Yüzyıllar önce dünyada,
her biri diğerinden çok daha güçlü olan altmış Närt
Erstxó yaşıyormuş. Bunlar, zulüm ederek insanları
canlarından bezdirmişler. Yetinmemişler, içki
niyetine insanların kanlarını içmeye başlamışlar.
Hem insanların kanlarını içiyor, hem de
öldürüyorlarmış.
Uzak bir ülkede de, yedi kardeş yaşıyormuş. Bunlar Närt
Erstxó’ların yaptıkları zulmü işitmişler; işitir
işitmezde, insanları perişan eden bu altmış kardeşi
öldürmeye karar verip yerlerinden doğrulmuşlar. “İnsan
kanını emen, onları acımasızca öldüren altmış Närt
Erstxó kardeşi yok etmeden geri dönmeyeceğiz” diye ant
içmişler.
Yedisi de zırhını giyip silahlarını kuşanmış, atlarına
binip yola çıkmışlar.
Az gitmişler, uz gitmişler ve nihayet altmış Närt Erstxó
ile karşılaşarak savaşmaya başlamışlar. Yedi kardeş,
altmış Närt Erstxó yu tepelemiş. Hepsinin başını kesip
kazıklara geçirmişler. Sonra şunu yazmışlar: “İnsanları
helak eden, kanlarını içen bu altmış Närt Erstxó
kardeşi, biz yedi kardeş öldürdük!”
O kadar güçlü kuvvetli altmış Närt Erstxó’yu yedi
kardeşin öldürmüş olduğunu bütün ülkede ün yapmış olan
Soskan Solsa da işitmiş. İşittiği zaman çelimsiz atını
çarçabuk hazırlamış. Silahlarını kuşanıp sevgili eşi
Sielasata ile helalleşmiş. “Altmış Närt Erstxó kardeşin
kafasını kesen yedi kardeşi öldürmeden geri
dönmeyeceğim!” diyerek yola çıkmış.
Gide gide, altmış Närt Erstxó’nun kazıklara geçirilmiş
kesik başlarının bulunduğu yere ulaşmış. Yedi kardeşin
notunu okuyup dönerken onların diyarına ulaşmış. Yedi
kardeş şehrin girişine şöyle yazmışlarmış: “Bu diyarda
sadece biz yedi kardeş yaşarız. Her kim ki mülkümüze
girerse başı gövdesinden ayrılır.”
Bu tehdit Soskan Solsa’yı yıldırmamış, yoluna devam
etmiş. Uzaktan Soskan Solsa’yı gören yedi kardeş üzerine
saldırmış. Çok atik davranan Soskan Solsa yedi kardeşin
altısını da topuz vura vura öldürmüş. Kardeşlerin en
küçüğünü ise bayıltmış, öldürmemiş.
Soskan Solsa ayrıldıktan sonra eşi Sielasata bir
oğlancık doğurmuş. Oğlancığa ad vermemiş, onu götürüp
dokuz kat bakırın içine gizlemiş.
“Ben yalnız bir adamım!” diye düşünen Soskan Solsa,
öldürmediği yedi kardeşin en küçüğünü tutsak alıp önüne
katmış, evine dönmüş. Sielasata kocasına sormuş:
- Bu getirdiğin adam da kim?
Soskan Solsa olup bitenleri eşine anlatmış. Yalnız
olduğu için yedi kardeşin en küçükleri olan bu adamı
öldürmeyip tutsak aldığını aktarmış.
Yedinci küçük kardeşi her nereye gitse karındaş sayarak
yanında götürüyormuş. Aradan bir zaman geçtikten sonra
everip yuvasını kurmuş, mülk olarak da bir dağ vermiş.
Soskan Solsa’nın tutsağı yedinci küçük kardeşin karısı
zaman içinde yedi oğlancık doğurmuş. Tutsağın yedi
oğlancığı yıllar geçtikçe gelişip serpiliyor, güç kuvvet
kazanıyormuş. Soskan Solsa ise güçten kuvvetten kesilip
yaşlanıyormuş.Tabii bu durum onu gün geçtikçe daha da
kaygılandırıyormuş.
Sielasata er kişisinin durumundan kuşkulanıp sormuş:
- Şaşılası bir durum Soskan Solsa! Sen gün geçtikçe
içine kapanmaya başladın. Bir derdin mi var? Söylesene,
seni üzen nedir?
Soskan Solsa cevap vermiş:
- Haklısın! Başımda büyük bir bela dolaşıyor Sielasata!
Gün geçtikçe yaşlanıyorum, güçten kuvvetten düşüyorum.
Tutsağım olan yedinci küçük kardeşin yedi oğlancığı ise
gelişip serpiliyor. Babayiğit olduklarında benden
mutlaka amcalarının öcünü alacaklardır. Kaygılarımın
sebebi budur.
Sielasata iyice düşündükten sonra er kişisine cevap
vermiş:
- Kaygılanmanı gerektirecek bir durum yok! Hiç canını
sıkma! Sağ kaldığın sürece sana bir şey olmayacak!
