...................
...................
ADİGE DİLİ VE EDEBİYATI     -6
HAPİ Cevdet Yıldız
                         
...................

...................
BÖLÜM: II
TANIM

Adige edebiyatı, Adige dilinde ya da herhangi bir lehçesinde yazılmış olan ve sanatsal değeri bulunan yazılardan oluşmuştur.

Bu tanımın kapsamına Adige/Kabardey, Adige/K’emguy, Adige/Shapsugh vb gibi lehçelerde yazılmış olan bütün ürünler girer. Ancak Kafkasya'da, 1945'ten beri Shapsughca, artık bir edebiyat dili olmaktan çıkartılmıştır.

Uzun bir süre, Rusya Federasyonu (RF) bağımsız bir devlet haline gelene değin (Aralık 1991), Kafkasya'da yazılı Adige edebiyatı (edebiyatları), 1917 Ekim Devrimi’nin bir ürünü sayılmak istenmişti. Bu nedenle de, Adige edebiyatının Sovyet dönemi öncesi sise gömülerek, bu edebiyat 1920 yılı ile birlikte başlamış gibi gösterilmek isteniyordu.

1920 sonrasında üç lehçede (Kabardey, Adige/K'emguy ve Shapsugh) yazılan dört bölgesel edebiyat (Kabardey, Şerces, Adige ve Shapsugh) doğdu. Bu dört edebiyattan ikisi, yani Kabardey ve Şerces (Шэрджэс/Çerkes) bölgesel edebiyatları (bazı önemsiz sözcükler dışında) Kabardey edebiyat dilini benimsemiştir. Bu dört edebiyat 1945 yılına değin sürmüş, aynı yıl Shapsughların özerkliğine son verilmesi ile birlikte, Shapsugh edebiyatı ve yazılı yaşamı da son bulmuş, geriye sadece  iki edebiyat dili (Kabardey ve Adige) ve üç bölgesel edebiyat kalmıştır: Kabardey, Şerces (Çerkes) ve Adige.

Günümüzde Kabardey edebiyat diline Kabardey-Çerkesce (Къэбэрдэй-Шэрджэсыбзэ) denildiği gibi, her iki edebiyata da birlikte Kabardey-Çerkes ya da Kabardey-Şerces edebiyatı da denmektedir. Bu iki edebiyat kendisi söz konusu olduğunda Adige edebiyatı (ve dili) adını,  Adigey Cumhuriyeti (AC)  edebiyatı (ve dili) terimini kullanmaktadır. Bundan da bölgecilikten bir uzaklaşma eğilimi bulunduğu anlaşılmaktadır.  Nitekim bu son yıllarda, iletişimin gelişmesiyle birlikte, her üç edebiyat da kendisini Adige edebiyatı içinde ve onun bir kolu olarak görmekte, her üç edebiyat, herhangi bir bölge yazarını dışlamamakta, aksine sahiplenmekte ve hepsine de Adige yazarı denmektedir. Örneğin, yazar İshak Meşbaş, AC yazarı olduğu gibi, Kabardey-Balkarya (KBC) ve Karaçay-Çerkesya (KÇC) bölgeleri yazarı da sayılmaktadır.

Ancak bir karışıklığa yer vermemek için, her biri birer ayrı Adige bölgesel edebiyatı olan bu edebiyatları bölgelere göre tanıtmanın daha anlaşılır olacağı düşüncesindeyiz. Her üç bölge edebiyatı, dahası üstündeki sis perdesi aralanmamış olan Shapsugh edebiyatı ve diğer lehçelerdeki yazılar da Adigelere aittir ve tüm Adigelerin bir kültürel birikimi ve zenginliğidir.

Bölgesel anlamda Kabardey edebiyatı adı KBC, Şerces (Шэрджэс) edebiyatı adı KÇC ve Adige edebiyatı adı da AC Adigelerinin edebiyatlarını tanıtmak için kullanılmaktadır. 1945 öncesi ürünlerini bilemediğimiz ve bu konuda hiçbir yazıya ulaşamadığımız Shapsugh edebiyatı ise, Karadeniz kıyısındaki Shapsugh Ulusal Rayonu (ŞUR; 1924-1945) ya da şimdiki Kıyıboyu Shapsughya Adigelerinin edebiyatı idi.

