...................
...................
NARTLAR: ADİGE YİĞİTLİK DESTANI
HADEĞAL Asker  (ХЬАДЭГЪАЛ1Э Аскэр)
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız
                         
...................
 
...................
ÖNSÖZ

Ulusların, uzun geçmişlerini, yaşayış biçimlerini ve nelerle uğraştıklarını, geleneklerini,  neler düşündüklerini, olayları yorumlama tarzlarını, amaçlarını ve dünya görüşlerini sergileyen ilginç söylentileri vardır.

Bu söylentiler, yazılı birer tarihsel belge değerinde olmasalar da Karl Marks’ın dediği gibi, gerçekçi yanlar taşımaları ile ulusların geçmişlerinin aydınlatılmasında birer “ayna” görevi de görürler. Bu tür söylentilerden Adigelerde en çok bulunmakta olanlara “Nartlar” adı verilir. Nartlar, Kırgızların “Manas”, Kalmıkların “Cangar” ve Ermenilerin “David Sasun” destanları gibi dünya kültürünün zenginleşmesinde büyük bir yer tutmaktadırlar.

Nartlara ilişkin şarkı (орэд-uered) ve öyküler (хъишъэ-xhice) yeterince derlenip yayınlanabilecek olursa, yazılı bir tarih bırakmamış olan Adige halkının tarihinin aydınlanmasında büyük bir görev yerine getirilmiş olacaktır.

Adige destanının bütün tekstlerinin derlenip toplandığını, halk arasındaki varlığını, genişliğini ve zenginliğini gösterecek ve tam bir bilgi sunacak bir yayının ortaya konduğunu söyleme iddiasında değiliz. Bu nedenle uzun yıllar boyunca derlenebilmiş olan Nart şarkı ve öykülerini yedi ciltte toplanmak üzere yayınlamayı kararlaştırdık.

Ciltlerimize alınan parçalar, daha çok Adigey, Kıyıboyu Shapsughya, Kabardey-Balkarya ve Karaçay-Çerkesya bölgelerinden derlenmiştir; ayrıca dış ülkelerden (Suriye, Ürdün, Lübnan vb ) derlenenleri de bunlara kattık.

Askerbiy Şorten
ve Zıramuk Kardenguç (Къэрдэнгъушl Зырамыку;Qardenğucv Zıramıku), Nart destanı parçalarının derlenip yayınlanmasında uzun yıllardan beri çaba göstermiş olan kişilerin başında gelmektedirler.

Adige Nart söylentilerini yayınlamak üzere harekete geçtiğimizde, izleyeceğimiz yol (yöntem) konusunda uzman biliminsanlarına danıştık. Eldeki parçalar SSCB (Sovyetler Birliği) Bilimler Akademisi’ne bağlı Dünya Edebiyatını Araştırma Enstitüsü’nde görüşüldü, orasının biliminsanları bize yardım ettiler ve yol gösterdiler. Ayrıca Gürcistan Bilimler Akademisi üyelerinden Prof. M. Y. Çikovani de bize büyük bir yardımda bulundu.

1946-68 yılları arasında Nartlara ilişkin Adige söylentilerini derleyip toplayan ve onları yedi cilt halinde yayına hazırlayan, giriş bölümünü, parçaların kimlerden ve nasıl derlendiğini, ozanlarımız ile söylentileri yazdıran öykücülerin kısa yaşamöykülerini kaleme alan da dilbilimleri uzmanı Asker Hadeğal’dir (Хьадэгъалlэ  Аскэр/Hadeğalve Asker).

İlk ciltte şöylesine bir sıralama izlenmiştir: “Önsöz”ün ardından geniş bir açıklama biçiminde  “Nartlar” başlıklı giriş bölümü gelmektedir. Bunu ayrı ayrı “parçalar” (tekstler) izlemektedir. Ardından notası da verilen şarkılar (oрэдышъо- ueredıcue) verilmektedir. En sonunda da “Şarkıcılarımız ve Öykücülerimiz” ile “Kaynaklar” adlı bölümler bulunmaktadır.

İkinci ciltte ise, Kabardey-Balkarya ve Karaçay-Çerkesya’da kullanılan Kabardey edebiyat dili ile yazılmış “Adige Nartları” başlıklı bir inceleme yazısı yer almıştır.

