Eskiden bir Nart köyünde
Kuytsuk adında ihtiyar bir adamla, ihtiyar
karısı yaşarmış. Kadın öyle kavgacıymış ki, komşuları bile
onun çınlak sesini duydular mı hemen sus pus olur, kaçacak
delik ararlarmış. Kocasını da tir tir titretirmiş.
Talihsiz
ihtiyar, bırak karşılık vermeyi, yanında bir kelime
söylemekten çekinirmiş. Dayak da yermiş boyuna. Çokluk
öyle olurmuş ki, akşam ağzına bir lokma koymadan
dışarıda çiğnemek zorunda kalırmış.
Sonunda ihtiyar bu hayata dayanamaz olmuş ve karısını
temelli bırakmağa karar vermiş. Dağlar asmış, sık
ormanlar geçmiş, bir derin çukura erişmiş. Çukurun ağzı
darmış ama aşağı doğru genişliyormuş. Öyle karanlık,
öyle karanlıkmış ki, dibini görmek mümkün değilmiş.
Birden ihtiyarın aklına bir şey gelmiş. Sevinçle: ‘’Eh,
artık başımın belasından hepten kurtulurum’’ diye
düşünmüş. Hiç zaman yitirmeden evine dönmüş. Biraz soluk
alıp huysuz karısına: ‘’Biliyor musun sevgili karıcığım
bugün bir çukur buldum, böylesi ilginç bir şeyi ben
ömrümde görmedim. Çukur derin mi derin. Geniş mi geniş.
Dibinde düşünemeyeceğin hazineler yatıyor. Neler yok ki
orada! Dondum kaldım. Gözümü ayıramadım bir türlü. Ne
yazık ki, aşağıya inmek için bir ip yoktu yanımda’’.
’’Hay sersem’’ diye haykırmış yaşlı kadın. ‘’Deminden
beri daha yeni söylüyorsun bana bunu. Sen burada zaman
yitirirken başkaları öğreniverirler hazineyi, bize de
karşıdan bakmak düşer. Yarın sabah erkenden bir ip,
birde çuval alıp ormana gideriz.’’
Daha ortalık ağarırken çıkmışlar yola. Uzun bir ip,
biraz da yolluk almışlarmış yanlarına. Onlardan önce
birileri giderde hazineyi bulur korkusuyla sürekli
kocasını sıkıştırmış.
Çukura eriştikleri zaman, adam aşağıya kendisi inecekmiş
gibi ipi beline bağlamış. Kadın onu hızla bir kenara
itip demiş ki, ‘’böyle önemli bir işi senin gibi bir
aptala bırakır mıyım ben?’’ Çabucak beline ipi dolamış
öbür ucunu ihtiyar adama vermiş. Homurdana
homurdana aşağıya inmiş. İhtiyar da bunu bekliyormuş
zaten.
Kadının aşağı inmesinden sonra ipi alıp çabucak eve
koşmuş. Mutluluğuna bir türlü inanamıyormuş. Aradan daha
bir ay geçmemiş.
Kuytsuk bir gün ormana ava gitmiş. Birden bire içler
acısı bir ağlama duymuş. Sesin geldiği yöne yürüyüp
çukura varmış. Dibinde biri oturmuş acı acı
sızlanıyormuş: «Vay, vay, vah öldürüyorlar beni.
Dayanamıyorum artık, kimse yok mu beni kurtaracak? Kimse
yok mu acıyan?’’ Kuytsuk'un yüreği pek merhametliymiş.
Hiç düşünmeden ne olur ne olmaz diye hep yanında
taşıdığı uzun bir ipi çukura sarkıtıp seslenmiş: ‘’Sıkı
tutun zavallı yaratık, şimdi çıkarırım seni!’’
Karanlıkta seçilmeyen canlı ipe sarılmış.
Kuytsuk bu ağır yükü çekebilmek için bütün gücünü
kullanmak
zorunda kalmış. İpin sonuna gelince dehşetinden donmuş
kalmış. Çukurun ağzında. koskocaman bir ejderha ateş
saçan gözleriyle belirmiş...
Kuytsuk uzun zaman ağzını açıp bir şey söyleyememiş.
Ejderha boylu boyuna toprağa uzanmış.' Sıtmaya tutulmuş
gibi tir tir titrermiş. Dereler gibi göz yaşı
döküyormuş. Kuytsuk kendini toparlayıp ejderhaya sormuş:
- Ey söyle bakalım. Kim korkuttu seni böyle? Böyle
acı acı ne ağlarsın?
- Bu çukurda doğdum ben. Bu çukurda geçti ömrüm.
Orayı bırakacağımı aklımdan bile geçirmezdim. Fakat
günün birinde yaşlı bir kadın düştü içeri. O günden
sonra hayatım zindan oldu. Öyle dövdükçe beni. Yarasız
beresiz bir yerim kalmadı vücudumda. Hele kopasıca dili.
Bir saniye durmadı. Sen yardıma gelmeseydin sonunda beni
yutacaktı sanırım. İyiliğine karşılık dile benden. Ne
istersen yaparım.
