CC sitemizde
anadili ile yazmak, yazışmak, anadili korumak geliştirmek
çabalarını karşısında coşku, mutluluk duyuyorum. Tabi ki, başarı
için en birincil ilke tek bir alfabede karar kılmaktır. Benim de
Latin alfabesi ile yazılmış okuduğum ilk kitap K’ube Şaban
alfabesi ile yazılmıştı. Ancak anavatanda yaşar dil çalışmalarını
daha yakından izleyebilir hale gelince, Kiril asıllı alfabenin
kimi yetersizliklerinin bu alfabeye de yansıtıldığını gördüm.
Diasporadakiler için Latin alfabesi temelli bir Adige alfabesinin
gerekliliğine kesinlikle inanıyorum.
Bu, diasporada dilin unutulmasını geciktireceği gibi anavatandaki
akrabaları dostları ile anadilde yazışabilmeyi de birlikte
getirecektir. Bu konudaki düşüncelerimi Nart dergisi 35. sayısında
yayımlamıştım.
Yine hatırlayacaksınız daha önce bu konuda Türkiye’de çok ciddi
tartışmalar, çalışmalar da yapıldı. CC sitemizde ortak bir
alfabeye gidilebileceğinin zemini oluştuğu inancı ile Nart’taki
yazımı anımsatmak istiyorum. Alfabe önerisini bunu izleyecek
yazıya bırakıyorum.
____________________
Nart’ın Dil Sayısı için benden istenen “anavatandaki dil
çalışmalarını” bütün boyutları ile irdeleyebilmek çok güç. Ancak
var olan ana yaklaşımları şöyle sıralamak mümkün:
İlk sözü edilmesi gereken perestroikadan hemen sonra alevlenen
Latin temelli alfabeye geçilmesi görüşü. Bu konuda bilimsel
olmaktan uzak denebilecek çok sayıda proje sunulmakta bunların
çoğunun kendi iç mantığı bile bulunmamaktadır. Her sese bir harf
ilkesi ön planda tutulduğu için bugün kullanımda olmayan,
bilgisayar programlarında yer almayan işaretlerden oluşmuş
spekülatif projeler çoğunluğu teşkil etmektedir. Giderek,
alfabenin mutlaka kendimize özgü olması gerektiği düşüncesinden
hareketle aile tamğhalarının (arma) harf olarak benimsendiği bir
alfabe de oluşturulmuştur. Ancak takdir edilebileceği gibi bunun
da pratik değeri yoktur.
Ancak hemen belirtilmesi gereken, Latin temelli bilimsel ve
gerçekten dilimize uygun alfabe düzenlenebilse bile günümüzde
bunun anavatanda uygulama şansının olmadığıdır. Bunun birincil
nedeni, yönetimlerimizin üyesi bulunduğu Rusya Federasyonu’nun
konuya karşı duyarlığıdır. Rusya Federasyonu böylesi çalışmaları
neredeyse ayrılıkçı hareket olarak algılamaktadır. Nitekim Rusya
Federasyonu Devlet Duması Federasyon içinde Kiril dışı alfabe
uygulamasına geçilemeyeceği yasasını kabul edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamadan sonra, anavatanda Latin kökenli alfabe
uygulaması önündeki diğer engeller önemini yitirmiş sayılabilirse
de çoğu dilcilerimizin, bilim adamlarımızın, yazarlarımızın böyle
bir uygulamayı zaten yanlış bulduğunu vurgulamak gereğine
inanıyorum. Yani Rusya Federasyonu engeli olmasaydı bile Latin
kökenli alfabeye geçilemeyecekti.
Ben, kendimin de aktif olarak katkıda bulunmaya çalıştığım DÇB ve
destekçilerinin Adige dili ve alfabesi sorununa yaklaşımını,
soruna çözüm bulma çabalarını daha yararlı ve gerçekçi buluyorum.
Peki nedir bu yaklaşımın önerileri:
1) Adigey
ve Kabardey lehçeleri için tek alfabeye geçilmesi.
2) Tek bir yazı diline geçilmesi.
3) Diasporadakiler için Latin temelli alfabe düzenlenmesi.
