...................
...................
ADİGE DİLİ HAKKINDA: HALKIN DİLİ TEK OLMALIDIR
CEHVAR Davur
Gazeteci, Çerkes Kale "Adige Mak" (Adige Sesi) 17 Ocak 1991, Mıyekuape
Kafkasya Gerçeği, Sayı 4, Nisan 1991, Sayfa, 6-7
Çeviri: Alhas Fidarok
                         
...................
 
...................

Anadilimiz üçe ayrılmış durumda: Adigey, Kabardey ve Şerces yörelerinin alfabeleri birbirinden ayrı. Halkın başına gelen bu acınacak durumun bilincine varmayan bugün pek kalmadı. Okuma ve yazması olmayan halkımız bu olanakları elde ettiğinde üçe bölünmüş durumdaydı ve her bir yöre, ilerde olacakları düşünmeden, o an için kendilerine uygun gördükleri bir alfabeyi kabul ettiler.

O sırada mevcut olan aydınlarımız er geç tek alfabeye gitmemiz gerekeceğini acaba düşünememişler miydi. Düşünmüş de olabilirler, ancak o sıralar bu olanaklı değildi: insanlar zorluklar içindeydiler ve çevrelerinde korku kol geziyordu. Esasen zaman değişikliklerle doluydu.

Bugün ise yaşamımız değişmiştir. Başımıza gelen en önemli değişikliklerden biri, yabancı ülkelerde yaşayan Adigelerle sık sık görüşebilme olanağına kavuşmamızdır. Daha çok görüştükçe, yabancı topraklarda yaşayan Adigelerin sorularını da daha iyi anlıyoruz. Onların çoğunluğu dillerini iyi konuşuyorlar. Birçoğu dillerini yazmak, konuşmak ve öğrenmek istiyorlar. Adigece'yi öğrenmek isteyenler diğer ikisini bir yana bırakıp tek bir alfabenin kabul edilmesini arzu ediyorlar.

Federal Almanya'da Yayınlanan "Şıble" gazetesinde 1985 yılında çıkan "Adige Dili" başlıklı makalede şöyle deniyordu: "Adige dili dünyanın en eski dillerinden biridir. Yumuşak, güzel ve insanın içine işleyen bir dildir. Geçmişinin çok eski olmasına karşın, dilimizin yazılıp okunması yenidir. Ancak söylenceler ve halk şarkıları sayesinde dilimiz ayakta kalmış ve gelişmiştir. Hem sevinilecek, hem de şaşılacak bir şeydir bu. İnsan, eski "Vored" ve "ghıbze"leri dinlediğinde, anadilimizin zenginliğini daha iyi anlayabiliyor.

Ekim devrimi sayesinde dilimizle okuyup yazma olanağını bulduk. Önemli yazarlarımız yetişti ve onlar da dilimizi daha zenginleştirdiler. Dilin kökleşmesi Adige kültürünün de gelişmesinde büyük rol oynadı.

Ancak dil konusunda üzüldüğümüz bir yön var ki, bu da halkımızın üçe bölünmüş ve üç alfabeli hale gelmiş olmasıdır. Dünyada bizim gibi parçalanmış ve dağılmış birçok halk yaşıyor, ancak onlar tek alfabeyle yazıyor ve okuyorlar. Örneğin Alman dilinin durumuna bakalım. Almanların değişik lehçeleri var ama yazacak ve okuyacak olunca tek bir alfabe kullanıyorlar. Peki biz Adigeler neden tek bir alfabemiz olması için çalışmıyoruz. Bunun için ne engel var?

Adigelerin Ürdün'de ve İsrail'de açtıkları, Adigece de öğreten okullar alfabe farklılıkları nedeniyle hem öğretmenler, hem de öğrenciler zorluk çekiyorlar. Türkiye'de Adigece eğitim olanağı yok. Ancak böyle olduğu halde yardımlaşarak ve birbirine göstererek birçokları ana dillerini öğreniyorlar. Anayurtlarında yayınlanmakta olan kitaplar da ellerine geçiyor. Ancak Adigey şivesini öğrenenler Kabardey veya Şerces yöresinde yayınlanan kitapları gereğince okuyup anlayamıyorlar. Diğer iki alfabeyi okuyanlar da aynı durumda. Öyle olunca da ulusal edebiyatımızın en güzel örneklerini okuma olanağı bulamıyorlar.

Allah aşkına, anadille uğraşan bilim adamlarımız, sizlere tek ve hepimiz için aynı olan bir alfabe oluşturmanız için yalvarıyoruz." "Şıble"

Şıble’deki bu yazıyı yazan Adigelere ben de katılıyorum. Bu düşünce bende en çok, Ürdün'deki Adıgece okunan okula gittiğimde gelişmeye başladı. O okula Adigece'nin çeşitli şivelerini konuşan ailelerin küçük çocukları devam ediyor. Çoğunluğu dillerini de bilmiyorlar. Bilenleri de ailelerinin konuştuğu şiveyi biliyorlar. Öğretmenler de aynı durumdalar. Öyle olunca onlar da tek bir şivede konuşmak ve çocuklara onu öğretmek olanağını bulamıyorlar. Okuldaki çocuklar da hiçbirini iyice öğrenmeksizin, üç alfabeyi birden öğrenmek durumunda kalıyorlar. Öyle olunca da bizim gönderdiğimiz kitaplar onların pek işine yaramıyor. Bizler de aynı durumda değil miyiz? Biz Kabardey ve Şerces'tekiler Adigey’de yayınlanan kitapları okuyamıyoruz. Adigey'dekiler de aynı durumdalar. Bu durumun kültürümüzün gelişme ve yükselmesine büyük zararları dokunuyor.

Şıble’deki dileği bazı Adige aydınlarına da ilettim. Örneğin, Hadeğatle Asker bu konuya daha ihtiyatlı ve iyi düşünerek yaklaşılması gerektiğini düşünüyor. Çoğunluğu, halen kendi şivesini konuşanlar bakımından tek bir alfabe kabulünün mahzurlu olacağını düşünüyorlar. Bunda da belki gerçek payı var. Fakat bence, bunun halka faydaları mahzurlarından çok daha fazla olacaktır.

Bahsini ettiğim ve çok aceleye getirilmemesi gerekli olan bu sorunla ilgili düşüncesi bulunan tüm Adige aydınlarının, öğretmenlerin, öğrencilerin fikirlerini açıklamalarını istiyorum. Bir araya gelerek tartışalım, en uygun yolu arayalım ve bir çıkış yolu bulalım.