|
|
................... |
|
................... |
TLEPŞ İLE JIG (ÇIGH)
GUAŞE
(*) |
T’ALİB
Kodzoko
Çeviri:
HAPİ Cevdet Yıldız |
|
|
................... |
|
................... |
Nartların tüm siparişlerini tamamlayıp bitiren, yapacak
bir işi de kalmayan Tlepş, sıkılmaya başlamış, bunalıma
düşmüştü; sonunda, Seteney guaşeye gidip ona danışmaya
karar verdi.
- Seteney
guaşe, dedi. Sıkılıyorum, yapacak bir işim de kalmadı. Anlayacağın
bir boşluk içindeyim. Bütün işlerimi bitirdim, bir iş olsun
sipariş getiren de yok. Bilgelerin bilgesi, ne yapmalıyım, bul
bana bir çare!
- Nasıl bir çare bulayım ki sana, diye telaşlandı Seteney guaşe.
Nartlara silah, Nartlara orak yaptın. Her kim ne istediyse yaptın
verdin. Durum dediğin gibiyse, düş yola, dolaş dünyayı, gör başka
yerlerde ne olup bittiğini, getir Nartlara gördüğün her güzel
şeyi. Tha’nın (**) ilenci üstünde değilse, bulabilirsin bir
şeyler .
- Dolaşayım dünyayı, peki neden?
- Bir nedeni olmayabilir ama sen yine bir çift ayakkabı yap
kendine ve düş yola. Çift sürenin, hayvan güdenin dostusun, aç
bırakmazlar seni hiçbir yerde.
Tlepş çelikten bir çift ayakkabı yaptı ve yola koyuldu. Aylık yolu
günde, yıllık yolu da ayda alırdı, o denli hızlı yürürdü;
karşısına bir dağ çıksa sıçrar aşar, ırmak çıksa atlar geçerdi.
Gide gide, yedi ırmağı aşıp sonunda, bir koca denize ulaştı.
Yüzlerce ağacı söküp budadı ve birbirine bağladı, bunu köprü yapıp
üzerinden yürüyerek denizi geçti. Karşı kıyıda, aralarında eğlenip
duran, her biri birbirinden güzel bir grup kız gördü. Tlepş
şaşırıp kalmıştı bu görünüm karşısında ama hiçbirine bir türlü
dokunamıyordu, tutmak istedikçe her biri elinden kayıp
sıyrılıyorlardı, o denli kaygandılar. Kovalamakla olacak gibi
değildi. Sonunda:
- Ne olur, kim olduğunuzu söyleyin bana. Bu yaşıma değin sizin
gibisini görmedim. Bugüne değin de kimse kırmadı ricamı benim, ne
olur, söyleyin bana kim olduğunuzu, dedi kızlara.
-Bizler Jığ guaşenin (***) perileriyiz, dediler kızlar.
Tanrıçamıza konuk olursan, sevindirirsin onu, ağırlar seni.
- Peki, gidelim öyleyse, dedi Tlepş ve kızların peşine düştü.
Sonunda ağaç mı desem, insan mı desem, ne olduğu tam belli olmayan
bir ağaçla karşılaştı. Tırnağı yerin derinliklerinde, saçları
göğün bulutları arasında, elleri insan eli, yüzü altın ve gümüş
gibi parıldayan güzeller güzeli Jıg guaşe ile karşılaştı. Jıg
guaşe, Tlepş’i güler yüzle karşıladı, yedirdi içirdi ve yatmasını
sağladı. Gece yarısı Tlepş yatağından kalktı, doğruca Jıg guaşenin
yanına gidip “beraber olalım” dedi.
- Nasıl olur, diyerek karşı çıktı Jıg guaşe. Ben bir tanrıçayım,
şimdiye değin erkek eli değmedi bana.
- Olsun, ben de “Tha” (tanrı) soyundan gelmiş biriyim, diye yürüdü
üstüne guaşe’nin Tlepş ve sonunda karı koca oldular.
Guaşe bu birliktelikten memnun kalmış olmalı ki, “Kal burada”
diye yalvardı Tlepş’e.
- Hayır, kalamam. Dünyanın en son ucuna değin gidip yeryüzündeki
bilgileri Nartlara götürmeliyim, diye geri çevirdi Tlepş, Jıg
guaşenin ricasını..
- Yapma Tlepş, bilim ve bilgi istiyorsan hepsi bende, veririm
sana, ayaklarım yerin derinliklerinde, yerin altında olan her şeyi
bilirim, başım göklerde, gökyüzündeki her şeyi de bilirim.
