Büyüğü Yımıs, küçüğü de Vezırmes olan iki Nart
kardeş vardı. Yımıs yeni evli, Vezırmes ise bekardı.
Yımıs, evi kardeşine bırakıp bir yıl sürecek olan bir
yolculuğa çıktı.
Kardeşi Vezırmes, saygılı ve kibar bir
gençti. Yakışıklıydı. Yımıs seferdeyken, Yımıs’ın
karısı, Vezırmes’e göz koydu ve onu arzuladığını belli
etti. Ancak Vezırmes yüz vermedi yengesine.
Gelin ısrarcı olunca, Vezırmes de ağaçtan yapılma
‘pha-pşınej’ini (**) (пхъэ-пщынэжъ) alıp “Bu kadın bu
evde kaldığı sürece bu ev bana haram” diyerek evden
ayrılıp kimsenin bilmediği kuytu bir orman köşesine
çekildi.
Vezırmes geyik avlayıp etini yiyor, derileriyle de
üzerini kapladığı kulübesinde yaşayıp gidiyordu. Gündüz
avlanıyor, geceleri çalgı çalıp şarkılar söylüyordu. Bu
arada, Yımıs gezisini tamamlayıp dönmüştü.
-
Kardeşim nerede, diye sorar.
-
Annen sana böyle bir kardeş doğuracağına bir köpek
yavrusu (enik) doğursaydı daha iyi olurdu. Sulandı bana
ama yüz vermedim. Ağabeyine söyleyeceğim bunu deyince de
çekip gitti, dedi karısı.
Yımıs karısının sözlerine inandı ve bir şey demedi.
Vezırmes, birgün, bir yanda geyik etini pişirip, bir
yandan da pha-pşınesini çalıp dururken, göğsü
kılıçlı ve alnında tek gözü bulunan bir mezıl'ın
(***) (мэзыл1) geldiğini gördü.
Vezırmes ayağa kalkmadı, şarkısını da kesmedi ama “otur”
işareti vererek yer gösterdi. Mezıl’ı buyur edip geyik
etini beraber yediler. Mezıl, Vezırms’i öldürüp
çalgısını, ok ve yay takımını almayı düşündü ama
Mezıl'ın niyetini sezmişti, Vezırmes de.
-
Dostluğumuz ömür boyu sürsün, birbirimizi unutmayalım,
diyerek ayrıldı Mezıl.
Vezırmes, on beş gün boyunca yatağına koyduğu bir odun
üzerine yamçısını örtüp, kapı arkasında gizlenip
Mezıl’ın gelmesini bekledi.
On altıncı gece, “bu gece de bekleyeyim”, diyerek odunu
yatağına koyup üstünü örttü. Oku yayına takıp kapı
arkasına gizlendi. Mezıl gece yarısı gelip yatağın
üzerindeki yamçıya uzandı, göğsündeki kılıçla yamçıyı ve
odunu deldi.
“Bu iş tamam” diye döndüğünde, Vezırmes de, Mezıl’ın
alnındaki yıldız gibi parıldayan tek gözüne okunu
çakıverdi.
Mezıl, göğsündeki kılıca takılı kalmış odun parçasıyla
birlikte canhıraş bağırarak kulübeden kaçtı. Vezırmes
de, Mezıl’ın peşine düştü.
Bağıra bağıra kaçan Mezıl’ı gün ağarana dek izledi.
Ortalık aydınlandığında, Vezırmes, Mezıl’ın bir mağaraya
girdiğini ve orada öldüğünü anladı. Ancak çok yakınına
sokulmaktan da çekindi, bir ağacın arkasına saklanıp bir
süredurumu izledi.
Daha sonra, oldukça güzel bir kadının dışarı çıktığını
ama hiçbir şey yapmadığını, sadece ölüye bakmakla
yetindiğini gördü. Başka birisini görmeyince, Vezırmes
kadının yanına gitti.
-
Bunu öldüren sen misin, diyerek, Vezırmes’i karşıladı
kadın.
