HAŞOKO Adel
Mıhamkeri, 1933’de Amman’da dünyaya geldi. Gençlik yıllarından
itibaren halkı ve halkının sorunlarıyla ilgilenmeye başladı.
Bilhassa İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ünlü Adige ozanı KUBE
Şaban’ın Amman’a gelmesinden sonra, ondan aldığı bilgilerle
hayatını tamamen Adige kültürüne ve halkına adadı.
Amman’daki
"Çerkes Yardımlaşma" ve "Çerkes Gençlik" derneklerinde görev aldı
ve etkinliklerine katıldı. KUBE Şaban ile birlikte, "Keberdeyme ya
ceş tev" ile "Psi Yiçij" adlı tiyatro eserlerinin sahneye
konmasında etkin rol aldı ve kendiside bizzat sahneye çıktı.
Ürdün’deki derneklerde Adigece okuma yazma kursları düzenledi. Bu
etkinlikler Adigeler arasında uyanmalara neden oldu. Uyanış ve
kültürel çalışmalar; rejimle iç içe olmuş, enseleri kalın,
karınları tok Adige kökenli yüksek mevkideki bürokratların işine
gelmiyordu. Kendisi gibi düşünen vatansever gençlerle, Adige
halkının sorunlarına çözüm aramak için düzenlenen gizli
toplantılara katılıyordu. Ürdün gizli servisinin dinlemesinden
çekindiklerinden dışarıda açık arazide ve çölde toplantılarını
yapıyorlardı. Bir millette hainler kendi içinden çıkar. En çokta
kendi aramızdan çıkanlar satarlar, kendi çıkarları için kendi
halkını ve "Adige (!)" kökenli Ürdün gizli emniyet başkanının
emriyle Adel ve kader arkadaşı olan Semih Thabısım tutuklanır ve
sahraya götürülürler. Aylarca çırılçıplak boynuna kadar gelen suda
bekletilirler ve sonunda da serbest bırakılırlar. Her iki kader
arkadaşının bu işkence sonunda böbrekleri iltihaplanır ve her
ikisi de onları yakinen tanıyanların bildiği gibi, böbrek
yetersizliğinden birer hafta arayla ADEL Mıhamkeri
Wuppertal’de, Semih Thabısım ise anavatan Nalçik’te hayata
gözlerini yumarlar.
HAŞOKO Adel Mıhamkeri Ürdün’de yaşayamayacağını anlar, zaten
öğretmeni Kube Şaban’da Ürdün’deki baskılara dayanamayarak
Fransa’ya gitmişti. Ancak Adel’in hedefinde anavatan vardır.
Anavatana giderek oraya yerleşmekti amacı. Bu arzuyla 1960’da önce
Varşova’ya oradan da Moskova’ya geçer. Her nedense anavatan
Çerkesya’ya giderek yerleşme izini alamaz. Üzgün kolu
kanadı kırık Sovyetler Birliği’nden ayrılmak zorunda kalır. Artık
Adel’in gideceği ülkesi yoktur. Almanya’ya gelir, Wuppertal
kentine yerleşir. Burada eşi Elke’yi tanır ve onunla hayatını
birleştirir. Bu evlilikten bir kız çocukları "Diyane" dünyaya
gelir.
Adel Çerkes'siz yapamayacak kadar halkına tutkusu vardır. Bu
tutkusu normal bir insan gibi yaşayamayacak kadar sağlığına mal
olmasına rağmen, yinede halkından vazgeçmedi. O hayatı pahasına da
olsa da halkına, diline, kültürüne aşık bir insandı. Nitekim
sağlığını bozan kraldan daha fazla kralcı hainler bir mektupla
kendisinden özür dilemişlerdi. Hainlerin tarihimize geçmeleri için
mektubu vermesini ve adlarının hain olarak ilan edeceğimizi
söyleyince; "Babalarının hainliğinden çocuklarının ve sülalelerinin
utanarak halkımızdan kopmalarını istemiyorum" diyerek ret etti ve
mektubu da yok etmişti.
