...................
...................
NARTLAR: ADİGE YİĞİTLİK DESTANI  -6

HADEĞAL Asker  (ХЬАДЭГЪАЛ1Э Аскэр)
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız

                         
...................
...................
III. “NART” TERİMİ

Nart adları olan “Setenay” ve “Şebatınıko”nun Adigece anlamlarını açıkladıktan sonra, “Nart” teriminin etimolojisini de çözümlemek kolaylaşıyor.

Nart terimine ilişkin olarak bilim adamlarınca öne sürülmüş çok sayıda değişik görüş ve tez vardır. Bunların hepsinden söz edecek değiliz ama 19’ncu yüzyılda yaşamış Adige tarihçisi ve filologu Şor Negume’den söz edeceğiz. Şor Negume, “Nart” teriminin etimolojisi, yani sözcüğün kökenini ortaya çıkarma yönünde ilk adımı attı. Ancak konuya doğru bir bilimsel bakış açısı olmadığından, Nart sözcüğünün oluştuğu çağın koşullarını da kavrayamadığından, ayrıca Nart adlarını genel kurallara uygun bir biçimde kavrayamadığından, bu adların özelliklerini ve yapılarını anlayamadığından, “Nart” teriminin tam (eksiksiz) bir etimolojisini verememiştir.

“Adıghe narodım yıtxıd/Адыгэ народым итхыдэ”
(Adige Halkının Tarihi) adlı yapıtında, “Nart” sözcüğünün “Narant” sözünden geldiğini öne sürmüştür. Buna göre:“nar”-ne (göz), “ant”-bir halk adı, ikisi birlikte söylendiğinde; “Antxem an”/“Aнтхэм ан” / “Antların Gözü” (60) anlamını çıkarmıştır.

“Nart” terimini, etimolojik yönden, Şor Negume gibi, M. Turganov, L. Lopatinskiy, M. V.  Rklitskiy, V. Pfaf, V. Abayev ve diğer bilim adamları da çözemediler.

“Nart” terimi, Adige destanına konu olan “soyun” (лIакъо) adını ifade etmektedir, simgesel bir addır; anlamı yönünden de bolluk-bereket içeren öbektendir. Açıkladığımız adlarla (“Setenay”, “Şebatınıko”) aynı yapıya ve özelliklere sahiptir. Adige adları “Bot” (бэу тэрэр-“çok veren”), “Beretar” (bere terer-“çok veren kişi”) ve  “Bat” (beme yaterer-“çok veren”,  “çok çocuklu olan”) gibi adlarla anlam benzerliği vardır.

Shapsughlar “Nart” karşılığı olarak  “Nat” ya da “Nate” derler. Shapsughca Adige dilinin en eski biçimi olmalıdır. Adigece sözcükler, Shapsughca’da kısaltılmaksızın, en geniş biçimiyle söylenir. Sözcüğün anlamını bulmak için, onu Shapsugh söylenişine uygun biçimde ele almak gerekir.

“Nat”-“Nart” terimini parçalarına ayıralım ve bunlardan çıkacak anlamlara bakalım. Sözcük iki bölümden oluşmuştur: “na (r)” + “tı”.

İlki- “ne” (göz) anlamındadır.
İkincisi- “te/” (vermek) anlamındadır.

Sözcük, bütün halinde “ner zıtırer” (gözünü veren, gözünü budaktan esirgemeyen) anlamlarını vermektedir.

Natıkuac (Нaтыкъуадж ) ve Shapsughlar Nart terimini, tanımlama harfi “-r” eki almaksızın da söylüyorlar: “Nat”, “Nate” biçiminde.

Bir Adige topluluğu olan Natıkuacların (Nat köylüleri) simgesel kök adı da “Nat” ya da “Nart”dır. Kafkasya’da Natıkuaylardan arta kalmış olan son bir küçük köy (Hatramtuk-Хьатрамтыку köyü), Karadeniz kıyısındaki  (Anapa yakınındaki- ç. n.) yerinden alınıp Adigey’in şimdiki Tahtamukay rayonuna yerleştirildi. Bu köye ilişkin Kırımız Jane’nin bir yazısı 23 Mart 1955 günlü “Sotsialistiçeske Adıgey/Социалистическэ Адыгей” gazetesinde yayınlandı. Yazının başlığı “Netıxhuayeme yaguqau/Нэтыхъуаемэ ягукъау” (Natuhayların Üzüntüsü) olup burada “Netı” sözcüğü açıkça görülmektedir. “Nat”, “Nart” teriminin çıkış yeri de, kanımıza göre bu yerdir. Bu ad, bir simgesel ad olarak Natıkuac (Natuhay) adını taşıyan bu Adige topluluğuna verilmiş bir ad olup günümüze değin varlığını sürdürmeyi başarmıştır.

