Bilimler Akademisi
ve Macaristan Kültür ve Eğitim Bakanlığı’na
saldırdığı risalesinde kullanmıştır:
Gábor Bálint risalesi hakkında. Zavallı Gábor
Bálint, mutsuz, dalavereci Székelli; daha ne kadar
çekeceksin, tüm bunların içerisinde iyi olan ne ki!(27)
Székelli göçebe, 1879’dan 1892’ye kadar Ortadoğu ve
Kuzey Afrika’da gönüllü sürgün hayatı yaşamıştır.
Arkadaşlarının ve Székelli önde gelenlerin maddî
destekleriyle sığınabileceği bir ev ancak
alabilmiştir. Nihayet, 1893 yılında, Transilvanya
Kolozsvár’daki(28)
Franz Jozef Üniversitesi Ural-Altay Dilleri Bölüm
Başkanı olarak atanmıştır. 1912 yılındaki
emekliliğine kadar, Japonca, Türkçe, Moğolca,
Tatarca, Korece ve Kabardeyce’nin de dâhil olduğu
Turanî dilleri ve bu diller arasındaki gramer ve
sözlük ilişkilerini öğretmiştir. 1896 yılında ise
kendisine Kolozsvár Üniversitesi’nden fahrî bir
doktora payesi verilmiştir. 1918 yılına
gelindiğinde, yani emekliliğinden altı yıl sonra
Franz Jozef Üniversitesi’ndeki Ural-Altay Dilleri
Bölümü kapatıldı.(29)
Kafkasya Seyahati
1895 yılında, Kont Jenő Zichy Kafkaslara düzenlediği
ilmî araştırma gezisine Bálint de Szentkatolna’yı da
davet etmiştir.(30)
Araştırma gezisine katılan diğer üyeler, Franz Jozef
Üniversitesi’nden arkadaşı, Székel tarihi ve kültürü
uzmanı olan tarihçi Lajos Szádeczky-Kardoss; o dönem
Macaristan’da bulunan ve daha önceleri Kafkasya’ya
gidip gelmiş, Ermeni asıllı Rus bir tercüman olan
Jacob Csellingarian; ve eğitimli bir arkeolog olan,
rahip Dr. Mór Wosinszky. Araştırma gezisinin
maksadı, bir zamanlar Kafkasya bölgesi topraklarında
yaşamış oldukları düşünülen kadîm Macarların
izlerine ulaşabilmekti. Kont Zichy’nin ise kendi
özel gündemi bulunmaktaydı. Kendisi, ‘Zici’ adıyla
anılan bir Gürcü Prensi ile tanışmak arzusundaydı,
zira bu aristokrat Gürcü ailesi ile kendi asil
ailesinin yakın akraba çıkabileceğine inanmaktaydı.
Kafkasya araştırma gezisinin lideri ve maddî
destekçisi Kont Jenő Zichy (1837-1906), Macaristan
tarihinde büyük bir rol oynamış olan nüfuzlu Macar
ailelerinden birine mensuptu. Babası Ödön Zichy
(1811-1894), Avusturya-Macaristan’da sanayi ve
sanatın gelişimine en büyük desteği veren kişilerin
başında gelmekteydi. Viyana’da Doğu Müzesi’ni kurmuş
ve Avusturya-Macaristan Kuzey Kutbu Gezi
Topluluğu’na en ciddi maddî desteği sağlamıştır.
Oğlu Jenő, babasının saygın mirasını devralmış ve
onun adımlarını takip etmiştir. Jenő, Almanya’da
Hukuk tahsili yapmış, memleketinde aile mülklerinin
başına geçmiş, Macaristan Meclisi Üyeliği ve
Macaristan Millî Sanayi Divanı Başkanlığı
görevlerinde bulunmuştur. İktisadî ve sınaî
faaliyetlerinden dolayı da “sanayinin kontu”
lâkabıyla anılmıştır.
Kont Zichy, 1895 yılında tertiplediği araştırma
gezisine Bálint de Szentkatolna’yı tesadüfen üye
olarak seçmemiştir. Székelli dilbilimci, yine 1895
yılı içerisinde Zichy’nin Kafkaslara ve Orta Asya’ya
yaptığı ilk seyahate katılmış olmasının yanında,
ordudan da yakın arkadaştırlar. Macarların kadîm
tarihleri hakkında da benzer fikirleri
paylaşmaktadırlar. Bálint de Szentkatolna ve Kont
Zichy, Macarların tek taraflı olarak Fin-Ugor
kökeninden geldiğini savunan görüşe şiddetle karşı
çıkmaktadırlar; her ikisi de, Macarların, Hunların
soyundan geldiğini ve Macarların kadîm
anayurtlarından birinin İskitler, Sarmatlar, Hunlar,
Avarlar, Magyarlar ve diğer bozkır halklarının
Doğu’dan batı istikametinde göç ederken kendilerine
mesken edindikleri, Güney Rus Stepleri’ne komşu olan
Kuzey Kafkasya toprakları dâhilinde bir yerlerde
olması gerektiği tezini savunmaktadırlar.
Dolayısıyla, araştırma gezisinin anlamı, Kafkas
dillerinin, insanî ilişkilerinin ve kültürlerinin
öğrenilmesi yoluyla tezi destekler mahiyette
delillerin toplanmasında yatmaktadır.
Seyahatten bir ay önce, 31 Mart 1895 tarihinde
Budapeşte Büyük Gazinosu’nda tertiplenen ilginç bir
konferansta gezinin hedeflerini açıklamış ve
Macarların Fin-Ugor kökeni hakkında ortaya atılmış
olan tezlere tafsilatlı bir cevap vermiştir.