Yaşayan bu üç Adige edebiyatını, bilimsel anlamda tanımlamak için, Adige edebiyat dilleri teriminde olduğu gibi, Adige edebiyatları terimi kullanılmaktadır. Her üç edebiyatın her biri kendisi için Adige adını kullanabiliyor, böylesine durumlarda öteki edebiyatlar bölge adıyla anılıyor. Örneğin AC Adige edebiyatı kendisi için sadece Adige ya da Adigey adını kullanıyorsa, diğerlerine de Şerces (Шэрджэс) ve Kabardey (Къэбэртай) adlarını verebiliyor; Kabardey edebiyatı da, diğerlerini Şerces ve Adigey diye tanımlayabiliyor.

1917 Ekim devrimi öncesinde Adige edebiyatı bölgesel anlamda bölünmemiş ya da kollara ayrılmamıştı. Bu bakımdan, o dönemde yazılmış olan yazılanların tümü Adige edebiyatı tanımı içine girer.

Adige edebiyatı, daha farklı diller kullanan diğer Kuzey Kafkasya halkları edebiyatları ya da daha geniş bir çerçevede de RF halkları edebiyatları içinde yer alır.

Özetlersek, bugün bölgesel anlamda Adige ve Kıyıboyu Shapsughlar K'emguy (К1эмгуй) lehçesine, Şerces ve Kabardeyler de Asıl Kabardey lehçesinin Baksan (Бахъсэн)  ağzına dayanan birer edebiyat dilini kullanmaktadırlar. Şu durumda Adigelerin iki edebiyat dili (Adige, Kabardey) ve üç bölgesel edebiyatı (Adige, Şerces ve Kabardey) bulunmaktadır. Ancak Diaspora bu tanımın dışındadır, Diaspora’da Kabardeyce yanında Shapsughca da halen kullanılmaktadır (*).

Adige edebiyatının beslendiği ana kaynak, başlangıçta Adige folkloru olmuştur. Bu nedenle Adige edebiyatını (edebiyatlarını) tanıtma işine Adige folklorunu tanıtmakla başlamak istiyoruz.



ADİGE HALKBİLİMİ VE EDEBİYATLA İLİŞKİSİ


Adigelerin tarihöncesi (prehistorya) ve tarih çağları boyunca ağızdan ağıza ya da kuşaktan kuşağa aktararak günümüze getirdikleri maddi ve manevi sanatsal ürünlerin (yaratıların) toplamı Adige halk biliminin (folklor) oluşturur. Biz ise, burada edebiyatla ilgili olarak sözlü ürünler üzerinde durmakla yetineceğiz. Adige sözlü edebiyatı, Adige yaşamının ve bu yaşam süresince oluşmuş olan Adige kültürünün paha biçilemez değerdeki ürünlerinden oluşmuştur.

Adige halk bilimi karşılığı olarak, kimi durumlarda sözlü halk ürünleri, halk geleneği, sözlü ürünler ya da halk yaratısı gibi terimler de kullanılabilmektedir. Bunların hepsi Adige halk bilimi karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Bugün sözlü ürünlerin en az bir bölümü söz kaydı, film, yazı ve daha başka yollarla derlenmiş ya da yazıya geçirilmiş ve yayınlanmıştır. Adige edebiyatlarını bilimsel anlamda inceleyen akademik kuruluşlar da vardır (Bkz. Adige Dili bölümü).  

Biz yukarıda değindiğimiz gibi, halk biliminin edebiyat (sözlü ürünler) bölümü üzerinde duracağız.