Böylece  “Nartlar” adı verilen Adige söylentileri, değişik söyleniş biçimleriyle, olduğu gibi ve her şeyiyle, yedi cilt (şimdi sekiz cilt -ç.n.) halinde,  bilimle uğraşan ve halk kültürüne ilgi duyan herkese sunulmak üzere ilk kez Adige Bilimsel Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanmaktadır.

Adige Bilimsel Araştırma Enstitüsü.
Maykop, 1968



NARTLAR 

Nartlar üzerine Adigelerce (Çerkeslerce) üretilen şarkı (uered/орэд-chant), türkü (pşınatl/пщыналъ-byline) ve sözlü öyküler (xhice/хъишъэ-légende) Adige Yiğitlik Destanı “Nartlar”ı oluşturur.  Nartlar çok eski, yani Milat öncesi dönemlerde başlayan,  kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze gelen ve bu arada, çağlar boyunca gelişimini de sürdürmüş olan büyük bir destan-epope varlığıdır.  

Biz, bu yazıda, destanın bütün sorunlarını ele almak ve onlara çözümler getirmek gibi bir amaç taşımıyoruz; biz, Adige destanının, yalnızca birkaç yönü üzerinde durmak istiyoruz. Burada, daha çok,  destanın içeriği, çıkış yeri, boyutu ve destan bölümlerinin “yaşı”  üzerine kanılarımızı sunmaya çalışacağız.

Adige destanı, Adige topluluklarının bebeklik döneminin şarkısı, tarihi, olayları kavrama ve yorumlama yeteneği, bilgeliği ve düşünce düzeyidir. Destanımız, tarihten önceki Adigelerin öyküsü, karakteri, sabretme gücü, bereket ve verimliliği, toplumsal ilişkileri, gelişmiş insanlık anlayışları,  dünya görüşü ile sanatsal düzeylerinin bir anlatımıdır.

Destanı “Adige” (Çerkes) adı altında sunmamız, yaratılmasında bütün Adige topluluklarının (лъэпкъ;tlepq)   emeğinin bulunması,  tümünün ürünü ve yararlandığı ortak bir yapıtı, Adige topluluklarının ilginç öyküsü ve tarihi olması gibi nedenlere dayanmaktadır.

“Adige (Çerkes ) toplulukları” olarak da Abzegh (Aбдзах/Abdzax), Bjedugh (Бжъэдыгъу), Besleney, Natuhay (Нэтыхъуай-Netıxhuadj), Shapsugh (Шапсыгъ), Hak’uç (Хьакlуцу;Hakvutsu), K’emguy(Кlэмгуй), Kabardey, Hatukay(Хьатикъуай/Hatiquay), Mamhıgh (Мамхыгъ) ve Yegerukayları (Еджэрыкъуай/Yedjerıquay) sayıyoruz.

“Nartlar” sınıfsız toplumun destanıdır.  

Karl Marks'a göre, destan yaşamın bir ürünüdür ve yaşamı yansıtır. Adige destanını yeterince kavramak için, destanı yaratan Adigelerin özelliklerini de öğrenmek gerekir.

G. V. Novitski'ye göre, 1830'da Adigey'de (Çerkesya) 1 milyon 082 bin 200 Adige  bulunuyordu. (Bkz. gl. z. ”Kubanskie oblastnıe vedomosti”, No 38, 1884) (Aslında Adige nüfusu 2 milyon dolayında idi. bkz. Adigey, internet
-ç.n.) Şimdi  savaş ve kıtlık artığı olarak 700 bin (2002’de 720 bin -ç.n.)  kadar bir Adige nüfus, Kıyıboyu Shapsughya (Хы1ушъо Шапсыгъэ;12 bin; 1924-45 yılları arasında Karadeniz kıyısında bir "Shapsugh Ulusal Rayonu" vardı ama 1945'te cezalandırılan ve  bir bölümü  yöresinden sürülen Adige-Shapsughlara, şimdiye değin gasp edilmiş olan tarihi toprakları ve özerklikleri  geri verilmedi ama Rusya Federasyonu’nda, 1999’da çıkarılan bir yasa ve ona dayanan bir hükümet kararıyla Shapsughlara "küçük bir  yerli toplumu"  statüsü verildi -ç.n.), Adigey (110 bin;1922'den beri bir özerk oblast iken, 3 Temmuz 1991'de cumhuriyet oldu -ç.n.), Çerkesya (50 bin;1922’de Karaçay-Çerkes Özerk Oblastı olarak kuruldu, 1926'da  oblastın bölünmesiyle bir ulusal okrug, 1928'de de Çerkesya Özerk Oblastı  oldu;bu yer, 1943'te sürülen ve 1957'de sürgünden geri getirilen ve halkına geri verilen  eski Karaçay  özerk oblastı toprakları ile birleştirilerek,  iki etnik adlı "Karaçay-Çerkes özerk oblastı", 1922-1926 yılları arasında olduğu gibi yeniden oluşturuldu,  oblast, 3 Temmuz 1991'de  cumhuriyet yapıldı -ç.n.), Kabardiya (500 bin; Balkarların sürgüne gönderilmeleri ve özerkliklerine son verilmesi sonucu, 1944’ten beri tek etnik adlı bir Kabardey Cumhuriyeti iken, l957’de, 1944 öncesinde olduğu gibi, Kabardiya, sürgünden geri getirilen  ve halkına geri verilen eski Balkarya toprakları ile birleştirilerek,  iki etnik adlı Kabardey-Balkar Cumhuriyeti  yapıldı -ç.n.),  Krasnodar Kray’ın Uspensk rayonu içindeki Şhaşefıj (Шъхьащэфыжь)  köylerinde (üç köy: 1. Şhaşefıj ya da Urup; 2. Beçmızey ya da Kanoko ve 3. Kurğoko köyü -ç.n.), Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti’nin Mozdok rayonu ile Stavropol Kray’ın Kursk rayonu’nda yaşamaktadır.