1) Adigey ve Kabardey lehçeleri için tek alfabeye geçilmesi:
Bilindiği gibi günümüz Adigey ve Kabardey alfabelerinde kimi ortak
sesler farklı, kimileri de karşıt harflerle gösterilmiştir. DÇB
ilk kurulduğu günden bu yana tek alfabeye geçilmesi çalışmalarını
stimüle (canlandırma) etmiş, dilcilerimizle birçok toplantı
yapmış, Dünya Adige Akademisi ile konuya yaklaşımda görüş birliği
sağlanmıştır. Bu görüş birliğinden sonra çalışmalar daha sonuç
alıcı olmuş, Prof. Dr. Kxhumaxue Muhiddin’in projesi üzerinde
anlaşma sağlanmıştır. Alfabenin uygulanır hale gelmesi yasama
organlarının gerekli yasaları kabulünden sonra mümkün olacaktır.
Bu konuda da ilk adım atılmış Kabardey-Balkat Parlamentosu ortak
alfabeye geçilmesi için gerekli yasal düzenlemeyi yapmıştır.
Adigey Parlamentosu’nun da benzer yasayı kabulünden sonra
belirlenecek süre içerisinde uygulamaya geçilecektir.
2) Tek bir yazı diline geçilmesi:
Tek dile geçilmesi, elbetteki tek alfabeye geçilmesi gibi kolay
olmayacaktır. Ancak DÇB kurulduğu günden bu yana bu görüşü savuna
gelmiştir. Dilcilerimiz, yazarlarımızın çoğunun bunun olanaksız
olduğu görüşünde olmalarına karşın DÇB kendi yaklaşımını savunmayı
sürdürmektedir. Bu çalışmaların uzun erimli bir süreç olduğunun
da bilincindedir. Ancak tek dil dendiğinde hep, günümüzde yazın
dili olan iki lehçeden birinin diğerine tercih edildiği, yada
edilebileceğinin savunulduğu sanılmaktadır. Bu yanlış sanı
özellikle DÇB görüşünün karşısında olanlarca
yaygınlaştırılmaktadır. DÇB’de günümüz politik-kültürel ortamında
bunun, yani yazın dillerinden birinin ortak dil olarak kabulünün,
hayata geçirilmesinin mümkün olmadığının ayrımındadır. Savunduğu
da iletişim olanaklarından en üst düzeyde yararlanılması, çok uzun
olmayacağını umduğumuz bir sürede, bir Adige’nin konuştuğunu
diğerinin anlar hale gelmesidir. Radyo, tv, gazete, kitap,
tiyatro, okul programları vb. sayılabilecek daha birçok kanalla
iletişimin yoğunlaştırılmasıyla tek dile gidilebileceğine
inanmakta ve bu konularda çaba göstermektedir.
Ancak son yıllarda, alfabenin düzenlendiği yıllarda
dilbilimcilerimizin yeterli olmadığı, dil bilgisi kurallarına
temel olacak Adigece metinlerin çok az olduğu, bunların sonucunda
da alfabenin düzenlenmesinde olsun, dilbilgisi kurallarının
belirlenmesinde olsun hatalar yapıldığı görüşü de dile getirilir
olmuştur. Kişisel olarak bu görüşün gittikçe ağırlık kazanacağını,
alfabenin yine Kiril temelli olarak yeniden düzenleneceğini,
dilimizin dil bilgisi kurallarının da günümüz dilbilimi
verilerinin yol göstericiliğinde yeniden belirleneceğini umuyorum.
Bu arada, DÇB’nin Ağustos ayı içerisinde Nalçik’te
gerçekleştireceği Dünya Gençlik Olimpiyatı ve Altıncı Genel Kurul
öncesi, çok önemsediği iki konuda daha toplantı düzenleyeceğini
anmakta yarar görüyorum. İlgili bütün tarafların katılımının
beklendiği “Anavatana Dönüş Sorunları” konulu ilk toplantı, 17
Mayıs 2003’de Maykop’ta, “Dilimiz” konulu ikinci toplantı ise 7
Haziran’da Çerkessk’te gerçekleştirilecektir. Bu ikinci toplantıda
yukarıda sözünü ettiğim yeniden yapılandırma çalışmalarının daha
yüksek sesle dile getirilebileceğini de söyleyebilirim.
