Karadeniz ile Hazar Denizi arasında Doğu-Batı paralelinde
uzanan ve yüksekliği orta kısımlarda 5.000 metreyi aşan
sıradağlar günümüzde "KAFKASLAR" adıyla tanınmaktadır. Orta
Çağ İslâm gezginlerinin seyahatnamelerinde ve çeşitli eski
Türk kaynaklarında Kafkasya ya da Kafkaslar adına rastlanmaz.
Kafkasya adının bir bölge olarak kullanılması 19. yüzyıl
başlarına rastlar. Rus Çarı 1. Petro döneminde Petersburg'da
kurulan İmparatorluk Bilimler Akademisi'nin bilim adamları
Kafkasya adını ilk defa kullanmışlardır. Kafkasya adına ancak
1856 yılından itibaren Türk kaynaklarında rastlanır. (Kırzıoğlu
1993: XVII)
Bugün siyasi, coğrafi, etnik ya da kültürel sınırlar açısından
ele alındığında, karşımıza birbirinden farklı sınırlara sahip
birkaç Kafkasya tanımı çıkmaktadır. Coğrafyacılar Kafkasya'yı
Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye bölmüşler, bölgenin tarihi,
etnik, sosyolojik yapısını derinlemesine bilmeyen siyaset
bilimcileri de bu bölünmeyi kabul ederek Kuzey Kafkasya-Güney
Kafkasya isimlerini literatüre sokmuşlardır. Bu tarife göre
Kuzey Kafkasya denildiğinde, bugün Rusya Federasyonu
sınırları içinde kalan sözde özerk Adige, Karaçay-Çerkes,
Kabardin-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan, İnguşetya ve
Dağıstan Cum. akla gelmektedir. Güney Kafkasya ise Azerbaycan,
Ermenistan ve Gürcistan Cumh. ile Abhazya, Acara, Dağlık
Karabağ, Nahcivan Özerk Cum. ile Güney Osetya bölgesinden
oluşmaktadır.
Ancak bu tanım o bölgenin tarihi, etnik, sosyolojik ve
kültürel gerçeklerine uymamaktadır. Bilimsel açıdan gerçekte
bir Kafkasya vardır, o da bugün pek çok çevre tarafından Kuzey
Kafkasya olarak adlandırılan bölgedir. Fakat bu sınırlandırma
da eksik kalmaktadır, çünkü bugün siyasi açıdan Gürcistan'a
bağlı olan Abhazya ve Güney Osetya'da etnik ve kültürel açıdan
Kafkasya'nın bir parçasıdır ve tarih itibariyle de Kafkasya'ya
dahildir. Güney Kafkasya tanımı ise tamamen uydurmadır.
Bu bölgenin literatürdeki asıl adı "Kafkas Ötesi" dir.
Rusların bu bölgeye "Zakavkaz" İngilizlerin Transcaucasus,
Osmanlı ve Arapların "Mavera-i Kafkasya" adları Güney Kafkasya
değil, Kafkas ötesi anlamındadır. (Tavkul 1997b:II)
Dolayısıyla Kafkasya, "Kafkas Halkları" adı verilen Adige,
Abhaz-Abazin, Kabardey, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve
Dağıstan halklarının yaşadığı etnik ve kültürel coğrafyanın
adıdır. Kafkasya halkları yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada
benzer tarihi, etnik ve sosyo-kültürel şartlar altında
birbirlerinden etkilenmişler ve birbirleriyle karışarak akraba
topluluklar haline gelirken ortak bir Kafkas kültürü etrafında
birleşmişlerdir. Bu bakımdan, Kafkasya halkları toplumsal yapı
ve kültür açısından Kafkas Ötesi milletlerinden oldukça farklı
özellikler taşımaktadırlar. Tarihi, etnik ve sosyo-kültürel
sınırlar açısından ele aldığımızda bu bölgeyi Kuzey-Güney
Kafkasya biçiminde değil, Kafkasya Kafkas Ötesi biçiminde
tanımlamak ve değerlendirmek doğru olacaktır.
Jeopolitik yönden Kafkasya'nın coğrafi konumu Avrupa, Asya ve
Afrika kıtalarının arasına girmiş olan ve beş bin kilometre
uzunluğunda bulunan Akdeniz-Ege denizi Marmara ve
Boğazlar-Karadeniz ve Azak denizi gibi birbirine bağlı iç
denizlerin meydana getirdiği bir su koridorunun ucunda, aynı
zamanda Hazar denizi vasıtası ile de Orta Asya'ya bağlanmış
durumdadır.(Berkok 1958:11)
Kafkasya'nın coğrafi konumu etnolojik oluşumlara ve
gelişmelere, tarihin akışına çok etkili olmuştur. Tarih
boyunca önemini her devirde koruyan Kafkasya, jeostratejik
önemini günümüzde de devam ettirmektedir.
Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapıları Kafkasya'yı tarih
boyunca dışarıdan etkileyen çeşitli kavim ve medeniyetlerle
yakından ilişkilidir. Kafkasya'ya kuzeyden gelen Kimmer ve
İskit gibi proto-Türk kavimleri ile Hun, Bulgarlar, Alan ,
Hazar, Kıpçak gibi Türk kavimleri, Karadeniz yoluyla batıdan
gelen eski Yunan, Roma, Bizans, ticaret konileri, Anadolu ve
Ön Asya'dan gelen çeşitli Medeniyetler Kafkas halklarının
kültürleri ile birleşerek günümüzdeki Kafkas etnik ve
toplumsal yapısını şekillendirmişler, Kafkas kültürünün
meydana gelmesinde önemli rol oynamışlardır. (Tavkul 1997a:
140)
Coğrafi faktörler Kafkasya'daki toplumsal oluşumları bir
dereceye kadar etkilemiş, sarp dağlar, derin vadiler ve geniş
düzlüklerle bölünmüş geniş bir coğrafi sahada birbirinden çok
farklı pek çok etnik grup ortaya çıkmıştır. Farklı diller
konuşan bu enik gruplar arasındaki ayrılık coğrafi şartların
da etkisiyle gittikçe daha belirgin bir hâl almış ve
Kafkasya'da çeşitli dil ve lehçe grupları etrafında birleşmiş
bir çok enik grup ya da halk meydana gelmiştir. Sosyal,
siyasi, ekonomik sebeplere dayalı toplumsal hareketlilik
Kafkasya halkları arasında etnik yönden bir karışıma yol
açarken kültürlerin de birbirine karışmasına ve zamanla
birbirine benzer sosyo-kültürel yapıların oluşmasına sebep
olmuştur.
Neticede Karadeniz'den Hazar denizine kadar Kafkasya'daki
farklı ırk ve enik gruplar birbirleriyle kaynaşırken, ortak
hayat felsefesi, benzer âdet ve gelenekler, orta tarih ve
bağımsızlık şuuru, ortak giyim-kuşam ve folklordan oluşan
"Kafkas Kültürü" etrafında birleşmişlerdir (Tavkul 1997a:167)
KAFKASYA'DA YAŞAYAN TOPLULUKLAR
Kafkasya pek çok dilin, halkın, etnik grubun ve mahalli
kültürün bir arada yaşadığı, dünyanın ilginç bölgelerinden
biridir. Karadeniz ile Hazar denizi arasında uzanan bir
coğrafyada yaşayan Abhaz, Adilge, Abaza, Karaçay-Malkar, Oset,
Çeçen-İnguş ve Dağıstan halklarının oluşturduğu
Kafkasya siyasi ya da fiziki bir coğrafyanın adı değil,
yukarıda adlarını saydığımız halkların meydana getirdiği ve
"Kafkas Kültür Sahası" adını verdiğimiz kültürel coğrafyanın
adıdır.
Kafkasya halkları yüzyıllardan beri aynı tarihi, kültürü ve
coğrafyayı paylaşmalarına rağmen, toplumsal yapılarında son
derece güçlü bir yere sahip olan aile-soy bağlılığı,
kabilecilik gibi tutum ve davranışları sebebiyle tarih boyunca
bir birlik oluşturamamışlardır. Kafkasya'da birbirinden
tamamen farklı pek çok dil ve lehçenin konuşuluyor olması,
birliğin oluşturulmasını bir dereceye kadar etkilemiştir.