Bu terimde görülen elementlerden değinmediğimiz bir nokta da “e” (э)’nin “a” biçimine dönüşebildiği noktasıdır. Bu durum Adigece’de bir dil içi kural olarak gerçekleşmektedir. Bunu herkesin anlayabileceği bir biçimde göstermek için, “nart”ın benzeri bir sözcüğü ele alıp, birlikte gözden geçirelim. Bir erkek adı olan “Bat” adını ele alalım.

Bat, sözcük olarak be - te (çok veren) oluyor; ad biçiminde söylemek gerektiğinde de “Bat”  (çok veren) oluyor.

Şimdi de “Nart” sözcüğünü ele alalım:

Nat, ne-te (gözünü veren) oluyor; ad biçiminde kısaltılarak söylendiğinde de “Nat” (gözünü veren, gözünü esirgemeyen) oluyor.

Belirlediğimiz gibi iki elementten oluşan Nart terimi, adın ucu koptuğunda, vurgu gücü bir öndekine geçiyor, buna bağlı olarak, yarım “A” (yani “Э”), dilcilerin belirttiği gibi, tam “A” haline geliyor: “be – tı” (бэ –ты ) sözcüğü “Bat” (Бат); “ne – tı” ( нэ - ты ) sözcüğü de “Nat” (Нат) ya da “Nart” ( Нарт) oluyor.

Sonuç olarak “Nart” terimindeki bölümleri yeniden ele aldığımızda şunu görürüz:

“ne”:göz.
“ r”: tanımlama harfi.
“te”- ten: vermek, hediye etmek.

Böylece bir destan topluluğu olan “Nart” adının Adige dilindeki anlamı, sözcüğün kendisinin de açıkça gösterdiği gibi “Netı” (gözünü veren, gözünü esirgemeyen, yani kahraman) demektir.

Terim, gözünü budaktan esirgemeyen eski Adige kahramanlarının dünya anlayışını ve psikolojisini yansıtmaktadır. Terim, “sınem uıfed, sıpsem uıfed/сынэм уфэд, сыпсэм уфэд” (gözüm gibisin, canım gibisin), “ner tıri, naper şefi/нэр тыри, напэр щэфы” (gözünü yitir, ama onurunu yitirme) anlamındaki eski Adige vecizeleri ile daha da bir anlam kazanmaktadır. Bir Adige insanının başka birini gözüne benzetmesi, “sınem uıfed/сынэм уфэд” (gözüm gibisin), “sıpsem yıpeğuah/сыпсэм ипэгъуахь” (canım kurban), “sıne zıfestın!/сынэ зыфэстын!” (gözümü kendisine feda edeceğim kişi!) demesinden daha onur verici, daha güven verici bir söz düşünülemezdi. Böylesine eski özelliklere sahip korkusuz destan kahramanlarına Adigeler “Nate” ya da “Nart” adını vermiş oldular. Daha sonra Nart adı Kafkasya’da simgesel bir ada dönüştü: “Ar, nart ş’ave fed!”/Ар, нарт шъао фэд! (O, bir nart delikanlısı gibidir!) denilmeye başlandı. Bu ad, Adige (Çerkes) adı karşılığı olarak da kullanılan ve kahramanlığı simgeleyen bir addır. Bugün bile Kafkasya’da “Xrabr kak çerkes” (Çerkes gibi korkusuz, Çerkes gibi kahraman) deyimi yaygın bir haldedir. Yani, “Adige” (Çerkes) ve “Nart” terimleri birbirine çok yakın anlamlar içermektedirler.

“Nat” ya da “Nart” adı, bir Adige adı, bir simgesel ad olarak, Adige ulusal destanında  yer almıştır.



IV.  “SAVSIRIKO” (САУСЫРЫКЪО)


Ateşi çalıp getiren Nart Savsırıko, Nart destanında geniş bir yer tutar. Adigeler Savsırıko’ya ilişkin çok sayıda türkü (pşınatl/пщыналъ) ve şarkı (uered/орэд) söyler, çok sayıda da öykü (xhice/“хъишъэ”) anlatırlar. Bu kahramanı Kafkasya’daki halkların tümü aynı ortak adla, “Savsırıko” ya da “Sosrıko” adıyla tanır.