Önce şu noktayı belirtmek gerekiyor: Adige halk bilimi şu şu Adige topluluğunun ya da şu şu bölgenin değil, yeryüzüne dağılmış olan ve bugün sayıları milyonlara ulaşmış bulunan bütün Adigelerin ortak malıdır. Bu zenginlik, dar anlamda bütün Adigelere, daha geniş ve kültürel bir anlamda da bütün bir insanlığa aittir. Hangi lehçe ya da ağızda söylenmiş olursa olsun, bu gerçek değişmez.



ADİGE HALKBİLİMİNİN NİTELİĞİ


Anadilinde okuma yazması olmayan halklar gibi, Adigelerin de 1920 yılı öncesinde oturmuş ve genel bir kabul görmüş bir yazılı yaşamları yoktu. Gerçi Milat öncesinin Meot (Мыут1)  toplulukları arasında bir Adige yazısı da vardı (Bkz. Adige Dili bölümü). Ancak dış saldırılar sonucu Meot uygarlığının yıkılması ve Adigelerin dağlara çekilmeleri nedeniyle, Adige kent uygarlığı son bulmuş, buna bağlı olarak da Meot (Adige) yazısı unutulmuş, ekonomik ve toplumsal yaşamda da bir gerileme dönemine girilmiştir (Gerileme dönemi halen devam etmektedir). Bu nedenle Adigelerin sanatsal yaratıcılık konusunda ellerinde bulunan biricik olanak halk bilimiydi. Adige halkının geçmişteki zorlu yaşamı ve mutluluğa yönelik özlemleri, Adigeler arasında anlatılan masal, öykü ve türkülerde (vered/орэд)  ortaya konuyordu.

1920 yılında Sovyet iktidarı tarafından, ilke gereğince Kuzey Kafkasya halklarına özerklik verilmesi kabul edildi. Kasım 1920’de Rusya’ya bağlı Dağıstan ve Dağlı Özerk Cumhuriyeti (DÖC) kuruldu. DÖC içinde birer okrug (**) birimi olarak Kabardey, Balkar ve Karaçay yöreleri de yer almıştı. DÖC’nin bölünme süreci içinde, 1922’de Kabardey-Balkarya ve Karaçay-Çerkesya özerk oblastları, yine daha batıda Kuban oblastında 1922’de Adige Özerk Oblastı da (şimdi AC) kuruldu ve Karadeniz kıyısında  (şimdiki Ş’açe/Soçi ve Tuapse rayonu tamamında) kuruluşu  ilan edilmiş olan Shapsugh Özerk Cumhuriyeti ise, 1924’te statü indirimi biçiminde, en alt düzeyde bir özerk birim olmak üzere, yani bir ulusal rayon (***) birimi olarak tanındı: Shapsugh Ulusal Rayonu.

Böylece Adige dilleri de (Adige/Kabardey, Adige/K’emguy ve Adige/Shapsugh) Sovyet Rusya’nın devlet dilleri arasında yer almış, dört özerk Adige regionu (bölgesi) doğmuş oldu. Bu diller kamu yaşamında (devlet dairelerinde), okulda ve basında kullanılmaya başlandı. 1920’lerde Adigece Arap harfleriyle yazılmaktaydı. (Alfabeler için Bkz. Adige Dili bölümü)

Bu yeni oluşum içinde, birer ulusal edebiyat yaratma göreviyle yükümlü olan Adige yazarları, bir yandan yazılı edebiyatları bulunan komşu ve dünya edebiyatlarının yapıtlarını inceleyerek ve onlardan örneklenerek yazmaya ve ustalaşmaya çalışırken, öte yandan da Adige halk biliminden yararlanmaktaydılar. Adigelerin binlerce yıl öncelerinden başlayan, binlerce yılın birikimiyle zenginleşmiş ve öylece günümüze gelmiş olan büyük bir folkloru bulunmaktaydı. Yeni Adige edebiyatlarının gelişmelerinde bu büyük folklorik zenginliğin payı önemli ve büyük olmuştur. Bu zenginlik sağlam bir ulusal kök üzerinde hızla gelişme anlamında bir dayanak olmuştur.

