Diasporanın ilgisizliği ve alfabe sorunu
Diaspora (хэхэс) Adigeleri gazete ve kitap bulma
olanağına kavuştular, ama kitap edinmek için çaba
göstermiyorlar. İlk önemli sorun bu. Ardından Adigece
(к1эхабзэ/ыхэрэ адыгабзэ) ile Kabardey-Şercesce
(ышъхьэрэ адыгабзэ) tek bir alfabede birleşmedikleri
takdirde, Adigece’nin yok olacağını, Adigece’nin
öğrenilmesinin duraklamış olmasının da buradan kaynaklandığını
söyleyenler var.
Bu da geçerli bir neden olamaz. 80-100 yıl öncesinde alfabe ve
yazımız yoktu, kitap da okumuyorduk, ama-19. yüzyıl ünlü Adige
aydını- Han Girey’in (Хъан-Джэрый) yazdığı gibi,
eski Adigeler bizlerden çok daha mükemmel ve çok daha güzel bir
Adigece ile konuşuyorlardı, dilimizi de şimdikine göre çok daha
canlı bir biçimde kullanıyorlardı. Dil, bir konuşma dili olarak
da varlığını sürdürebilir, şimdiki gibi yazılı olsa da. Dilin
zenginliği yazılı olup olmaması ile ölçülemez, asıl önemli olanı
kullanılma durumu, ölçüsüdür. Kabardey harfleri ile Adige
harfleri birbirine benziyor (Her ikisi de Kiril harflerini
kullanıyor), ama alfabelerdeki harf sayıları farklı, Adige
alfabesinde 66 işaret/harf (тамыгъэ), Kabardey-Şerces alfabesinde
de 59 işaret/harf var. İşaretlerin 54’ü ortak, birbirini tutuyor.
12 Adige harf/işareti Kabardey-Şerces alfabesinde bulunmuyor (жъ,
жъу, п1у, т1у, цу, чъ, шъ, шъу, ш1, ш1у, дзу. . . ).
Kabardey-Şerces/Çerkes alfabesindeki 5 işaret de Adige (к1эхэ)
alfabesinde yok (кхъ, кхъу, ф1, ху, щ1). Kabardey-Şerces
dilinde 7 sesli (ünlü) bulunduğu varsayılıyor (э, ы, а, о, у,
е, и), iki işaret de diftong (ikili ünlü) sayılıyor (ю, я).
Adigece’de ise, esas olarak 3 ünlü bulunduğu biliniyor (а, э,
ы); bunlara yarım ünlü sayılan “й” , “у”
ekleniyor ve şöylesine bir ünlü tablosu görülüyor:o, y, я, е,
и. Bunlara ikinci diftong (ikili ünlü) sayılan ю<йу
da ekleniyor.
Kabardey-Şerces alfabesindeki beş işareti, yani жь, ж, ш, щ,
щ1 işaretlerini, beş Adige işareti, ж, жь, щ, шъ, ш
ile değiştirilebilir olarak görüyorum. (”Bkz. Сравнительный анализ
адыгских языков”. Maykop, 2003, s. 30). Çünkü bu işaretlerin aynı
sesleri verdikleri kanısındayım. Komefe Muhadin’in (*)
bakış açısına göre, жь, щ ve щl gibi Kabardey-Şerces
işaretleri, жъ, шъ ve ш1 Adige işaretleri (тамыгъэ)
ile değiştirilirse daha yerinde olur. Birbirinin aynı olan sesler
aynı/benzer işaretlerle gösterilmelidir. Bunun doğruluğu tartışma
götürmez, ancak Adigece ile Kabardey-Şerces dilindeki ses sayıları
aynı değil, farklıdır, işaretler de ona bağlı olarak farklı
oluyor. Bu nedenle iki alfabeyi teke indirmenin yararlı olacağını
sanmıyorum. Telaffuz biçimi (зикъэ1уак1) ve kuruluşu
(зиъэпсык1) farklı olanları birleştirirsen/bir araya
getirirsen (зэхэбгъахьэмэ) yararı olmaz, sadece zarar
verir. Ardından geleneğin (alışılmışın) gücünü de unutmamalıyız.
