Cumhuriyet
statüsüne yükselmemiz dilimiz ve kültürümüzü geliştirip,
ilerletmek adına geniş imkanlar sağladı. Onlardan biri
Adigece’nin Rusça’yla beraber devlet dili olarak anayasamızda
yer almasıdır.
Bununla beraber Adigece öğreniminin
güçlendirilmesine yönelik yeterli kanuni düzenlemeler de mevcut.
Uygulamaya yönelik gayretler de azımsanmayacak düzeydedir. Bütün
cumhuriyet okul ve kreşlerin de Adigece’nin öğretilir hale
gelmesini iyi bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir.
Cumhuriyetimizde her sene kutlanılan Adige Dili Günü'ne yönelik
okullardaki yarışmalar, toplantılar ve diğer etkinliklerde bunun
göstergesidir. Dile gereken önemin verilmesi, onun öğreniminin
güçlendirilmesine yönelik cumhuriyetimizde yayımlanan gazete,
dergi ve benzeri yayınlar da bu konuyla ilgili haberler hiçte az
değildir. Bu anlamda Adige Radyosu ve Televizyonu da ellerinden
gelen katkıyı yapıyorlar.
Konuyu irdelediğimizde dikkat çekici bazı noktaları görebilmemizde
mümkündür. A.C. Bilim ve Eğitim Bakanı Bedanıkho Ramazan'ın
ifadesine göre, cumhuriyet okullarında okuyan 14 bin 4 yüz kırk
bir öğrenciden Adigece’yi öğrenmeyen sadece 21 kişidir. Bu
sayıların önemini 15 yıl önceki yaşanan gelişmelerden hareketle
daha iyi anlarız. Maykop’taki okullarda Adigece eğitiminin
olmadığı, Adige köylerinde “Rus Sınıfı” , “ Adige Sınıfı” diye
ayrım yapıldı, Adige ebeveynlerinin ezici çoğunluğunun
çocuklarının Adigece dersi almalarını istemediği hatta bu konuda
bir tepki oluşarak Tahtemıkhuay ve Şewcen Rayonlarının sonunda
Moskova’ya kadar dilekçe yazdıkları hesaba katılırsa sayın Eğitim
ve Bilim Bakanının verdiği rakamlar cesaret verici gelişmelere
işaret ediyor.
Hepimizin ortak feryadı; "Aman ne olur anadilimizi terk etmeyelim
onu kaybedersek ulusta yok olacaktır." olmalıdır.
Peki dilin öğretimine yönelik cumhuriyetimizdeki çalışmalardan ve
faydalarından haberdar mıyız? Söylenenlerin ve yapılanların hiçbir
faydası gelmedi diyemeyeceğim. Fakat yapılanlar yeterli değil
dersem yanılmayacağımı sanıyorum. Olmasını istediğimiz şeylere
kendimizi kaptırarak gerçekleri tam olarak düzgün bir şekilde
ifade etmememizde çok sık görülen bir durumdur. A.C. okullarındaki
öğrencilerden Adigece’yi öğrenmeyi istemeyenlerin sayısının 21
kişi olduğunun söylenmesi çok iyi, ancak üzücü olan Adigece dersi
alıyor denilenlerin pek çoğunun Adigece konuşmayı
beceremedikleridir. Adigece’nin öğretilmesinde yeteri kadar gayret
göstermiyorlar suçlamasıyla karşılaşmak istemeyen öğretmenlerden
bazıları gerçeği çarpıtmak ve farklı göstermek gayretindeler.
Sonunda Adigece’yi konuşamayacak durumda olan Adige öğrencilere
hak etmedikleri değerlendirme notunun da abartılarak taktir
edildiği de ortaya çıkıyor. Ortaokul diploma notlarında yetersiz
öğrencilerin notlarının 4 ya da 5 olduğunu görülüyor.
