|
|
................... |
|
................... |
PROMETHEUS |
CC Notu: Değerli okuyucumuz Serkan beyin gönderdiği bu
makalenin yazarı bilinmemek-tedir. Bilen okuyucularımızın bizi
bilgilendirmelerini rica ediyoruz. |
|
|
................... |
|
................... |
Prometheus Titanlar
soyundandır. Hesiodos’un söylediğine göre; Titan
İapetos’la Okeanos’un kızı Kleymene’nin oğludur.
Prometheus’un annesinin adı kaynaklarda farklılık
gösteriyor.
Annesi bazı kaynaklar Okeanos kızı
Asia, diğer bazı kaynaklarda ise yine Okeanos’un diğer kızı
Kleymene'dir. İapetos’un dört tane oğlu olur; Atlas, Menoitios,
Prometheus ve Epimetheus’dur. Kardeşlerinden Epimetheus
Prometheus’a göre zıt kişilikteydi “beceriksizler şahı”diye
anılırdı. Prometheus’un evlendiği karısının adı da yazardan yazara
değişir. Genelde Kelaino ve ya Klymene'dir. Çocukları ise tufan
mitosunda da rol oynayan Deukalion , lykos ve Khimaireus, bunların
yanına bazen Aitnaios, Hellen ve Thebede eklenir.
Bu dört kardeşinde kaderi korkunçtur. Bunlardan iki tanesi;
Menoitios ile Atlas Zeus’a karşı geldiklerinden, diğer Titanlarla
birlikte cezalandırılmışlardır. Atlas dünyanın bittiği yerde
Hesperidesler’in önünde gök kubbeyi omuzlarında taşıma cezasına
çarptırılmıştı. Homeros’a göreyse; Atlas gökle yeri ayıran
sütunları taşır. Menoitos’u yıldırımlara çarparak yerin dibine
kapatır. Prometheus ile Epimetheus’un ise cezaları başka türlü
oldu. Prometheus’u ise bir dağa zincirleterek ciğerini bir kartala
yedirtir.Diğer kardeşi epimetheus’un başına bela olsun diye ilk
kadını yaratır ve ona gönderir. Bunların ikisi de insanın
yaratılmasında önemli rol oynadılar.
Zeus’un böyle korkunç cezaları İapetos oğullarına vermesinin
nedenini; bu dört Titan oğlunun aldıkları sıfatlardan anlıyoruz.
Bu dört Titan’da akıl yönünden üstündürler ve bu üstünlükleriyle
övündükleri gibi, sürekli olarak Zeus’a karşı gelirler. Zeus akıl
gücünü elinde tutar ve bu gücü başkasında görmesi de onu çok
öfkelendirir. Bunun yanında Prometheus sürekli olarak Zeus’un bu
öfkesinin körükler durur. Zekasını ve geleceği önceden görme
gücünü Zeus’u aldatmak küçük düşürmek için kullanır.
NİTELİĞİ
İapetosoğulları içinde en akıllı ve en bilge olan Prometheus,
Titanların ayaklanmasında kendi soyunun yenileceğini önceden
görmüş, kardeşi Epimetheus’u da ikna ederek, Zeus’un yani
Olymposluların yanında yer almışlardır. ‘Olayları gören’,
‘önlemleri zamanın da alan Prometheus zekayı, kurnazlığı,
kişilinde somutlaştırmayı da bilmiştir. Athena’nın doğumunda da
yer alan Prometheus, ondan uygar bir hayat için ne gerekliyse
hepsini öğrenmiş ve bunu başına gelecekleri bildiği halde
insanlara sunmaktan onların yanında yer almaktan çekinmemiştir.
Prometheus’un adı önceden gören anlamına gelir. Gaia’nın nasıl ki
Kronos’un devrileceğini gördüğü gibi, Zeus’un da bir gün oğlu
tarafından devrileceğini bilir. Fakat bu sırrı Zeus’a söylemekten
kaçınırdı.
PROMETHEUS’UN ATEŞİ ÇALMASI
Zeus ölümlüleri ve onların koruyucusu Prometheus’u cezalandırmak
amacıyla ve bir daha etlerini pişirmesinler diye ateşi saklar. Ne
var ki, kurnaz prometheus Zeus’u bir kez daha kandırır. Olympos’a
çıkar, orada güneşin alev alev yanan tekerleğinden bir kıvılcım
çalar ve bunu bir rezene kabı içine koyarak ve insanlara götürür.
Başka bir anlatıma göre Prometheus ateşi Hephaistos’un ocağından
çalmıştır. Zeus, ateşi tekrar insanlarda görünce daha çok
öfkelenmiş. Hem insanları Hem de kendisine karşı gelen
Prometheus’u cezalandırmak için yeni çareler düşünmüş.
PROMETHESUSUN CEZALANDIRILMASI
Zeus ateşi çalıp insanlara vermesinden dolayı, Prometheus’u
korkunç bir cezaya çarptırdı. Onu zincirlerle Kaukasos dağında
kayaya bağlatarak, kara ciğerini Ekhidna ile Typhondan doğma bir
kartala yedirtti. Kartal her gün gelip karaciğerini yiyiyor ve
yenilen ciğer her gün yeniden oluşuyordu.
Bu konuda Hesiodos'ta olmayan detayları Aiskhylos’un
anlattıklarından öğreniyoruz. Zeus’un geleceğiyle ilgili bir sırrı
yalnızca Prometheus biliyordu. Zeus bir kadınla evlenecekti.
Bununla çiftleşmesinden doğacak çocuk, Zeus’un egemenliğine son
verecekti. Zeus bu cocuğun kimden olacağını öğrenmek ve gelecekte
de tahtını koruyabilmek için Prometheus’un ciğerini yiyen kartalı
öldürmesi için Herakles’i gönderdi. Herakles, Ekhidna ve Typhondan
doğma kartalı bir okla öldürdü. Zeus oğlunun bu başarısından çok
memnun olmuştu. Prometheus’u yeniden tanrılar katına kabul etti .
Başka bir anlatıya göreyse herakles sadece kartalı öldürdü. Fakat
Prometheus’un zincirlerden kurtulması için tekrar ölümsüz olması
gerekmekteydi. İşte bu sırada Kentaurlarla Teselya'nın efsanevi
halkı Lapitler arasındaki savaşta, yanlışlıkla Herakles’in okuyla
yaralanan Kentauros Kheiron, bu acıdan kurtulmak için ölmek
istedi. Ölümsüz olduğu için ölümsüzlüğünü kabul edecek birini
bulması gerekiyordu. Prometheus bunu kabul etti ve onu çektiği
acılardan kurtardı. Kendiside tekrar özgürlüğüne kavuştu ve
ölümsüz oldu. Prometheus bildiği sırrı açıkladı; Zeus, Nereus kızı
Tthetise gönül vermişti. Bu birleşmeden doğacak çocuk, babasından
daha güçlü olacaktı. Zeus’u tahtından indirecekti. Bu sırrı
öğrenen Zeus, Thetis’i bir ölümlüyle evlendirmeyi ister. Thetis
ise kendisine eş olarak seçilen Peleus’la evlenmemek için, deniz
kızlarına has yeteneklerini kullanarak, kılıktan kılığa girdi.
Fakat sonunda Peleus’la evlenmeye razı oldu. Peleus’la Thetis,
Olyposta, tanrılar sofrasında yapılan evliliklerinden, daha sonra
Akhilleus doğdu.
PANDORA
Zeus Prometheus’dan sonrada, onun suç ortağı olarak gördüğü,
erkekleri cezalandırır. Onlar için kötülük kaynağı olarak gördüğü
kadını yaratır. Zeus, tanrıçalara benzer görünümde çekici
kılmasını ve topraktan su ile yoğurmasını Hephaistosa buyurur.
Athena bedenini uyumlu olarak süsler. El işlerini, kumaşlar,
dokumasını öğretir ve süslü kuşağını beline sarar. Afrodithe
yüzüne dayanılmaz arzu ve zarafet serper. Kharitler boynuna altın
gerdanlıklar takarlar, horalar çiçeklerle saçlarını donatırlar,
haberci Hermes ise ona şeytani bir zeka ve kandırma becerisini
üfler, ayrıca konuşma yetisini de verir. Son olarak kıza can
versinler diye Zeus, dört rüzgara esmesini söyledi. Bu yaratılan
kadına “bütün tanrıların armağanı” anlamına gelen Pandora adının
verirler. Zeus Pandora’ya kapalı bir kutu vererek, Epimetheus’a
gönderir. Prometheus daha önceden kardeşini, Zeus'tan hiçbir
armağan almaması konusunda uyarmıştır. Epimetheus kardeşinin
öğütlerini dinlemedi. Pandora’nın çekiciliğine karşı koyamadı ve
onunla evlendi. O zamana kadar insanlar, kötülüğü, hastalığı,
sıkıntıyı bilmiyorlardı. Yeryüzüne, bütün kötülükler bir kutunun
içinde gönderilmişti. Tek yapılacak hata kutunun açılması
olacaktı. Pandora’da merak edip yanında getirdiği kutuyu açınca;
acılar, dertler, hastalıklar, yaşlılık, kıskançlık, delilik,
ahlaksızlık, açlık yeryüzüne yayıldı. Kutudan tam umut dışarı
çıkmak üzereydi ki, Pandora kutuyu kapattı. Kutuya sadece umudu
sokabilmişti. Umut hala insanlara, kötülüklere karşı durma,
acılarını hafifletme cesaretini veriyor.
TUFAN
Pandora’nın yaratılması ve yeryüzüne gönderilmesinden sonra, insan
soyu çoğalmaya başlar. Beraberinde kötülüklerde çoğalır. İnsanlar
tanrılara yüz çevirirler. Zeus, insan ırkını suyla yok etmeye
karar verir. Islak kanatlı yelleri sarar ortaya, ırmaklar,
dereler, hızla ağaçları, hayvanları, insanları, evleri sürükler.
Denizler birbirine karışır. Sonunda tanrı sakinleşince bir
kayıktaki kadınla erkeği fark eder; Prometheus’un oğlu
Deukalion’nu ve Epimetheus’la Pandoranın kızı Pyrrha’yı tanır.
Onları Parnassos’a, su yüzeyinde görülen tek dağa yönlendirir.
İkisi de tanrılara şükrederler. Themis onlara, annelerinin
kemiklerini alıp omuzlarının üzerinden atmalarını söyler.
Deukalion, bu sözlerden anladığı; her şeyin anası olan yerin
kemiklerinden, taşların kastedildiğini anlar. Deukalionun attığı
taşlardan erkekler Pyrrha’nın attıklarından kadınlar türer.
Olympos tanrılarının kuvvet ve kudretine karşılık Prometheus’da
kurnazlık ve zeka vardı. Titanların meşhur isyanları sırasında
tarafsızlığını muhafaza etmiş ve baş kaldırmamış bir Titan oğlu
olarak Zeus’un gözüne girmeyi başardı. Zeus onu Olympos’a ölmezler
arasına aldı. Oysa o Zeus ve arkadaşlarına karşı kalbinde kin
besliyordu. Bu nedenle Tanrıları inkar edecek, hiçe sayacak,
işleyeceği kötülüklerle en vahşi hayvanlara bile taş çıkartacak,
dünyanın başına bela olacak bir mahluku insanı yaratarak
dedelerinin öcünü almayı planladı.
Prometheus’un ilk insanı su ile değil kendi gözyaşı ile yoğurduğu
balçıktan yarattığı söylenir. İnsan belki de bu yüzden tabiatın en
aciz mahlukuydu, kendisini koruyacak hiçbir şeyi yoktu. Fil gibi
kuvvetli hortumu, aslan gibi pençesi, kuş gibi kanadı, at gibi
koşacak bacakları yoktu. Daha doğuştan ıstırap ve üzüntüler
yakasına yapışıyordu. İlk insanlar çiğ meyveler ve kanlı etlerle
besleniyordu, güneşsiz oyuklarda barınıyor, sürünerek girdiği
mağaralarda geceyi geçiriyorlardı. Yarattığı mahluklara acıyan
Prometheus onları vahşi hayvanlardan korumak ve toprağı sürmeye
yarayacak aletler elde etmek için madenleri işlemeyi öğretmek ve
ateşi vermeyi düşündü.
İçi baştan başa oyuk fakat tutuşabilir bir özle kaplı olan
Ferule’den (Şeytantersi Ağacı) bir dal aldı ve Lemnos Adasına
gitti. Hephaistos’un (Ateş Tanrısı) alevler saçan ocağından kızgın
bir kıvılcım çaldı. Elindeki sopanın özünün içine sakladı, kendisi
de bir siyah bir de beyaz atın arasında tutunarak görünmeden
kaçmayı başardı ve onu ilahi bir armağan olarak insanlara götürdü.