Adigeler Kafkasya’da en çok Ş’açe (Шъачэ-Soçi) metropolitan alanında, Tuapse,  Maykop (Мыекъуапэ), Şıthale (Шытхьалэ/Beloreçensk), Adigekale (Adigeysk/Адыгэкъалэ), Lebap (Ust-Labinsk),  Krasnodar, Armavir (Ермэлкъалэ) (1), Çetıvın (Labinsk
-ç.n.), Şerceskale (Шэрджэскъалэ/Çerkessk), Nalçik, Mozdok (2) Tırnavuz ve daha başka kentlerde oturmaktadırlar.   

Değişik tarihlerdeki savaşlar nedeniyle Kafkasya'dan ayrılmış olarak Adigeler, şimdi Türkiye, Irak, Lübnan,  Arnavutluk,  Suriye, Ürdün, Mısır, Libya (
ç.n.), Tunus, Cezayir,  Kıbrıs (ç.n.),  İsrail, Hint Okyanusundaki Madagaskar Adası ve daha başka ülkelerde (AB üyesi Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Danimarka, İsveç, Avusturya, yerleşik olarak da Bulgaristan, vb ile diğer ülkelerden İsviçre, Kosova, Norveç, ABD, Kanada, Avustralya, Sudan, Çad, vb yerlerde -ç.n.) yaşamaktadırlar. Bu değişik ülkelerde bulunan Adigeler de Nartlara ilişkin şarkı, türkü ve öyküleri bilmektedirler.

Adigeler, Kafkasya’da doğmuş ve oluşmuş olan bir halktır. Çok eski belgelerden anlaşıldığına göre, sözgelişi 2 bin 500 yıl öncesine gidildiğinde bile, Adigelerin Kafkasya'da yaşamakta olduklarını görürüz. Bunun doğru olduğunu antik çağ yazarlarından Gegataya Miletski, Gellanika Mitilenski, Skilak, Skimni,  Strabon, Ptolemey ve daha başkalarına ait yazılardan da öğreniyoruz (3).  

Cenovalı Georg Interiano 1551 yılında Adigelerden söz eder; oturdukları yerleri, geleneklerini ve özelliklerini tanıtır: "İtalyan, Grek ve Latin yazılarında “Zih” (Зыхы),  Türk ve Tatar dillerinde de Çiyarkasi (Çerkes
-ç.n.) denilenler, kendilerine Adige diyen insanlardır.  

Yeni doğmuş bebeği, hava ne denli soğuk olursa olsun, suya götürüp yıkarlar.

Ülkelerinin çoğu yerleri bataklık olup kamış ve su otlarıyla kaplıdır. Doğru ve açık sözlü olmaya büyük bir değer verirler, at ve silah dışında her şeylerini seve seve verecek denli de eli açıktırlar.

300 ile 500 Duka değerinde altın kupaları ve gümüş kaseleri vardır, bunlarla, Tanrı aşkına, büyük bir zevkle içerler.