“Sanayinin kontu”, Macarların, Gobi Çölü’nden yola
çıkıp, Ural Dağları üzerinden şimdiki mevcut
yerlerine gelen Fin-Ugor soyundan gelmiş
olamayacağını; buna mukabil, Macarların atası
olabilecek ırkın ‘hâkimiyet alanı Pers ve Babil
toprakları sınırına varan, Karadeniz, Hazar ve Azak
Denizleri ile Don ve Volga arasında kalan Maeotis
bataklıklarını içeren Kafkasya’da meskûn bir ırk
olması gerektiğini’ savunur. Zichy’e göre, Macar
boyları bu topraklara binlerce yıl önce yerleşmiş
olmalıdırlar. Batı istikametinde gerçekleşen sayısız
göç neticesinde bazı boylar yerlerinden ayrılmış ve
kuzeye doğru giderek Finler, Mordvinler ve
Vogulların dâhil oldukları Fin-Ugor halkları ile
Volga Nehri’nde karşılaşmışlardır. ‘Bu durum,
efsaneler, halk türküleri ve daha güneyli bir iklime
atıfta bulunan tarihî anılarla da
desteklenmektedir.’ Kont Zichy’e göre, Macarların
ataları Uralların güneyinden değil, milattan sonra
birinci yüzyılda İskitlerin yaşadığı söylenen
Kafkasların kuzeyinden gelmişlerdir.
İddiasını desteklemek üzere, Zichy aşağıdaki
düşünceleri öne sürmektedir. İlk olarak, bir dizi
Grek, Roma, Ermeni ve Bizans (Doğu Roma) kaynağında
aynı insanlara Hunlar, Avarlar ve Magyarlar isimleri
altında işaret etmektedirler. İkinci olarak, eski
kaynaklarda Macarlar, Batı Hunları olarak
anılmaktadır. Üçüncü olarak, Alanlar olarak
adlandırılan topluluk, Kafkasya’nın doğusundan
gelerek Attila’nın (406?-453) ordusuna
katılmışlardır. Bundan, ayrıca Vámbéry’nin
çalışmalarında da söz edilmektedir. Avarların geri
kalanları, Hunların batı istikametindeki rotasını
takip ederek Dağıstan’a yerleşmişlerdir ve şimdi
Lezgiler olarak bilinmektedirler. Dördüncü olarak,
Hunfalvy, batı istikametinde Kuzey Kafkasları
kesecek şekilde gerçekleşmiş olan göçlere ışık tutan
Macar vakayinamelerini ve sembollerini göz ardı
etmiştir. Beşinci olarak, Hunfalvy, Hunları
Kafkaslara bağlayan mevcut bilgileri hiçbir zaman
ciddi bir şekilde dikkate almamıştır. Ne var ki bu
bilgiler, kadîm kaynaklarda pek çok kez
zikredilmektedir. Altıncı olarak, Zichy’e göre,
Hunların adı ile Magyarların diğer adı olan Hungar
adı arasında bir münasebet mevcuttur. Yedinci
olarak, milattan sonra altıncı yüzyılda Hungar ve
Onogur boylarının Azak Denizi’nin doğusuna
yerleştikleri bilinmektedir. Zichy, düşüncelerini
Hunların ve Macarların yani Magyarların aynı kişiler
olduklarını, aynı dili konuştuklarını ve batı
istikametinde göç etmelerinden önce Kafkasya
civarında uzun bir süre birlikte yaşamış olmaları
gerektiği şeklinde tamamlamıştır.
Seyahatin, o dönemki resmî Macar tezi olan
Macarların Kuzey Ural kökenli olduğu yönündeki tezi
zora sokacak mahiyette olması Kont Zichy’nin Macar
hükümetinden ve Bilimler Akademisi’nden neden
gereken desteği görmediğini açıklamaya yetecektir.
Kont Zichy serzenişte bulunur: “Sanayi ve Tarihî
Eserler Divanları ve görev aldığım diğer
divanlardaki görevlerim sebebiyle yetkileri altında
bulunduğum tüm bakanlara seyahatimi kapsayacak bir
tatil için danışmama rağmen, Ernő Dániel(31)
dışında hiçbir yetkiliden cevap alamadım… Her ne
kadar, yalnızca Zichy olduğuma dair tasdik belgesi
istemiş olsam da, tüm Akademi tamamıyla sessizliğe
bürünmüştü.”(32)
Diğer taraftan, seyahat, Rus Çarı II. Nikolay
(1868-1918) ve idaresi tarafından büyük bir coşkuyla
karşılandı; hem de Macarların o dönem Rus
topraklarında kazı yapmaları kesinlikle yasaklanmış
olmasına rağmen.
Kafkasya’ya düzenlenen bu Zichy Seyahati, Lajos
Szádeczky-Kardoss tarafından stenografik bir
günlükte kayıt altına alınmıştır. 1895 seyahatinin
asıl günlüğü –yedi orijinal fotoğrafla birlikte-
bugün hâlâ Macar Bilimler Akademisi’nde
tutulmaktadır. Bu günlük, Macar stenograf Pálma
Schenken tarafından tamamı 400 el yazısı sayfadan
oluşmak üzere on dokuzuncu yüzyıl
Gabelsberger-Markovits türü stenograftan yakın bir
zamanda deşifre edilmiştir. Pálma Schenken deşifre
için yirmi yılını harcamış ve ne yazık ki el yazısı
bir hayli güçlükle okunabilmektedir. Seyahat
günlüğü, Kont Zichy ve ekibinin Kafkasya’da neler
yapmış olduklarına dair birinci elden sağlam
izlenimler vermektedir. Kont Zichy tarafından 1895
yılında ve akabinde gerçekleştirilen diğer iki
Kafkasya ve Orta Asya Seyahati, Kafkasya ve kadîm
Macarlarla ilgilenen tüm Macar araştırmacılarına
eşsiz kaynaklar sağlamıştır. Zichy
Seyahati’nin etnografik koleksiyonlarına ve
fotoğraflarına Budapeşte’deki Macaristan Etnografya
Müzesi’nde ulaşılabilir. Toplanan arkeolojik
nesneler ise Ferenc Hopp Doğu Asya Müzesi’nde
tutulmaktadır.