Yararlı bir sonuç vermeyecek, aksine zarar verecek şeylerin
peşinden koşmamalıyız. Hazır olan ve yüzyıldan beri insanların
kullandıkları ve alıştıkları her iki alfabeyi kullanmaya devam
etmeyi daha yararlı buluyorum. Bu gibi sorunları Maykop ve
Nalçik’te de görüştük, Komafe Muhadin başkanlığında toplandık,
yöneticileri bilgilendirmek ve bir karara varmalarına yardımcı
olmak üzere projeler hazırlayıp ilgili makamlara sunduk, ama bir
sonuç alamadık.
İki Adige dilinin birleştirilmesi sorunu ve gerçekler
Üçüncü sorun ise, sorunların en ağırı, en zorlusu. Bu da Güney
(ыхэрэ) Adigece’si ile Kuzey (ыпшъэрэ)
Adigece’sini/Kabardeyce’yi birleştirme ya da başka bir anlatımla
iki Adige edebiyat dilini teke, tek bir Adige edebiyat diline
dönüştürme isteğidir, yani varolan iki Adige dilini
birleştirmediğimiz takdirde Adigelerin ayakta kalamayacakları
biçimindeki görüşlerdir. Bu tür söylemlerde bulunanlar, bu konuda
dilbilimcileri eleştiriyor, sorumlu tutup kınıyorlar.
Dilbilimcilerin görevi, dil kurallarını (бзэм ихабзэхэр) bilimsel
açıdan araştırıp ortaya koymaya çalışmaktır, yoksa dil yaratma ve
bu gibi konularda düşünce üretme, dilleri birleştirme ya da ayırma
gibi işler değildir. Bu gibi konularla ilgilenen ya da tarihte
böyle bir şeyi başarmış olan bir kişi, tek bir örnek bile
bulunamaz, bundan sonrası için de bulunacağını sanmam. Bunun
böyle olduğunu biz biliyoruz, ama bazıları tribünlere oynuyorlar,
bütün Adige dillerinin birleştirilmesinin artık zamanının
geldiğini, bu konuda biz dilbilimcilere büyük görev ve
sorumluluklar düştüğünü söylüyorlar;böyle şeyler söylediklerinde,
kulağa hoş geliyor ve dinleyici coşkuyla ayağa fırlayıp onlara
alkış tutuyor, bizlere de (“biz suçlu olanlara da”) yan gözlerle
(набжъэк1э) bakıyorlar. Bu da biz Adigelerin eğitim
düzeyinin ve dünya görüşünün öyle pek fazladan bir yol
alamamış/gelişememiş olduğunu gösteriyor. Dil, bizi çevreleyen
dünya, Tanrı tarafından bize/insanlara verildi. Dil sesleri fazla
değildir (20 ile 79 arasında değişiyor), ama bu az sayıdaki ses
üzerinden, konuşma ve iletişimi sağlayan on binlerce sözcüğü
kurgulayabiliyoruz. Kullanılabilecek sözcük olanakları da göz
önüne alındığında, halen kullanmakta olduğumuz on binlerce sözcük
sayısı bile azdır diyebiliriz. Böylesine bir kurgulamayı
yapabilecek tek bir kişi bile bütün bir yeryüzünde yoktur. Dil
kurallarını iyi öğrenmenin, insanların birbirlerini anlamaları
anlamında büyük bir önemi vardır. Dilbilimi de, sonuç olarak,
bununla/insanların birbirlerini anlamaları konusuyla ilgileniyor.
Dil kurallarının öğrenilmesi (бзэ хaбзэхэм язэгъэш1эн)
işi tamamlandığında, insanların anlaşmalarının da tamamlanacağına,
korkunç savaşların sona ereceğine, anlaşmazlıkların kalkacağına
inanıyorum ve o günleri içtenlikle özlüyorum.