Adige ülkelerinde emekten yana yönetimlerin iktidara gelmiş olmaları, yeni bir sanatsal anlayışla yaşamın ele alınması ve Adige halk biliminden de o çerçevede yararlanılması kuşkusuz gelişime bir canlılık katmıştı. Bu nedenle, en ileri ve en uluslararası nitelikli özellikleri içeren yeni Adige edebiyat ürünleri, aynı zamanda bir ulusallığı da yansıtmaktaydılar.

Adige halkının yüzyıllar, binlerce yıl boyu süren yaşamı süresince yaratıp biriktirmiş olduğu Adige sözlü ürünlerinde, Adige emekçilerinin gerçek özlemlerini sergileyen özellikler ve Adige emekçi insanına özgü söz ustalığının parıldadığı üstün sanatsal öğeler vardı. Ayrıca Adige sözlü ürünleri toplumsal ve siyasal yönlerden de açık (anlaşılması kolay), anlamlı ve çarpıcı kuruluşlara sahiptiler. İşin burasında Adige yazarlarına düşen görev, bitmez tükenmez bir hazine konumundaki bu sözlü kültürde bulunan demokratik ve toplumcu öğeleri bulup almak (devşirmek) ve bunları toplumun hizmetinde olacak bir biçimde yeniden yoğurmak ve sanatsal anlamda düzenleyip geliştirmekti. Bu çalışmalar sırasında, yeni edebiyatı, geçmişin gerici feodal ve burjuva kültürlerinin karşısında emekçilerin hizmetinde bir ideolojik silah haline getirmek de gerekiyordu, yani edebiyat politik görevler de üstlenmek durumundaydı.

Toparlarsak yeni Adige edebiyatı emekçi sınıfların çıkarlarını savunmayı görev edinmiş bir politik edebiyattı ve başka türlüsü de olamazdı. Bu yeni edebiyat anlayışı, en başarılı örneğini büyük Adige yazarı Tembot K’eraş’ın (К1эрэщэ Тембот) Mutluluk Yolu (Насыпым игъогу) romanında vermiştir. (Romanın çevirisi için Bkz. CircassianCanada, internet) Yazar, romanını, basit bir övgü kolaycılığına kaçmadan, karakterleri yaşamdan almış, öğeleri ve bağlantıları gerçekçi bir biçimde ortaya koymayı başarmıştır.

Adige edebiyatları ve bu edebiyatların yaratıcıları (yazarları), Sovyetler Birliği’nde yeni yaşam içinde oluşmakta olan toplumsal ve bireysel görevleri üstlenmişlerdi. Amaç kitleleri devrim yönünde eğitmek ve bilinçlendirmek idi. İlk yazılı yapıtlarda politik bir tutarlılık olmasına karşın, sanatsal anlamda başarı düzeyleri fazla gelişmemişti. Bu noktada Adige yazarlarının yardımına, yabancı edebiyat örnekleri yanında,  Adige folkloru yetişti. Tembot K’eraş’ın ve İbrahim Tsey’in yazdıkları bu başarılı örnekler arasındadır. (Her iki yazarın biyografisi için Bkz., internet)

Adige folklorik yapıtları, şarkılardan (vered) hayvan masallarına değin toplumsal konuları işlemekteydiler. Bu da Adige halkının temelde bir demokratik bir toplumsal yapısı bulunduğunu gösteriyordu. Nitekim Adige folkloru, üst sınıf çıkarlarını yansıtan bir kuruluşta değildi, tam aksine emekçi halktan (фэкъол1/лъхукъол1) yana bir özle donanmıştı. Adige emekçileri, sık sık düşman güçlerden (Tatar, Rus, vb) destek alabilen sömürücü (derebeyi/пщы-оркъ) sınıflarla savaşmış, sonunda onları geriletmeyi ve yer yer yenmeyi de başarmışlardı. Örneğin, Adige Spartakus’u sayılan Dameley ve başka önderler öncülüğünde Kabardey emekçileri sert direnişlerde bulunmuş, sonunda, 1767’de Malka (Balk) ırmağı boylarında özgür topluluklar oluşturmayı, 1797’de de Shapsugh ve Abadzehlerden (Абдзах) destek gören Bjedugh emekçileri, Ruslardan destek alan kendi köy derebeylerini topraklarından kovmuşlardı. Bu olayların anıları tazeliğini korumaktaydı. (Bu konuda Tsığo Tevçoj’un “Pşı-verk zav” adlı destanı ve İshak Meşbaş’ın Türkçeye de çevrilen  “Bzıyko-zav” adlı romanı vardır.)

Rusça’sından bir Adige masal kitabını okuyup değerlendiren büyük Rus Sovyet demokrat yazarlarından Maksim Gorki şöyle yazmıştı: “Bu okuduklarımdan anladığım kadarıyla, Adige masallarını ilginç ve değerli kılan şey, bu masalların başka halkların masallarında bulunan motifleri (örgeleri) taşımakta olmalarıdır… Tavşan, tilki ve başkan yardımcısı kurt üzerine olan masal gerçekten ilginç, hayvanlar üzerine olan masallarda bulunmayıp da  onda bulunmakta olan özellik, hayvanların insanlara özgü  toplumsal işleri yapmakta olmalarıdır… Adige masallarının değerini artıran bir başka nokta da, iyinin daima kötüye üstün gelmekte olmasıdır. Bu özellik halkın umutlu ve sağlıklı olduğunun bir kanıtıdır”. (Адыгэ таурыхъхэр/Adıghe taurıxhxer, Maykop, 1947, A. M. Gorki’nin mektubu)

Adige folkloru alınteri karşılığı helal yaşamlarını sürdüren Adige köy emekçilerinin (фэкъол1, пщыл1ы) sürekli bir düşünsel ve ideolojik silahı olma durumundaydı. Bu silah, artık, yazılı Adige edebiyatlarının doğuşu ile birlikte daha etkili ve bilinçli bir konuma ulaşmış oldu.

Adigeler arasında özerklik öncesinde de, bir yazı dili yaratmak için uğraş veren kişiler çıkmıştır. Bu yurtseverler, Adige halkının bu çok değerli evlatları, Adige halkı tarafından her zaman için büyük bir saygıyla anılmaktadırlar: Bırsey Vımar, Şor Negume, vb. Ancak bu aydınlar, diaspora dışında, yüce özlemlerinin hiçbirini gerçekleştiremediler. Bu arada bazı Adige aydınları da Adigeler üzerine Rusça, Türkçe ve daha başka dillerde yazılar yazdılar, kitaplar bastırdılar: Kafkasya’da Hangerıy, Sultan Kaz-Bek, diasporada da Hağur Ahmet Mithat Efendi, Baj Jebağı, Çunatıko Met İzzet, vb.

Bu aydınlardan Hangerıy’ın, 1840’larda Adigelerin yaşamı, gelenekleri ve toplumsal ilişkileri üzerine yazdığı yazılar büyük bir ilgi uyandırmıştı. Ayrıca Sultan Kaz-Bek’in yazdıkları da yayınlanmış, dönemin şairi Puşkin ve eleştirmeni Belinski, kendisinden övgüyle söz etmişlerdi. Kuşkusuz benzeri başka yazarlar da vardır ama bütün bunlar oturmuş bir yazılı Adige edebiyatının oluşması için yeterli değildi. Çünkü Adige halkı tutsaklık prangaları ile bağlıydı ve kımıldama olanağından yoksundu. Sadece diasporada Shapsughca yazılmış olan, okullarda okunan ve halk arasında okutulan Adigece Mevlit’ten söz edilebilir. Bu ve Shapsughca’nın bir İslami ibadet dili olması da kuşkusuz büyük bir kazanımdı. Bu sayede diasporada Shapsughca lehinde bir dil arınması, tek bir lehçede bütünleşme olayı yaşandı.