Kafkasya Topraklarında
Kafkasya Seyahati 30 Nisan 1895 tarihinde
Budapeşte’den yola çıkıldığında başlamış ve aynı yıl
içerisinde 14 Ağustos’ta Rusya-Avusturya sınırı
geçildiğinde son bulmuştur. Seyahate katılanlar
oldukça iyi hazırlanarak, beraberlerine çadırları,
yazlık ve kışlık elbiseleri, silahları,
mühimmatları, at binmek ve dağa tırmanmak için
gereken takımları, asgarî gıdayı, fotoğraf
donanımlarını, fonografları (kayıt cihazlarını),
haritaları, kitapları, sağlık ve diğer gerekli
malzemelerini alarak yola koyulmuşlardır. Üç buçuk
ay içerisinde, yolcu treni, bot, yük treni, at ve
deve sırtında dâhil olmak üzere toplam 20 bin
kilometre yol almışlardır. Kont Zichy ve adamları,
çöllerden geçmiş, binlerce metre yüksekliğindeki
dağlardan aşmış ve etnik Türk göçebelerinin
bulunduğu şehirleri ve konak yerlerini ziyaret
etmişlerdir. Seyahate katılanlar fırtına, yağmur,
dolu ve kırk santigradı bulan sıcaklıklarla baş
etmek zorunda kalmışlardır. Gezginler, Adige,
Çerkesya, Kabardey, Kuzey Osetya, İnguşya,
Çeçenistan, Dağıstan, Abhazya, Güney Osetya,
Acaristan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın dâhil olduğu
tüm Kafkas topraklarına uğramışlardır. Tüm bu
topraklarda, gece çöktüğü vakit köylerde ve
kasabalarda konaklamışlardır.(33)
Kont Zichy ve beraberindeki araştırma heyeti, farklı
diller konuşan Adige, Abhaz, Çeçen, Avar, Gürcü,
Megreller, Karaçay, Çerkes, Lezgi ve diğer
Kafkasyalı topluluk ve boylarla tanışmışlardır. Pek
çok eğlence, kutlama, bayram, tören ve akşam
yemeklerine katılıp prenslerin sofralarında hazır
bulunmuşlardır. Kont Zichy ve beraberindeki
araştırma heyeti, ailelerini ve destekçilerini gerek
mektup, gerekse Macaristan gazetelerine yazdıkları
makalelerle bilgilendirmişlerdir. Bálint de
Szentkatolna, araştırma heyetinde bulunanların
hiçbirinin kendisini uzmanlık alanıyla
sınırlamadığını, çünkü ‘istedikleri konuda çalışmak
için önlerinde mutlak bir serbestlik olduğunu’
belirtmiştir. Ne var ki bu çalışma serbestliği,
seyahatin lideri tarafından farklı bir şekilde
yorumlanmıştır. Kont Zichy, 10 Mayıs 1895 tarihinde
Odesa’dan yazmış olduğu bir mektupta şunları dile
getirmiştir: ‘Szádeczky ve Bálint hiçbir işime
yaramıyorlar; günlerinin tamamına yakınını
kütüphanelerde geçiriyorlar. Csellingarian, yaşlı
bir Rus bulmuş durumda ve tüm gün onunla satranç
oynuyor. Yalnızca Wosinszky benimle birlikte
araştırma yapıyor.’(34)
Szádeczky-Kardoss’un günlüğünden Bálint de
Szentkatolna’nın kişiliği hakkında çarpıcı
izlenimler ediniyoruz; Székellinin üstün yetenekli
bir akademisyen, sürekli öğrenmek isteyen, gittiği
her yerde kitap toplamaya çalışan ve diller hakkında
sahip olduğu engin bilgileri sayesinde karşısındaki
herkesi etkileyen bir insan olduğunu, fakat tüm bu
özelliklerinin yanında, asabi, dik kafalı, bildiği
mevzularda tartışmaya nadiren müsaade eden,
alışılmadık yanlarının bulunduğunu da öğreniyoruz:
1-2 Mayıs. Rus topraklarında ilk gece: ‘Fransızca,
İngilizce, Rusça ve Grekçe bilen Yunanistanlı bir
tüccar bizimle birlikte seyahat etti. Bálint’den çok
kısa bir süre içerisinde etkilendi. Sohbet etmek
için bizim olduğumuz yere geldi ve Odesa hakkında
bilgi verdi.’(35)
2 Mayıs. Odesa. Bálint, Odesa’da değerli taşlara
baktı, fakat dükkânlar kapalıydı.(36)
Bálint, dilbilim ve Kafkasya hakkında Tiflis’te
basılmış herhangi bir kitap bulamadı.(37)
2 Mayıs. Odesa. Bálint, yetkililerle yapılan
konuşmalarda sürekli baskın taraftı. Oysa daha
seyahatin başında Kont Zichy ağzını sıkı tutması
konusunda onu uyarmıştı, çünkü ne zaman birileriyle
konuşulsa, tüm konuşmayı o sürükleyip götürüyordu.(38)
Kont Zichy, Odesa’daki Avusturya-Macaristan
Konsolosluğu’nda verilen davette çok gergindi, çünkü
Bálint, Konsolos Müller’in Viyanalı güzel eşiyle baş
başaydı.(39)
3 Mayıs. Bálint, Odesa’da beni Şehir Müzesi’nin
Müdürü ile tanıştırdı. W. Jurgewics, kendisine
Kırım’da bulunan yer adlarının Macarca kökenleri
hakkında pek çok şey anlattı.(40)
7 Mayıs. Yevpatoriya. Bálint, içinde 30 ruble ve
pasaportu olduğu hâlde çantasını Odesa’da unuttuğu
için zor bir sabah geçiriyoruz.