Sizleri bıktırmış olmalıyım, bu nedenle yazı başlığına döneyim
ve sonuç bölümü üzerinde durmaya çalışayım.
Prof. Komafe Muhadin ile T’eşu Murdin alfabe ve dil konularında
neler söylediler, oysa gerçek durum nedir?
1990’lı yıllardan beri saygı duyduğum ve yaşıtım olan birçok kişi
ile önemli konuşma ve görüşmelerim olmuştur. Gazete ve dergilerde,
‘Adige de, Kabardey de olsak, sonunda hepimiz
Adige’yiz, o halde tek bir dilimiz olmalıdır’ diyenlerle olan
görüşmelerimdir söz konusu olan. Yaptığım açıklamaları kavrayanlar
çıktığı gibi, bir yerlere takılı kalmış olanlar ve kendi
görüşlerinde ısrar/inat edenler de çıkmıştır ve böyleleri az da
değildirler. Böylelerinin sayıları azalmıyor, aksine durmadan
artıyor. Bir süre önce, saygı duyduğum T’eşu Murdin’in
(Т1эшъу Мурдин) (**), 16. Aralık 2008 günlü “Adige Mak”
gazetesinde “Alfabe üzerindeki bukağıyı kaldıralım!”
(Алъфавитым лъахъэр тетэжъугъэхыжь!) başlıklı bir yazısı
yayınlandı. T’eşu Murdin’in ele aldığı sorunlar, yukarıda sözünü
ettiğim şeylerdir, ancak kendisini yanıtlamamam halinde biz
dilbilimcileri kınayabileceğini düşünerek, çok saygı duyduğum bu
dostuma yanıt vermeyi bir görev saydım. Sonuç olarak, sorunu tüm
çıplaklığıyla masaya yatırmaya karar verdim. T’eşu Murdin,
sözkonusu yazısında, Dünya Çerkes Birliği (Дунэе Адыгэ
Хасэ) örgütünün “Yeryüzündeki bütün Adigelerin tek bir
alfabede birleşmeleri, başlangıç olarak da iki Adige edebiyat
dilinin teke indirilmesi…” yönünde alınmış bir kararının
bulunduğunu söylüyor. Bu büyük soruna bir çözüm yolu
bulmak/araştırmak için de “En ünlü Adige dilbilimcilerinin
katılımıyla bir kurul oluşturulmuştu. Kurul Başkanlığına da ünlü
dilbilimcimiz Komafe Muhadin (Moskova) getirilmişti”. Ama “Kurul
alfabe hazırlama işini bile yerine getirmedi. Görevini yerine
getirmeyene bir şey denmemiş olması şaşılacak şey. Ulusun dili
böylesine orta yerde kalacak mı, kalmayacak mı, anlaşılan iş bir
kenara itilmiş, çalışmalar da durmuş” diyerek yakınıyor.