Bu durumu Adige ailelerinde dünyaya gelen pek çok çocukta,
özellikle şehirde yaşayan ailelerin çocuklarında tespit etmek
mümkündür. Anadilin bilinmemesinin sebebi ailelerin onun
öğrenilmesine yeteri kadar önem verilmemeleridir. Geçmişte pek çok
kişinin Adigece’ye olan bakış açısını yok sayamayız. "Adigece’nin
çocuklarımıza ne faydası olacak? Pşıze nehrinin öte yakasına
geçtiğinde Adigece’nin geçerliliği yok" söylemlerine kapılmış
hiçte azımsanmayacak sayıda aile var. Onlar Rusça’yı iyi
bilirlerse çocuklarının kültürlü, eğitimli kişiler olacağını
sanıyorlar.
Rusça’nın iyi bilinmesinin gereğinde tereddütte mahal yok.
Rusya’nın yanında SSCB döneminin cumhuriyetlerinde de bugün
birbirlerinden ayrı olsalar da Rusça insanların anlaştıkları ortak
iletişim dilidir. Farklı ulusların anlaşmalarını sağlayan bir dil
konumundadır. Sadece Rusça değil, insanın birçok dil bilmesi onun
daha eğitimli sayılmasına sebeptir. Ancak anadili bilmemenin
hiçbir anlamı yoktur. Bizim söylediklerimizi doğrularcasına Adige
gençlerinin anadillerine yeterli değeri vermediklerini, Maykop
caddelerinde görebileceğimiz ve duyabileceğiniz şeyler ispat
ediyor. İki Adige kızı caddede karşılaşırsa anadillerinde
konuşmayı kendilerine yakıştıramıyorlar.Yapmacık bir edayla Rusça
konuşuyorlar.
Adigece devlet dili oldu diyorsak da bu hayatta tam olarak
karşılığını bulmuyor. Adigece bir ricayı yada bir sorunu ifade
eden bir dilekçe yazanı göremeyeceğinizi bir yana bırakın,
Adigeler bir araya geldiklerinde Adigece’yi bilmeyen aralarında
sadece 1-2 kişi olsa dahi Adigece’yi öteleyerek Rusça
konuşuyorlar. Nihayetinde Adigece’yi konu alan toplantılarda da
bunu görmek mümkün.
Rusça’yı iyi bilirlerse çocuklarının eğitimli ve okumuş kişi
olacaklarını varsayan bu anlamda da Adigece öğreniminin
gerekmediğini düşünen anne babaların büyük bir yanılgı içinde
olduklarını ispatlayan bir örneği anlatmak istiyorum. Bilim ve
sanat alanında ün yapmış insanlarımızın hemen hemen tamamı Adige
köylerinde dünyaya geldiler ve oralardaki okullarda eğitim
gördüler. Adigece’yi iyi biliyorlardı. Fakat bu onlardan hiçbirine
engel teşkil etmedi. Moskova ve benzeri birçok şehirde bulunan
yüksek eğitim kurumlarında eğitim görüyorlardı.
Adigece’nin öğrenilmesi ve güçlendirilmesine dair
cumhuriyetimizdeki gayretler ve uygulamalar az olmasa da bizim
istediğimiz düzeyde gerçekleşmemesinin önündeki engellerden söz
edecek olursak değinmemiz gereken çok şey olacak. Onlardan biri bu
konuda söylem ve eylem örtüşmesinin olmadığıdır. Adigece’nin
öğreniminin okullarda güçlendirilmesi gerek diyoruz ancak bu
konuda gerekli haftalık ders saatlerinin azlığı, hatta bunların
çoğaltılması gerekirken azaltıldığı şikayeti Adigece öğretenlerden
çok işitilir. Söylemiş olduğumuz gibi bu durum Adigece’nin
öğrenimine yeterli önem verilmediğinin ispatıdır.
Çocuk küçüklüğünde ana dilini bilmemesinin ne anlama geldiğini
yeteri kadar idrak edemiyor, ardından dili bilmemenin getireceği
sıkıntılarla karşılaşabileceğini düşünmüyor. Adigece’yi bilmese de
olur diyen anne babaları çocuk memnuniyette dinliyor.İlerde de bu
tutumun sonuçlarından pişman olduğu çokça görülüyor. Fazla uzağa
gitmeden buna yakın çevremden bir örnek getireceğim.