Dünyanın ucu diye bir yer yok, dediyse de Jıg guaşe, Tlepş’i
döndüremedi yolundan.
- Yeryüzünün ucu dediğin yerde hiç bir şey yok, gitme Tlepş. Ben
sana gökyüzündeki yıldızları getirir, yer altındaki her şeyi de
avuçlarının içine koyarım, dedi Jıg guaşe yeniden Tlepş’e.
Ancak Tlepş, Jıg guaşe’yi yine dinlemedi ve yoluna devam etti.
Çelikten ayakkabıları parmak uçlarına, bastonu avuç içine, şapkası
aşınıp kulaklarına inene dek dolaşıp durdu yeryüzünde. Ama
dünyanın ucuna ulaşamadı bir türlü. Sonunda çaresiz Jıg guaşenin
yanına döndü.
- Ulaşabildin mi dünyanın en son ucuna, diye sordu Jıg guaşe.
- Hayır, ulaşamadım.
- Peki ne buldun?
- Hiçbir şey.
- Peki ne öğrendin?
- Dünyanın ucu diye bir yer olmadığını öğrendim.
- Daha başka?
- İnsan vücudunun çelikten daha pek, daha dayanıklı olduğunu
öğrendim.
- Daha başka?
- Bir başına yolculuktan daha kötüsünün olamayacağını da öğrendim.
- Hepsi de doğru bu söylediklerinin, dedi Jıg guaşe. Peki Nartlar
için ne getirdin?
- Hiçbir şey.
- Bu kadarı için bütün bir dünyayı dolaşman gerekmezdi.
Dinleseydin beni, yaşam boyu Nartlara yetecek kadar bilgi ve
beceri sunardım sana. İnatçısınız, kibirlisiniz siz Nartlar. İşte,
bu inadınızın kurbanı olacaksınız sonunda. Al, çok bile bu sana,
diyerek elinde tuttuğu güneş gibi parıldayan ışıktan bir bebeği
uzattı Tlepş’in eline. Bu senin oğlun, götür yanında bunu da.
Bendeki bilgi ve yetenekler onda da var. Büyüdüğünde görürsün
onların ne olduğunu.
Tlepş bebeği alıp evine döndü. Bebek ilk konuşmasında:
- Gökyüzündeki şu Samanyolu’nu görüyor musunuz, diye sordu
Nartlara.
- Görüyoruz.
- Öyleyse, onu iyi belleyiniz, sefere çıktığınızda ya da
dönüşlerinizde yolunuzu ışıldatan o olursa, yolunuzu
şaşırmazsınız, dedi.
Olağanüstü bir çocuk bu, ileride bize önder olabilecek birine
benziyor, onu çok özenerek büyütmeliyiz, diyerek Nartlar, yedi
kadını çocuğun bakımı için görevlendirdiler.
Ancak bir gün, çocuk oynayıp dururken sessizce bakıcılarının
gözünün önünden uzaklaşıp kayboluverdi. Kadınlar telaşla her yerde
aradılar onu ama bir türlü bulamadılar.
Nartlar da hemen at binip aradılar çocuğu dört bir yanda ama ne
gören, ne de duyan birine ulaşamadılar.
- Annesinin yanına gitmiştir, diyerek Tlepş’i Jıg guaşenin yanına
gönderdiler ama oraya da gitmemişti.
- Ne yapmalıyım, nedir çaresi bunun, diye sordu Tlepş, Jıg guaşeye.
- Çaresi yok bunun, Tlepş. Zamanı gelince kendi döner. Ne zaman
döneceğini de Tanrı (Tha) bilir. Umarım siz sağken döner, yoksa
felaket, sonunuz geldi demektir, dedi Jıg guaşe.
Tlepş çaresiz, boynu bükük geri döndü.
(*)
Bu Kabartay tekstini T’alib Kodzoko’dan yazıya aktaran
Zavır Nalo, Nalçik’te yayınlanan ”Adıghe orıvuatexer/Адыгэ
1оры1уатэхэр”, s. 72-73, adlı yapıttan aktaran da Asker Hadeğal).
Çev: Hapi Cevdet Yıldız
(**) Tha-Adige mitolojisinden en büyük tanrı. -ç.n.
(***) Jıg (Jıgh) guaşe-Adige mitolojisinde yer alan Ağaç
Tanrıçası -ç.n. |
|
|
|
|
|
|
|