Çünkü farklı dillerde konuşan kabile ve boyların tek bir dil
etrafında birleşerek milletleşme sürecine girmeleri mümkün
olmamıştır. 20. y.y. başlarına kadar Kafkasya halkları
arasındaki ortak konuşma dilinin Kıpçak Türkçe'si olduğu
bilinmektedir. 1404 yılında Kafkasya'da bulunan Avrupalı
misyoner Johannes de Galonifontibus Kafkasya'da ve
Karadeniz'in doğu kıyılarında yaşayan Yunan, Ermeni, Çerkes,
Got, Tot, Rus, Lezgi, Avar, Kazikumuk, Alan kabilelerinin
hepsinin Türk-Tatar dilinde konuştuklarını yazmaktadır. (Tardy
1978:91)
17. y.y.'da Kafkasya'da bulunan Evliya Çelebi'nin
Seyahatname'sinin "Çerkes Vilayetleri" bölümünde, Çerkeslerin
Türk-Tatar dilinde konuştuklarını belirtmektedir. Konuşmalara
verilen örneklerde Çerkeslerin Kıpçak Türkçe'sini bildikleri
anlaşılmaktadır. Değişik dillerde konuşan Kafkasya halkları
arasında Kıpçak Türkçe'sinin ortak anlaşma dili olarak yaygın
biçimde konuşulduğunun en somut kanıtı ise, 11 Mayıs 1918'de
kurulan "Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti'nin resmi dilinin Kumuk
Türkçe'si olarak kabul edilmesidir. Bu cumhuriyetin Sovyetler
tarafından işgal edilip yıkılmasıyla birlikte Kıpçak
Türkçe'sinin Kafkasya halkları arasındaki birleştirici rolü de
sona ermiş ve onun yerini Rusça almıştır.
Kafkasya halkları ortak tarihe, kültüre, gelenek ve
göreneklere, benzer toplumsal yapılara sahip olsalar ve
yüzlerce yıldan beri etnik açıdan birbirleri ile karışan
akraba topluluklar haline gelseler bile, aralarındaki dil
farklılığı onlar için milliyetin ve etnik kimliğin bir
göstergesi haline gelmiştir. Dolayısıyla bugün tek bir
"Kafkasya Milleti" nden söz etmek mümkün değildir. Onun yerine
"Kafkas Halkları" kavramı kullanılmaktadır.
"Kafkasya Halkları" adı verilen topluluklar Adige, Abhaz-
Abazin, Kabardey, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve
Dağıstan halklarıdır.
Kafkasya'da konuşulan diller dört ayrı dil ailesinden gelir.
Kafkas, Hint-Avrupa, Türk ve Sami dil aileleri.
Kafkasya'nın halkları coğrafi açıdan iki kuzey bir de güney
koluna ayrılır. Gürcülerin yanı sıra onlarla akraba olan
Megrelleri, Lazları ve Svanları kapsayan güney kolu
Transkafkasya'nın batı kesiminde yaşar. Daha küçük olan iki
kuzey kolu ise pek çok halkı içine alır. Bu halkların en
kalabalık olanları, Kurban ve Yukarı Terek havzalarına
yerleşmiş olan Kabardeyler, Büyük Kafkasların orta kesiminde
yaşayan Çeçenler, İnguşlar ile Batlardan oluşan Veynahlar,
Dağıstan'da yaşayan Avarlar, Davgiler, Lezgiler ve Laklardır.
Ermenilerin ataları olan Hint-Avrupa halkları,
Transkafkasya'ya M.Ö. 10. yüzyıl başlarında gelmişlerdir. Bir
başka Hint-Avrupa kökenli topluluk da, Büyük Kafkasya'nın orta
kesiminde yaşayan Osetlerdir. Kuzeyde yaşayan ve daha çok
Ruslarla Ukraynalıları kapsayan Slav kökenli topluluklar
Kafkasya nüfusunun üçte birinden fazlasını oluştururlar. Son
olarak Kürtler, Talişler, Tatlar, Yunanlılar ve Çingeneler
gibi çeşitli bölgelere dağılmış Hint-Avrupa kökenli halklar
sayılabilir.
Türk kökenli halklar güney batıda yaşayan Azeriler ile kuzeyde
yaşayan Kıpçak Türklerinden Kumuklar, Nogaylar, Karaçay-Malkarlardır.
Kafkasya'da yaşayan Sami kökenli tek halk I. Dünya Savaşı
sonunda Osmanlılardan kaçan ve Rus topraklarına geçen ve daha
çok kentlerde yaşayan Asurilerdir.
KAFKASYA'DAKİ TÜRK OLMAYAN HALKLAR
Kafkasya bölgesinin değişik yerlerinde, birkaç yüz kişiden
oluşan dil topluluklarından, sayıları milyonları bulan büyük
ulusal topluluklara kadar 50'nin üzerinde halk yaşar. Bu
çeşitlilik çok eski çağlara kadar uzanır. Plinius (Yaşlı),
Romalıların bölgede işlerini ancak 80 çevirmenle
yürütebildiğini belirtiyor. Arap coğrafyacılar ise Kafkasya'ya
Cebelü'l-Elsine (Diller Dağı) adını vermişlerdi.
ADİGELER
7.600 km²' lik bir sahayı işgal eden Adige Özerk
Cumhuriyeti'nin başkenti Maykop şehridir. Cumhuriyet nüfusunun
% 70'ini Ruslar, % 23'ünü Adigeler (Çerkesler) meydana
getirir. Adigelerin 1989 yılındaki nüfusları 124 bin kişidir.
Kendilerine "Adige" adını veren, yabancı milletler tarafından
ise "Çerkes" adıyla tanınan bu halklar yüzyıllar boyunca
Kafkasya'yı hakimiyetleri altında tutan Hun-Bulgar, Hazar,
Alan, Kıpçak gibi kuzeyli Türk kavimlerinin etnik, siyasi ve
kültürel etkisi altında kalmış ve yukarıda adlarını saydığımız
eski Türk kavimlerinin torunları olan Karaçay-Malkarlılar ile
yüzlerce yıl komşu olmalarının neticesinde onlarla da bir
kültür alışverişinin sonunda ise Adige ve Karaçay-Malkar
halkları arasında sosyolojik açıdan bir "kültürleşme" hadisesi
yaşanmış ve bunun neticesinde ortak bir hayat tarzı, töreler
ve gelenekler ortaya çıkmıştır.
Bugün Adige, Abhaz, Oset, Çeçen-İnguş, Dağıstan halkları ve
hatta Gürcü kültüründeki eski Türk kültürü etkisi hiçbir bilim
adamının reddemeyeceği kadar aşikârdır.
Kafkas dillerinin Abhaz-Adige dil grubuna giren Adige (Çerkes)
dili Kafkasya'nın kuzeybatısındaki Karadeniz sahillerinden iç
kısımlara doğru uzanan Shapsugh, Abzegh, Hatukuay, Bjedugh, Natuhay,
Kabardey gibi Adige boyları tarafından konuşulmaktadır.
Kuzeybatı Kafkas (ya da Abhaz-Adige) öbeği Abhaz, Abaza, Adige,
Kabardey ve Wubıh (Vubih) dillerini kapsar. Abhaz ÖSSC'de bu
öbeğe bağlı öbür diller ise Kafkasya'nın kuzeybatısında
konuşulur. Abhaz-Adige dillerinde birbirinden çok farklı
lehçelere rastlanmaz. Bu dillerin ses sistemlerinde sınırlı
sayıda ayırıcı ünlü, buna karşılık 80 kadar ayırıcı ünsüz
vardır. Ad sistemleri basit olmakla birlikte, eylem çekimi
oldukça karışıktır. Adige, Kabardey ve Wubıh dillerinde adın
yalnızca iki ana durumu vardır. Bu öbeğe bağlı öbür dillerde
ise adın durumlarına rastlanmaz. Abhaz ve Abaza dillerinde,
kişi ve nesnelerin dilbigisel sınıfları ayrışmıştır. Abhaz-Adige
dillerinde eylem çok bireşimlidir. Yani çeşitli sözcüklerin
kaynaştırılmasıyla bütün bir tümceyi belirten birleşik
sözcükler oluşturulabilir. Önek ve son ekler belirtilin eylem
kategoriler, yalnızca kişi ve sayıyı değil eylemin geçişli ya
da geçişsiz olduğunu, yöneldiği nesneyi ya da olabilirliğini
de gösterir. Eylem çekiminde, en fazla dört kişi belirtilir.
Eylem biçimleri, birbirini izleyen dokuz kadar biçim birimi
içerir.
Adige (Çerkes) dili incelendiğinde, bu dilde oldukça fazla
sayıda Türkçe kökenli kelime dikkat çekmektedir. Bunların
büyük çoğunluğu Karaçay-Malkar dilinden geçen kelimelerdir.
Bunun dışında az sayıda Kırım-Nogay dillerinden ve
Osmanlıca'dan geçen kelimeler de Adige dilinde yer almaktadır.
Adige (Çerkes) dilinde ayrıca M.S 3. y.y'da Kafkasya'yı ele
geçiren Karaçay-Malkar halkının ilk atalarından olan Hun-Bulgar
Türklerinin dilinden geçen kelimeler de yaşamaktadır ki,
bunlar ayrıca Türk dili ve kültür tarihi açısından da önemli
ipuçlarıdır.
Bir dilden başka dile geçen kelimeler aslında son derece
önemli bir kültür hadisesinin de delilleridirler. Bir kelime
bir dilden bir başka dile geçerken beraberinde bir üretim
tekniğini, hayat tarzını, yaşam felsefesini de getirir.
Karaçay-Malkar dilinden Adige diline geçen kelimelerin büyük
çoğunluğunun kültür kelimeleri oldukları dikkat çekmektedir.