Zihler, kendilerini dört bir yandan kuşatmış olan Tatarlarla sürekli bir çatışma içindedirler. Ara sıra, buz tuttuğunda, Bosfor’u (4) (Kerç Boğazı
-ç.n.)  geçip Khersones Tavriçeski’deki (5) (Kırım Yarımadası -ç.n.) Tatarlara saldırırlar;küçük bir Zih müfrezesi koca bir Tatar ordusunu önüne katıp kovalayabilir;böylesine yürekli, iyi silahlanmış ve çevik kişilerden oluşmaktadır bu insanlar.

Ana geçim kaynakları balıkçılıktır. Darı ve diğer tarım ürünlerini de üretirler. İçtikleri içecekleri ise,  boza ve bal suyudur. Evleri saz, kamış ve ağaçtan yapılmadır.

Zihler boş vakitlerini ok yaparak değerlendirirler."(6)

Günümüzdeki höyüklerin (tümülüslerin; yığma mezarların; 1уашъхьэ;къэгъэсэй) öyküsünü de, biri öldüğünde ona “yığma mezar” (къэгъэсэй) yapıldığını anlatan şu yazıdan öğreniyoruz: Ağaç çatıya toprak örterek mezarın üstünü yükseltirlerdi; ölünün zenginliği, etkinliği ve taraftar çokluğu ölçüsüne göre, yığma mezar da, büyük ve yüksek yapılırdı. (7)

Aynı biçimde çocuklar atalık (p’ur;п1ур) geleneği gereğince, yetiştirilmek üzere başka ailelere verilir;orada at binmeyi, at sırtında adeta bir kuş gibi uçmayı, iyi kılıç kullanmayı,  tertipli ve düzgün yaşamayı, dayanıklı ve metin olmayı, doğruluğu, hakareti affetmemeyi,  gerektiğinde öç almayı, düzenli yaşamayı ve disiplinli olmayı öğrenirlerdi;kızlar da yün  eğirme, kumaş dokuma, biçki-dikiş, tertipli, güzel ve saygılı davranma ve ev işleri konularında eğitilirlerdi.

Kafkas halklarının eski gelenek ve göreneklerini, birbirleriyle ilişkilerini,  bozulmaksızın yüzyıllar boyunca korudukları, değişik yazarların yazılarında belirtilmektedir.

"Adigelerin yaşayış biçimi ve yaptıkları şeyler, İsa'dan bin yıl önceki ya da Strabon zamanındaki yaşayış biçimlerinin ve yaptıklarının aynısıdır, diye yazıyor Frederic Dubois. Adigeler gibi, kendi antik geleneklerini koruyabilmiş bir başka eski halk daha yoktur." (aynı yapıt, s. 39)

Bu özellikler, Adigelere ve onların çok eski atalarına ait olan bu binlerce yıllık gelenekler, Nart Yiğitlik Destanı’nda da tüm açıklığıyla görülür. Bu çok eski Adige geleneklerinden söz edilirken, her zaman bildiğimiz ve tanıdığımız kimselermiş gibi, Nart görüntüleri karşımızda canlanır: Setenay hünerli elleriyle hızlı hızlı elbise dikiyor; Tlepş (Лъэпшъ) yeni doğmuş Savsırıko’yu suya daldırıp yıkıyor (soğutuyor); Aşemez annesinin elini sıcak yulaf çorbasına bastırıp babasının katilini söyletiyor; Nart Koles’in höyüğü karşımıza çıkıveriyor; Şebatınıko’nun da atına atlayıp Don Irmağı (Ten) boyunca ilerleyerek güneye indiğini, geçilmesi zor Kuban Irmağını (Pşıze) atının böğrüne bile değdirmeden yüzerek geçmekte olduğunu görür gibi oluyorsun.

Yani, A. M. Gorki’nin dediği gibi, folklor ile tarihin, en eski dönemlerden bu yana  birbirleriyle ilişkili olarak günümüze doğru yol almakta olduğunu görmüş gibi oluyoruz.