Çerkessk’te gerçekleştirilecek “Dilimiz” konulu toplantının gündem
maddelerinden biri de tüm Adigeler için Adige Dili günü
belirlemek. Aslında bu konuda Adigey’de uygulama zaten başlamış
bulunuyor. Dönemin Adigey devlet başkanı Carım’ın kararnamesi ile
Bersey Wımar’ın hazırlamış olduğu bilinen ilk alfabemizin, 1853
yılı 14 Martı’nda yayımlanmış olması nedeniyle 14 Mart 2000
yılından beri Adige Dili günü olarak kutlanmaktadır.
Ayrıca okullardaki ders saatleri yetersizliğinin getirdiği
olumsuzluklar en iyi dil öğretmeni, en iyi öğrenci, çeşitli
konularda açılan kompozisyon yarışmaları gibi etkinliklerle
giderilmeye çalışılmaktadır. Kabardey-Balkar’da Adige Psalhe
gazetesinin başlatmış olduğu sonradan Xase ve Eğitim-Bilim
Bakanlığı’nın da katıldığı Si bze, si pse, si dunay (dilim, ruhum,
dünyam) adlı en iyi dil öğretmeni yarışmaları dört yıldır sürmekte
gittikçe daha önemsenir hale gelmektedir.
3) Diasporadakiler için Latin temelli alfabe düzenlenmesi:
Ben DÇB’nin Latin temelli Adige alfabesi’nin anavatandakiler
için değil, sadece muhacerettekiler için oluşturulması,
yaklaşımının daha gerçekçi buluyor bu konudaki çalışmalara da
katkıda bulunuyorum. DÇB genel sekreterliğim sırasında, sürgünün
132. yılı nedeniyle Ankara’da yapılan “Dil Konferansında” bu
konuyu da gündemimize almıştık. Konuyu yönetimlerimizin de
gündemine taşımak için konferansa Adigey’den dönemin Eğitim Bilim
Bakanı Bırsır Batırbi’nin, Kabardey-Balkar’dan da Eğitim Bilim
Bakanı adına Oşhamaxue dergisi genel yayın yönetmeni Wıttıj
Boris’in katılımını sağlamıştık. Katılmış olanların
hatırlayabileceği gibi konferansa katılanlar adına
yönetimlerimizden diasporadakiler için Latin temelli Adige
Alfabesi oluşturulması dileğinde bulunulmuştu.
Ünlü dilbilimcimiz Ç’eraşe Zeyneb adına iki yılda bir düzenlenen
dil konferanslarından ilkine -ki, 27-29 Mayıs 1998’de
gerçekleştirilmiştir- Fahri Huvaj ile birlikte sunduğumuz öneriyi
son dönemlerin bu konudaki en ciddi girişimi olarak
değerlendiriyorum. Konferans özetlerinin sunulduğu kitapçıktan,
diasporadaki Adigeler için Latin temelli alfabenin neden gerekli
olduğu savunmamızı aktarmadan önce bu gerekliliği fark etmekte
geciktiğimizi itiraf etmeliyim. Uzun bir süre Türkiye’de Latin
temelli alfabeyi savunanların başında gelen Sefer Berzeg’e karşı
çıkmıştık. Doğrusu, ben daha Adigey’e dönüş yapmadan önce kimi
arkadaşlarımızın karşı çıkmasına karşın Fahri Huvaj ile
çalışmaları başlatmıştık. Benim dönüşümden sonra Fahri teknik
çalışmaları ilerletirken ben de alfabenin tartışılabilir,
benimsenir zeminini hazırlama çabası içindeydim. Fahri Huvaj’ın
Adigey’de kaldığı sürede de çalışmaları sonlandırıp taslağımızı
aşağıda okuyacağınız savunma ile Adige Devlet Üniversitesi’nin
düzenlemiş olduğu yukarıda sözü edilen konferansa sunduk.
Diasporadaki
Adigelerin anadilini kaybetmemesi için Latin temelli Adige
alfabesi gereklidir.
F.M. XHUAJ
Adigey Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü
H.X.MEŞFEŞ’U Çocuk Hastalıkları Hastanesi Doktor
1)
Bilindiği gibi günümüzde Adigelerin büyük çoğunluğu ( 2/3 ten
daha çok) Türkiye’de yaşamaktadır. Ancak üzücüdür ki Adige dilini
bilenlerin sayısı gittikçe azalmaktadır.