Adige (Çerkes) diline Karaçay-Malkar dilinden geçen kelimelere
örnek:
Sıne : Abide
Sın : Anıt
Her iki kelimenin kökeni Karaçay-Malkarca "sın" anıt, mezar
taşı kelimesinden gelmektedir.
Ahşe : Para
Adigece "ahşe" kelimesi Karaçay-Malkarca "ahşa/açha"
kelimesinden gelmektedir.
DAĞISTANLILAR
Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Mahaçkala'dır.
Dağıstan'da pek çok etnik grup bir arada yaşamaktadır. 1989
yılı nüfus sayımına göre Dağıstan halklarından Avarlar 604
bin, Lezgiler 466 bin, Dargılar 365 bin, Kumuklar 282 bin,
Laklar 118 bin, Tabasaralanlar 98 bin, Rutullar 20 bin,
Tsahurlar 20 bin, Agullar 19 bin kişidir.
Dağıstan sadece eski SSCB'nin değil, tüm dünyanın en karmaşık
bölgelerinden biridir. 1926'da Aralık ayında SSCB arazisinde
yapılan nüfus sayımının sonuçlarına göre, Dağıstan'da 32 dilde
konuşan yerli millet ve etnik grup vardı. Bu 32 yerli dilden
24'ü Kafkasya dilleri ailesinin Nah-Dağıstan grubuna, 5'i Türk
dili grubuna, 3'ü ise Hint-Avrupa dilleri ailesine girer.
Etno-politik bakımdan Dağıstan'ın en önemli özelliklerinden
biri Türk kökenli Kumuklar ve Nogaylar da dahil bu
cumhuriyetin, 10 etnosun özerk devlet kurumu olarak
oluşturulmasıdır. Bu 10 etnos Sovyet-Rus literatüründe
"Dağıstan Halkları" adı ile geçmektedir. Yani Dağıstan yalnız
bu 10 halkın ortak etno-politik arazisi olarak tanınmaktadır.
Dini mensubiyetlere göre Dağıstan'ın bütün yerli halkları
müslümandır. Dağıstan, Rusya'nın bütün özerk arazi kurumları
ile mukayesede Rusların tüm ahali içinde yüzdesinin çok düşük
olduğu etnik bölgesidir.
Dağıstan'da etno-demografik durum dinamik karakterlidir.
Dağıstan ahalisinin etno-politik bakımdan şartlı olarak 3
gruba ayırmak mümkündür.
Dağlılar (Nah-Dağıstan grubuna ait olan halklar)
Türkler (Kumuklar, Nogaylar ve Azerbaycan Türkleri)
Rus dilleri (Ruslar ve diğer halklar)
1989 yılının nüfus sayımına göre "Dağlılar" Dağıstan
ahalisinin %68.9'unu, Türkler %18.7 'sini, Rus dilliler ise
%12.4'ünü oluşturmaktadır. Dağıstan'da şehirleşme süreçleri
ovalık arazilerde gelişmiştir. Dağıstan'ın bütün büyük
şehirleri, başkent Mahaçkala'da dahil ovalık arazilerde, yani
Türklerin tarihi, milli arazilerinde yerleşmektedirler.
Azerbaycan Türkçe'si ve Kumuk Türkçe'si uzun süre Dağıstan
ahalisinin ortak dili olmuştur.Hatta Sovyetler döneminin ilk
yıllarında komünist liderler Dağıstan'da kısa bir zamanda
halkın genel okur yazarlık düzeyinin kalkınmasına erişmek için
Türk (Azerbaycan) dilini Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'nin devlet
dili ilan etmişlerdir.1930 yıllarına doğru ise Rus dili
Dağıstan'da egemen olmuştur.
Dağıstan'da etno-politik durumun en önemli özelliklerinden
biri de Nogay sorunudur. Nogayların etnik arazisi Dağıstan,
Stavrapol bölgesi ve az bir bölümü de Çeçenistan arasında üç
yere parçalanmıştır. 1989 yılındaki nüfus sayımına göre eski
SSCB arazisinde Nogayların sayısı 75.2 kişi olmuştur.
Bunlardan 28.3 bin kişi Dağıstan'da, 28.6 bin kişi Stavropol
bölgesinde, 6.9 bin kişi Çeçenistan'da, 4.0 bin kişi Astrahan
bölgesinde ve 7.4 bin kişi de başka bölgelerde yaşamışlardır.
Dağıstan'da mevcut olan bütün sosyal-siyasal kurumlar arasında
en önemlisi Kumukların "Tenglik" örgütüdür. " Tenglik"in
başlıca politik amacı Dağıstan'ın Rusya terkibinde federal
cumhuriyete çevrilmesi ve bu federasyon içinde belli sınırları
olan Kumukistan yaratılmasına erişmektir. Nogayların
sosyal-siyasal kurumu ise "Birlik" örgütüdür.
Tenglik'ten sonra etki çevresine göre nüfusu olan
sosyal-siyasal kurum "Sadval" Lezgi örgütüdür. "Sadval" cılar
Tabasaranların, Rutulların, Agulların ve Sahurların etnik
arazilerin, bir de Azerbaycan Türklerinin milli, tarihi
arazisi olan Derbent bölgesini "Büyük Lezgistan"a katmakla
Derbent şehrini bu hayali ülkenin başkenti seçmişlerdir.
Kuzeydoğu Kafkas (ya da Nah-Dağıstan) öbeği, Nah ve Dağıstan
dillerinden oluşur. Dağıstan dilleri üç öbeğe ayrılabilir.
1.
Dağıstan'ın iç ve batı kesimleriyle Azerbaycan SSC'nin
bir bölümünde konuşulan Avar-Andi-Dido dilleri,
2.
Dağıstan'ın iç kesimlerinde konuşulan Lak-Dargva
dilleri,
3.
Esas olarak Dağıstan'ın güneyinde konuşulan Lezgi
dilleri.
Nah Dağıstan dilleri, ses sistemleri bakımından çeşitlilik
gösterir. Bu dillerde beş asal ünlü (a,e,i,o,u) vardır; ek
biçimlerle ünlü sayısı 30'a kadar çıkabilir. Nah dillerinin
ünsüz sistemleri, Güney Kafkas dillerinkiyle benzerlik
gösterir. Çoğu Dağıstan dillerinde titreşimsiz ünsüzlerin
güçlü ve zayıf biçimleri arasında belirgin bir karşıtlık
vardır. Bütün Kafkas dilleri titreşimli (ses tellerinin
titreşimiyle) oluşur, titreşimsiz soluklu (ses telleri
titreşmez, soluk sesi duyulur) ve gırtlaksıllaşmış (gırtlağın
ağzındaki küçük kapağın kapanmasıyla çıkarılır) olmak üzere üç
tür kapantıya yer verir. Nah-Dağıstan dillerinde dilbilgisel
sınıflar (Bats dilinde sekiz, Çeçen dilinde altı tane)
nesneleri kişilerden ayırır. Güney Kafkas dillerinde olduğu
gibi bu dillerde de tümce kuruluşu eden durumuna dayanır.
Çağdaş Kafkas dilleri, Kuzey Kafkas dillerine özgü sözcük
dağarcığını korumuştur. Bölgedeki yazılı diller resmi
dillerdir. Basın, radyo ve televizyon yerel dillerde yayın
yapar. İlk öğrenimde de öğrenciler ana dillerinde öğrenim
görür. Kuzey Kafkas alfabeleri, 1936-38'de benimsenen Kiril
alfabesine dayanır.
ÇEÇEN-İNGUŞLAR
Çeçenler, Kafkas dağ zinciri ile Terek arasında kalan dağlık
bölgede yaşıyorlar. Toprakları doğu yönünde Koysu ve batı
yönünde de Uladikavkaz ile Transkafkasya arasındaki bağlantıyı
sağlayan geçitle sınırlıdır.
İçkerya adını alan cumhuriyetin başkenti Grozni şehridir.
Yaklaşık 13 bin km²'lik yüz ölçümü olan Çeçen
Cumhuriyeti'nin nüfus yapısı Çeçen-Rus savaşı nedeniyle tüm
olarak tespit edilememiştir. Çeçenlerin 1989 yılındaki
nüfusları 1 milyon kişidir.
İnguş Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti ise Nasran şehridir.
Cumhuriyet 6 bin km²'lik bir bölgeyi kaplamaktadır. 1989 yılı
nüfus sayımına göre İnguşlar 237 bin kişidir.
Nah dilleri esas olarak Çeçen-İnguş ÖSSC'de konuşulur. Bir
başka Nah dili olan Bats ise Gürcistan SSC'de konuşulur.
Çeçenler ve İnguşlar Büyük Kafkasların orta kesiminde
yaşarlar. (bak.Dağıstanlılar)
OSETLER
Kuzey Osetya Özerk Cumhuriyeti :
Alanya adını alan cumhuriyetin yüzölçümü 8 bin km² dir.