Bilim adamları 19’ncu ve 20’nci yüzyıllarda “Savsırıko”nun etimolojisine ilişkin çok sayıda değişik görüş öne sürdüler ama inandırıcı olamadılar.

Bu kahramanın adı, Adige geleneğinde de görüldüğü gibi, annesinin istemesi üzerine demirci ustası Nart Tlepş (Нарт Лъэпшъ) tarafından verilmiştir. Bu ad, Adigece “kılıçla vuran” (“save”, "cao”) ve “kıvılcımlar saçan ateşten oğlan” (“save-sır-yı-ko” ya da “шъао-стыр-ы-къо”) anlamlarını içermektedir. (Bkz. Asker Hadeğale, “Adıge epos pamyat natsii”, Maykop, 2002, s. 306-310. Ayrıca Asker Hadeğale’nin bize yazdığı 25 mayıs 2006 tarihli mektubu)

Savsırıko’nun doğuş biçimini anlatan yirmiyi aşkın öykü metni vardır. Bunlardan birine göre, Setenay-guaşe Kuban Irmağı (Pşıze: Psıj) kıyısında L’ıpsemıko Zert’ıj (Лlыпцlэмыкъо зэртlыжъ) ile karşılaşır ve ondan Savsırıko’yu edinir. Çocuk henüz doğmadan, annesi, çocuğun doğuş biçimi üzerine bir öykü hazırlar: Irmak kıyısında çamaşır yıkarken, karşı kıyıdaki Nart çobanı L’ıpsemıko Zert’ıj kendisini görür ve aşk okunu Setenay’a doğru fırlatır. Ok, Setenay-guaşe’nin yanındaki bir taşın üzerine düşer. Setenay da taşı alıp evine götürür. Dokuz ay sonra, taşın içinden sesler gelmeye başlar. Taşı götürüp Nartların demircisi Tlepş’e yardırır. Taş yarılınca içinden kıvılcımlar saçan ateşten bir oğlan çocuğu çıkar. Setenay bebeği entarisinin eteği ile tutmak ister ama bebek annesinin eteğini yakıp yere düşer.

Bilim adamları arasında “Savsırıko” etimolojisini aydınlatmaya en yaklaşmış ve bize göre en az bir elementini bulup açıklamış olan kişi Abhaz biliminsanı A. K.  Haşba’dır (A. K. Xaшба). Haşba’nın “Akademik N. Y. Marr o yazıke i istorii abxazov” adıyla 1936’da Suhum’da yayınladığı bilimsel çalışmasında “Savsırıko”nun etimolojisini inceleyen bir bölüm vardır. Yazar, akademisyen N. Y. Marr’ın “Kavkazovedenie i abxazskiy yazık” adlı çalışmasına değinerek, Abhaz mit (söylence) kahramanı Abırskil (Güneşin Oğlu) örneğinden, yıldız ve güneş kültlerinden söz ederek, şöyle yazmaktadır: “(…) gökten ateşi çalmaya ilişkin söylenti dışında,  Abhaz mitolojisindeki süjeler (kişi adları) arasında, Adige topluluklarından alınma olanlarına da rastlıyoruz. Örneğin, Kafkasya’nın her yerinde bilinen Nart destanındaki Savsırıko bunlardan biridir. Bir terim olarak sa-sır-kua sözcüğü Adigece olarak “güneşin oğlu” gibisine bir anlam içermektedir. Adigece bir sözcük olarak sır ya da stır (“kızgın”, “ateş-ışık”,  “güneş”) ya da sov-zır-eş (61) terimi de Adigece’nin Shapsugh lehçesinde “tha” (tanrı) ve “peygamber” gibi anlamlar vermektedir. Bu biçimiyle sa-sır, mov-zer, birçok öyküsü bulunan kahramanın övgü sözleri içeren asıl adıdır, sonek olan -kua , Adigece’de yıko/икъо (oğlu) demektir. Bütün olarak terimin içerdiği anlam ise “Tığem yıko” (Güneşin Oğlu) olup, Abhazca’daki A-bır-skil’in ta kendisidir (62).

Abhaz yazarı Haşba’nın üzerinde durduğumuz sözcüğe ilişkin olarak söyledikleri içinde tek tutarlı olan şey, bize göre, “Savsırıko” terimi içindeki elementlerden –sır- kısmını, bu Adigece addan doğru olarak saptamış olmasıdır. “Savsırıko”nun “Güneşin Oğlu” olarak sunulması durumu ise, kuşkusuz bir yanılgıdır.

Bizim açımızdan doğru olanı ise, Savsırıko’nun doğuşu üzerine sunulan öyküde kendiliğinden ortaya çıkan analiz ve çözümlemedir. (63)

Birçok bölümden oluşan Savsırıko sözcüğünü parçalarına ayırıp her bir parçasının anlamını bulmaya çalışalım. “Savsırıko” sözcüğü, eski biçimi ile “Ş’avş’ırıko” (Шъаушъырыкъо)  da olabilmektedir. (Adı geçen mektup)

Sözcüğü parçalarına ayırdığımızda şunları elde ederiz:

Seve-sıre-ı-ko; Sa-ve-sır-ı-ko.

Parçaların anlamları da şöyledir: Se (kılıç)-seşh’o (сэшхо) (kılıç).

Ve- ven (vurmak).

Sıre-stıre (Natukuay, Hak’uç, Shapsugh, Abadzeh, Kabardey ve diğerleri: Sıre) (Kızgın-çok sıcak, ateş gibi sıcak).

-ı (ek).
-ko (къо)(Oğlu) – Adige kişi ad ve soyadları son eki; bazen birinin oğlu olduğunu gösterir (Huşteko - Хъущтэкъо,  Hajüneko - Хьажъунэкъо, Nemıt’eko/Нэмыт1экъо gibi); bazen de adı taşıyanın bir erkek kişi olduğunu belirtmek için erkek adları sonuna eklenir (Ğubcıko/Гъубджыкъо, Antsoko/Анцокъо, Behuko/Бэхъукъо gibi).

Böylece, “Savsırıko” adının Adigece’deki anlamının Seve-sır//Ş’evestır (шъэостыр) (Kızgın oğlan, ateş saçan oğlan); seve-sıre-yıko// ş’evestıre-yıko (yanan-ateşten-oğlan) olduğu görülmektedir. Söyleniş biçimleri de: “Sevesırıko (Сэосырыкъо), “Saveserıko” ya da “Savsırıko”dur. Sonraki iki ünlüden “E” (Э) ve “I”(Ы) art arda geldiğinde, iki ünlüden biri düşer, biri kalır ya da ikisi birden düşerse, iki ünsüz (sessiz) harf art arda gelebilir. Bu durum Adigece’de karşılaşılan bir kuraldır.

Burada yeniden belirtmemiz gereken bazı şeyler de vardır: “Savsırıko” adında bulunan “Sav”ın,  “Ş’av” (Шъау) olması da Adigece’de bir dil içi kuralıdır.  

Adigece’de “S” ünsüzünün  “Ş’”(шъ) biçiminde söylendiği sözcükler -cisim, ad ya da sıradan sözcükler- vardır. Örneğin:

Sejıy-ş’ejıy (Сэжъый-шъэжъый) (çakı, bıçak)
Sıd- ş’ıd (Сыд-шъыд) (ne, nedir)
Selih-Ş’elih (Сэлихь-шъэлихь) (Salih)
Thak’ume tlaps-thak’ume tlapş’ (тхьакlумэ лъапс-тхьaкlумэ лъапшъ) (Kulak dibi, kulak memesi).

Bu arda Hak’uçların Thağeps (Tхьэгъэпс) dediklerine, Bjedugh ve K’emguyların Thağepş’ (Тхьэгъэпшъ ) dediklerini de anımsatalım.

Bunun gibi Adigece içindeki dil özelliklerine uygun olarak, günümüzdeki “ş’av” (шъау) (oğlan) sözcüğünün, eskiden “sav” (oğlan) olduğunu ve “sav” sözcüğünün “dilin içinde donup”, değişmeden günümüze değin geldiğini görüyoruz. Bu görüşümüzü destekleyen en önemli olgu da, “sav”- “save” (сау= сао) sözcüğünün açık ve anlaşılır bir etimolojisinin hazırda olmasıdır: “Sek’e verer”, “save” (“сэкlэ орэр”, “сао”) (kılıçla vuran) anlamını içermesidir. Bu, aynı zamanda kılıcın egemen olduğu dönemde, kılıcı kullananın, yani “save”nin (kılıçla vuranın), savaşçının (зэолl), o zamanlardaki delikanlının  (шъао)  görünümünü de yansıtmaktadır (65).

“Savsırıko” sözcüğündeki “SS”lerden ikinci “S”nin ses tonu (gücü), kendinden önceki “S”ye erişerek vurgu yapıyor, değişmemeyi ve aynen kalmayı sağlayabiliyor.