9 Mayıs. Novorossiysk. Bálint fazla uyumuyor ve
sürekli gürültü çıkarıyor. Bu gerçekten berbat bir
durum.(41)
14 Mayıs. Bálint de Szentkatolna çoğu zaman akşam
yemeklerini heyetten ayrı yiyor, Kamennij’de olduğu
gibi. Bu durum, Çerkesya’da daha da sıklaştı.(42)
22 Mayıs. Voroncovko’da Moğol bir deve sürücüsü ile
karşılaştık; Bálint oldukça mutluydu ve onunla hemen
Macar-Moğol soydaşlığından konuşmaya başladı.(43)
27 Mayıs. Heyet, Nalçik’e ulaştı. Atazsuk’ta
Kabardeyler bir dans gösterisi sergilediler. Bálint
dans etmek istemedi, fakat Kabardeylerin giydiği
kalpağı ve kolsuz harmaniyi giyinerek etrafta
dolaştı.(44)
Danstan sonra Bálint, Kabardeyleri kardeşiymişler
gibi coşkuyla tebrik etti.(45)
30 Mayıs. Gori’de Kont Zichy, Kafkas Sıradağları’na
geldiğimizde yolu sordu ve bunun üzerine Bálint’le
ağız dalaşına giriştiler.(46)
31 Mayıs. Bálint de Szentkatolna, Tiflis’te, Franz
Jozef Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak
atandığını bildiren bir mektup aldı.
3 Haziran. Tiflis. Bálint, Kabardey kökenli olan ve
gramer kitapları ile sözlükleri bulunan Müfettiş
Lopatinsky’yi ziyaret etti.(47)
9 Haziran. Bakü’ye ulaştık ve Bálint ne yapıyordu?
Tabii ki, kitap alabileceği yerlere bakıyordu.(48)
11 Temmuz. Tiflis. Oset dilinin Macarca ile ilişkili
olup olmadığı tartışıldı. Alanlar için de
tartışıldı. Gábor, gezi heyetini, Hunların
Macarların bir kolu olduğu ve Macarca konuştukları
düşüncesiyle ateşliyordu.(49)
Dediğine bakılırsa, Székel dili açıkça eski Hun
diliydi.(50)
13 Haziran. Kont, Bálint’le yeniden tartıştı.
Bálint, “Dağıstan’da Hunlar” adlı kitabı okumak için
biraz daha zamana istedi.(51)
18 Haziran. Heyet, Gürcü Prens Zicianov tarafından
karşılandı. Kont Zichy, benzer aile
adlarından ötürü akraba olabilecekleri düşüncesini
dile getirdi. Gürcü asil aile, Bálint’in medenî
olmayan davranışlarından şikâyetçi oldu.(52)
25 Temmuz. Bálint, öğle yemeği esnasında o
insanların aylak ve balık yerken de aptalca
göründüklerini söyledi.(53)
Zichy ve beraberindeki heyetin son önemli
gezisi, 2 Ağustos’ta ulaşıp 11 Ağustos’a kadar
kalacakları St. Petersburg’a oldu. Heyet, 6
Ağustos’ta Kont Jenő Zichy’nin akrabası, St.
Petersburg’a 1847 yılında Hükümdarlık ressamı olarak
atanan, ünlü Macar Ressam Kont Mihály Zichy ile
tanıştı. Mihály Zichy, Gürcistan’dan da oldukça
değer verilen bir ressam, çünkü on ikinci yüzyıl
Gürcü şairlerinden Shota Rustaveli’nin yazmış olduğu
millî destan “Vephistkaosani” için
resimler çizmiş. Yalnızca Kont Jenő Zichy, Çar II.
Nikolay’ın huzuruna alındı. Çar, yapılan
araştırmalarla ilgili her şeyi öğrenmek istemiş.
Macar tarihçilerin aradıkları şeyi bulup
bulamadıklarını da sormuş.(54)
Kabardeyce Sözlük
Oxford’ta görev yapan Alman dilbilimci Max Müler
tarafından başlatılan dillerin sınıflandırılması üç
kol üzerinden yapılır: Turanî, yani sondan eklemeli
diller; Arî (Hint-Avrupa), yani çekimli diller; ve
Sami, yani kök çekimli diller. Müller’in dilbilim
üzerine verdiği dersler, Macarca’ya 1874 yılında
tercüme edilmiş ve büyük bir yankı uyandırmıştır.(55)
Bálint de Szentkatolna, temelde Müller’in
sınıflandırmasına katılır ve Asya ve Rusya’daki
dilbilim çalışmalarında Mançu, Moğol, Türk-Tatar,
Fin-Ugor, Macar, Dravid ve bazı diğer dillerin de
belirgin bir şekilde Turanî diller ailesinin değişik
kolları olduklarını belirtmiştir.(56)
Bálint de Szentkatolna, Zichy heyetindeyken
Kabardeylerden oldukça etkilenmiştir. Székelli
akademisyen, Kabardeyce’nin eski bir Turanî dil
olduğuna ve bu dilin Macarca ile çok yakın
benzerlikleri bulunduğuna iyiden iyiye ikna olmuş
görünmektedir.
Bununla beraber, Turanî dil ailesi olarak
adlandırılan dillerin birbirleri ile olan ilişkileri
hayli ihtilaflı görünmektedir, zira bu dil ailesinde
ilişkiler akrabalık ilişkilerinden çok biçim
sınıflandırması ile ilgilidir. Büyük ölçüde gramer
ve sözlük yakınlıklarını içeren akrabalık
ilişkileri, ne yazık ki ikna edici bir şekilde
gösterilememiştir. Bálint de Szentkatolna,
Kabardeyce ve Macarca arasındaki akrabalık
ilişkisini tam olarak ispatlamış görünmemektedir.
Öte yandan, kullanmış olduğu Turanî dillerle ilgili
tanımlamaları gerçekten dikkati hak etmektedir.