Ağabeyim İsa 27 yıl Çeçenistan’da orduda görev yaptı. Grozni
şehrine yakın Çernoreçiye denilen yerde ev bark sahibi olmuş orda
yaşıyordu. 2 kızı ve 1 oğlu orda dünyaya geldiler. Onların anne
babası çocuklar Adigece bilmese de olur diye düşündüler. Rusça’dan
başka dil bilmeyen çocuklar sonuçta Maykop’a döndüler. İşte o
zaman kızlarda, delikanlıda anadillerini anne babalarının
öğretmemelerinin yanlış olduğunu anladılar.
Şu anda anne - baba kızlarının ve oğullarının Adige olmayanlarla
evlenmelerini istemiyorlar. Fakat Adigece bilmeden ben Adige'yim
demenin ne anlamı olabilir? Buna yönelik ağabeyimin küçük kızı
Rita'nın söylediği şeyi sıkça hatırlarım. Adige’den başkasıyla
evlenmesinin doğru olmayacağını sıkça tembihleyen annesine
Rita'nın yanıtı: "Tamam anladım da hep tekrar ediyorsun ama Adige
gençleri benim Adige olduğumu nereden anlayacaklar? Adige’yim ama
Adigece bilmiyorum. Fiziksel görünümde Adige kızları gibi değil
biraz kızılcayım. Önüme gelen Adige gençlerini Adige'yim,
Adige'yim diyerek mi karşılayacağım?"
Ağabeyimin oğlu Yuri Adigece bilmemenin pişmanlığını pek çok yerde
yaşıyor. İyi günde kötü günde Adigeler bir araya gelip Adigece
konuştuklarında söylenenleri anlamıyor. Konuşmalara katılamıyor,
donuk bakışlarla etrafı seyrediyor. Yuri’nin 3 kızı iyi derecede
Adigece bilseler de Yuri onlarla Rusça anlaşıyor.
Hayatını köyde geçirmiş ve ilerlemiş yaşına rağmen Adigece Rusça
karışımı konuşmaları yapanları görünce şehirde doğup eğitim
görenler içerisinde anadilini bilmeyenleri görmek yadırganacak bir
durum olmaktan çıkıyor. Bu kişilerin Radyo ve Televizyon
ekranlarında konuşurken kullandıkları dile insan onlar adına
üzülüyor. En üzüntü verici olan şey Adigece ifade etmenin mümkün
olduğu yaygın kelimeleri dahi bir yana bırakarak Rusça kelimeler
kullanmalarıdır.
Sovyet döneminde sayıca küçük ulusların dillerine ve kültürlerine
olan bakış, başka şekilde ifade edilecek olursak, ulusların
yakınlaştırılmasına yönelik uygulanan politikaların temelinde
Rusça’nın yaygın kullanılmasını sağlamak temel politikası vardı.
Günümüzde de bunu unutmamış bu yönde kanaat sahibi anne babalar
mevcuttur. Üzücü olan demokrasinin getirdiği bir cumhuriyete sahip
olduğumuz ve de yaşantımızda büyük değişmeler olduğunun günümüzde
bu kişilerce yeterince anlaşılamamış olmasıdır.
Adigece’nin iyi bilinmesinin gereği onun aile içinde kullanımı
yada Adigeler bir araya geldiğinde gereği hasıl olduğunda
konuşmakla sınırlı değildir.Dili bilmenin önemini daha derin
düşünmek lazım. Her ulusun kültürünün temeli dilidir. Anadilini
bilmeden ulusal kültürü derinlemesine kavrama imkanı
yoktur.Ardından cumhuriyete sahip olduktan sonra Adigece daha da
önemli hale geldi. Şimdi Adige dili bilmeden atanamayacağın pek
çok makam var. A.C.'nin ilk anayasasında başkanın Adigece’yi ve
Rusça’yı iyi bilmesi zaruret idi. Sonradan yapılan değişiklikle
bunun değiştirilmesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Cumhuriyete
adını veren ulusun dilini bilmeyen bir başkan konusunda tartışmayı
gereksiz görüyorum. Bunun gibi kültür, eğitim ve bilim
bakanlarımızın Adigece’yi bilip bilmemelerini konu edinmeyi,
tartışmayı gereksiz görüyorum. Bu gibi görevlerin Adigece
bilmeyenlere verilmesinin uygunsuzluğunu pek çok başka konuda,
örneğin sanat konusunda açıkça söyleyebiliriz.
