Çocukluğumun geçtiği köyün dünya
ile bağlantı kurma aracı radyo idi. Resmi radyolar (TRT ve
polis radyoları) dünyaya açılan gözlerimizdi (!). Yıllar sonra
at gözlükleriyle hayata baktırıldığımızı anladığımızda iş
işten geçmişti.
O yıllardan belleğimde kalan ve hala
ne anlama geldiğini tam da anlamadığım radyo spikerlerinin program
sunumları vardı. "sayın dinleyicilerimiz, Şimdi Türkçe sözlü hafif
batı müziği dinleyeceksiniz."
Ne zaman Türkiye Çerkeslerinin durmuşu düşünsem radyolardan yıllar
önce duyduğum ve anlamlandıramadığım o sözler gelir aklıma. Türkçe
sözlü hafif Çerkeslik mi dinliyoruz diye sorarım kendime.
Nedeni ise, bir kültürün dilinden uzak, başka bir dilde yaşatılma
şansı olmadığı gerçeğini biliyor olmam sanırım.
Çocukluğumda ilk konuştuğum dilimin, Çocukluk rüyalarımı süsleyen
anadilimin, yıllarca tarafımdan kullanılmaması yüzünden nasılda
Türkçe sesli hafif Çerkeslik biçimine dönüştüğünü fark ettiğimde
de iş işten geçmişti.
Oysa Ankara'ya geldiğimde 10 günde resimli alfabedeki resimlerden
yararlanarak Adiğebze okuma yazma öğrenebilecek kadar dil bilen
bir gençtim.
Yıllarca "boşa kürek Çekmiş" biri olma suçluluk hissi ve ağarmış
saçlarımla, Adiğebze sözlü Çerkeslik peşindeyim. İki yıldır yoğun
okuma yazmalarım, "iş işten geçti"leri geri getirmiyor fakat Şunu
rahatlıkla söyleyebiliyorum: Adiğebze ile meşgul olmak, insanın
yaşama sevincini iki katına çıkarıyor.
Bunları niçin yazıyorsun bize ne senin yaşama sevincinden,
diyenler olabilir.
Sadede geleyim o zaman.
Türkiye Çerkeslerinin, Çerkes oldukları için bir araya gelerek
oluşturdukları yapıların söylemlerini yakından incelediğinizde,
çalışma faaliyetlerini incelediğinizde ne demek istediğim
anlaşılacaktır. Kimisi Kafkasya’ya din ihraç etmeye, kimisi
"birleşik Kafkasya”yı kurmaya, kimisi "Türkiye’nin bölgedeki
çıkarları için Kafkas kökenli evlatlarını örgütlemeyi amaçlıyor.
Bunları yapmaya çalışırken de "Türkçe sözlü hafif Çerkeslik"
naraları atıyor bu yapılar.
Kendini Çerkesleştiremeyen, kendi Öz değerlerine sahiplenemeyen,
kendi dilinin varlığından bi haber insanlar yapıyor bunları.
Aslında kendini kurtarırsa, Çerkesliğin de kurtulmuş olacağını
anlamıyor.
Dillenmeye çalışmak yerine dilenmeyi tercih ediyor.
Başkaları için yaptığı kahramanlıklarla övünürken, söz konusu
kendi değerleri olduğunda süt dökmüş kediye dönüyor bu yapılardaki
insanlar.
Türkçe sözlü hafif Çerkeslik, toplumumuzu bütünüyle kucaklamış
durumda. Dernek çalışmalarının baş tacı hala Halk Dansları.
Bazıları bu çalışmaları bize folklor çalışması diye yutturmaya
çalışıyor. Oysa folklorun "f"sinden habersiz gençler. Kim ne kadar
periyot atabileceğiyle değerleniyor dernek terazisinde. Sadece
Ankara Kafkas Derneği’nde benim bildiğim 4 halk dansları ekibi
çalışıyor. Bir yıl önce Elbruz'un hocasına sormuştum. Ekipte 120
kişi olduğunu, 10 civarında gencin dil bildiğini söylemişti.
Derneklerin durumunu, daha da öte toplumumuzun durumunu anlatması
açısından çok çarpıcı bir veri.
İşte bu durumların önüne geçmenin,"Türkçe sözlü hafif
Çerkeslik"ten kurtulup, kendi dilimizle şarkılarımızı
seslendirmenin çarelerini acilen bulmamız gerekiyor.
Bundan dolayı, başta Thamadelerimiz olmak Üzere, Federasyona,
federasyona bağlı dernek başkanlarına, yöneticilere, derneklerdeki
aktivistlere ve ben Çerkes'im diyen herkese çağrımdır:
1) Öncelikle ellerinde dil eğitmeni olmasına rağmen, dil
kursu açmamış derneklerin yönetim kurullarının niçin orada hala
yönetici olduklarını kendilerine sormaya,
2) Ankara'ya dil eğitmeni olacağım diyerek gelip
başkalarının hakkını kullanıp hala kurs açmamış olan eğitmen
arkadaşlarımın anadil grubunda veya en kısa sürede bir toplantıda
özeleştiri vermeye,
3) Popülist politikalar yürüterek, kültürel değerlere uyup
uymadığı dikkate alınmadan programlar yürüten, dernek
aktivistlerinin xabzeyi araştırarak adımlar atarak katılımcılara
xabzeyi yaşatarak öğretmeye,
4) Anadilini bilenin 10 günde okuma yazma öğrenebileceği
gerçeği ortada iken, "zamanım yok, zor" gibi sudan bahaneler
üretenlerin, kendi değerlerine karşı samimiyetlerini yeniden
gözden geçirmeye,
5) Kafkasya'daki birikimi görmemezlikten gelerek,
alternatif olabileceklermiş gibi, uyduruk Latin alfabesi üreterek
Çerkes toplumunun belleğini bulandıran ve anadilinden
uzaklaşmasına neden olacak garip sesler oluşturma çabasındakilere
"gölge etmeyin başka ihsan istemez" tavrıyla reddetmeye,
6) Derneklere geldiklerinde "gençlerde xabze kalmadı"
hayıflanmaları yapan thamadeleri de xabzeye, bzeye,
7) Xabzeyi bilmedikleri için uyamadıklarını söyleyen küçük
büyük herkesin derneklerde açılacak kurslarla bunu
öğrenebilecekleri ve bu yönde Ankara ve İstanbul'da derslere
katılmak isteyenleri derslere,
8) Hiç dil bilmeyenler için bütün eğitmenlerin yaz kış
demeden dil öğretmek için fedakarlık yaparak ve çalışmalarını
ilerletmeye,
9) Kafkasya ile ilişkilerin daha sağlıklı ve bilinçli
gelişmesinin bizim onları, onların da bizi anlamasıyla mümkün
olacağı; bunun da ancak dil bilmek, okumak ve yazmakla
gerçekleşebileceği gerçeğini anlamaya,
10) Bzeyle ifade bulan XABZE ortak aklına davet ediyorum. |