Üzülme, gönlünü ferah tut!
Bir oğulcuğu olduğundan Soskan Solsa’nın haberi yokmuş.
Hatun kişisinin tatlı sözleri onu birazcık da teselli
etmiş.
Böylece yıllar yılları kovalamış. Yedinci küçük kardeşin
yedi oğlancığı birer Koçyiğit olmuş. Anası babası her
birini evermiş. Her birini yer yurt sahibi eylemiş.
Sonra babaları yedisini birden yanına çağırmış.
- Ben artık iyice kocadım. Size şimdi başıma gelenleri
anlatmak zorundayım. Bizde sizin gibi yedi kardeş idik.
Yeryüzünde bizden daha babayiğit, daha güçlü kuvvetli
hiç kimse yoktu. Vaktiyle dünyadaki bütün insanlara
zulüm eden altmış Närt Erstxó kardeş vardı. Sonra sonra
bu altmış Närt Erstxó kardeş, öldürmekle yetinmediler,
insanların kanlarını içki niyetine içmeye başladılar.
Biz yedi kardeş de yeryüzünde bizden daha güçlü
kimselerin bulunmadığını sanırdık. Yedi kardeş bir araya
geldik, insanlara zulüm eden, kanlarını içien altmış
Närt Erstxó kardeşi öldürdükten sonra kafalarını kesip
birer kazığa geçirdik. Bunu yüce dağda yaşayan Närt
Erstxó’lardan Soskan Solsa duymuş. Durumu öğrendikten
sonra Soskan Solsa yanımıza geldi. Altı kardeşimi topuz
vura vura öldürdü. Beni öldürmedi, bayılttı; kendisi
yalnız biriydi, can yoldaşlığı yapmam için tutsak
eyleyip yanına kattı. Soskan Solsa amcalarınızı öldüren
kanlımızdır. Ben ölmeden önce, ondan öcümüzü
almalısınız.
Yedi kardeş, babalarının öcünü üstlenmiş.
Bu yedi kardeş babalarıyla birlikte tuzak kurup esaslı
bir sofra hazırlamışlar, sonra Soskan Solsa’yı yemeğe
davet etmişler. İçeceği nixa’ya da zehir katmışlar.
Tuzak bu şekilde düzenlendikten sonra, yedi kardeşin
yedincisi Soskan Solsa’yı yemeğe davet etmiş.
Yemek davetinin kendisi için kurulmuş bir tuzak olduğunu
anlayan Soskan Solsa, kaygısından bunalmaya başlamış.
Doğduğundan beri yalın ayak sokağa çıkmayan Soskan
Solsa, bu davet üzerine yalın yapıldak kapının önüne
dinelmiş. Ocağın önünde kendinden geçmiş gibi
durmaktaymış. Onun bu halinden kuşkulanan hatun kişisi
yanına gelmiş:
- Can yoldaşım, sen hiç yalın ayak dışarı çıkmazdın!?
Bunca zaman seni hiç böylesine bitkin görmemiştim!.. Ne
oldu sana böyle?
Soskan Solsa, Sielasata’ya cevap vermiş:
- Ey Sielasatam, nasıl bitkin olmayayım? Öldürdüğüm altı
kardeşten yedincisinin yedi oğlancığı yetişip serpildi.
Ben kocadım, zayıf düştüm. Beni bir tuzağa çektikleri
belli. Yemeğe davet etmeleri de beni öldürmek içindir.
Vuruşmada beni yenemezler, korkum odur ki
zehirleyecekler!
- Davete gitmemen ayıptır Soskan Solsa, demiş hatun
kişisi. Sen ki dünyada nam salmış bir yiğitsin! Dağlarda
aslan, bayırlarda kurt olarak bilinirsin! Düşmanlarından
hiç mi hiç çekinme! Var olan, ama bilinmeyen yardımına
koşacaktır. Var git davete!..
Can yoldaşının cesaret verici sözleri üzerine toparlanan
Soskan Solsa, atını hazırlayıp silahlarını kuşanmış,
davete gitmiş.
Atından inip, doğruca içeri girmiş.
- Merhaba kurt enikleri! Toyunuz kutlu ola! Demiş.
- Hoş gelmişsin, ömrüne bereket yiğit Soskan Solsa! Diye
karşılamışlar.
Konuğu baş köşeye oturtmuşlar. Soskan Solsa yerine iyice
yerleştiği zaman yedi oğlancığın babası içinde zehir
bulunan nixa kadehini ikram etmiş. Soskan Solsa kadehi
eline alıp derin düşüncelere dalmış.
Er kişisi evden çıkar çıkmaz Sielasata da hemencecik,
dokuz kat bakırın içinde büyüttüğü oğlancığına koşmuş.
Onu içinden çıkartıp söylemiş:
- Baban Soskan Solsa, öldürdüğü altı kardeşin yedincisi
ve yedi oğlanı tarafından tuzağa düşürülüp öldürülecek!
Davet edildiği yemek bu tuzak için! Çok acele babanın
yardımna koşmalısın!