Adigece bilmeden Adige yazarı mı olacaksın? Adigece yayınlanan
gazete, dergi, Adige Televizyonu, Radyosu gibi iş kollarında
Adigece bilmeden sonuç alınabilir mi? Adige şarkıcısı ya da iyi
bir Adige artist olmak için iyi derecede Adigece bilmek gerekmiyor
mu? Sonuçta Adigece çıkan kitapları, dergileri,gazeteyi okuyamıyor
radyo ve televizyondaki Adigece yayınları anlayabilmek Adigelik
açısından çok önemlidir.
Çocuğun gelecekte hangi mesleği seçeceğinin bilinmesi oldukça
zordur. Adigece bilmemesinin ona getireceği sorunlarla da
karşılaşması mümkün. Kötü olan bunun idrakinde olmayan bunu
düşünmeyen azımsanmayacak sayıda anne babanın varlığıdır. Çocuk
hangi dil olursa olsun ilk önce annesinden duyduğu sözlerle daha
sonra aile bireylerinin konuşmalarıyla dili öğrenmeye başlar.
Anneler bu konuda kararlı bir tutum içinde olsalardı iyi olurdu.
Bu konudaki eksiklik okullarda Adigece öğreten öğretmenlere büyük
sıkıntılar çıkarmaktadır. Kanunlar var demenin rahatlığına
kaçmadan kanunların gereğinin hayata geçirilmesi ve karşılaşılan
sorunların çözümlenmesi konusunda cumhuriyet liderlerinin
gerektiği kadar ilgilenmeleri, en önemli ve doğru gerekliliktir.
Soydaşımız olmayan çoğunlukla da Ruslardan dilimizi öğrenenlerin
olması iyi ancak beni üzen, Rus çocukları Adigece konuşurken Adige
çocuklarının Adigece’yi bilmemeleridir.
Bu yazımı okuyanlar arasında da Adigece’nin öğrenilmesi konusunda
gerekli olanlara yaptığım vurgudan ve bu konudaki yaklaşımından
rahatsızlık duyanlar olabilir. Konuyu bu şekilde ifade etmemin
amacını da gizlemeden söyleyeceğim.Dilimizin geleceği adına
geleceğe yönelik kaygılarım var.Yapılan iyi şeylerin sonuçları
konusunda bir sorun yok.Onlar yok olmayacak. Kaygılanmamız gereken
şey ihtiyaç duyduklarımız hakkındadır.Amacım çocukları “Adigece
bilmeseler de olur” bakış açısına sahip anne babalara biraz sitem
edip onları biraz bilinçlendirmek.Onları düşünceye sevk ederek
eğer dünyada ulusal varlığımızı sürdürmemiz gerekiyorsa ulusal
anlamda kendilerine gelmenin tam zamanı olduğunun idrakine
vardırmaktır.
Adige Mak gazetesinin ilk sayfasının üstünde "Bir aradaysak -
güçlüyüz" ifadesi doğru ve haklı olarak yer alır. O derin anlamı
olan, güçlü bir sözdür. Evet, birlik ve uyum içerisinde çalışırsan
her türlü konuda sonuca ulaşırsın. Herkesin, dilimizin
geliştirilmesinde her Adige’nin diline yüksek bir ilgi
göstermesinin, dilimizi kaybedersek ulusumuzun da yok olacağının
unutulmamasını idrakinde olmasını istedim. Allah şahittir. |