- Bir isteğim yok. Günün birinde olursa, arar
bulurum seni.
Ejderhayı bile kaçırtan karısını ‘’çukurdan çıkarmak
değmez’’ diye çekip gitmiş Kuytsuk.
Ejderha yuvası olan çukura gayri dönmek istememiş. O
günden sonra yer yüzünde yaşamaya başlamış. Dert olmuş
insanların başına. Bir zaman sonra Kuytsuk'un köyünden
geçen bir ırmağa ejderha set çekmiş. İnsanlar
susuzlukları bitmiş, hayvanlar telef olmağa başlamış.
Bir kuyu kazılmış, ancak içinde hemen hemen hiç su
yokmuş. Nartların yaşamı artık dayanılmaz hale gelince
ejderhayla savaşa bir ordu çıkarmışlar. Ancak korkunç
ejderha çoğu savaşçıyı öldürmüş. Köy gene susuzmuş.
Kuytsuk «bir gidip göreyim şu ejderhayı. Belki
hallederim işi’’ demiş. Bazı kimseler «çok iyi olur diye
sevinçlerinden bağırmışlar, bazıları ise iyi bir sonuç
elde edileceğine inanmıyorlarmış. «Kuytsuk nasıl olurda
bir ejderhayı zorlayabilir?
Kuytsuk geçirmiş yayını omzuna, kılıcını alıp düşmüş
yola...
Ejderha, kendisini çaçaron kadının elinden kurtaran
adamı hemen tanımış. Bu Nart'a, her isteğini yapacağına
söz vermişti ya. İsteğine uyup suyu bırakmış ve nehir
tekrar gürül gürül akıp insanlara, hayvanlara hayat ve
neşe vermeye başlamış. Nart köyünün sakinleri büyük bir
Sane (İçme Günü) hazırlamışlar. Kurtarıcı Kuytsuk
şerefine beyaz Sane dolu bir çok boynuz boşaltılmış.
Ejderha nehir boyunca gitmiş yakındaki başka bir kuyunun
suyunu kesmiş.
O yaz sıcakmış. Hayvanlar, insanlar susuzluktan inim
inim inlermiş. Kızgın güneşin altında sonları yaklaşmış.
Kuytsuk'un haberi
onların köyüne de gelmiş. En saygı değer yaşlılar,
Kuytsuk'a gidip yardım
dilemişler. Acılarına dayanamamış Kuytsuk. ‘’Ya
sizi bu işkenceli ölümden kurtarırım ya da ben ölürüm’’
demiş. İkinci defa ejderhanın yanına varmış. Nehrin
yolunu açması için konuşmuş. Ejderha: ‘’dileğini yerine
getirip bu yerden gidiyorum ama şunu iyi bil ki üçüncü
defa gelirsen istediğini yapmam. Üstelik yutarım seni!
Çekilmez oldun sen de.’’
Dertten kurtulan köy, Kuytsuk'u büyük bir saygı ile
karşılamışlar, sevinçleri sonsuzmuş. Kurtarıcının
şerefine gece gündüz
senlikler yapılmış. Fıçı fıçı Sane içilmiş. Ejderhaysa
biraz daha gitmiş nehir boyunca. Nehrin yatağına girip
suyun yolunu kesmiş. Üçüncü bir köy de susuz kalmış. O
zamanlarda artık Nart ülkesinde Kuytsuk'un iki köyü
ölümden kurtardığını işitmeyen kalmamışmış. Gene bir çok
kişi gelmiş yalvarmışlar, ‘’Ejderha bizim de suyumuzu
kesti. İki haftadan beri bir yudum suyumuz yok, ölüyor
çocuklarımız susuzluktan. Kadınların, ihtiyarların hali
dayanılır gibi değil. Yardım et bize, Kurtar
bizi Kuytsuk, ölüp gideceğiz yoksa.’’ Kuytsuk kendi
kendine: ‘’Ben tekrar ejderhaya gidersem istediğimi
yapmayacak. Üstelik yutacak beni. Ancak elimden bir
şeyler gelmezse bütün köy yok olacak. Peki.’’ deyip
ejderhaya yollanmış…
Ejderha nehir yatağına uzanmış kimseye bir damla su
bırakmıyormuş. Taa uzaktan Kuytsuk 'u görmüş: «Gene mı
buradasın? Sana üçüncü defa gelirsen istediğini yapmam.
Üstelik yutarım seni demedim mi?» diye bağırmış. ‘’Yok,
yok’’ diye karşılık vermiş Kuytsuk. ‘’Bu kez bir şey
istemeye gelmedim... İki kez dilediğimi yaptığın için
teşekkür etmeye, sonra yaşı kadının çukurdan çıktığını,
seni aradığını söylemeye geldim.’’
Kuytsuk gözünü bir kere kırpmana dek ejderha dehşetinden
öyle bir sıçramış ki, havaya bulutlara girip sıra
dağların ardına kaybolmuş. O günden beri Nart Ülkesi’nde
bir daha görünmemiş.
|