-
Başka biri var mı, diye sordu Vezırmes.
- Bu
beşikteki var sadece, başka biri yok, diyerek beşiği ve
içindeki bebeği gösterdi. Bunun üzerine, Vezırmes,
beşiktekinin boynunu uçurdu ve beşikle birlikte
fırlatıp attı.
-
Sen nasıl düştün buraya, diye sordu Vezırmes kadına.
-
Benim adım Dadıho. Bir yıl kadar önce yaban
armudu (ahlat) toplamaya kızlarla birlikte ormana
gittiğimizde, biraz geriye düşmüşüm. Bu Mezıl da beni
yakalayıp buraya getirdi. Peşimden gelecek anam babam ya
da bir yakınım olmadığından, Mezıl’ın elinde kaldım,
dedi Dadıho.
-
Öyleyse birlikte gideriz, diyerek, Vezırmes, Dadıho’yu
kendi kulübesine götürdü.
Vezırmes gündüzleri avlanıyor, getirdiğini birlikte
yiyor, geceleyin de iki ayrı yatak serip ayrı ayrı
yatıyorlardı. Böylesine günlerce geyik kulübesinde
birlikte yaşadılar.
Dadıho giderek toparlandı ve daha da güzelleşti.
Vezırmes de yakışıklı ve saygın bir delikanlıydı
kuşkusuz.
-
Şimdi sana bir şey söyleyeceğim, kızmayacak ya da
darılmayacaksan, dedi Dadıho bir gün.
-
Söyle, darılmayacağım, kızmayacağım da, dedi Vezırmes
de.
- Bu
dünyada senden başka kimsem yok. Beni kaçıranı öldürdün.
Şimdi ikimiz de bir başımıza orman içinde, bu geyik
kulübesinde yaşayıp gidiyoruz, ilerisi için ne
düşünüyorsun, diye sordu kız.
-
Ben yengemin şerrinden kaçıp köyü terk ettim. İstersen
seni eşim, istersen kız kardeşim olarak kabul ederim ama
köye dönebilirsek tabii, dedi Vezırmes.
Bir süre daha geçti. Bir gün Nartlar Vezırmes’in
ormanda avlanmakta olduğunu gördüler. Onu gizlice
izleyip geyik kulübesini buldular. “Dön” diye Vezırmes’i
zorladılar. Ancak Vezırmes dönmeye yanaşmadı.
-
Yımıs ile karısını getirirseniz döneriz, dedi Dadıho.
Bir süre sonra, Nartlar, Yımıs ile karısını da alıp
geldiler av kulübesine. Dadıho Yımıs’ın karısının yanına
dikildi:
-
Bakın bir ikimize de, söyleyin bakalım, hangimiz daha
güzeliz, diye sordu Dadıho.
-
Sen daha güzelsin, dediler Nartlar.
-
Siz belki benim Vezırmes’in kadını olduğumu
düşünüyorsunuz. Değilim. Altı ayı aşkın bir süreden beri
beraberiz, bunca zaman süresince bana dönüp bir yan
gözle bile bakmayan bu kişi, bu çirkin kadına mı
sulanacak, diyerek Yımıs’ın karısının yalanını ortaya
çıkardı.
Oracıkta Vezırmes ile Dadıho’yu evlendirdiler. Yımıs’ın
karısını da baş aşağı edip Vezırmes ile Dadıho’yu alıp
evlerine geri getirdiler.
DİPNOTLAR
(*)
Bu Kabardey teksti 1884’te Kabardey bölgesinin Kulkujın
köyünde doğan Beğ Kuşha (Къущхьэ Бэгъ) tarafından, 9
Mayıs 1949’da Zıramuk Kardenguç’a (Къардэнгъуш1 Зырамыку)
yazdırıldı.
(**)
Pha-pşıne-Adige sazı.
(***)
Mezıl-Orman adamı. Tek gözlü ve göğsünde kılıç olan bir
masal kişisi. -HCY. |