60’lı yıllarda Almanya’da yabancı hemen hemen yok gibiydi. Hele
hele Türkiyeliler hiç yoktu. Bir şeyler yapmak, çalışmak istiyor,
fakat bir türlü Adige bulamıyordu. Türkiye’den işçiler gelmeye
başlayınca aralarında Adige arıyor ancak bulamıyordu. İşte bu
aşamada eşi Elke, Adnan ve eşi Helga Mahmud, Memduh ve eşi Melek,
Maik Job ve eşi ile birlikte 1973’te ilk kez kendi halkının adını
taşıyan ADİGE ÇERKES Kültür Derneğini Schwelm’de kurar. Adige adı
zamanla bazı çevreler arasında sıkıntı yaratarak değiştirmek
istendiyse de başarılamamıştı. Nitekim daha sonra kurulan bir çok
derneklere (Zwingenberg, Nürnberg, Oyten, Hamburg olmak üzere) onu
örnek olarak derneklerine Adige adı alırlarken, zamanla da Kafkas
adlı derneklerde isimlerini değiştirerek (Münih, Köln vs.) gerçek
tarihi adları olan Adige Çerkes adını alarak özlerine, öz
kaynaklarına dönmüşlerdir.
Adel yaşamı boyunca tam bir Çerkes gibi yaşamıştır. Hatta
diyebiliriz ki, davranışlarıyla gelenek ve görenekleriyle en son
Adige şövalyesiydi. Büyükle büyük küçükle küçük olur, herkese
karşı Adige xhabze yapardı. Son kez evinde ziyaret ettiğimde
yatağında dahi yatamayacak kadar hasta olmasına rağmen kendisini
zorlayarak sandalyede dimdik oturmaya kalkmıştı. Adel Mıhamkeri
yaşamının büyük bir kısmını halkına adamış ender büyüklerimizden
birisidir. Adige halkının geleceğinden endişe eden Adel yaptığı
çalışmaları az sayarak daha çok çalışmaya başlayarak ailesini
ihmal etmeye başlar ve sonunda aile hayatı da yıkılır.
Kişiler ölür giderler ama yaptıkları işler, bıraktıkları eserler
asla yok olup gitmez. Kişileri ve milletleri yaşatan,
ölümsüzleştiren başardıkları işler ve insanlığa bıraktığı
eserlerdir. Adel genç yaşlarında Ürdün ve Almanya’da Adigelerin
istifadesine şu yapıtları sunmuştur: Di Anabze 1958, Adige Alfabe
1959, Chechitev Adige Vered zavıl 1960, Mefepç 1960, Nart
Tchidecher 1972, Adige alfabem yiğuaz 1977, Zı Mafegorem 1977,
Adige Alfib 1977, Vıbleğum paye Bzexabz 1979. Ayrıca dört dilde
Nıbjeğu dergisinde (1974- 1976) yayınlanmasında emeği geçmiştir.
Wuppertal derneğinde de yayınlarının yanı sıra sayısız müzik
kasetleri hazırlayarak tüm Adigelere parasız dağıtmış, dernekte
Akordeon kursları, halk dansları çalışmaları yaptırmış, en
önemlisi ise okuma yazma kursları açmasıdır. İsrail Kfar Kame
ilkokulunda Adige dili öğretmeni Recep Hatukuay'ın şu sözleriyle
yaşam öyküsünü bitirmek istiyorum:
"Adel hocamızın Wuppertal'den gönderdiği alfabe, dil bilgisi ve
okuma kitapları olmasaydı işimiz çok zor olacaktı. Allah ondan
razı olsun. O paha biçilmez kitaplar sayesinde yüzlerce Adige
çocuğu Adigece okuma yazmayı öğrendi ve öğreniyor."HAŞOKO Adel sen
rahat uyu. Halkın günümüzde cumhuriyet oldu. Artık tarihten
silinmeyecektir. Adel ölmedi, hep gönlümüzde yaşayacaktır.
Kendisini rahmetle anıyor, saygıyla eğiliyorum. |