Günümüzde Adigeler olarak dağınık yaşamamızın bizi nereye
götüreceği açıktır. Birlikte yaşadığımız büyük halkların
içinde eriyip yok olma tehlikesi ile karşı karşıyayız.
Halkımızı korumak, ömrünü uzatmak ise dilimizi ve kültürümüzü
kaybetmemek ve geliştirmekle mümkün olur.
“Sözden ziyade, iş” der Adigeler. Sorunumuzu iyi anlarsak,
dünyanın her yerindeki Adigeler elbirliği yaparak ve yaşadığımız
devletlerin de katkılarını sağlayarak çalışırsak halkımızı
ilerletecek büyük işler başarabiliriz. Bu düşüncemi bir örnekle
açıklamak isterim.
1997 yılından itibaren beş kez birer aylık süreler halinde,
Türkiye’nin Tokat, Kayseri, Düzce, Biga, Manyas, Samsun, Çorum,
Merzifon, Amasya, Vezirkopru ve Antalya civarlarındaki Adige
köylerinde Adige Devlet Üniversitesi bilimadamları Zefes
Aydemirkan, Vunoroko Mir ve Vunoroko Ray bilimsel araştırma
çalışmalarında bulundular. Genç bilimadamlarımız da onların
izinden yürümüş ve geçtiğimiz yıl Profesör Birsir Batırbiy’in
asistanı Tsirgoy Vceslav bir ay süreyle Türkiye’deki Hatukuay
köylerinde araştırma yapmıştır.
Bir başka ülkede bir ay araştırma yapabilmenin kolay bir iş
olmadığını hepimiz biliriz. Söz konusu araştırmalar üç yerden
desteklenmiştir. Bunlar Muhuttin Ünal’ın başkanlığı dönemindeki
Türkiye’deki Adige dernekleri, Vucuh Ihsan, Yedic Batıray, Tamzoko
Umar , Bidanoko Harun ve başkalarınca Almanya’da oluşturulmuş olan
“Yardımlaşma sandığı” ve Adigey Devlet Üniversitesi’dir.
Elbirliği yaptığımızda neler başarabileceğimizi bu araştırmalar
göstermiştir. Bu girişim gelecekte yapmayı düşündüğümüz
çalışmaların başlangıcını ve temelini oluşturacaktır.
Türkiye araştırmalarının sonuçları üzerinde çalışmak üzere
üniversitemiz bünyesinde “Adige Halkbilim Merkezi” oluşturulmuş
olup altı yıldır görev yapmaktadır. Bunun dışında Adige
Fakültesi’nde Adige Filolojisi Merkezi ve Dil Öğrenimi Merkezi’ni
oluşturduk. Bunlar çalışma alanları sadece Adige halk bilimi olan
ve dünyada ilk açılmış bilim merkezleridir.
Halkbilim Merkezi’nin arşivinde bulunanlar daha çok Türkiye’den
getirilmiş materyallerdir. Bunların içinde süreleri beş yüz saati
bulan audio ve video kasetler, bin üç yüz resim, Türkiyeli
soydaşlarımızdan Hidzetl Hizir, Curmit Muzaffer, Guneko Cumaldin
tarafından yazıya geçirilmiş olan yüzlerce dokuman, Vucuh Ihsan
tarafından Suriye’de derlenen öykü, şarkı ve atasözlerinin yer
aldığı audio kasetler, Ozdemir Özbay, Muhuddin Ünal, Mevlüt
Yenemuko ve Batıray Yedic tarafından arşive verilmiş Türkçe
eserler yer almaktadır. Bilimadamlarının onlarca yıl çalışmalarını
gerektirecek materyal arşivimizde mevcuttur.
Halkbilim Merkezi “Psatle” isimli bir dergiyi de iki Adige dilinde
-Kabardey ve Batı-çıkarmaktadır. Bu girişimin iki Adige dilini
birbirine yakınlaştırmak için önem taşıdığına inanıyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda çıkmış olan iki sayı da bunun kanıtlamıştır.