Kafkasya’daki ezilen Adige halkları ise okumasız, yazmasız, modern eğitimden uzak, sömürgeci Rusların ve gerici sınıfların boyunduruğu altında soluyamaz durumdayken, böylesine bireysel uğraşlardan kalıcı bir sonuç elde edilemiyordu. Halk kendi karanlık durumu içinde yaşayıp gidiyordu.

Ancak Adigelerin özerklik kazanması üzerine, Adige dilleri devlet tarafından okullarda okutulmaya, bu dillerde kitaplar, dergi ve gazeteler yayınlanmaya başladı. Böylece, giderek, özüyle (içeriğiyle) toplumcu (sosyalist), biçimiyle de ulusal olan yeni bir kültür anlayışı oluştu ve bu anlayış çerçevesinde yeni Adige edebiyatları da doğmuş oldular.


NOTLAR

(*) Shapsughca, Türkiye’de,  Kabardeyce dışındaki Adige lehçelerini şu ya da bu ölçüde etkilemiş ya da eritmiştir. Bu da şimdiki Adigey dili (K’emguy) ile Diaspora arasındaki kopukluğu daha da derinleştirmiştir. Örneğin Kafkasya’da ikişer adet ç (ч, чъ), ç’ (ч1, к1), j (ж, жь), ş (ш, щ) sesi, vb vardır. Bu sesler Türkiye’de tek sese inmiştir, bu nedenle Kafkasya’da kullanılan, ama Türkiye’de kullanılmayan bu farklı sesler Diaspora’da anlaşılamamakta ve sorun oluşturmaktadır. Bu arada Kafkasya’da bulunmayan “ge”, ”ke” ve “k’e” (к1ьэ)  gibi sesler Türkiye’de vardır ve halen kullanılmaktadır. Örneğin Türkiye “Kabe”,  “kitap”,  “Kemal” derken, Kafkasya “Çabe”,  “Çıtap” ve “Çemal” demektedir.
Kafkasya’ya yerleşmiş dostlardan Dr. Necdet Hatam, Türkiye’de kullanılan, ama Kafkasya’da kullanılmayan sesler üzerine Kafkasya’da akademik düzeyde bir çalışma yapıldığını, Türkiye’de olan, ama Kafkasya’da bulunmayan bu tür sesler için yeni işaretler konarak yeni harfler önerildiğini 26. 07. 2007’deki CC Yazarları toplantısında açıklamış ve bu konuda bir yazı göndermeye çalışacağını da söylemiştir. Yazı ulaştığında gerekli bilgilendirmeyi sizlere sunmaya çalışacağız. -HCY
(**) Okrug, Rusya’da değişik dönemlerde değişik biçimlerde algılanan bir bölge birimi. Çarlık döneminde ilçe karşılığı kullanılıyordu. Şimdi bir özerk birim olarak okrug, oblast’dan küçük, rayon’dan büyük özerk bir idari birimi gösterir. Daha büyük idari ve askeri okruglar da vardır. Örneğin 13 regionu (bölgeyi) içeren bir Güney Rusya Okrugu da vardır, Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri de bu okrug içindedir. Okrug adı, ayrıca AC’nde bucak birimi karşılığı olarak da kullanılmaktadır (Bkz. Adigey Cumhuriyeti, internet).
(***) Rayon, Rusya’da bulunan ve ilçe karşılığı olarak Batı dillerine çevrilen bir yönetsel birim. Örneğin, kray (büyük il), oblast (il), özerk oblast ve cumhuriyetler alt birimler olarak rayonlara bölünürler. Sözgelişi, Adigey Cumhuriyeti 7 rayon ve iki kentsel alana ayrılır. Maykop kentsel alanı da kendi içinde kentsel rayonlara bölünür.  

 
1.Bölüm      2.Bölüm      3.Bölüm      4.Bölüm      5.Bölüm      6.Bölüm
7.Bölüm      8.Bölüm      9.Bölüm      10.Bölüm      11.Bölüm      12.Bölüm