Çünkü Kabardeyce ve Turanî olarak adlandırdığı
diller hakkında vermiş olduğu sondan eklemeli diller
hükmü zamanın sınamasından başarıyla geçmiş
durumdadır. Bálint de Szentkatolna, zamanını diller
arasındaki akrabalık ilişkisini ispatlamada yetersiz
kalacak hayalî kökleri tekrar inşa etmek için boşa
harcamamıştır. Bunun yerine, yalnızca kökler ve
ekler üzerinden çalışmasını ilerletmiştir.(57)
Metodolojik bir bakış açısından ifade edecek
olursak, sondan eklemeli dil ailesinin analiz
edilmesinde ve araştırılmasında başvurulacak en
doğru yaklaşım sergilenmiştir. Bálint de
Szentkatolna, sondan eklemeli dillerin kök
seviyesinde karşılaştırılmasında çığır açıcı bir rol
üstlenmiştir. Her ne kadar ‘Macar ve Moğol Dilleri
Arasındaki Benzerlikler’ adlı makalesinde, o da
tıpkı Kresznerics ve Czuczor-Fogarasi’nin yapmış
olduğu gibi Macarca kök sözlüklerine fazlasıyla
yaslanarak bu işi yapmış olsa da, kök seviyesinde
karşılaştırmaların nasıl yapılması gerektiği
hususunda çok önemli örnek bir makale ortaya
koymuştur.(58)
Sonuçta, Bálint de Szentkatolna’nın çalışmaları,
Turanî dillerin on dokuzuncu yüzyılın ikinci
yarısındaki durumlarını yansıtmak için istisnasız
bir şekilde kullanılabilir. Kendisinin Turanî
dillerle ilgili çalışmalarının geçerliliğini kısaca
aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
İlk olarak, Bálint de Szentkatolna Kafkasya’yı
özellikle Macarların kadîm tarihlerinde büyük bir
öneme sahip olan de Kuzey Kafkasya’yı doğru bir
şekilde teşhis etmiştir. Bu bölge, İskitler,
Sarmatlar, Hunlar, Avarlar ve Macarlar gibi doğu
kökenli olup da batıya göç eden atlı bozkırlıların
geçiş noktası olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla,
kadîm Macarların Kafkasya bölgesi halklarıyla
münasebette bulunmuş olmaları ve Macar dili ile
Kafkas dilleri arasında yakınlıklar olabileceği
beklenebilir. Bálint de Szentkatolna’nın çağdaşı,
Macar dilbilimci Bernát Munkácsi daha önceden böyle
bir yakınlık ilişkisini Macarca ve Oset diline
atıfta bulunarak tesis etmiştir.(59)
Kabardey ise oldukça iyi bir tercih, zira on
dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında başlayan Çarlık
Rusyası’nın emperyal politikaları, Kabardeyleri
müşkül duruma düşürmeden önce Kuban, Terek ve Malka
Nehirleri boyunca uzanan tüm Kuzey Kafkasya alanında
Kabardeylerin on iki boy olarak teşkilatlanıp,
bölgeyi yaklaşık 1500 yıl boyunca hükümleri altında
tuttukları görülmektedir. Atlı bozkırlıların Kuzey
Kafkasya’dan batıya doğru göçlerinden sonra,
yalnızca 1864 yılında yarım milyona yakın
Adige-Kabardey’in Kuzey Kafkasya’dan ayrılıp
Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmalarıyla bölgedeki
Kabardey sayısı ani bir şekilde azalmış ve
toprakları ciddi anlamda parçalanmıştır.(60)
Macar bir etnograf ve Kafkasya araştırmacısı olan
Péter Veres, Bálint de Szentkatolna’nın Kabardeyce
sözlüğünde hâlâ ilginç dil yakınlıklarının
bulunabileceğini belirtmektedir.(61)
Şu ana kadar Macar dilbilimciler, Tanrı anlamına
gelen “isten” kelimesinin etimolojisini tatmin edici
bir sarâhatte ortaya koyabilmiş değillerdir. Bu
kelime, kökeni bilinmeyen kelime olarak tasnif
edilmiştir. Bálint de Szentkatolna, Kabardeyce
sözlüğünde Macarca “isten” kelimesini, Kabardeyce
“ateş-bağışlayan” anlamına gelen s-te-n biçimi ile
bağlantılı kılmıştır. Benzer bir Kabardeyce biçim
olan “Ošten”, Batı Kafkas Sıradağları dizisinde
bulunan 5642 metre yüksekliğindeki Elbruz Dağı’nın
zirvesinde, Kafkasların en yüksek noktasında
Tanrıların yaşadığı yeri anlatmak için
kullanılmaktadır. Veres doğru bir tez ortaya atarak,
Macarca “isten” kelimesinin etimolojisini Kabardeyce
s-te-n ve Ošten biçimleriyle ilgili kılmaktadır. Bu
bağlantı, elbette Macarca ve Kabardeyce’nin
akrabalık ilişkisi içerisinde olduklarını doğrudan
ispatlamaz, fakat daha ileri seviyede araştırmaları
hak edecek cezp edici bir noktaya işaret etmektedir.(62)
İkinci olarak, Bálint de Szentkatolna, Kabardey
diliyle ilgili gereken malzemeleri Kafkaslarda
toplamak için ve sözlüğün basıma hazırlanabilmesi
için dokuz yıl süren bir hazırlık safhasından
geçmiştir. Veres (2007), bu sözlüğün ilmî usullere
denk düşen bir duyarlılıkla, Kabardey dili hakkında
hazırlanmış ilk sözlük olduğunu iddiasını dile
getirir. Zichy-araştırma gezisi boyunca, Székelli
akademisyenin Kabardeyce hakkındaki bilgilerini
olabildiğince zenginleştirmeye çalıştığı kuşku
götürmez bir gerçektir. Bu dilin, özellikle Odesa ve
Tiflis’te basılmış sözlüklerini toplamaya
çalışmıştır. Bundan başka, eğitimli bir müfettiş
olan ve Kabardey dili hakkında tafsilatlı bilgi
verilen Rusça-Kabardeyce sözlük yazarı Dr. L.