2) Türkiye’deki Adigelerin kiril temelli alfabeyi
öğrenebilmeleri çok güçtür. Altmışlı yıllardan beri bu alfabenin
öğrenilmesi çalışmaları yapılmış olmasına karşın başarılı
olunamamıştır. Bundan sonra da öğrenilebileceğine
inanılmamaktadır. Bunun çeşitli nedenleri yanında, kendilerinin
Latin harflerini kullanıyor oluşunu, günümüz Adige alfabelerinin
Kiril temelli olması ve bu alfabelerin düzeninin güç anlaşılır
olmasını da sayabiliriz.
3) Türkiye ve diğer muhaceret ülkelerindeki Adigeler Latin
harflerini iyi tanımaktadır. Ayrıca Türkiye dışı diğer muhaceret
ülke Adigeleri de Latin harfli Türkçe alfabeye aşinadırlar.
4) Muhaceretteki Adigelerin, özellikle Türkiye’dekilerin
anadillerini unutmamaları için kolay öğrenilebilecek, hemen
uygulanabilecek Latin temelli Adige alfabesi gereklidir.
5) Zaten bugünkü uygulamada, Türkiye’de yayımlanan kitaplarda
geçen Adigece sözcükler Latin harfleri ile yazılmaktadır. Ancak
benimsenmiş ortak bir alfabe olmadığı için, çoğunlukla farklı
alfabelerle yazılmaktadır. (bu konuda çok sayıda örnek
sunabiliriz) Öyle olunca da sözcükler rahat okunamamakta,
anlaşılamamakta, bu da Adigece okuyup yazma isteğini
azaltmaktadır.
6) Bugün sizlere sunduğumuz Latin temelli alfabe benimsenir ve
Türkiye’deki Adigelere ulaştırılırsa dili bilen herkes, öğreticiye
gerek kalmadan bir günde okur yazar olabilecektir. (bunu da
örneklendirmek mümkün)
7) Muhaceret Adigeleri bu kadar kısa sürede okur-yazar
olduğunda benimsenen alfabe ile basılacak kitapların tirajının da
bugüne göre çok daha fazla olacağı açıktır. (Adigece kitap
yayımının yasak olduğu ülkelerde bu alfabe, yasağı aşmada da
yardımcı olabilecektir.)
8) Sunduğumuz Latin temelli alfabe ile her iki diyalektimiz de
rahatça okunup yazılabilecektir.
9) Sürgünün 132. yılı nedeni ile Türkiye-Ankara’da düzenlenen
dil konferansında katılanlarca, anavatandakilerin Latin temelli
ortak alfabe benimsenmesi konusunda muhacerettekilere yardımcı
olunması dileğinde bulunulmuştur. Sözü edilen konferansa
Eğitim-Bilim bakanımız Bırsır Batırbi ile Kabardey-Balkar
Cumhuriyeti’nden Eğitim-Bilim Bakanı adına “Oşhamaxue” dergisi
genel yayın yönetmeni ünlü yazar Wıt’ıj Boris de katılmışlardı.
10) Latin harfleri dünyanın her ülkesinde kolayca
bulunabilmektedir. Dolayısı ile Latin temelli Adige alfabesiyle
yazmak da kitap yayımlamak da daha sorunsuzdur. Her yerde
bulunacak daktilo ve bilgisayarlarla, değişikliğe gerek duyulmadan
yazmak, yazılanları sorunsuz olarak çoğaltmak mümkündür.
Dolayısı ile sunduğumuz Latin temelli bu alfabe için hiç olmazsa
“denenmesi uygundur” kararı alınabilirse hem Adige diline hem de
Adige halkına yararlı olunacağı inancındayız.
Konferanstan istenen sonucun alındığını söylenemez. Geçen sürede
konu gündemden düşmemiş sözü edilen alfabenin ulusal varlığımız
için ne kadar gerekli olduğu daha belirgin hale gelmiştir. Ancak
alfabenin teknik sorunlarının Türkiye’de çözümleneceğine
inanıyorum. Seçilecek alfabenin diasporanın ve diaspora
ilişkilerinin ortak alfabesi olması konusunda DÇB’nin desteği
sağlanmalıdır. Konferansa sunduğumuz alfabenin büyük değişiklik
gerektirmeyecek iyi bir örnek olduğunu umuyorum. |