Adige tarihi ve kültürünün tüm dallarının Adigece
yazılabileceğini, her Adige bilimadamının kendi dilinde bilgiye
ulaşabileceğini bu dergi ortaya koymuştur. Üniversitemizde
oluşturulmuş olan bu bilimsel merkezler Rusya ve Kafkasya’da
düzenlenen bilimsel forumlara katılmakta, çalışmalarından elde
ettikleri sonuçlar ders olarak okutulmakta, yeni gençler bu sayede
bilime kazandırılmaktadır.
Halkbilim Merkezi’nin günümüzdeki en önemli uğraşısı, Türkiye
derlemelerini bir kaç cilt halinde yayına hazırlamaktır. İlk
kitap “Türkiye’deki Adigelerin Sözlü Edebiyatları” adı altında
yayımlanmıştır. Kitapta yüzlerce sözlü edebiyat ürünü sözlük,
açıklama ve fotoğraflarla desteklenerek yer almıştır. Kitabın
hazırlanma masrafları olan 60 bin Ruble’yi üniversitemiz, basım
gider olan üç bin beş yüz Euro’yu Almanya Oyten Adige Kültür
Derneği karşılamıştır. Bin adet basılan kitap okurların ilgilerini
çekmiştir. Maykop, Nalçik ve Çerkessk’te çıkan gazete,radyo ve
televizyonlar da kitaptan defalarca söz etmişlerdir. Çerkessk’te
bulunan Gençlik Derneği ise kitapta yer alan şarkıları notalarıyla
yeniden söylemek için çalışmalara başlamıştır.
Türkiye’deki derlemeler yine kitaplar halinde çıkmaya devam
edecektir. Bunlar Adigelerin tahıl üretimleri, kıyafetleri, gıda
ürünleri, evlerinin bahçe düzeni, ağaç dikme usulleri, gelenek
görenekleri üzerine olacaktır.
Bilimadamları orada anlatılanlar dışında, kendileri de sıradan
insanın farketmeyeceği bir çok önemli gözlemlerde bulunmuşlardır.
Türkiye Adigelerinin evlerini inşa şekilleri bunlardan biri olup
bilimsel öneme sahiptir. Adigeler Türklerle yaşadıkları süre
içerisinde konut inşa şekillerini üç kez değiştirmişlerdir. İlk
olarak Adige tarzı direklere dayalı olarak evlerini inşa etmişler,
bir süre sonra Türklerden etkilenerek tuğladan iki katlı evler
yapmışlar, son zamanlarda ise tekrar Adige bahçe düzenine
geçmişlerdir. Tek olarak bu örnek dahi dış ülkelerdeki Adigelerin
ulusal bilinçlerinin uyanmakta olduğunu, başka halklar arasında
erimek istemediklerini göstermektedir.
Aynı
şekilde Türkiye’deki araştırmalar esnasında elde edilen en küçük
bir bilgi vasıtasıyla daha büyük bilgilere ulaşılmıştır. Bu
bilgiler Adigelerin dünya kültür hazinesine yapmış oldukları
katkıların işaretlerini vermişlerdir.
Söz
konusu araştırmalar ve bu araştırmaların sonucu olarak yayınlanan
kitapta göstermiştir ki Adige halk kültürü üzerine dış ülke
Adigeleri hesaba katılmadan yapılacak bir çalışma yarım ve eksik
olacaktır.
Günümüzde hepimizin en başta gelen problemi olan Adigey ve
Kabardey dillerinin yakınlaştırılması üzerine dergimiz “Psatle”
çalışmaktadır. Bu sorun Türkiye’de 20 nci yüzyıl başlarında
yaşamış olan Adige aydınlarının dikkatini çekmiş ve bu amaçla
Adige diyalektlerinin karmasından oluşan kitaplar çıkarmışlardır.
Halkbilimi Araştırma Merkezi onların bu alandaki tecrübelerinden
yararlanmaya özen göstermektedir.
Başka halklar Adigeler üzerine 2500 yıldır yazmaktadırlar. Bunu
eskiden yazılmış eserler ve klinopisler göstermektedir. Adigelerin
kendi yazılarına sahip olmaları ise ancak 20. yüzyılda olmuştur.