Lopatinskij’in ile doğrudan irtibata geçmiştir.(63)
Son olarak, sözlüğün hazırlanabilmesi için kaynak
kişilerle birlikte çalışmıştır. Kaynak
kişilerinde bir tanesi de, 1895 yılında Zichy gezi
heyetine Kuban Nehri boyunca on gün rehberlik etmiş,
Çerkes bir memur olan Aghir Kanamat’tır.(64)
Kabardey dilinin karmaşıklığı yüzünden, çok az insan
bu dili yanlış yapmadan yazılı biçime
çevirebilmektedir. Bálint de Szentkatolna, kendi
hazırladığı gramer kitabının takdim kısmında Dr. L.
Loewe’ün ‘Çerkes Dili Sözlüğü: Seyyahlar, Askerler
ve Denizciler İçin En Fazla Gereken Kelimeleri
İçermektedir: Her Kelimenin İngilizce Tam Telaffuzu
İle (1854, Londra: Bell)’ çalışmasını, bir
Kabardeyce sözlüğün nasıl olmaması gerektiği
noktasında örnek olarak verir. Székelli dilbilimci,
“İngiliz yazar, Adige seslerini Latin ve Arap
harfleri ile yazıyor. Bu İngilizce-Adigece-Türkçe ve
Adigece-Türkçe-İngilizce sözlük tamamıyla bir
uydurma; böyle bir Adigece’den hiç kimse en ufak bir
şey bile anlayamaz, zira yazarın kendisinin bile bu
dil hakkında en ufak bir fikri bile bulunmadığı
görülmektedir.”(65)
Öte yandan, Bálint de Szentkatolna Kabardeyce kelime
maddelerini yazılı hâle dönüştürmeyi
başarabilmiştir, çünkü Asya seyahatleri boyunca
karmaşık dilleri yazma noktasında çok ciddi bir
eğitim almıştır.
Bálint de Szentkatolna’nın 611 sayfalık Kabardeyce
sözlüğü hâlâ kullanılabilir durumdadır ve Kabardey
dili araştırmacıları ve Kabardeylerin kendileri için
çok büyük bir değer taşımaktadır. Aslına bakılırsa,
Bálint de Szentkatolna’nın Kabardeyce sözlüğü,
bugünün Kabardeyleri için atalarının bazı
bilgilerini barındırması bakımından bir çeşit
müşterek hafıza hükmündedir. Kabardeyce konuşanlar,
her kelimenin altında örnek kelime kullanımı
verildiği için dilleri hakkında en güvenilir
bilgilere bu sözlükten ulaşabilirler. Bu yüzden,
Kabardey toplulukları, 1994 yılında Bálint de
Szentkatolna’nın Kabardeyce sözlüğünün nüshaları
Nalçik ve Maykop gibi Adigece-Kabardeyce konuşulan
ve çalışılan şehirlerdeki ilmî merkezlere döndüğünde
oldukça sevinmişlerdi.(66)
Kabardeyce çalışmalarının yayın masraflarını kendi
cebinden karşılayan ve bir dönem ciddiye bile
alınmayan Székelli dilbilimci Bálint de
Szentkatolna’nın çalışmalarının kıymetini(67)
yalnızca Adigece-Kabardeyce konuşanlar yeniden
keşfetmiyor. 1994 yılında, doğum yeri
Szentkatolna’da Cluj-Napoca Babes-Bolyai
Üniversitesi’nin de destekleriyle Székelli
dilbilimcinin doğumunun 150. yılı münasebetiyle ilmî
bir sempozyum düzenlenmiştir.(68)
2006 yılında, Budapeşte’nin ev sahipliği yaptığı
yine ilmî bir konferansta Gábor Bálint de
Szentkatolna’nın kadîm Macarların tarihi, Macar dili
ve Kabardeyce gibi diğer Turanî diller hakkında
yapmış olduğu çalışmaların değeri bir kez daha
vurgulanmıştır.(69)
KAYNAKÇA:
Arany,
János. 1956. Arany János összes költeményei I.
Budapest: Szépirodalmi könyvkiadó.
Bodor,
András. 1994. Szentkatolnai Bálint Gábor, a
nyelvtudós. In Erdélyi Tudományos Füzetek 220, ed.
János Borcsa, 6-13. Kolozsvár: Az Erdélyi
Múzeum-Egyesület.
Borcsa,
János, ed. 1994. Szentkatolnai Bálint Gábor. Erdélyi
Tudományos Füzetek 220. Kolozsvár: Az Erdélyi
Múzeum-Egyesület.
Csetri,
Elek. 2002. Kőrösi Csoma Sándor. Bukarest:
Kriterion.
Czuczor,
Gergely and János Fogarasi. 1862-1874. A magyar
nyelv szótára I-VI. Pest.
Hopkirk,
Peter. 1992. The Great Game, The Struggle for Empire
in Central Asia. New York: Kodansha International.
Kacziány,
Géza. 2004. Magyar vértanuk könyve. Reprint of 1905
edition. Keckemét: Nemzeti Kincseinkért Egyesülete.
Klimov,
G.V. 1969. Die Kaukasischen Sprachen. Hamburg:
Helmut Buske Verlag.
Köpeczi,
Béla, ed. 1994. The History of Transylvania.
Budapest: Akadémiai Kiadó.
Kresznerics, Ferencz. 1831. Magyar Szótár
gyökérrenddel és deákozattal. Buda.
Marácz,
László. 2004. De oorsprong van de Hongaarse taal. In
Het Babylonische Europa, eds. Annemarie van
Heerikhuizen, Manet van Montfrans, Bruno Naarden,
and Jan H. Reestman, 81-96. Amsterdam: Amsterdam
University Press Salomé.
Marácz,
László. 2008. The Origin of the Hungarian Language.
In Selected Studies in Hungarian History, ed. László
Botos, 559-570. Budapest: Hun-idea.