Destandaki anlatıya göre, Nartlar, bir yönleriyle bolluk-bereket içinde yaşıyorlar, merhametli, yardımsever ve varlıklıdırlar, soylu atlara binerler, yerler içerler ama başka bir yönleriyle de acımasızdırlar: yaşlıları öldürürler. (Bkz. Yaşlı Jemadıv’ın öldürülüşü, CircassianCanada, internet), kan gütme geleneğini de katı bir biçimde sürdürürler. Destan, yüzyılları aşıp gelmiş olması nedeniyle, farklı dönemlere özgü izler de taşımaktadır. Ancak, burada vurgulanması gereken şey, Meotların (Мыут1/Adigelerin) yaşam biçiminin, sanatsal biçimde sunulmasıyla yetinilmeyerek, insan özlemlerinin de anlatılara yansıtılmış olduğu gerçeğidir. Doğa güçleri karşısında güçsüz ve çaresiz olan eski insanların, kuraklık, su baskını ve yangın gibi afetler yüzünden korkusuz ve güven içinde bir yaşam sürdürmeleri çok zordu. Destanda, Nartların bolluk ve bereket içinde imiş gibi gösterilmeleri, onların gerçek yaşamlarını değil, düş ve özlemlerini yansıtmaktadır.

Çok eskiden ilkel toplulukların vahşi doğada göçebe toplulukları biçiminde dolaştıkları dönemlerde, Kafkasya’daki Adigeler, çağlarına göre ileri ve daha üst bir toplumsal yaşam düzeyine ulaşmışlardı ama henüz yazılı bir yaşamları oluşmamıştı. (Son dönemde, Adigey'deki höyüklerde -kurgan; qeğesey- yapılan arkeolojik kazılarda Meot-Mıvıt' -Adige yazılı tabletleri bulunmuş, Adigelerin eski bir yazılarının olduğu  anlaşılmıştır,  bkz. Adigey-Vikipedi, Adigey Cumhuriyeti, internet; ayrıca Nart dergisi, sayı 41, Jineps gazetesi,  Ocak 2007
-ç.n.)

Adigelerin başından iyi kötü çok şey geçti, başkaları tarafından kendilerine değişik adlar takıldı, ama en kalıcı olanları kendi kendilerine verdikleri ve kendi aralarında kullandıkları adlar oldu. 

Kafkasya’nın nefes kesici güzellikteki ve sağlıklı doğası, zenginliği ve diğer çekici yanları nedeniyle,  Adigelerle dostça ilişkiler kuran ya da tam tersine sık sık bir çekişme ve savaş içine giren topluluklarla da karşılaşılmıştır. Örneğin, Karadeniz yoluyla Adigey (Çerkesya)  kıyılarına ulaşan Grekler, bu kıyılarda koloniler kurdular. Sonuç olarak, Adigeler gelişmiş bir kültürü ve yazılı bir yaşamı olan uygar bir halkla ilişki kurmuş oldular.

Darius Hispas
’ın hükümranlığı döneminde, M. Ö. 522’de yaşayan ünlü antik coğrafyacı Skilaks Kordiask  “Propileya” adlı yapıtında  Don Irmağından güneydeki Farz Irmağına  dek uzanan Pont (8) (Karadeniz) kıyıları dolaylarında yaşayan insan topluluklarını göstermektedir. Bu topluluklar içinde “Maet” (Meot ya da Mыут1;Mıvıt') ve “Kerket”lerden de (Çerkeslerden) söz etmektedir (9). Yani, MÖ 6. yüzyılda, başka bir deyimle, günümüzden 2 bin 500 yıl önce, kendileri tarafından hiç kullanılmayan “Çerkes” adının başkalarınca Adigelere verilmiş olduğunu da görüyoruz.

Bütün bunlar bize, ilk önce, Adigelerin ilk çağdan bu yana Karadeniz (Хы Ш1уц1э), Kerç Boğazı  (Xı Tvuale/Хы Т1уалэ) ve Azak Denizi ( Xı Mıutve/Хы Мыут1э) kıyılarında yaşamakta olduklarını; ardından da Adigelerin, bu çok eski dönemlerde bile,  büyük bir özgün kültürlerinin bulunduğunu kanıtlıyor.

Nartların eskiden yaşamış bir Adige topluluğu olduğunu düşünenler de vardır.  Örneğin,  Suriye’den bize gönderilen bir yazıya göre, "Şam’daki Adige yaşlıları Nartların bir Adige topluluğu olduğunu düşünüyorlar. Geniş bir Nart anlatı zenginliği bulunan Suriye Adigeleri ‘Nartların’, Adigelerin en güçlü ve en kalabalık bir topluluğunun adı olduğunu sandıklarını söylüyorlar” (10).

Kökü eskilere uzanan Nart destanında bulunan şarkı, türkü ve öykülerin sunulduğu dil Adigece’dir. Yüzyıllara uzanan bir geçmişten geliyor olmasına karşın, destan; sözcük, terim ve anlatım biçimi gibi yönleriyle bozulmadan günümüze ulaşabilmiştir.