T’eşu Murdin’i tasalandıran ve kongrelerde görüşülen bu tür
konular çok sayıda kişiyi de kaygılandırıyor, ancak durum T’eşu
Murdin’in söylediği gibi değil, söyledikleri de gerçeklerle
bağdaşacak şeyler değil. Söz konusu dil kuruluna alınanlar
arasında ben yoktum, ama Komafe Muhadin’in öylesine bir
sorumluluğun altına gireceğini sanmam, bundan eminim. Komafe artık
aramızda değil (Mekanı Cennet olsun), ama onun dilbilimi
alanındaki sorumluluk ve görevlerini yeterince yerine getirmeyen
biri olduğunu söyleyemeyiz, yanlış olur. Onun alfabeler üzerinde
çalışmadığını, değiştirilmesi gerekecek bazı küçük noktalar
üzerinde durmadığını söylersek, o da uygun olmaz. Ancak dili tek
bir Adigece’ye dönüştürmek için çalışmayı, bilimsel açıdan uygun
bulmuyordu, o görev ona verilmiş olsa bile, o görevi yerine
getirmemiş/yapmamış olması da anlaşılır bir şeydir, yapmaya
çalışsa da başaramazdı. Çünkü Komafe Muhadin, Adige dilleri
konusunda ne denli yetkin bir uzman olsa da, dil yaratma, dilleri
birleştirme ya da ayırma gibi şeyleri üstlenecek, yani kendisini
Tanrı yerine koyacak biri değildi. Komafe Muhadin’e duyduğum bu
güveni, onun sözleriyle de pekiştirmek istiyorum. Söz ve
yaklaşımlarını Rusça olarak yazmıştı, yoruma/anlam sapmasına yer
bırakmamak için, yazısını aynen, Rusça olarak veriyorum:(Ğış Nuh,
burada Komafe Muhadin’den Rusça uzun bir alıntı yazısı sunuyor. -HCY,
ilgilenenler için bkz:”Kabardino-Çerkesskiy yazık”-“Kabardey-Şerces/Çerkes
dili”, cilt I, Nalçik, 2006, s. 35).
Eski Bakan ve araştırmacı yazar Çemışo Ğazıy ne diyor?
Komafe Muhadin gibi bilginlerin bakış açıları, dilbilimci olmayan
kişiler tarafından da anlaşılmaya başlandı. Örneğin 4 Aralık 2008
tarihli “Adige Mak” gazetesinde Çemışo Ğazıy’in
(***) “Adige Dilbilimi…” (Адыгэ бзэш1эныгъэр)
başlıklı bir yazısı yayınlandı. Şöyle yazıyor Çemışo Ğazıy:
“Alfabenin temeli değiştirilirse, daha kolay bir okuma olanağına
kavuşulacağını, Adigelerin anadillerinde daha kolay okumaya ve
yazmaya başlayacaklarını söyleyenler var…Bana göre bu büyük bir
yanılgı. Adige alfabelerinin temeli ile oynandığında, eldekini de
yitiririz, tutunacak dalımız da kalmaz. Bu bir, ikincisi, bir
ulusun iki ayrı edebiyat dilinin bulunduğu gerçeği, kuşkusuz
istenir bir şey değildir, ama bu durum, bizim açımızdan, ortadan
kaldırılması/yok edilmesi olanaksız olan bir olgu, bir gerçek.
Kişisel düşünceme göre, tek bir edebiyat dili oluşturmak için,
tarihimizde elverişli iki dönem yaşanmıştı. İlki bütün Adigelerin
anayurdu henüz terk etmedikleri, birbirleriyle ilişki içinde
oldukları -1864 öncesi- dönem, ikincisi de Sovyet iktidarı
sırasında edebiyat dillerinin oluşturulmaya başlandığı dönem. Her
iki dönemi de kullanamadık.
Şu durumda iki edebiyat dilimiz var, her ikisinin de birer
geleneksel oturmuşluğu var. Bize düşecek olan görev, her iki dili
de kullanmayı sürdürmek ve ikisini birbirine yakınlaştırmaya
çalışmaktır. İki yazı dilinden birini seçmeye kalkışırsak, ulusun
bir kolunu- bir bölümünü- yazısız bırakmış, ulusun birliğini
bozmuş oluruz”.
Yerinde ve derinlikli sözlerdir bunlar.
Adige dilleri üzerine çalışmalarım ve tepkiler
Bu yazımda/makalemde ele aldığımız ana soruya ilişkin bir kitap
da yayınlamış bulunuyorum “Сравнительный анализ адыгских языков”
(Maykop, 2003, 282 sayfa, -Rusça-). Kitabın sayfalarında her bir
ses (макъэ) ve işaret (tamığe) üzerinde ayrı ayrı duruyor ve
toparlamalar/sentezler (зэфэхьысыжьхэp) yapıyorum. Alfabe konusu
üzerinde de duruyor, daha açık ve birbirine daha yakın hale gelme
yolları üzerinde çalışmış bulunuyorum. Ayrıca daha kısa ve daha
düzenli Adigece ve Kabardeyce alfabeler hazırlamış bulunuyorum.
Morfoloji (biçimbilim), sentaks (sözdizim) ve leksik
(söz dağarcığı) benzerlik ve farklılıkları gösteriyorum.
Ardından sonuç değerlendirmelerimi veriyorum. Söz konusu kitap
üzerinde çalışırken ulaştığım görüşleri Komafe Muhadin’in
de doğrulamış/teyit etmiş olması, biraz da olsa içime su
serpmiştir, çünkü toplum arasında yaygın olan kanıların dışına
çıkıp yazı yazmaya kalkıştığında, kişilerin beklenmedik tepkileri
ile karşılaşıyorsun. Biri ötekine söylüyor, derken sonunda dile
düşüyor, kınanmaya başlıyorsun. Biz bilimi esas alarak, içtenlikli
olarak sorunun üzerine eğilmiş bulunuyoruz, kitleler ise, bunu
anlayamıyorlar, kendi isteklerinin ya da olmayacak şeylerin
olmasını bekliyorlar, sorunu çözmeye ve dikte etmeye kalkışıyor,
biz biliminsanlarını da sorunun önündeki engellermiş gibi
görmeye/göstermeye ve suçlamaya kalkışıyorlar. Böylesine
girişimlere alkış tutanlar, üzülsek de, az değildir.
Sonuç olarak, sorunun üzerinde tüm çıplaklığıyla durdum, bundan
yadırganacak/negatif (гузэгъабэ) bir sonuç çıkacağını
sanmam. Bizler, biz bilimi rehber edinenler, eski Yunanlıların
dediği gibi, “Doğruluk/gerçek, dostluktan/ahbaplıktan daha
değerlidir” (“Истина дороже дружбы”-“шъыпкъэныгъэр
ныбджэгъугъэм нахь лъап1”) deyişinden hareketle yola devam
ediyoruz.
Sorusu olanlara açığım, tüm soruları üşenmeden yanıtlamaya da
hazırım. T’eşu Murdin ve dilimiz üzerine kaygılar taşıyan herkese
saygılıyım, biz öyleleri ile ciddi ve içtenlikli çalışmalar
yürütüyoruz. Ancak sizlerin de, bir olanağınız olursa, dillerimiz
üzerine yayınlanmış olan kitapları edinmenizi/okumanızı öncelikli
olarak salık veririm.
ĞIŞ Nuh
Dilbilimleri uzmanı, Prof. Dr., AC ve RF kıdemli bilim çalışanı,
AMAN akademisyeni, ARİGİ (Adigey Sosyal Bilimler Araştırma
Enstitüsü) Bölüm Başkanı.
DİPNOTLAR:
(*) Komafe Muhadin
(Къомафэ Мухьадин;Kabardeyce yazılışı- “Кomaho Muhadin”), ünlü
akademisyen ve Adige dili bilgini, ”Komafe/Komaho”-“Uğurlu,
aydınlık evlat, oğul” anlamındadır. -HCY
(**) T’eşu Murdin, Karadeniz kıyısı (Ş’açe ve Tuapse)
Adige-Sahpsughları “Adige Xase” örgütü ilk başkanı ve şimdiki
onursal başkanı. -HCY
(***) Çemışo Ğazıy
(Чэмышъо Гъазый), Adigey Cumhuriyeti’nin şimdiki Kültür Bakanı
Adam Tletser’den önceki kültür bakanı, araştırmacı ve yazar.
“Dönüşün İlk Adımları” (Ankara, 2000) başlıklı kitabı
Türkçe olarak yayınlanmıştır. -HCY
Not: Ara başlıklar, alt çizmeler ve tire içindeki yazılar
çevirmene aittir. - HCY |