Başkenti Uladikavkaz olan cumhuriyetin nüfusunun %48'i Oset,
%39'u Rus, %13'ü Kumuk, İnguş ve Gürcilerden oluşmaktadır.
Osetlerin 1989 nüfusu 600 bin kişidir.
Eski Hint-Avrupa kökenli topluluk olarak bilinen Osetler,
Büyük Kafkasların orta kesiminde yaşarlar. Bu topluluk M.Ö
7.y.y.'dan Hunların basıkısıyla Kafkasya'ya sığındıkları M.S.
4. yüzyıla değin Güney Rusya steplerinde dolaşan ve sırayla
İskitler, Sarmatlar, Alanlar olarak anılan Doğu İran kökenli
göçebe halkların kalıntısıdır.
Dr. Ufuk Tavkul'un Kafkasya Dağlılarında Hayat ve Kültür adlı
kitabında Kafkasya'da konuşulan diller üç ana grupta
toplanmıştır. Buna göre;
1. Kafkas Dilleri :
a.
Abhaz-Adige Dilleri (Kabardey, Abaza, Şapsuğ, Bjeduğ,
Abzeh ,Ubıh v.s)
b.
Çeçen-Lezgi dilleri (Çeçen-İnguş, Lezgi, Avar, Lak,
Tabasapan, Andi v.s.)
c.
Kartvel Dilleri (Gürcü, Svan, Megrel, Laz)
2. Türk Dilleri:
a.
Karaçay-Malkar
b.
Kumuk (Dağıstan bölgesinde)
c.
Nogay (18. yüzyıldan beri Kafkasya'nın kuzey
düzlüklerinde konuşulur.)
3. İran Dilleri:
a.
Oset
KAFKASYA TOPRAKLARINDA YAŞAYAN TÜRK TOPLULUKLARI
KARAÇAY-MALKARLAR
Karaçay-Malkar ülkesi Kafkasya'nın Orta Kafkaslar olarak
bilinen merkezi kısmında yer almaktadır. Yalnızca Kafkasya'nın
değil, Avrupa'nın da en yüksek dağları bugün Karaçay-Malkar
toprakları içindedir.
Kafkas dağlarının üzerinde yer alan Karaçay-Malkar
topraklarının güney sınırları baştan başa Kafkas dağları ile
kaplıdır. Karaçay-Malkar halkının "Tav Artı" (Dağ Arkası)
adını verdikleri Kafkas ötesi ülkelerinden Abhazya ve
Gürcü-Svanetya bölgeleri Karaçay-Malkarlıların güney
komşularıdır. Batıda Rusya Federe Cumhuriyeti'ne bağlı
toprakları ve az ötede Adige bölgesi yer alır.
Karaçay-Malkarlıların kuzeyinde yer alan düzlüklerde ise
Abazinler, Nogaylar ve Besleney-Rabardey Çerkeslerinin
toprakları uzanmaktadır. Doğuda Kuzey Osetya Cumhuriyeti ile
komşudurlar. (Ufuk Tavkul, Kafkasya Dağlarında Hayat ve
Kültür)
Karaçaylılar ve Malkarlar birbirinden farklı etnik kökene,
dile, kültüre ve tarihe sahip iki ayrı halk değil, aynı dil,
kültür ve tarihi paylaşan bir Türk boyudur. Karaçay ve Malkar
adları bu boyun yaşadığı iki coğrafi bölgenin adıdır. (Ufuk
Tavkul, Karaçay-Malkar Türkleri,http://caucasus.8k.com)
Aynı kökten gelen Karaçaylılar ve Malkarların müşterek bir
tarihleri vardır. Rivayete göre Karaçay adı kabilenin efsanevi
ceddi Karaçay veya Karça'dan gelmektedir. Karaçaylıların bir
kısmı şimdi taşıdıkları Malkar adını (veya Balkar), Rus
hükümetinin yerleştirdiği Malkar yer isminden almıştır.
(Mahmut ASLANBEY, Karaçay-Malkar Türkleri'nin Faciası)
Karaçaylılar kendilerine Tavlu "Dağlı" derler. Malkar adı
Bashan, Çegem, Holam, Bızıngı ve Malkar vadilerinde yaşayan
dağlıları tek bir isim altında toplamak isteyen Sovyet
yönetimi tarafından uydurulmuş sun'i bir etnik ve millet
adıdır. (Ufuk TAVKUL, Karaçay-Malkar Türkleri
,http://caucasus.8k.com)
Sovyetler Birliği döneminde ikiye ayrılan Karaçay-Malkar halkı
Kafkasya'da yer alan Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi ve
Kabardin-Balkar Özerk Cumhuriyeti sınırları içinde
yaşamaktaydılar. Günümüzde Karaçaylılar Rusya Federasyonuna
bağlı Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi ve Kabardin -Balkar Özerk
Cumhuriyeti'ne bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde,
Malkarlılar ise Kabardin-Balkar Cumhuriyeti'nde
yaşamaktadırlar. Karaçaylılar yaklaşık 180 bin kişilik nüfusa
sahip iken, Malkarlıların nüfusu da 100 bine yakındır.
Karaçay-Malkarlılar Kafkasya dışında, 1943-1944 yıllarında
sürgüne gönderildikleri Orta Asya'da, Kazakistan, Kırgızistan
ve Özbekistan'da yaklaşık 20 bin kişilik bir nüfusa
sahiptirler. 1886 ve 1905 yıllarında Türkiye'ye göç eden
Karaçay-Malkarlıları da Türkiye'de yaklaşık 20 bin kişidirler.
Bunun dışında Suriye'de Şam civarında 1500, ABD'de yaklaşık 5
bin Karaçay-Malkarlı yaşamaktadır. (Ufuk Tavkul,
a.g.m,http//caucasus.8k.com)
Karaçay-Malkar halkının kökeni ile ilgili görüşler ileri süren
çeşitli bilim adamları Karaçay-Malkarların Kafkasları
yüzyıllar boyunca egemenlikleri altında tutan çeşitli Türk
kavimlerinin torunları oldukları fikrinde birleşmektedirler.
Bazı bilim adamları ise Karaçay-Malkar halkının Kafkasya'nın
otokton (yerli) halklarından olduklarını ve bunların zamanla
dil açısından Türkleştikleri görüşünü savunmaktadırlar. Bu
görüşlerin hepsi de gerçek payı taşımaktadır. Ancak arkeoloji
ve dil bilim araştırmalarının sonuçları Karaçay-Malkar
halkının etnik yapısındaki hâkimi unsurun Kafkasya'yı
yüzyıllarca ellerinde tutan eski Türk Kavimlerinin
kalıntılarının olduğunu ve bunlara Kafkasların yerli
halklarından da bazı etnik grupların karıştığını
göstermektedir. Karaçay-Malkar halkının etnik yapısını
oluşturan eski kavimler arasında Hunlar-Kara Bulgarlar,
Alanlar, Hazarlar ve Kıpçaklar başta gelmektedir. Avar ve
Peçeneklerin de bir dereceye kadar etkili oldukları
söylenebilir. (Ufuk Tavkul, Kafkasya Dağlılarında Hayat ve
Kültür
Karaçay-Malkar Türkçe'si :
Dilbilim araştırmaları Karaçay-Malkar dilinin ana çizgileriyle
tipik bir Kıpçak Türkçe'si olduğunu ortaya koymaktadır.
Karaçay-Malkar dili Türk dilerinin Kıpçak kolunun
Kafkasya'daki güney bölümünü meydana getirir. Sovyet
Türkologlarından A.N. Samoyloviç'in 1992 yılında Petrograd'da
yayınlanan "Nekotorie depol neniya k klassifikatsi turetskih
yazıkov" adlı eserindeki Türk dilleri sınıflamasına göre
Karaçay-Malkar dili Türk dillerinin "z" kolunun "y" bölümünün
"tav-,bol-,kalgan" grubuna girer. Buna göre Karaçay-Malkar
dilinde eski Türkçe azak (adak) yerine ayak, tag (dağ) yerine
tav, olmak yerine bolmak, kalan yerin kalgan biçimleri
kullanılır. Bunlardan başka Karaçay-Malkar dilinde ben yerine
men, biçiminin kullanılması, kelime başlarında -d- yerine t,g
yerine -k- seslerinin kullanılması, -y- sesinin -c- sesine
dönüşmesi de Kıpçak Türkçe'sinin özellikleridir.
KARAÇAY-MALKAR DİLİNİN DİYALEKTLERİ
Karaçay-Malkarlar dillerini "Tav til" (dağ dili) ya da "Tavça"
(dağca) biçimlerinde adlandırırlar. Karaçay-Malkar Türkçe'si
tarihi gelişimi içerisinde iki önemli diyalekte ayrılmıştır.
Bunlar ilk bakışta sanıldığı gibi Karaçay ve Malkar (Balkar)
diyalektleri ya da dilleri değildir. Çünkü Karaçay bölgesinde
ve Malkar topraklarının Bashan, Çegem vadilerinde konuşulan
dil birbirinden farklı değildir ve Karaçay-Malkar halkının
yüzde doksanı tarafından konuşulan bu diyalekt Karaçay-Malkar
yazı dilini meydana getirir. Az sayıda insan tarafından
konuşulan ikinci diyalekt ise Malkar bölgesinin Çerek
vadisinde konuşulmaktadır. Holam ve Bızıngı vadilerinde
konuşulan dil de Çerek diyalektinin etkisi altındadır.
Karaçay-Malkar dili Wilhelm Pröhle, Omeljan Pritsak gibi
Avrupalı araştırmacı Türkologların ilgisini çekmişse de,
Türkiye'de henüz bu konuda ayrıntılı bir çalışma ortaya
konmamıştır. Türkiye'deki araştırmacıların bir çoğu daha önce
yabancıların yaptığı gramer ve sözlük çalışmalarını kaynak
alarak Karaçay-Malkar dili hakkında bir takım fikirler ileri
sürmektedirler. Bu gibi araştırmacıların düştüğü en büyük
hatalardan biri Karaçaylıları ve Malkarlıları birbirinden
ayrı iki halk sanmaları ve dillerinin de birbirinden farklı
olduğunu düşünmeleridir.
Karaçay-Malkar dilinin özelliklerini tam anlamıyla
inceleyebilmek için, öncelikle Karaçay-Malkar halkının
kökenini, tarihini, sosyal ve kültürel yapısını derinlemesine
incelemek ve anlamak gerekir. Yüzeysel araştırmacılar
sonucunda elde edilen bilgiler Karaçay-Malkar dilinin yapısını
tam anlamıyla ortaya koymaktan uzaktır.
Türkiye'de Karaçay-Malkar dili ile ilgili çalışmaların bir
çoğu Wilhelm Pröhle'nin araştırmalarına ve topladığı dil
malzemesine dayanmaktadır. Pröhle 1915 yılında Malkar
bölgesinin Çerek vadisine gitmiş ve Malkar dili üzerine
çalışmalarını Çerek vadisinde yapmıştır. Dolayısıyla
Pröhle'nin topladığı materyaller Karaçay-Malkar dilinin Çerek
diyalektini içine almaktadır.Pröhle Bashan ve Çegem
vadilerinde de araştırma yapsaydı orada konuşulan dilin
Karaçay bölgesinde konuşulan dilden pek farklı olmadığını
görecekti.
Pröhle'nin Çerek vadisinde bulunduğu ve araştırmalarını oradan
derlediği dil malzemesine dayandırdığı, topladığı materyaller
içinde de görülmektedir. (Keleti Szemle, T. XVI, Budapest,
1915-1916, s. 121)
"Malkarda onming adam zaşaydı. Elibizde Tserek degen suvubuz
ogartın enişke baradı..." (Malkar'da onbin kişi yaşıyor.
Memleketimizde Çerek denilen ırmağımız yukarıdan aşağıya
akıyor/ gidiyor...)
Pröhle'nin 1915 yıllarında Kuzey Kafkasya'da araştırma yaptığı
sıralarda Malkar (Balkar) adı yalnızca Çerek vadisinde yaşayan
dağlıları içine alıyordu. Bashan, Çegem ve Karaçay
bölgelerindeki halk ise yaşadıkları vadilerin adları ile
anılıyordu. Yani, Çerek vadisindekiler kendilerine Malkarlı
derken, Bashan vadisindekiler Bashançı, Çegem vadisindekiler
Çegemli, Karaçay'dakiler de Karaçaylı adlarını
kullanıyorlardı. Hepsi birden kendilerine Tavlu (Dağlı) adını
veriyorlardı. 1917 Sovyet İhtilâli'nden sonra Kuzey
Kafkasya'yı ele geçiren Bolşevikler yeni idari sistemler
meydana getirdiler. Karaçay bölgesini Çerkeslerle
birleştirerek Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi'ni kuran Sovyetler,
Bashan (Malkar) adı altında birleştirerek, Kabardey Çerkesleri
ile birlikte kurulan Kabardin-Balkar Özerk Cumhuriyeti'ne
bağlandılar. Böylece 1922 yılından sonra sun'i olarak
birbirinden ayrı gibi gösterilen Karaçay ve Balkar halkları
ortaya çıktı.
Pröhle'nin 1915 yılında Çerek vadisinde yaptığı araştırmayı
Keleti Szemlele'de "Balkarische Studien" adıyla yayınlaması ve
1922'den sonra Sovyetler'in Bashan ve Çegemliler'le Çerek
vadisinde yaşayanları Balkar adı altında birleştirerek sun'i
bir halk yaratmaları, Balkar adının bilimsel literatüre de
Karaçaylılar'dan farlı bir halkmış gibi girmesine yol açtı.
Daha sonraki yıllarda yapılan araştırmalarda Çerek
diyalektinin özellikleri Balkar(Malkar) dilinin genel
özellikleriymiş gibi gösterildi ve Karaçyaca ile arasındaki
farkları inceleyen bir çok makale ve ansiklopedi maddesi
yazıldı.
Karaçay-Malkar dilinin diyalektleri Karaçay-Bashan-Çegem
diyalekti ve Çerek diyalekti olmak üzere iki ana grupta
toplanabilir. Karaçay-Bashan-Çegem diyalekti ile Çerek
diyalekti birkaç fonetik ve morfolojik özellik bakımından
birbirlerinden ayrılırlar.
Fonetik Yönden Farlılıklar
"Ç"
Sesinin Durumu
Karaçay-Bashan-Çegem
diyalektindeki -ç- sesi Çerek diyalektinde sızıcı -ts- sesine
dönüşmüştür.
Karaçay-Bashan-Çegem Çerek
Bıçak Bıtsak
Açhıç Atshıts (anahtar)
Üç Üts
Küçük Kütsük (köpek yavrusu)
Karaçay-Bashan-Çegem diyalektindeki -c- sesi Çerek
diyalektinde sızıcı z (dz) sesine dönüşmüştür.
Karaçay-Bashan-Çegem Çerek
Cılan Dzılan (yılan)
Caş Dzaş (genç)
Col Dzol (yol)
Cugutur Dzugutur (dağ keçisi)
Türk araştırmacıların düştüğü en büyük hatalardan biri
Karaçay-Malkar dilinde kelime başındaki -c- sesinin durumudur.
Türkiye'de Karaçay-Malkar dili üzerine yapılan araştırmaların
bir çoğunda Karaçayca söz başındaki -c- sesi Balkarca da -z-
sesine eşit gösterilmektedir. Bu araştırmacıların
yararlandıkları kaynaklar incelendiğinde hemen hepsinin
Karçayca ve Balkarca (Malkarca kelimeler için Pröhle'nin
Keleti Szemle'de yayınladığı sözlükleri kullandıkları
görülmektedir.
Kelime başındaki -z- (dz) sesi bütün Malkar bölgesinin değil,
yalnızca Çerek vadisinde konuşulan diyalektin bir özelliğidir.
Ayrıca Holam-Bızıngı vadileri ile Çegem'in bir bölümünde söz
başında -c- sesi yerine -j- sesine de rastlanır.
Söz başında -j- sesinin hâkim olduğu bölgelerin Kabardey
Çerkesleri'ne, -z- (dz) sesinin hâkim olduğu bölgelerin ise
Oset ve Gürcü-Svanlar'a yakın olması bu bölgelerde konuşulan
dilin fonetik yönden Kabardey ve Oset dillerinden etkilenmiş
olabileceğini akla getirmektedir. Meselâ Karaçay-Malkar
dilinde Canbolat ve Canhot biçiminde söylenen isimler
Kabardeyce'de Janbolat ve Janhot, Osetçe'de ise Zanbolat ve
Zanhot şekillerindedir.
"b-p" Seslerinin Durumu
Karaçay-Bashan-Çegem diyalektindeki b-p sesleri Çerek
diyalektinde -f- sesine yakın bir biçimdedir.
Karaçay-Bashan-Çegem Çerek
Acaşıb Adzaşıf (şaşırıp)
Tapcan Tafdzan (sedir)
Üleşinibdi Üleşinifdi (paylaşılmış)
Tulpar Tulfar (yiğit)
Köp Köf (çok)
Ancak b-p seslerinin Çerek diyalektinde -f- sesine dönüşmesi
kesin bir kural değildir, b-p seslerinin korunduğu şekiller de
vardır.
Karaçay-Bashan-Çegem diyalektinde ön vokallerden önce daima ön
damak konsonantı -k- sesi geldiği halde, Çerek diyalektinde ön
vokallerden önce art damak konsonantı -q- sesine yakın bir
sesin bulunduğu görülür.
Karaçay-Bashan-Çegem Çerek
Kiyiz Giyiz (keçe)
Keng Geng (geniş)
Köz Göz (göz)
Küzgü Güzgü (ayna)
Karaçay-Bashan-Çegem diyalektindeki k-g sesleri Çerek
diyalektinde bazen -h- sesine dönüşür.
Ketgen Kethen (giden)
Kengeşgen Gengeşhen (danışan)
Karaçay-Bashan-Çegem diyalektinin kendi içinde, özellikle
Çegem, Holam, Bızıngı bölgelerinde söz başında c-j ses
değişmesine rastlanır.
Cangı Jangı (yeni)
Culduz Julduz (yıldız)
Carık Jarık (ışık, aydınlık)
Cay Jay (yaz)
Cayav Jayav (yaya)
Morfolojik Yönden Farklılıklar
Karaçay-Bashan-Çerek diyalektini Çerek diyalektinden ayıran
fonetik farklılıkların yanı sıra, morfolojik
yönden de bazı ayrılıklar bulunmaktadır.
Teklik birinci şahıs emir eki Karaçay-Bashan-Çegem
diyalektinde -ayım-/-eyim biçiminde iken, Çerek diyalektinde
-ayın-/-eyin şekline rastlanır.
Barayım Barayın (gideyim)
Aytayım Aytayın (söyleyim)
Bereyim Bereyin (vereyim)
Köreyim Köreyin (göreyim)
Karaçay-Bashan-Çegem diyalektinde birinci tip şahıs eklerinin,
teklik birinci şahıs için -ma/-me olmasına karşılık, Çerek
diyalektinde -man/-men şekli mevcuttur. Aynı şekilde, ikinci
tekil şahıs eki de -san/-sen biçimindedir.
Karaçay-Bashan-Çegem Çerek
Alganma Alganman (almışım)
Bolasa Bolasan (oluyorsun)
Kıcırarma Kıcırarman (azarlarım)
Saylaysa Saylaysan (seçiyorsun)
Yukarıdaki örneklerde Çerek diyalektinde asli şeklin
korunduğu, Karaçay-Bashan-Çegem diyalektinde -n- sesinin
düştüğü görülmektedir.
Gelecek zaman ekinin Çerek diyalektinde -ar- lık/-erlik
şekline olmasına karşılık Karaçay-Bashan-Çegem diyalekti bu
yönden farklı biçimlere sahiptir. Ancak incelendiğinde Çerek
diyalektindeki gelecek zaman ekinin asli şekil olduğu,
Karaçay-Bashan-Çegem diyalektinde bu ekin zamanla değişikliğe
uğradığı gözlenmektedir.
ÇerekKaraçay-Bashan-Çegem
Öserlikdiöserikdi (büyüyecek)
Aşarlıkdıaşarıkdı (yiyecek)
Minerlikdiminnikdi/minerikdi (binecek)
Tururlukduturlukdu (kalkacak)
NOGAYLAR
Nogaylar bugün Kafkasya'da varlıklarını sürdürmekte olan Türk
topluluklarından biridir. Kıpçak grubuna dahil olan Nogayların
bazı araştırmalara göre Moğol kabilesinden olan Mangıtlardan
bazılarına göre ise Uz ve Peçenek Türk boylarından geldikleri
tahmin edilmektedir. (Bavbek, Osman, Nogay Türkleri, Türk
Kültürü , Mart 1986 , Sayı 275, s. 160). Prof. Dr. Mustafa
Kafalı'ya göre, Cuci ulusunun en önemli kabilelerinden birisi
olan Mangıtlar açıklanamayan sebeplerden dolayı Nogay adını
almışlardır.
Nogayların tarihinde Nogay'dan çok Edige adı geçmektedir. Bu
Türk topluluğu; Astrahan, Kuzey Kafkasya'da, Kırım, Romanya ve
Türkiye'de Nogay adı ile, Türkistan'da, özellikle Buhara ve
Hive'de Mangıt adıyla tanınmaktadır. (BAVBEK, a.g.m. s. 160.)
Nogay kelimesi Moğalca'dır ve "köpek" anlamına gelmektedir.
(Alpargu, a.g.m. s. 195.)
Nogay Türklerinin Tarihi
Cuci'nin oğlu Moğol'un torunu olan Nogay, Altın Ordu
yönetiminde söz sahibi bir tümen beyidir. Nogay'ın idaresinde
toplanan beyler, ölümünden sonra onun adıyla anılmaya
başlamışlar ve Altın Ordu'nun yıkılmasından sonra Nogay
Hanlığı adı altında birleşmişlerdir. İdil'den (Volga)
Balkaş'a, Hazar Denizi'nden Aral Gölü'ne kadar uzanan bu
hanlığın merkezi Saraycık olmuştur. Birçok Türk boyunun
yaşadığı bu hanlıkta asıl söz sahibi olanlar Nogaylardır.
(BAVBEK, a.g.m. s. 161.)
Etnograflardan Georgi 18. y.y.'da Nogayların yayıldıkları
yerleşme sahasını şöyle gösterir :
a.
Don ve Kuban ırmakları arasındaki 70 bin Nogay
topluluğu
b.
Kırım yarımadası Nogay halkı
c.
Astrahan Nogay kolu (bunların bir kısmı Kafkasya'ya ve
Kırım'a bir kısmı Başkurdistan'a göç etmiştir.)
d.
Kuban ve yöresi Nogayları
1783'te Rus ordusu Kuban ve Don arasında göçebe hayatı yaşayan
Nogay Türklerine saldırmış ve büyük bölümünü yok etmiştir. Sağ
kalanlar Kuban'ın sol kıyısındaki Edigelere sığınmışlardır.
(ALPARGU, a.g.m., s. 2000)
Küçük Nogaylardan geriye kalanlar Kuzey Kafkasya'nın çeşitli
bölgelerinde yaşamaktadırlar. 19. y.y.'da Rus saldırıları
sebebiyle göç edenlerin sayısı çok fazladır. Bu yıllarda göçü
hızlandırmak için evlerin yakılması, insanların iskelelere
yığılması gibi olayların belgeleri arşivlerde bulunmaktadır.
Hatta o yıllarda Kafkasya'da bulunan General Odomikof'a
buradaki asayişin nasıl düzeltileceği sorulduğunda alınan
cevap "Nogay ahalisinin bulundukları yerlerden
uzaklaştırılmalarıyla" olmuş ve bu Rus gazetelerinde
yayımlanmıştır. (SAYDAM, Abdullah, Rus Sömürgeciliğinde
Uygulanan Demografik Yöntemler: Kırım ve Kafkasya Örneği,
Avrasya Etütleri, Sayı 2, Yaz 1996, s. 118.)
18 Kasım 1868'den itibaren Batı Kafkasya'dan Osmanlı
topraklarına gelen Nogayların sayısı bir yıl içinde 11.309'a
ulaşmıştır. Bunların büyük bölümü Adana ve Dobruca'ya
gönderilmiştir. 1863 yılına kadar göç eden Nogayların sayısı
30 bin'i bulmuştur. Bunların tamamı Yedisan, Beşna ve
Canboyluk kabilelerine mensupturlar. (Alpargu, a.g.m, s. 201)
Kuban ve Terek'in kuzeyi ele geçirildikten sonra binlerce
Nogay ve Kalmuk ailesi Dağıstan ve Çerkes kuvvetleriyle
birleşmesinler diye Volga'nın ötesine göç ettirilmişlerdir.
Onların yerine de Rus köylüleri yerleştirilmiştir. Bu sistemli
politika ile Rusya'nın hemen her yerinde olduğu gibi
Kafkasya'da da demografik bakımdan Rusların üstün olması
sağlanmıştır. (Saydam, a.g.m. s. 122-123)
Sosyal ve Ekonomik Yapı
Nogaylar günümüzde yoğun olarak Dağıstan Muhtar Cumhuriyeti
ile Stavrapol Krayı'nda yaşamaktadırlar. 1989 nüfus sayımına
göre sayıları 79 bin'den fazla olan Nogayların yaşadıkları
yerlere göre nüfus dağılımı şöyledir.
BÖLGELER |
1979 |
1989 |
ORAN % |
Genel |
59.546 |
75.564 |
100 |
Rusya Federasyonu |
58.639 |
73.901 |
97.8 |
Dağıstan M.C. |
24.977 |
28.294 |
37.4 |
Stavropol Kr. |
22.402 |
-------- |
29.6 |
Karaçay-Çerkes M.Ob. |
11.872 |
12.993 |
17.2 |
Çeçen-İnguş M.C. |
6.093 |
6.884 |
9.1 |
Diğer |
------- |
4.991 |
6.6 |
(Saydam, a.g.m s. 122-123.)
Acıbayramoviç'e göre 1991 tarihi esas alındığında bütün SSCB
sınırları içinde 90.000 Nogay Türkü bulunmaktadır. (Alpargu,
a.g.m. s. 207.)
Nogayların yaşadıkları yerlerin isimleri daha ayrıntılı bir
biçimde şöyledir :
Dağıstan Muhtar Cumhuriyeti'nin Nogay Bölgesi, Kızılyar,
Babayurt, Hasavyurt, Tarumovka Bölgeleri, Stavropol Krayı'nın
Neftekum Bölgesi, Koçubey Bölgesi (Karamurza Köyü) ve
Mineralovod Şehri (Kanglı Köyü), Çeçen-İnguş Muhtar
Cumhuriyeti'nde Kargalin, Turum ve Şelkovskoy Bölgeleri,
Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde Adige Habl ve Habez Bölgeleri
(Erkin Yurt, Erkin Halk, Adil Halk, Üyken Halk, Kızıl Yurt,
Kuban Halk ve Kızıl Togay Köyleri) Çerkessk Şehri, Prikuban
Bölgesindeki Put İlyiça Köyü, Romanya'nın Dobruca Bölgesi,
Türkiye'de Konya ve Eskişehir'in bazı köyleri. (KALMIKOVA,
S.A., Nogay Halk Yırları, Moskova 1969, s. 14.)
Tarih boyunca tam bir göçebe hayatı yaşayan Nogayların geçim
kaynağı hayvancılıktır. 18. y.y.'da Kuban Nogayları, 19.
y.y'ın ikinci yarısında da Açikulak Nogayları ziraat yapmaya
başlamışlardır. Bunun yanında demircilik, dericilik de
yapmışlardır. (Alpargu, a.g.m., s. 203.) Sunni olup Şafii
mezhebine mensup olan Nogayların inanç ve milli yapılarından
dolayı Ruslarla karışmamaya çalıştıkları, yapılan
istatistiklerden anlaşılmaktadır. (Alpargu, a.g.m., s. 205).
Nogay Türkçesi Ağızları
Türk dilinin Kıpçak grubuna giren Nogay Türkçesi diğer Türk
lehçeleri içinde en çok Kazakça ve Karakalpakçaya yakındır.
(EREN, a.g.m., s.310.)
Nogay Türkçesinin üç ağzı vardır. Bunlar; Ak Nogay, Kara Nogay
ve Asıl Nogay ağızlarıdır. Edebi dil Ak Nogay ağzına
dayanmaktadır.
Ak Nogay ağzı, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti sınırları içinde
konuşulmaktadır. Bu ağza eskiden sadece Nogay denmekteydi.
Kara Nogay ağzı Dağıstan Muhtar Cumhuriyeti'nde
konuşulmaktadır. Asıl Nogay ağzı ise Stavropol Krayı'nın
Açikulak ve Koyasula bölümlerinde konuşulmaktadır. Bu ağızlar
arasında hem fonetik ve morfolojik olarak, hem de kelime
hazinesi bakımından farklılıklar bulunmaktadır.
(a.g.y., a.g.m. s. 310 )
Bu ağızlardaki bazı karakteristik özellikler şunlardır :
1.
Kara Nogay ve Asıl Nogay ağızlarında "uvul" kelimesi
aynen kullanırken, Ak Nogay ağzında "v" sesi düşmekte iki ve
iki ünlü yan yana gelmektedir. "uvu">"uul"
2.
Kara Nogay ve Asıl Nogay ağızlarında tek heceli
kelimelerde ve birden fazla heceli kelimelerin ilk hecelerinde
dar-yuvarlak ünlüler (u-ü) sıklıkla kullanılırken, Ak Nogay
ağzında, bu ünlüler dar-düz ünlülere (ı,i)
dönüşmektedir.(turna>tırna, buz>bız)
3.
Kara Nogay ve Ak Nogay ağızlarında "y" ünsüzü sıklıkla
kullanılırken, Asıl Nogay ağızında bu ünsüz "c" ye
dönüşmektedir. "yol>col"
4.
Kara Nogay ve Asıl Nogay ağızlarında bazı kelimelerin
başında kullanılan "b" sesi Ak Nogay ağzında "p" ye
dönüşmektedir. "bışak>pışak"
5.
Kara Nogay ağzında "ş" ünsüzünün kullanıldığı kelimeler
Ak Nogay ve Asıl Nogay ağızları "s" li kullanılmaktadır.
"taş,>tas, baş>bas, beş> beş>bes"
6.
Ak Nogay ağzında kelime başındaki bazı "k" ler "h" ye
dönüşmektedir. | Karaçay lehçesinden etkilener
"karındaş>harındas" |
7.
"nl" sesleri yan yana kullanılırken Asıl Nogay ağzında
ilerleyici benzeşme olur. (nl> nn: künler>künner) Kara Nogay
ağzında aynı sesler yan yana geldiğinde gerileyici benzeşme
olur. (nl> ll: künler>küller). Ak Nogay ağzında bu ünsüzlerde
benzeşme görülmez.
8.
Ak Nogay ağzında benzeşme çok görülür. (tapmadım
>tappadım). Asıl Nogay ve Kara Nogay ağızlarında ise
aykıralaşma görülmektedir. (tapmadım>tapbadım, tayak mınan >
tayak bınan).
9.
Ak Nogay ağzında "z" sesiyle biten kelimeler; m,b,p
ünsüzleriyle başlayan varyantları eklerin "b"li şekli gelir.
(ozma>ozba). Asıl Nogay ağzında da aynı değişme görülmektedir.
Ancak tonsuz ünsüzden sonra tonsuzlaşma yoktur. Kara Nogay
ağzında ise "m" bir önceki sese bağlı değildir. Yani bir ses
değişmesi yoktur.
10.
Ak Nogay ağzı, sonu "z" ünsüzü ile biten eklerde bu
ünsüzü korurken, Kara Nogay ve Asıl Nogay ağızlarında bu ünsüz
tonsuzlaşmaktadır. (babalarımız>babalarımıs)
11.
Ak Nogay ve Asıl Nogay ağzı "l" sesini bazen düşürür.
Kara Nogay ağzında böyle bir düşme çok seyrektir.
(bolsa>bol(l)sa, kalsa> kalsa>ka(l)sa).
12.
Üç ağızda da farklı kelimelerde metatez olayı görülür. Ak
Nogay ağzında ısla->sıla-; Asıl Nogay ağzında ayşıla > ayışla
; Kara Nogay ağzında kaptal>katapal bunlardan bazılarıdır.
(NYD, s. 31-35).
KUMUKLAR
Kumuklar Özerk Dağıstan Cumhuriyeti'nde yaşarlar. 1989
sayımına göre 282.178 Kumuk vardır. Hazar Denizi'nin kuzey
kıyısı boyunca uzanan Dağıstan Cumhuriyeti topraklarına
yerleşmişlerdir. Ayrıca Özerk Çeçen-İnguş ve Özerk Kuzey
Ossetion bölgelerinde küçük topluluklar biçiminde Kumuklar
yaşar.
"Kumuk" sözcüğünün kökeni ile ilgili değişik görüşler ortaya
atılmıştır. Bu adın birbirine yakın değişik söylenişleri
vardır. DLT'de "Kumuk" sözü "bir zaman yanında bulunduğum
beylerden birinin adı" biçiminde açıklanır. "Kumukla-" eylemi
ise "Bir kimsenin Kumuk boyundan olduğu söylenmek istersen
böyle denir. Bu bir adamın adıdır" biçiminde tanımlanır.
Kimileri bu sözcüğün Kıpçak yerine kullanılan "Kimaki" sözcüğü
olduğunu ileri sürerler. Bir bölüm bilim adamı ise Lak
yerleşmesi anlamına gelen "Kazıkumuk" adıyla ilgili olduğunu
savunur. Kimi bilim adamları "kum" sözcüğü ile ilgili olduğunu
bildirir.
Son zamanlara dek Dağıstan dağlık alanında yaşayanlar "kumuk"
sözcüğünü ovalık ve bozkırlarda yaşayanlar için
kullanırlardır.
Kumuk geçmişi üzerine sağlam bilgilerden yoksunuz Ahmet
Caferoğlu'na göre, 7. y.y'dan başlayarak Hazar Devleti
sınırları içinde yer alırlar. Oğuz-Kıpçak boylarının
karışımından oluşurlar.
Kumuklar sayıca az olmalarına karşın, geniş bir alana
yayılırlar. Uzun süre bir birlik oluşturamazlar. 13. y.y'da
Cengiz Han döneminde Büyük ve Küçükorda birlikleri içinde yer
alırlar. Sonra bir bölümü Rus, bir bölümü İran egemenliğine
girer.
Yazın
Kumuk yazı geleneği XIX. Yüzyılın 2. yarısından sonra ortaya
çıkmaya başlar. İlk olarak kilise kullanır. Ayrıca romanlar
yazılmaya başlanır. 1883'te St. Petersburg'da basılan Muhammed
Osmanzade'nin "Nogay ve Kumuk Şiirleri Antolojisi" ilk yazın
ürünlerine örnek gösterilebilir.
Kumuk Türkçesiyle ilgili bilgiler Klaproth'un Kaukasische
Saprache (Kafkas Dilleri) 1814 adlı kitabının Kaukasische
Sprachproben (Kafkasça dil örnekleri) adlı bölümünde bulunur.
Julius Nehmeth'in Kumukça üzerine çalışmaları daha kapsamlıdır
1911 yılında yayınlanan Keleti Szemle dergisinin 12. sayısında
Kumükisches Studien I. Bölüm adı altında ilk incelemelerini
yayınlar. Burada Kumukça ve Balkarcanın sözlüğünü işler. Aynı
dergisinin 1913'te yayınlanan 13. sayısında Kumukça halk şiiri
örneklerini ele alır.
Kumuk Türkçesi 1918 Kuzey Kafkasya halkları ulusal
kurultayında tüm Kuzey Kafkasya'nın birleştirici ortak dili
kabul edilir.
Kumuklar önce Arap yazısını kullanırlar. Ama bu yazı
Kumukçanın ses özelliklerini gereği gibi yansıtmaz. Kumuk
halkının cahil kalmasına neden olur. Devrimden sonra yeni bir
yazı dili yaratılır. 1972'de Latin yazısı kullanılmaya
başlanır. 19387'den beri ise Kiril yazısı ile yazılır.
Kumukça Dağıstan'ın birbirinden etkilenen altı yazın dilinden
biridir. Bu etkilenmenin sonuçlarını 1910'da Balkar ve Kumuk
dillerini incelemek için Kafkasya'ya gelen ünlü Macar bilim
adamı Nemeth, devrimden önce ortaya koyar. Devrimden sonra
Kumukçada Rusçadan alınan sözcüklerin sayısı artar.
Kumukça üç ağıza ayrılır. Buynak, Hasayyurt, Kaytak, Buynak ve
Hasvyurt ağızları yazı dilini oluştururlar. Bunlar Kaytak
ağzından ses, yapı, tümce bilgisi ve sözcük dağarcığı
bakımlarından ayrılır.
Kumukçanın sözvarlığının kökenini Türkçe sözcükler oluşturur.
Arapça-Farsça sözler yanında son dönemlerde alınmış Rusça
ödünç sözler bulunur. Ayrıca Kafkas dillerinden alınmış
sözcükler vardır.
Dil Özellikleri
Kumuk Türkçesinin gösterdiği ses özellikleri nedeniyle Bekir
Sıtkı Çobanzâde, Kumukçayı Türkiye Türkçesi ile Kazak Türkçesi
arasında bir yere koyar. Samoyloviç da Türkçe dil
bölümlemesinde Kumukçayı konuşulduğu alan ve yakın ilişkileri
nedeniyle Azericeye yakınlığına değinir. Gerçekten de Kumukça
kimi önemli ses özellikleri bakımından kendi öbeğindeki öbür
dillerden ayrılır. Sözgelimi Eski Türkçenin önsesteki "y" sesi
Kumukçada korunmasına karşın Karaçaycada "c", Balkarcada "c"
ünsüzüne dönüşür :
Kumukça Karaçayca Balkarca
Yaz Caz Zaz
Yılkı Cılkı Zılkı
Yen Cen Zen
Kumukçada sekiz ünlü vardır. Yazı dilinde açık ve kapalı /e/
ünlüleri aynı yazaçla gösterilir. Büyük ünlü uyumu kalın
ünlülü sözcüklerde daha güçlü biçimde egemendir. Birkaç
örnekte ünlü uyumu bozulmuştur :
Yila- 'ağlamak' çaçira- 'sıçramak'
Babiş 'ördek'
Dudak benzeşmesi tam oluşmamıştır. Kimi sözcüklere gelen
eklerde dudak uyumuna doğru bir eğilim görülür.
Kumukçada Türkçenin birincil uzun ünlüleri bulunmaz. Kimi ses
olayları sonucu ikincil uzun -u- ünlüsü geçer :
T䍰-
'doğmak' b偠-
'boğmak'
Ancak söylenişte ara ünlüler vardır. Sözgelimi -u- ünlüsü ile
-ü- ünlüsü arasında söylen bir -佤-
sesi vardır. Kimi kez -ü-, kimileyin -i- ünlüsünden
dönüşmüştür :
Úçún< ET üçün 'için' túp<ET tüp 'dip'
Úy-nú<ET eb 'evi' túppe túz<ET tüp tüz 'düpe düz'
Kúy-ú bulunan 'bununla birlikte' üç<ET üç 'üç'
Yukarıda ünlüye koşut
佤
ünlüsü vardır. o ile ö arasında bir ünlüdür.
D佤rt
'dört' k佤p
'çok'
özge 'başka' gࣰre
'göre'
Önseste
奀,
e< i değişimi izlenir :
İyer- 'izlemek'<ET. ädär- iy- 'emek'<ET. äg- iyle-
'ıslatmak'<OT ädlä-
İri- 'erimek'<ET. eri-
Dudak ünsüzlerinin etkisiyle kimi sözcüklerde yuvarlaklaşma
olur
Awzubuz 'ağzımız' awçu 'avcı' bawubuz 'bağımız' kamuş 'kamış'
bulan 'ile'<ET. bilä
Üyür 'sürü'<ET. ögür
Kumukçada yirmi üç ünsüz kullanılır. Birtakım ünsüzler salt
alıntı sözcüklerde geçer.
Önseste b- ünsüzü genellikle korunur :
Bar- 'varmak' ber- 'vermek' bol- 'olmak' barmak 'parmak' bek
'pek'
Biş- 'pişmek'
Birçok Türk dilinde olduğu gibi ardından gelen burunsal ñ
ünsüzünün etkisi ile kimi sözlerde -m- ünsüzüne dönüştüğü olur
:
Miñ 'bin' munu 'bunu' men 'ben' mamuk 'pamuk' mişik 'kedi'
mıyık 'bıyık'
Eski Türkçenin içsesteki -b- ünsüzü kimi sözcüklerde -m- ile
karşılanır :
Tömen<ET töbün 'aşağı'komuz<ET kobuz 'akardiyon, mızıka'
Bunun yanında kimi sözlerde b- sesi korunur :
Boyun 'boyun' burun 'burun' barı 'tümü' baw 'bağ'
Kimi sözcüklerde Halaçcada oluduğu gibi sözbaşında h- ünsüzü
bulunur :
Hau 'av' hiz 'iz' hin'in' hꇰk奀n-
'pişman olmak'
Öndamaksıl -g- ünsüzü -y- ünzsüzüne dönüşür :
Biy 'bey'<ET. bäg iyir- 'eğirmek'<ET. ägir- kiyir-sokmak'<ET.
kigür- tüy- 'düğümlemek'<ET. tüg.
Üyren- 'öğrenmek'<ET.ögrän- üyret- 'öğretmek' <ET. ögrät-üyür
'sürü'<ET. ögür
Artdamaksıl -ğ-ünsüzü -w- ünsüzüne dönüşür :
Awur 'ağır' awuz<ET ağız 'ağız' awruw 'ağrı' aruw<ET arıg
'arı, temiz'
aytuw 'konuşma'<ET. aytıg getaw 'gidiş'<ET. ketig süyüw
'sevgi'<ET. säbig
Burunsal
奀
sesi korunur :
Mi奀
'bin' ta_ı 'sabah, tan' de_iz 'deniz'
Önseste ince k- ünsüzü g- ünsüzüne dönüşür :
Geç-<ET Käç- 'geçmek' geç<Et. keç 'geç' geçe 'gece'<ET. keçä
Gel-<ET. KäL- 'gelmek' gerti 'doğru' ET. kerti geter,-<ET.
ketär- 'getirmek'
Göter- 'kaldırmak'<ET. kötür göz<ET köz 'göz'-
Gindik<ET kindik 'göbek' gerti<ET kirtü 'doğru, gerçer'
Gemede gemeçibulan uruşma 'Gemide gemici ile döğüşme'
Geçe yürügen erten süyünür 'Gece yürüyer, sabah sevinir'
Gün görmegen gün görse 'Güneş görmeyen, göneş görse'
Gündüz çırak yandırır 'Gündüz mum yakar'
Gök gögürçün men bolup 'Mavi güvercin men olup'
Söz başında k- ünsüzü kimi sözcüklerde gırtlaksı sızıcı x-
ünsüzüne dönüşür :
Xonşu<Et konşı 'komşu' Xum<ET kum 'kum'
Xurt<ET kurt 'kurt' Xaşı-<ET kaşı- 'kaşımak'
Önseste y- ünsüzü çok kez korunur :
Yiğit<ET yigit 'yiğit' Yannur<ET yagmur 'yağmur'
Yigirmi<ET yigirmi 'yirmi' Yır<ET 'şarkı, türkü'
Yasavul<Yasa 'kunun adamı' yolavçu<ET Yol 'yolcu'
Ancak kimi örneklerde -özellikle ı,i ve u önünde- öbür Kıpçak
dillerinde olduğu gibi -c- ünsüzüne dönüşür :
Cibin 'sinek' cuw- 'yunmak'
Cıy- 'yığmak' cigirgen- ET yigrän
Önseste -t- ünsüzünün durumu iki türlüdür. Kimi örneklerde -d-
ünsüzüne dönüşür :
De- 'demik' deniz 'deniz'
D rt 'dört' dúg 'pirinç'
Bir bölümünde ise eski t- ünsüzü korunur :
Terek 'ağaç' taw 'dağ'
Tebre- 'yola düşmek' tübe- 'karşılaşmak' |