Marcantonio, Angela. 2002. The Uralic Language
Family, Facts, Myths and Statistics. In Publications
of the Philological Society 35. Oxford: Blackwell.
Munkácsi,
Bernát. 1901. Árja és kaukázusi elemek a finn-magyar
nyelvekben. I. kötet magyar szójegyzék. Budapest:
Magyar Tudományos Akadémia.
Náday,
Károly and Györgyi Sáfrán. 1984. Történeti kutatások
Kufsteinban, Czuczor Gergely rabsága, Historische
Forschungen in Kufstein, Die Gefangenschaft von
Gergely Czuczor. Publicationes Bibliothecae
Academiae Scientiarum Hungaricae 14 (89). Budapest:
Magyar Tudományos Akadémia.
Obrusánszky, Borbála, ed. 2007. A magyarság
eredetének nyelvészeti kérdései. Szentkatolnai
Bálint Gábor emlékkonferencia kiadványa.
Sfântu-Gheorghe: Táltos.
Pálmay,
József. 2000. Háromszék vármegye nemes családjai
ABOD-ISTVÁN. Hasonmás kiadás. Székely Nemesi
Családok első kötet. Sepsiszentgyörgy: Charta kiadó.
Péntek,
János. 1994. Koreszmék és rögeszmék. In Erdélyi
Tudományos Füzetek 220, ed. János Borcsa, 13-20.
Kolozsvár: Az Erdélyi Múzeum-Egyesület.
Pusztay,
János. 1994. Az ‘ugor-török háború’ után. Fejezetek
a magyar nyelvhasonlítás történetéből. Budapest:
Magvető.
Szádeczky-Kardoss, Lajos. 2000. Zichy-expedíció
Kaukázus, Közép-Ázsia, 1895. Szádeczky-Kardoss Lajos
útinaplója. Gyorsírásból megfejtette: Schelken
Pálma. Budapest: Magyar Őstörténeti Kutató és Kiadó.
Szentkatolna Bálint, Gabriel de. 1897. Tamulische
(Dravidische) studien. In Zwei Teilen. I.
Grammatikalischer Teil, II. Lexikalischer Teil,
Separatabdruck aus dem II. Bande des Werkes:
Wissenschafliche Ergebnisse der Reise des Grafen B.
Széchenyi in Ostasien (1877-1880): 1-429. Budapest.
Szentkatolna, Bálint-Illyés, Gabriel
de. 1904. Lexicon
Cabardico-Hungarico-Latinum. Kolozsvariensi.
Szentkatolnai Bálint, Gábor. 1877. Párhuzam a magyar
és mongol nyelv terén. Budapest: Nyomtatott
Hornyánszky Victor-nál.
Szentkatolnai Bálint, Gábor. 1888. A Tamul nyelv a
turáni nyelvek sanskritja vagy van-e a magyarnak
testvére. In Az Erdélyi Muzeum-Egylet Bölcselet-,
Nyelv- és Történelemtudományi Szakosztályánák
Kiadványai V kötet, ed. István Hegedűs, 33-55;
215-236. Kolozsvár.
Szentkatolnai Bálint, Gábor. 1900. Kabard Nyelvtan.
Grammatica Cabardica, seu lingua progeniei Hunnorum.
Chazari et Utiguri dictum. Kolozsvár.
Szentkatolnai Bálint, Gábor. 1901. A honfoglalás
reviziója vagyis a hún, székely, magyar, besenye,
kún kérdés tisztázása. Kolozsvár.
Vámbéry,
Ármin. 1870. Magyar és török-tatár szóegyezések.
Nyelvtudományi Közlemények. Pesten
Vámbéry,
Ármin. 1877. A török-tatár nyelvek etymológiai
szótára. Nyelvtudományi Közlemények. Budapest: A. M.
T. Akadémia Könyvkiadó-Hivatala.
Vámbéry,
Ármin. 1882. A magyarok eredete. Ethnológiai
tanulmány. Budapest: A M.T. Akadémia
Könyvkiadó-hivatala.
Veres,
Péter. 2007. Ősmagyarok a Kaukázus előterében,
különös tekintettel Bálint Gábor kaukazológiai
munkásságának tükrében. In A magyarság eredetének
nyelvészeti kérdései. Szentkatolnai Bálint Gábor
emlékkonferencia kiadványa, ed. Borbála Obrusánszky,
182-220. Sfântu-Gheorghe: Táltos.
Zágoni,
Jenő, 2005. Szentkatolnai Bálint Gábor. Válogatott
írások. Budapest.
(1) Bknz.
http://www.ethnologue.com/
(2) Bknz.
Szentkatolnai Bálint (1900, 1904).
(3) Karşılaştırmak
için,
http://www.ethnologue.com/
(4) Karşılaştırmak
için, Szentkatolnai Bálint (1888).
(5) Bknz. Köpeczi
(1994, 301-355).
(6) Bknz. Palmay
(2000, 33).
(7) Bknz. Borcsa
içinde Bakk (27-29), (1994).
(8) Karşılaştırmak
için, Csetri (2002).
(9) Dolayısıyla
adının Macarca yazımı olan Kőrösi Csoma Sándor,
‘Kőröslü Sándor Csoma” anlamına gelmektedir.
(10) Bknz. Hopkirk
(1992, 88).
(11) Şimdi Romanya
sınırları içerisinde kalan Oradea.
(12) Kacziány
(2004, 20-21).
(13) Náday ve
Sáfrán (1984, 39).
(14) Marácz (2008,
565-566).
(15) Vámbéry (1870,
1877, 1882).
(16) Marcantonio
(2002, 35-42)
(17) Pusztay
(1994).
(18) Zágoni (2005,
10).
(19) Zágoni (2005,
8).
(20) Zágoni (2005,
124).
(21) Szentkatolna
Bálint de (1897).
(22) Szentkatolnai
Bálint (1877).
(23) Szentkatolnai
Bálint (1877, IV).
(24) Péntek (1994,
14).
(25) Zágoni (2005,
13).