Belirlediğimiz gibi, “se”- “sav” sözcüklerinden türeyen, o söylediğimiz kurala uygun olarak Adige adındaki “S”ler birbirini çağrıştırıyor ve değişime uğramıyor, ancak sözcükte ikinci “S” sesi bulunmadığında, ilk “S” sessiz harfi “Ş’ ” (шъ) olmaktadır:

Save- Ş’ave (Сао= Шъао) (Oğlan).
Sevefıj- Ş’evefıj (Сэофыжь =Шъэофыжь), (Nart Ceuefıj Epcabğu/Нарт Шъэофыжь 1эпшъабгъу).
Sevay- Ş’evay (Сэуай= Шъэуай) (Nart Nebgırıyeko Ş’evay).

Sonuç olarak ortaya çıkan gerçek, “Savsırıko” sözcüğünün bir Adige adı olduğu, anlamının Adigece olarak verilebildiği gerçeğidir. “Savsırıko” sözcüğünün çok eskilerden beri Adigelerce kullanıldığı, bunun yüzyıllarca türküler (pşınatl/пщыналъ) sayesinde korunduğu ve ilk biçiminin günümüze taşındığı anlaşılmaktadır.

Bol miktarda olan ve nakaratlar eşliğinde Adigelerce söylenen Nart Savsırıko’nun türkü ve şarkılarının süjeleri (kişileri) ve bu şarkılara ilişkin ana anlatılar, fazla bir değişikliğe uğramamış öyküler biçiminde Kafkasya halkları arasında günümüzde de söylenmektedir.

Yüzyılları aşmış olmasına ve değişik halklar arasında yayılmış bulunmasına karşın, “Savsırıko” sözcüğü pek bir değişmedi ve Adigece özgün yapısını sağlam bir biçimde korudu.

Belirtilmesi gereken şey de şudur: Adige-Kabardeylere komşu olan ya da onlarla birlikte yaşayan halklar arasında Savsırıko sözcüğünün, Kabardey söylenişine uygun olarak Sosrıko- Sozrıko- Sosruko biçimlerinde yayıldığıdır. Karadeniz kıyısında yaşayan Adige-Shapsughların söyleyişine uygun olarak da komşu ve akraba Abhazlar “Sasrıkua”, Rusça yazılışı ile “Sasrıkva”; Abhazlar ile Hak’uçlar arasında yaşamış olan Wubıhlar ise (Убых) “Savsırıkua” (Саусырыкъуа) demektedirler (66).  



DİPNOTLAR:
60)
Negume Ş. B.  Adıghe narodım yı txıde, Nalşık, 1958. Bu deyim üzerine söylenenler için bakınız. A. M. Gadagtl. Geroiçeskiy epos “Nartı”  i ego genezis, Krasnodar, 1967, s. 206-207.
61)
Etimolojisine göre, “ceuezyeş” (шъэозeщ)’in, “ceuezyekvome yazyeşakvu” (шъэозекlомэ  язэщакlу), yani akıncıların şefi anlamını içermesi gerekir. A. H.
62)
A. K. Xaşba. Akademik N. Y. Marr o yazıke i istorii abxazov, Suxumi, 1936, s. 27.
63)
Taş anlamındaki “sos”a “ko” (qo) ekleniyor ve böylece “Sosırıko”-“Taşoğlan” (Taşın Oğlu) anlamlarının elde edildiğini öne süren yazarlar da yanılıyorlar. ”Sos”, Adigece’de taş demek değildir.
64)
Adige adlarına ekli “-ko” (qo) eki gibi, Rusça’da –ov, -ev, -in, -ın (İvanov); Gürcüce’de -dze (İvanidze); Abhazca’da -ba (Bğajuba, Lakoba, Evanba) vardır.
65)
Akademisyen Arn. Çikobova’nın “Drevneyşaya struktura imennix osnov v kartvel’skix yazıkax” adıyla 1942’de yayınladığı yapıtta eski Gürcüce’deki “S” sesinin bugünkü Gürcüce’de “Ş”ye dönüşmesi durumunu şöyle sunmaktadır: ”Saşa”- “Şaşa” (s. 170). Bu da “S”nin “Ş”ye dönüşebildiğini göstermektedir.
66)
Bak. G. Dumézil. Uıbıx raskazxer, Parij, 1931, s. 169-170.
“Savsırıko” adının Osetlerden Adıgelere geçmiş olmadığını Dr. Muhadin Komah’o (Къомахуэ Мухьадин)  de göstermiştir. (Bak. M. A. Kumaxov. O sootnoşenii Sosırıko  i  Solsan, UZ ANİİ, V. Maykop, 1966, s. 61-65.)