Dünya kültür hazinesi ulusların kültürlerinin toplamından
oluşmakta olup, Adige kültürü de bunlardan biridir. Bu nedenle tüm
dünyada mevcut Adigelerle ilgili bilgilerin tek bir yerde
toparlanması lazımdır ve bunu yapabilmenin de bir kaç yolu vardır.
İlk
olarak; bibliyografik bilgi bankası oluşturulmalıdır. Avrupa’da,
Rusya’da ve Doğu’da mevcut bibliyografya bir araya
toparlanmalıdır. Bu konuda tanınmış bilimadamı Batıray Yedic’in
Avrupa’da toplamış olduğu bibliyografyanın yazılı olduğu “Çerkes
Bibliyografyası” adlı kitap rehber kabul edilebilir.
İkinci olarak; Adigelere dair her turlu kitap ve literatür bir
yerde toparlanmalıdır. Bunlardan başka dillerde yazılmış olanlar
Adigece’ye çevrilmelidir.
Bunlar ne için gereklidir diye bir soru aklınızda uyanmış
olabilir. Tüm dünyada Adigelere dair yazılmış olanlar Adigece’ye
çevrildiğinde ulusun hem düşüncesi hem de dili gelişecektir.
Ulusla ilgili her bilgi ulusal dili bilen herkese bu dilde ulaşmış
olacaktır. Bu Adigelerin gelecekle ilgili en güzel umutlarından
biridir.
Burada belirtmek gerekir ki tüm dünyadaki nüfusları 5-6 milyon
olan Adigelerin içinden yaptığı iste Adigece’yi kullananların
sayısı birkaç yüz kişiden ibarettir. Bunlar da Kafkas
cumhuriyetlerinde gazete, radyo, televizyonlarda çalışanlar,
yazarlar ve öğretmenlerdir. Geri kalan ve 40 tan fazla ülkelerde
yaşayanlar ise başka dilleri kullanmaktadırlar. Bu nedenle
Adigelere dair çıkacak olan yayınlar Türkçe, Rusça, Arapça,
İngilizce, Fransızca ve Almanca’ya da çevrilmelidir.
Bilgi yazıya döküldüğü takdirde kalıcı olmaktadır. Burada en
önemli görev, her kişinin halk kültürü adına sahip olduğu ve
ölümüyle birlikte yok olacak olan bilgileri toplayıp yazıya dökmek
ve ulusun kültür hazinesindeki yerine ulaştırmaktır. Bu da ara
sıra bir iki ülkeye gidip, ilk elde ulaşılabilecek bilgileri
toparlayıp gelmekle olmaz. Bilimadamları Adigelerin yaşadıkları
ülkelerde uzun yılları kapsayan çalışmalar yürütmelidir.
Adige halkının aklını, geleneklerini, kültürünü taşıyan insanların
hızla dünyalarını değiştirmekte olduklarını hepimiz biliyoruz.
Onlar sahip oldukları değerli bilgileri toplamamıza fırsat
kalmadan birlikte götürmektedirler. Bu durumda halk bilimi üzerine
derleme yapabilmek için 5-10 yılımız kalmıştır. Ondan sonra bir
şey beklemek hayaldir. Adigeler tamamen yok olsalar bile Wubıhlar,
Sümerler gibi geriye bırakacakları bir bilgi birikimi olmalıdır.
Söz
konusu bu çalışmalara Adigey Devlet Üniversitesi ne gibi katkılar
sağlayacaktır diye soracak olursanız önceden de belirttiğim gibi
üniversitemiz bu alandaki çalışmalarına başlamış durumdadır.
1.
Oluşturmuş olduğumuz Adige Halkbilim Merkezi bilgileri toplamakta,
düzenlemekte, arşivlemekte ve sonuçta kitap haline getirmektedir.
2.
Elektronik bilgi bankası için teknik ve eleman hazırlığımız
yapılmıştır.
3.
Başka dillerde Adigelere dair çıkan kitapları Adigece ve Rusça’ya
aktarmak üzere uzmanımız mevcuttur.
4.
Bilindiği gibi Türkiye’de Adigece’yi öğrenme imkanları doğmuştur.
Bu alanda başarı sağlayabilmek için Adigece öğretmenlerin
hazırlanması gereklidir. Bu alanda Adigey Devlet Üniversitesi’nin
Adige Dili ve Kültürü Fakültesi uzmanlarından büyük ölçüde
yararlanılabilir. Türkiye’den gelecek gençleri Adigece öğretmeni
olarak yetiştirebileceğimiz gibi, fakültemiz mezunlarını da oraya
gönderebiliriz.
5.
Türkiye’nin devlet arşivlerinde Türk-Rus ilişkilerine dair
değerli dokümanlar mevcuttur. Bunlar arasında Adigelerin
vatanlarını terkedişleri ile ilgili sayısız belge vardır. Bu
belgeler üzerinde çalışacak uzmanlar yetiştirmeyi hedeflerimiz
arasına koyduk. Adige dili ve Kültürü Fakültesi’nde Yenemuko
Mevlut tarafından gençlere Türkçe öğretiliyor olmasını bu işin
başlangıcı kabul edebiliriz.
Tek
tuk bilimadamları arşivlerini ve kütüphanelerini üniversitemize
bırakmaktadırlar. Onları korumaya ve bilimsel alanda kullanmaya
hazır durumdayız. Örnek vermek gerekirse: Tanınmış bilimadamı
Ceras Zaynap’in arşivi ve kütüphanesi üniversitemize verilmiştir.
Bu gurur duyduğumuz bir arşivdir ve fakültemizde Ceras Zaynap’in
adı bir çalışma odasına verilmiştir.
Uzun yıllar halk bilimi üzerine çalışan, Üniversitenin Adige
Tarihi ve Kültürü Bölümü’nün ilk başkanı olan, üniversitede ulusal
düşüncenin uyanışının öncülerinden Zefes Aydemirkan kısa bir süre
önce yaşama veda etmiştir. Aydemirkan Adige atları üzerine zengin
materyaller toplamıştır. Bunların yanında Adigelerin toprak isleme
usulleri, hayvancılıkları, dini inanışları üzerine de monografiler
yazmış ancak bunları kitap halinde çıkarmaya ömrü yetmemiştir.
Halkbilim Merkezi’miz gelecekte Aydemisrkan’in arşivi üzerinde
çalışacaktır.
Kısa bir süre önce sevinçli bir haber daha aldık. Tanınmış Alman
dilbilimci Yogann Knobloh da binlerce belgeden oluşan kütüphane ve
arşivini üniversitemize bıraktı. Bu olay da adı geçen
dilbilimcinin öğrencilerinden olan Etnoloji Bilimleri Doktoru
Yedic Batıray’ın girişimiyle gerçekleşti. Burada belirtmek isterim
ki; Yedic Batıray’da 30 yıldır yaşamakta olduğu Almanya’dan Adige
Cumhuriyeti’ne yerleşmiş olup bu süre içerisinde oluşturduğu büyük
arşivini de beraberinde getirmiştir. Bu Arşivde yer alan önemli
belgeleri de bundan sonra yayınlayacağız. Bununla ilgili bilgi
derginin bu sayısında mevcuttur.
Dikkatinize sunmak isterim ki; Kafkasya’da ve Rusya’da yaşayan
Adigeler tüm dünyadakilerin onda biridir. Ancak tüm dünyaca
önemsenen ve dağınık bir durumdaki Adige kültürünü bilimsel
yollarla derleyebilecek olanlarda Adigece’ye yeterli derecede
vakıf olan, Adigey, Kabardey ve Çerkessk’te yaşamakta olan
bilimadamlarıdır. Bunları bilerek, amaçlarımızın sözde veya kağıt
üstünde kalmaması için, herkes elinden geldiği kadar bu çalışmalar
katkı sağlamalıdır. Dünya Çerkes Birliği’nin öncülüğünde, tüm
imkanlarımızı birleştirebilirsek önemli gelişmeler
sağlayabileceğimize şüphe yoktur.
Psatle dergisi okurlarının üniversitemizce başlatılan bu büyük
çalışmaya-Adigelerle ilgili tüm dünyadaki bilgilerin bir araya
toplanması çalışmalarına-katkılarını bekliyorum. Herkes sahip
olduğu bilgiyi bize aktarırsa ulusumuz için büyük öneme sahip
arşivi ve bilgi bankasını oluşturmuş olacağız. |