Adige destanının şarkı, türkü ve öykülerinde Tatarca, Türkçe ya da Moğolca bazı sözcüklerle karşılaşılmakta olması, destanın Adigelerce oluşturulmuş olduğu gerçeğini değiştirmez. Destanın dili Adigece’dir ve destan Adige dilinde oluşturulmuştur. Yeryüzünde Adigeler dışında, Adigece konuşan başka bir insan topluluğu daha yoktur. Yani, Adigeler dışındaki bir halkın Nartlara ilişkin Adigece şarkı ve türküler bestelemesi düşünülemez bile.  

Adige dilinde başka dillerden alınmış bazı sözcüklerle karşılaşılması, Adigelerin o halklarla ilişkilerinin bulunduğunu gösterir. Dahası Adige destanına ait şarkılar ile eski tarihsel Adige kahramanlık şarkıları,  şiirsellik (poetik), kurgu sistemi ve leksik (sözcük dağarcığı) yönünden birbirinin aynısıdır.

Adige toplumsal ilişkileri de, Nart destanındaki ilişkilerle örtüşmektedir. Örneğin destandaki sembolik adlar, çok sayıda olmak üzere, şimdiki Adigeler arasında da bulunmaktadır. Bunlar arasında Nart-psıho (Нарт-псыхъо), Nathuac (Nart-quadj/Нарт-къуадж), Nartsan (Narzan),  natıf (nartıf, nartıxu, natrıf) gibi sözcükler;Nart, Nartekoh’er (Narteqoxer/Нартэкъохэр), Aşemezkoh’er (1ащэмэзкъохэр),  Setımıkoh’er ve Nesrenkoh’er gibi soy adları; Setenay, Savsırıko, Peterez, Tlepş (Лъэпшъ), Hımış (Хъымыщ), Verzemeg (Орзэмэдж/Uerzemedj), Adıyıf, Koles ve Ş’evefıj (Щъэофыжь) gibi kişi adları çoktur.


Not: Bu yazı “Jineps” gazetesinde de yayınlanmış olup yeniden güncellenmiş ve daha anlaşılır bir hale getirilmeye çalışılmıştır. 12. 07. 2008. HAPİ Cevdet Yıldız    

DİPNOTLAR:
1) Armavir’de (Yermelkale) halen 100 kadar Adige Ermeni ailesi yaşıyor. Bunların anadili Adigece olup, kültür ve gelenek yönünden bunlar tamamen Adige’dirler.
2) Kuzey Osetya Alaniya’nın Mozdok (Мэздэгу) kentinde 300 hane kadar bir Hıristiyan Adige (Kabardey) nüfusu bulunuyor.
3)
Bkz. Oçerki istorii Adigei, I, Maykop, 1957, s. 13-60;İstoriya Kabardı, M. , 1957, 1 ve 2’nci bölümler.
4)
Kerç Boğazı, Adigelerin verdiği adla H’ı T’uale/Хы Т1уалэ.
5)
Kırım Yarımadasının eski adı.
6)
Memluklar ya da Mameluklar (Kölemenler)-Mısır Sultanlarının orduları içindeki seçkin birliklere verilen ad. Kölemenler en çok Kafkasya’da Karadeniz kıyısındaki tutsaklar içinden seçilirdi. 1382-1517 yılları arasında hüküm sürmüş olan “Çerkes Memlukları” , sultanları kendi aralarından seçmek suretiyle Mısır’ı yönettiler. Bu döneme “Çerkes Sultanlar” dönemi denir (Ayrıca bkz. Ulusal Ruh Bizi Birbirimize Bağlıyor, internet, ç. n. ).
7)
Tümülüs ya da höyüğün  (къэгъэсэй) yapılışı konusunda bkz. Frederic de Montperre, Puteşestvie vokrug Kavkaza, t. I, Rusçaya çeviren N. a. Dankeviç-Puşina, Suhumi, 1937, s. 14-15.
8)
Pont (Yevsinskiy)-Eski Greklerin Karadeniz’e verdikleri ad.
9)
Frederic Dubois, Puteşestvie vokrug Kavkaza, t. I, Suhumi, 1937, s. 14-15.
10)
Adil Abdulselam’ın 14 Haziran 1959 tarihli Şam’dan bize yazdığı mektup. Adige Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde.