Çeçen edebiyatının tarihi ve gelişimi,
Sovyet devrimi ve tarihiyle iç içedir. Sovyet sisteminin tam
olarak oturduğu 1920 yılının Mart ayına kadar Çeçen-İnguş halkı
yerleşik yaygın bir alfabeye sahip değildi. 1921 yılında yapılan
10. kongrede, partinin geri kalmış halklara kendi ana dillerinde
eğitim yapabilmeleri, kültür ve edebiyatlarını geliştirmeleri
konusunda öncelikle yardım yapılması kararından sonra,
Çeçen-İnguşlar ve diğer küçük halklar, kendi yazı dillerini,
yayınevlerini, tiyatrolarını, dönemin aydınları öncülüğünde
kurmaya, geliştirmeye başladılar.
Aynı yıl İnguşlar Latin alfabesini temel alarak kendi alfabelerini
oluşturdular. Çeçenlerin oluşturulmuş iki alfabesi (P.K. Uslar, T.
Eldarhanov) Kiril alfabesini temel almış ama okullarda ve halk
arasında yaygın olarak kullanılmaya başlamamıştı. Çeçenler
arasında din adamlarının önemli bir yeri olması nedeniyle önce
Arap alfabesi temel alınarak bir alfabe daha oluşturuldu. Daha
sonra 1925 yılında Rostov'da dağlı kültürüyle ilgili bir
konferansta Çeçen temsilcileri, Halid Oşayev, ve M.S.
Salmurzayev'in hazırladığı Latin alfabesini temel alan Çeçen
Alfabesini kabul ettiler. Bu alfabede bir süre sonra pratik
kullanımdaki sakıncaları nedeniyle değiştirilerek bugün kullanılan
Kiril alfabesi yerini aldı.
1923 yılında yayınlanmaya başlayan ilk Çeçence
gazete "Serlo" etrafında bir araya gelen Çeçen edebiyatının
öncüleri olan dönemin genç yazarları: Arbi Dudayev, Ahmad Najayev,
Said Baduyev, Mohmad Mamakayev, 30'lu yıllarda yazmaya başlayan
Şamsuddin Ayshanov, Nurdin Muzayev, Arbi Mamakayev sadece
Çeçenlere seslenmeyi amaçlayan, bu arada Çeçen edebiyatını yaratan
sanatçılar olarak ortaya çıktılar.
Çeçen şiirinde ilk adımları Arbi Dudayev ve Ahmad Najayev
atmışlardır. Said Baduyev ve Mohmad Mamakayev Çeçen gençliğine
edebiyatta kendilerine yaratıcılık konusunda büyük güven
duymalarını sağlamışlardır. Dönemin tüm öncü yazar ve şairleri
yeni sistemin ve yaşam biçiminin halk tarafından anlaşılması ve
benimsenmesi için sürekli kolektif üretim tarzını, halkların
dostluğunu, emeğin kutsallığını, çağdaşlaşmayı ve barışı
anlatmışlardır. Bunu, Najayev'in "Kutsal Ekim", "Çeçen
Cumhuriyetinin Onuncu Yılı", "Bilimin Derinliği", Mohmad
Salmurzayev'in; "Mantıklı Hamid", "Hocanın Zulmü", Said
Paduyev'in; "Açlık", "Kızıl Kapı", "Beşto" gibi şiir ve
öykülerinden anlıyoruz.
Çeçen Edebiyatının temelini atan yazar olarak anılan Said Baduyev
dönemin Çeçen yazarları arasında en bilinçli ve klasik Rus
edebiyatını en iyi bilenlerdendi. 1928 yıllarında Mohmad Mamakayev
de şiirde önemli çıkışlar yaptı. "Zelimhan", "Komiser", "Aslanbek
Şeripov", "Kan Emen Dağlar" gibi poemleriyle Çeçen şiirinde yerini
aldı.
1920'li yıllarda oyun yazarı olarak Said Baduyev ve İsa
Eldarhanov, "Atalarımızın Töresi", Mohmad Yandarov, "Makajoy'un
İmamı", Danilbek Şeripov, "Albek Hacı" isimli piyesleriyle Çeçen
edebiyatında ilk örneklerini verdiler. Bu oyunlar aynı yıllarda
tiyatrolarda, köy kültür derneklerinde sahnelenmeye başladı.
Yeni yaşam biçiminin yerleşmesi, benimsenmesi, tüm Sovyet halkları
edebiyatında olduğu gibi Çeçen edebiyatında da tema, öz, ve
biçimde köklü değişiklikler yarattı. Dönemin şairi Arbi Dudayev'de
bu değişimleri gözleyebiliyoruz. "Çağrı" ve "Yeni Dünya" isimli
şiirlerindeki kahramanlar, kendilerini hiç sakınmadan yeni yaşamı
emeğiyle kuran özverili insanlardır. Yine bu yıllarda bireyin
yaşamdaki rolünü Ayshanov; "Tembellik-Acizlik", "Mücadele",
"Okuyacağız" öyküleriyle çarpıcı bir şekilde vurgulamıştır.
1930'lu yıllar, Çeçen edebiyatının gelişiminde önemli bir dönemi
kapsar. Sovyetlerde olduğu gibi Çeçenya'da da hızlı sosyoekonomik
ilerlemeler olmuş, kolektivizm tam anlamıyla oturmuş, önceki beş
yıllık planda hedefle-, inen petrol üretimi iki buçuk yılda
tamamlanmıştır. Bu verimli çalışmanın ödülü olarak, Çeçenya emek
madalyası almış, dolayısıyla halkın yaşam seviyesi yükselmiştir.
Çeçenya'daki bu gelişmeler kültürel ilerlemelere de yansımıştır.
Binlerce genç enstitülerde, fakültelerde eğitimden geçmiş,
kültürel etkinlikler köylere kadar ulaşmıştır. Edebiyata ilgi
gözle görülür bir şekilde artmış, bu dönemde yeni isimler, gazete
ve dergilerde şiir, makale, roman, öykü, hikaye, derleme
türleriyle görülmeye başlanmıştır.
Bu yıllarda Said Baduyev'in fanatik bağnazlara karşı eleştirel bir
tepki olarak yazdığı "Petamat" isimli roman, sosyal problemleri
çarpıcı ve açık bir biçimde okura sunmuştur. Yazar, Çeçen
edebiyatında ilk kez sanatsal bir anlatımla Çeçen kadınını ve
toplumdaki yerini ince bir ustalıkla irdelemiştir. Roman;
Baduyev'in anlatımdaki güçlüğünün, dildeki akıcılığının ve
gerçekçiliğinin bir kanıtıdır. Romanda olaylar 19. yüzyılın ilk
çeyreğinde geçer. Tarihsel gerçekleri yansıtmaktan geri kalmayan
Baduyev, aynı zamanda Çeçenlerin Çarlığa karşı verdikleri
mücadeleyi de sağlıklı bir şekilde vurgulamıştır. Baduyev ayrıca
bu yıllarda deneme türünde "Traktörcü Hujit", "Yeni Toplum",
"Öğretmenimiz Maksim Gorki" gibi edebi ürünler de vermiştir.
İlk Sovyet Yazarları Kongresine, Çeçen yazarlarından Said
Baduyev, Şamsuddin Ayshanov, Nurdin Muzayev, İdrisBazerkin'le
katılan Mohmad Mamakayev not defterine kongreyle ilgili şöyle
yazmıştır: "Gorki; bizden, ulusal yazarlardan bahsederken şöyle
dedi: Ulusal edebiyatın gücü, 6 ulusun büyüklüğüyle ilgili
değildir, küçük uluslar da insanlığa sayısız deha vermiştir. Dünya
kardeşliğinin önemini, kendi ulusunun tarihini ve bugününü
özümsemeyenler yazar olamaz."
Mohmad Mamakayev 30'lu yıllarda yazdığı poemlerinde halkını çok
yönlü anlatabildi. Daha önce "Kan Emen Dağlar" isimli poeminde
dağlıların Çarlığa karşı verdiği savaşları çarpıcı bir şekilde
vurgulayan Şair, 1934 yılında yazdığı "Anamla Söyleşi" isimli
poeminde zorlu geçen çocukluk yıllarını, dönemin Çeçenya'sını,
halkın yaşamını işledi. Bu poeme, çok yönlü anlatım-monolog
diyebiliriz. Şair yedi yaşında yetim kaldığı zaman kendisine el
uzatan, Aslanbekov Çocuk Yurdu'na verilmesini sağlayıp eğitimiyle
ilgilenen Komiser'e sevgisini dile getirmektedir.
Başımı okşadı sıcak elleri,
Baba şefkatiyle yüzüme baktı,
"Çocuk yurduna kaydedin" dedi,
Mavi kalemiyle notunu yazdı.
(Anamla Söyleşi)
40'lı yıllarda, İkinci Dünya Savaşının ayak sesleri duyulurken
vatan savunması temasını sıkça işleyen, Zayndi Bakrayev, Emi
Hamidov, Şirvan'ı, Kalayev, Mohmad Sulayev, Bilal Saidov, Edilov
Hasmohmad gibi genç isimlerle karşılaşıyoruz. Savaş yıllarında
yazdığı bir şiirde Edilov, vatan toprağına şöyle seslenmektedir:
Yiğit ve yaratıcı
Kıldın beni,
Cephelerde seni
Savunuyorum.
Sıcak kurşunlar
Taradı bedenimi,
Bağrına geliyorum
Kabul et toprak!
Kaygılı gözlerim
Batı'ya bakıyor,
Yüreğim, bedenim
Ölüyor, toprak.
Taşıma yazılırsa
Şükranın yeter,
Barış için ölenlere
Saygı duy toprak!
(Saygı Duy Toprak)
Edilov'un "Kafkas Kartalı", "Savaşçı Sana", "Toprak Zerresi"
şiirleri yine savaş döneminde vatan savunması ve kahramanlık
temalarını işlemiştir.
Arbi Mamakayev, Devrim öncesinde Çeçenya'daki sosyal yaşamı
yansıtan "Alsagh ve Selehat" isimli poeminden sonra, "Terek
Yamaçlarında" isimli şiir kitabını yayımladı. Savaş yıllarında
yazdığı "Her Şey Vatan İçin", "Şotoy' lulara", "Şerefli
Birliklere Selam", "Ekim Yaşıtlarının Türküsü", "Her şey Savaşa"
şiirlerinde özgürlük ve vatan onurunu koruma temalarını işledi.
Vatanın onurunu korumak için tek vücut olarak karşı koyan halkı
anlatırken, her bireyin, halkının temsilcisi olduğu bilinciyle,
cephede düşmana karşı savaşması gerektiğini coşkusal bir dille
vurguladı.
50'li yıllarda, 20. kongre sonrasındaki Çeçen şiiri öz, biçim ve
içerik olarak çok yönlü bir gelişme göstermiştir. Çeçen yazarları
bu yıllarda özgün yapıtlar vermiş, felsefi, folklorik tarzda da
yazmışlardır.
Tarihsel miras, ulusal bilinç, çağdaş duyarlılık arasında
şaşırtıcı bir senteze ulaşan Mohmad Mamakayev, Çeçen toprağının
özelliklerini yalın ve çarpıcı bir biçimde dile getirmiştir.
Soğukta titredik, sarındık
giysilere,
Sıcağı bulmak için sokulduk
ateşlere,
Anamızın elleri ısıttı bizi.
Yaşamanın tadına varamadık
dünyada,
Bir soğukluk bırakmadı, buz
kesti içimizi,
Vatan toprağının sıcağı
olmayınca.
(Toprağın Sıcaklığı)
Alınteri dökmüşse, savaşıp
korumuşsa,
Veya karışmış ise bir
damlacık al kanı,
Dünyada var olan her şeyden
daha fazla,
Çeçen kutsallaştırır, suyunu,
toprağını.
(Dörtlük)
Yine bu yıllarda Mamakayev, "Geri Gelirim", "Argun'da Sabah",
"Taşlar da Anlatır" isimli şiir kitaplarında halkını, vatanını ve
enternasyonalist düşüncelerini dile getirmiştir. Mohmad
Mamakayev, tok sesi, çarpıcı imgeleri, yaratıcı geleneğiyle genç
şairlerin öncüsü olmuştur. Mamakayev'in şiiri; ulusal duygu ve
düşünüş biçiminin,1 bireysel, ruhsal, zincirsel
coşkularıyla, sorgulayıcı, imgeleyici anlatımıyla halkın
sahiplendiği bir şiirdir.
Çeçen halkının tarihini, şiirsel anlatımıyla "Çeçenya Hakkında
Anlatı" isimli poemiyle Nurdin Muzayev kitaplaştırdı. Bu
kitabında Çeçen halkının Çarlık Rusya'sına karşı verdiği savaşı,
tüm Çerkes halkının sürgününü, devrim yıllarını anlattı.
İlk şiir kitabı "Sevgili Cumhuriyetim"! 40'lı yıllarda
yayımlayan Raisa Ahmatova, bu yıllarda da Çeçen kadınlarını ve
sorunlarını konu edinen lirik şiirler yazdı. Aşk, yalnızlık,
vatan sevgisi, halkların kardeşliğini şiirlerinde özgün bir dille
anlatan Ahmatova, bir şiirinde vatan sevgisini şöyle dile
getirmektedir:
Soğuk tipi dondur beni,
Sarıl bütün vücuduma,
Titreterek her yerimi,
Çalış beni yıldırmaya.
Her şeyimi vermek için
Sevgili vatanıma,
Eğer hazır değilsem,
Öldür beni acıma.
(Akşamın Işınları)
Ahmatova'nın şiiri, Çeçen şiirine
yeni bir ses, renk kattı.Dönemin genç yazarlarından Şeyhi
Arsanukayev, Ahmad Dakayev, Mohmad Dikayev, Huseyn Satuyev,
Alvadi Şeyhiev, Musbek Kibiyev, Azi Kusayev'in isimleri
gazetelerde, dergilerde, antolojilerde, göze çarpmaya başladı. Bu
genç yazarların ilk kitapları bu dönemde basıldı.
Çeçence edebiyat dergisi Argun'da; Arsanukayev'in "Barış
Güçlüdür", "Sovyet İnsanı", "Kafkas", "Anadili", Dikayev'in
"Sızlayan Yerler" isimli şiirleri genç okurlar tarafından coşkuyla
karşılandı. Dikayev bir şiirinde kaygılarını şöyle dile
getirmişti:
Sonbaharda sarararak
Dökülen yapraklara,
Kederlenip bakıyorum
Düştükleri toprağa.
Korkuyorum, bazıları
Tutunacak dal bulmadan,
Yaprak gibi dökülerek,
Koparlarsa halkımızdan.
(Korkuyorum)
Arsanukayev ve Şeyhiyev, "Çeçen Halkına", "Yaşam Denizinde",
"Ayaklanan Yüreğimde" halkın duygularına kulak verdiler. Genç
şairlerden Şahid Reşidov, Said Gatsayev, arı, akıcı dilleriyle,
lirik şiirleriyle genç okurların dilinden düşmediler.'
Yine; aşk, vatan, doğa, gençlik ve sosyal sorunları şiirleriyle
dile getiren şair Mohmad Sulayev, halkının sınırlar ötesine taşan
tarihsel ve hala kanayan toplumsal yaralarının çözümünü anavatana
dönüşte görerek şiirlerinde işledi.
Vatanım çağırıyor usanmasız,
Karnım tok başka seslere.
Durursam, duracak kalbim
amansız,
Gidiyorum varmam gereken yere.
Suçluyorsun beni, duyamıyorum;
İsteme gücümün yetmediğini!..
Mutlu bilse bile, insan kendini
Değildir, özlüyorsa memleketini!
(Aydınlık Akşam
Sınırlar ötesine sürülen halkına aynı çağrıyı Hasmohmad Edilov'un
şiirlerinde de görüyoruz:
Dönecek diye çocukları
Bekliyor Kafkasya,
Açmış engin kucağını,
Hazır.
Eşsiz dağlarının
Beyaz dorukları gibi,
Yatakların en güzelini
Sermiş çocuklarına.
…
Çağırıyor atalarının
Soluduğu havalara,
Yaşamaya çağırıyor
Dedelerinin toprağına,
Çiçeklerin açtığı
Sevimli yamaçlara.
(Mutluluğum)
Çeçen yazarlarının 20. kongreden sonra Rusça’ya çevrilen yapıtları
olan; Said Arsanov'un "Dostluk Ne Zaman Bilinir", Mohmad
Mamakayev'iri, "D'evnnf Müridi", "Zelimhan", Halid Oşayev'in
"Alevli Yıllar", Mohmad Sulayev'in, "Tovsolt Dağdan Gidiyor",
Nurdin Muzayev'in, "Argun'un Kıyısında", Mohmad Musayev'in,
"Mutluluk Kaynağı", Abuzar Aydemirov'un, "Barışın Adıyla" isimli
romanları, öykü ve anlatılarının tümü, Çeçenleri, Çeçen tarihini,
folklorunu konu ediniyordu.
"Barışın Adıyla" isimli romanında Aydemirov, 1940'lı yıllardan
1905'e kadar Çeçenlerin ve Kuzey Kafkasyalı halkların Çarlık
Rusyasına karşı verdikleri mücadeleyi anlatıyordu. Arsanov
"Dostluk Ne Zaman Bilinir” romanında 19. ve 20. yüzyıl başlarında
Çeçenya'daki değişimi, devrim yıllarında kan davası nedeniyle
Rusya içlerine göçen bir Çeçen ailesinin başından geçenleri konu
edinerek, dönemin Rusya ve Çeçenya'sını sosyal, tarihsel
yönleriyle, folklorik imgelerle, güçlü bir edebi dille
anlatmıştır. Çeçen edebiyatında önemli bir yeri olan Mohmad
Mamakayev, "Devrim Müridi" isimli romanında, Çeçen halk kahramanı
Aslanbek Şeripov'un yaşamını ve mücadelesini anlatmıştır.
Günümüz Çeçen edebiyatına baktığımızda Roman dalında Abuzar
Aydamirov "Uzun Geceler" isimli tarihsel romanıyla, Çeçen-Çerkes
halkının sürgühünü, "Şa: mil'in Gezileri" isimli tarihsel
anlatısıyla İmam Şamil'in bilinmeyen yönlerini, Çarlık Rusya'sına
karşı yapılan savaştaki Çeçen-İnguş halkının yerini açık bir
şekilde vurgulamış, "Halk Yazan" unvanını almıştır. Şiir dalında
genç şairlerden, Apti Bisultanov, Zelimhan Yandarbiyev, öykü
dalında genç yazarlardan Musa Ahmatov çağdaş Çeçen edebiyatının
doruklarına harçlarını koymuşlardır.
Çeçen yazarları, bugüne değin kalemlerini anadillerinde
kullanmışlar, roman, şiir, öykü, deneme, eleştiri, tiyatro
oyunlarıyla kendilerine özgü; tarihsel, geleneksel, sanatsal,
dokusal yönleriyle ürünlerini vermişler ve vermektedirler.
İnsanlara barış ve mutluluğu dileyen, özgürlüğe koşulsuz bağlı
kalan, efsanevi Kafkas dağlarının bu küçük ulusunun yazarlarına;
halklarının geçmişte yaşadığı, acı, sürgün ve yıkımlar, bugünkü
kazanımlar sonsuz esin kaynağı olmuştur. |