Derler ki, o günden sonra ateş (akıl) beyaz ve siyahın enerjisini
almıştır, onunla aydınlık da yaratılır karanlık da.
O günden sonra insanlar ateşin yardımıyla daha iyi yaşamaya
başladılar. Yiyecekleri pişiriyor, soğuk havalarda ısınıyor,
karanlık mağaralarda çıralı odunları yakarak aydınlanıyorlardı.
Zamanla zavallılıklarını unutarak, kendilerini tanrılarla eşit
görmeye başladılar. Zeus bunların olacağını bildiğinden insanlığı
kutsal ateşten mahrum bırakmıştı. Kendi haberi olmadan ateşi çalan
ve insanları şımartan Prometheus’a çok kızdı ve onu Kafkas
Dağlarının en yalçın tepesine gönderdi. Hephaistos’u
(Yanardağların, ateşin, sanayinin tanrısı/ Aphrodite’in eşi)
çağırarak bu saygısız Titan’ı bir kayaya çaktırdı. İlahi demirci
istemeyerek de olsa Zeus’a boyun eğdi.
- Ey Prometheus dedi. Bu çekiçleri ve bu zincirleri görüyor musun?
Bunlar senin bahtsızlığını ve benim sonsuz üzüntümü
hazırlayacaklar. Seni bu vahşi kayaya çivileyeceğim.Artık sen
buradan hiç insan sesi işitmeyeceksin, teselli ve acımak sana
yüzünü göstermeyecek, güneşin kızgın ışınlarıyla kuruyarak vücut
çiçeğin solacak. Çok sonra gece yıldızlı mantosunun altında
geldiğinde sen kalbinde bitmez acılar bulunan bir keder nöbetçisi,
bu korkunç yerde, hiç dinlenmeden, uyku nedir bilmeden, dizlerini
bükmeden yalnız başına kalacaksın. İniltilerini insafsız
kayalardan başka duyan olmayacak. Boş yere feryat edeceksin.
Bunları söyleyen Hephaistos bahtsız Prometheus’un ayaklarına,
kollarına kırılmaz zinciri geçirdi, sağlam kayaya çaktı. Bununla
da bitmedi. Her sabah kocaman bir kartal geliyor ve süzülüp
Prometheus’un ciğerlerini yiyordu. Sivri tırnaklarını göğsüne
batırıyor, ciğerini didikliyordu. Akşama kadar onun yediği ciğer,
gece sabaha kadar tekrar eski haline geliyor ve işkence aynen
devam ediyordu. Bu işkence 30 sene sürdü, sonra Zeus onu affetti
ve ölmezler arasına aldı.
Başka bir mite göre de Prometheus heykel yapmasını bilen bir
Titan’dı. Sadece bir insan değil birçok adamlar yapmış ve onlara
can vermişti. Atölyesinde kollar, bacaklar, gövdeler, kafalar,
kalpler yapıp, birbirine ekleyerek tamamladığı heykelleri raflara
diziyordu. O sırada Dionysos (Şarap Tanrısı) atölyeye geldi, çok
çalıştın yoruldun, biraz dinlenip içelim dedi. Prometheus
atölyesine döndüğünde sarhoştu. Bu yüzden bazı hatalar yaptı,
küçük bir gövdeye koca bir baş, iri bir gövdeye ait olan kolları
küçük bir gövdeye taktı. Derler ki hayatta koca başların, uzun
bacakların, düzensiz vücutların sebebi de Prometheus’un sarhoş
anlarıdır.
Yunanlılara göre Prometheus sadece erkekleri yaratmıştı. Kadın o
devirde mevcut değildi. İnsanların ömürleri güzel geçiyor, neşe
içinde yaşıyor, huzur içinde ölüyorlardı. Ne zamanki ateşi elde
ettiler, gururlanıp Tanrılığa soyundular. Madenleri eritip
silahlar yaptılar, birbirlerini boğazladılar, Prometheus’un
verdiği şeytani zekayla erdemlerini kaybedip, kabalaştılar, bütün
iyi huyları kalplerinden kovdular. Manevi bir sefalete düştüler.
Eğer Prometheus aklın sembolü olan ilahi ateşi Tanrılardan çalıp
insanlara vermeseydi, bu mahluk bu kadar sefil olmayacaktı.
Prometheus’un kurnazlıkla çaldığı akıl onları şımartınca Zeus
yalnız erkeklerden ibaret olan bu yüzsüz ve terbiyesiz mahlukların
başına bela olarak kadını gönderdi. Zeus usta bir Tanrı olan
Hephaistos’u çağırdı ve ona kadını yaratmasını emretti. Hephaistos
balçığı su ile yoğurdu ve eşi Aphrodite’i model alarak ilk
bakirenin vücudunu yaptı.
Heykel bitince onun kalbine ruh yerine Prometheus’un çaldığı
ateşten bir kıvılcım koydu. Bütün tanrı ve tanrıçalar ona bir
şeyler armağan etti ve ona Pandora (bütün armağan) ismini
verdiler. Aphrodite güzellik, Hermes hıyanet ve aldatıcı sözler,
Zeus da esrarlı bir kutu armağan etti ve ona bu kutuyu asla
açmamasını söyledi. Zeus Pandora’yı Prometheus’un kardeşi
Epimetheus’a hediye olarak gönderdi. Her ne kadar Prometheus
kardeşine Zeus’tan gelen hiçbir hediyeyi kabul etmemesini
söylediyse de Pandora’nın güzelliğine hayran olan Epimetheus onu
alıp insanların arasına götürdü. Pandora dünyaya gelir gelmez
sabırsızlık ve merakla “Acaba kutunun içinde ne var?” diyerek
kapağını açtı. Kutunun içinden hastalık, keder, yalan, riya,
şehvet, insanların felaketini hazırlayan ne varsa fırlayıp kuşlar
gibi uçuşarak dünyaya yayıldı. Pandora hatasını anlayıp kutuyu
kapattı ama geç kalmıştı, bu arada insanları yaşatacak, teselli
edecek “ümit” de kutunun içinde kapalı kaldı. Zeus ilk kadınla
birlikte tüm fenalık ve ıstırapları da dünyaya göndermişti.
Buna rağmen Zeus’un kini sönmedi. Bir tufan çıkararak insanları
boğarak öldürmek istedi. Fakat kurnaz Prometheus bir kayık yaparak
kendi oğlu olan bir erkek (Deukalion/ dindar insan) ve bir dişiyi
(Sofi /dişil enerji, insanlığın ulaşabileceği son nokta, yedinci
mertebe/Zeus’un Meliades perilerinden olma kızı olduğu söyleniyor)
bu kayıkta saklayıp tufandan kurtardı. Derler ki, tufandan
kurtulan Deukalion Zeus’a bir kurban kesmiş, o da kendisine
yalvaran bu dindarı ve eşi olan öz kızını affetmiş ve ilk adağını
yerine getireceğini söylemiştir. Deukalion insanlığın tekrar
yaratılmasını istedi. Zeus Themis’i (adalet tanrıçası) çağırdı.
Themis “başınıza birer örtü sarınız, kemerlerinizi çözünüz ve
yerden aldığınız taşları arkanıza atınız” dedi. Deukalion’un
attığı taşlar erkeklere, Sofi’nin attıkları ise kadınlara dönüştü.
Onlar ikinci defa taştan yaratıldıklarından her şeye katlandılar.
İşte Prometheus ve insanlığın masalı…
Masallar ,
Evrensel ve sonsuz, yersiz yurtsuz ve
Sahiplenilemeyen,
İnandığınız sürece olan…
En cesur, en ümitli zamanlarımız değil miydi
Çocukluğumuz?
Unuttuk, uzaklaştık,
Büyüdük!
Oysa hep yanımızda değil mi?
Periler, cadılar, kurnaz tilkiler, hain kurtlar,
Şaşkın kargalar, haramiler, krallar, kraliçeler,
Prensler,prensesler…
Herkesin her şeyin masalı yok mu?
Birinin masalıdır belki aslolan yaşam da!
Biz de o masalın kahramanları…
Ancak masallara inananların bildiği gibi,
Tüm masalların ortak yönü sonucudur! |
|
|
|
|
|
|
|