(26) Arany (1956,
439). Budenzhez. Igazi vasfejű Székely a
Bálint, nem megy arra, amerre Hunfalvy Pál int.
(27) Arany (1956,
439). Bálint Gábor röpiratára. Szegény Bálint Gábor,
Boldogtalan góbé; Amennyit te szenvedsz, mi ahhoz a
Jóbé!”.
(28) Bugünkü
Romanya’da Cluj-Napoca’daki Babes-Bolyai
Üniversitesi.
(29) Péntek (1994,
13).
(30) Bknz. Bodor
(1994, 10).
(31) Baron Ernő
Dániel, Bánffy Hükümeti’nde 1895-1899 yılları
arasında Ticaret Bakanlığı görevinde bulunmuştur.
Kendisi, 1848-1849 yıllarında Avusturya’ya karşı
yürütülen Macar Bağımsızlık Savaşı’ndaki Macar
generallerden Ernő Kiss’in yeğenidir. Ernő Kiss,
Habsburgların Macarlar üzerinde tekrar hâkimiyet
kurmalarının ardından, bugünkü Romanya sınırları
içerisinde kalan Transilvanya’nın Arad şehrinde idam
edilmiş ve 13 Şehit olarak anılan 13 özgürlük
savaşçısı generalden biridir. Baron, Zichy’nin
Kafkasya seyahatini başka bir sebepten dolayı
desteklemektedir. Mülkleri Transilvanya’da bulunan
varlıklı Dániel ailesi aslen Ermenistan
kökenlidir.
(32)
Szádeczky-Kardoss (2000, 11).
(33) Bknz.
Szadéczky-Kardoss içindeki harita (2000, 240).
(34)
Szádeczky-Kardoss (2000, 241).
(35)
Szádeczky-Kardoss (2000, 25).
(36)
Szádeczky-Kardoss (2000, 26).
(37)
Szádeczky-Kardoss (2000, 27).
(38)
Szádeczky-Kardoss (2000, 27).
(39)
Szádeczky-Kardoss (2000, 29).
(40)
Szádeczky-Kardoss (2000, 28).
(41)
Szádeczky-Kardoss (2000, 42).
(42)
Szádeczky-Kardoss (2000, 63).
(43)
Szádeczky-Kardoss (2000, 91).
(44)
Szádeczky-Kardoss (1917, 304).
(45)
Szádeczky-Kardoss (2000, 103).
(46)
Szádeczky-Kardoss (2000, 114).
(47)
Szádeczku-Kardoss (2000, 128).
(48)
Szádeczky-Kardoss (2000, 131).
(49)
Szádeczky-Kardoss (2000, 192-193).
(50) 1917 yılında
yazılmış olan bir makaleye gore, Szádeczky-Kardoss
(1917, 371-372) , Bálint de Szentkatolna’nın
szekély kelimesinin aslının zich
‘sik’ten geldiğini söylediğini belirtir. Bu kelime,
Kabardeylerin dilinde “oturak, mesken” anlamlarına
gelmekteymiş. Székely’nin kökü szék
Macarca’da, tıpkı Kabardeyce’de olduğu gibi aynı
kökten benzer anlama gelecek şekilde türetilmiştir.
Bálint de Szentkatolna’ya gore, Székely’deki
ely son eki, Kafkas ve Türk-Tatar
dillerinde kullanılan ve hangi yerden olduğunu
belirten –li/eli son ekiyle ilişkilidir.
Eğer ‘szék, sik’, ‘İskit’ kelimesiyle ilişkiliyse,
székely kelimesinin anlamı ‘szék
ten gelen, olan’ yani ‘iskitli, iskitten’
anlamlarına gelmektedir. Bálint de Szentkatolna’ya
gore bu durum, Macarların ve Székellerin, köken
itibariyle İskit yurdundan geldiğini tarihî olarak
destekler mahiyettedir.
(51)
Szádeczky-Kardoss (2000, 194).
(52)
Szádeczky-Kardoss (2000, 201).
(53)
Szádeczky-Kardoss (2000, 158).
(54)
Szádeczky-Kardoss (2000, 238).
(55) Péntek (1994,
17).
(56) Zágoni (2005,
143).
(57) Szentkatolnai
Bálint (1888, 45).
(58) Krş. için,
Szentkatolnai Bálint (1877), Kresznerics (1831) ve
Czuczor-Fogarasi (1862-1874).
(59) Bknz. Munkácsi
(1901).
(60) Szentkatolnai
Bálint (1901, 10-11).
(61) Bknz. Veres
(2007).
(62) Farsça “Tanrı”
anlamındaki Yazdan, Macarca isten
kelimesi için belki de son doğru kaynak adayı
olabilir. Eğer bu etimolojik ifade ispatlanabilirse,
bu kelimenin değişik biçimlerinin yer aldığı
Kabardeyce gibi Kafkas dilleri ve Macarca’nın da,
Farsça ve atlı göçebe kavimlerin dillerinin bir
karışımı olduğu ortaya çıkacaktır.
(63) L.G.
Lopatinskij’in kitabının Rusça-Latince suretinden,
Bálint’in Kabardey dili gramer kitabının takdim
kısmında ‘Russko-kabardinski slovar (Rusça -
Kabardeyce Sözlük)’, içinde Sbornik materialov dlya
opisaniya mestnostei I plemen Kavkaza (Kafkasya
Kavimleri ve Bölgelerinin Tanımlanması için Gereken
Malzemelerin Toplanması), Tiflis (Tbilisi), cilt.
12, 1891. (indeksli) olarak bahsedilir.
(64) Szentkatolnai
Bálint (1900, 1).
(65) Bálint (1900,
4-5).
(66) Bknz. Veres
(2007).
(67) Gramer
kitabını kendi el yazısı ile kaleme almıştır.
(68) Bknz. Borcsa
(1994) içindeki makaleler.
(69)
Bknz. Obrusánszky (2007) içindeki makaleler.