Oğlanı anasına söylemiş:
- Ana beni dokuz kat bakırın içerisinde yetiştirdin. Bu
süre içinde bineceğim atı, kuşanacağım silahları da
hazırladın mı bari?
Sielasata, er kişisinden gizli olarak beslediği atı ve
hazırladığı silahları teslim edip oğlancığını uğurlarken
söylemiş:
- Sen sen ol, namı bütün dünyayı tutmuş olan baban
Soskan Solsa’ya bir zarar verdirtmeyesin! O ölüp de sen
geri dönmeyesin! Çaresiz kalırsan, babanın öldüğü yerde
sende ölmelisin!
Daha dünya nedir bilmeyen hatun kişinin oğlancığı, atını
sevinçle bir dağdan öbür dağa sıçratarak, babası için
tuzak kurulan eve bir rüzgar gibi yetişmiş.
İçeri girip selam vermiş. Bir kenara geçip oturmuş.
Babası oğlancığını tanımıyormuş. Genç oğlan içerdeki en
durgun kişinin babası olduğunu anlamış. Diğerleri güle
eğlene selamını alıp ona zehirsiz içki ikram etmişler.
Genç oğlan kadehi eline alıp babam olmalı dediği adama
söylemiş:
- Kocamış, anlatacak bir şeylerin yok mudur? Aklından
geçip de anlatabileceğin çok şeyler olmalıdır!
Soskan Solsa ona cevap vermiş:
- Oğul! Sen yaşlardayken anlatılacak çok şeylerim
olurdu; ama artık kocadım. Sen gençsin, elbet senin
anlatılacak şeylerin vardır, anlat, seni dinlemeli!
Genç oğlan elindeki kadehi yere bırakmış. Bakırlar
arasında yetiştiği için babasının elindeki zehirli
kadehi alıp ağzına dikmiş, sonra söze başlamış:
- Kocamış, ben şöyle bir şeyler duymuştum: Vaktiyle
dünyada insanları zar ağlatan altmış kurt varmış. Onlara
da yedi cılız kurt aman vermiyormuş. O yedi kurda da bir
Bila Kurt musallat olmuş. Yedi cılız kurt, gidip altmış
kurdu boğmuş. Bunun üzerine Bila Kurt, yedi kurdun
altısını boğmuş, birini sağ bırakmış. Sağ kalan yedinci
cılız kurdun yedi eniği yetişmiş. Bu yedi eniğin Bila
Kurdun canına kast edeceğini duydum. Yedi cılız kurt
eniği bila kurda zarar verirse, bila kurdun eniği de o
yedi eniği boğup atacak!
Soskan Solsa’nın oğulcuğu bunları anlattıktan sonra
sofradaki bütün yiyecekleri alıp avuçları arasında
ufalamış, boşluğa doğru üflemiş.
Bakırlar arasında yetişen oğlancık bu hareketi yaptıktan
sonra hakkında hiçbir bilgi vermeden, içeridekilerine
iyi günler dileyip oradan ayrılmış.
İçerideki yedi oğlanla babaları, aniden ortaya çıkarak
konuğun sihirli kadehindeki içkiyi içen genç oğlanın
ölmemesinden ve daha sonraki hareketinden şaşkınlığa
düşmüşler.
Baba ile yedi eniği ve eşleri gizliden gizliye giden
konuğun sözlerinden ve hareketinden anlam çıkarmaya
çalışıyormuş. En küçük eniğin karısı şu yorumu yapmış:
- Konuğun size sözünü ettiği altmış kurt, sizin
öldürdüğünüz altmış Närt Erstxó dur. Yedi cılız kurtta
babam ve öldürülen altı kardeşidir. Cılız kurdun yedi
eniği de siz yedi oğlusunuz. Bila Kurt sofranızdaki
Soskan Solsa’dır. Sofradaki yiyecekleri avucunda
ufalayıp havaya savuranın bu hareketi, Soskan Solsa’ya
bir şey olursa sizi de aynı şekilde ufalarım demektir.
Çünkü ben Bila Kurdun eniğiyim, ben Soskan Solsa’nın
oğluyum demektir. Soskan Solsa’ya zarar vermeden hatun
kişisi Sielasata’nın yanına sağ salim geri yollayın!
Yedi kardeş, küçük gelinin yorumunu doğru bulmuş. Soskan
Solsa’ya bir zarar vermeden sağ selamet evine teslim
etmişler.
Er kişisi eve ulaşınca Sielasata, Soskan Solsa’nın bir
oğlu olduğunu, onu gizlice dokuz kat bakır içinde
büyüttüğünü, yardım gerektiğinde imdadına koşturduğunu
anlatmış.
Koçyiğit bir oğlancığı olduğunu öğrenen Soskan Solsa’nın
kaygıları sona ermiş, kıvanmış, şad olup zindeleşmiş.
Can yoldaşı hatun kişisi Sielasata ve dokuz katlı bakır
içinde büyüyen oğlancığıyla mutlu bir ömür sürmüş.
|