...................
...................
ADİGECE'NİN TEMEL SORUNLARI   -2
Biliminsanının Gözüyle: "Doğruluk Dostluktan Daha Değerlidir"
Prof. Dr. ĞIŞ Nuh
Adige Mak, 12/13 Şubat 2009
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız
                         
...................
...................

Diasporanın ilgisizliği ve alfabe sorunu

Diaspora (хэхэс) Adigeleri  gazete ve kitap bulma olanağına kavuştular, ama kitap edinmek için çaba göstermiyorlar. İlk önemli sorun bu. Ardından Adigece (к1эхабзэ/ыхэрэ адыгабзэ) ile Kabardey-Şercesce (ышъхьэрэ адыгабзэ) tek bir alfabede birleşmedikleri takdirde, Adigece’nin yok olacağını, Adigece’nin öğrenilmesinin duraklamış olmasının da buradan kaynaklandığını söyleyenler var.

Bu da geçerli bir neden olamaz. 80-100 yıl öncesinde alfabe ve yazımız yoktu, kitap da okumuyorduk, ama-19. yüzyıl ünlü Adige aydını- Han Girey’in (Хъан-Джэрый) yazdığı gibi, eski Adigeler bizlerden çok daha mükemmel  ve çok daha güzel bir Adigece ile konuşuyorlardı, dilimizi de şimdikine göre çok daha canlı bir biçimde kullanıyorlardı. Dil,  bir konuşma dili olarak da varlığını sürdürebilir, şimdiki gibi yazılı olsa da. Dilin zenginliği yazılı olup olmaması  ile ölçülemez, asıl önemli olanı kullanılma durumu, ölçüsüdür. Kabardey harfleri ile Adige harfleri birbirine benziyor (Her ikisi de Kiril harflerini kullanıyor), ama alfabelerdeki harf sayıları farklı, Adige alfabesinde 66 işaret/harf (тамыгъэ), Kabardey-Şerces alfabesinde de 59 işaret/harf var. İşaretlerin 54’ü ortak, birbirini tutuyor. 12 Adige harf/işareti Kabardey-Şerces alfabesinde bulunmuyor (жъ, жъу, п1у,  т1у, цу, чъ,  шъ, шъу,  ш1,  ш1у,  дзу. . . ). Kabardey-Şerces/Çerkes alfabesindeki 5 işaret de Adige (к1эхэ) alfabesinde yok (кхъ, кхъу, ф1, ху, щ1). Kabardey-Şerces  dilinde 7 sesli (ünlü) bulunduğu varsayılıyor (э, ы, а, о, у, е, и),  iki işaret de diftong (ikili ünlü) sayılıyor (ю, я). Adigece’de ise,  esas olarak 3 ünlü bulunduğu biliniyor (а, э, ы); bunlara yarım ünlü sayılan  “й” ,  “у” ekleniyor ve şöylesine bir ünlü tablosu  görülüyor:o, y, я, е, и. Bunlara ikinci diftong (ikili ünlü) sayılan  ю<йу da  ekleniyor.

Kabardey-Şerces alfabesindeki beş işareti, yani  жь, ж, ш, щ, щ1 işaretlerini,  beş Adige işareti,  ж, жь, щ, шъ, ш ile değiştirilebilir olarak görüyorum. (”Bkz. Сравнительный анализ адыгских языков”. Maykop, 2003, s. 30). Çünkü bu işaretlerin aynı sesleri verdikleri kanısındayım. Komefe Muhadin’in (*) bakış açısına göre, жь, щ ve щl gibi Kabardey-Şerces işaretleri, жъ, шъ ve ш1 Adige işaretleri (тамыгъэ) ile değiştirilirse daha yerinde olur. Birbirinin aynı olan sesler aynı/benzer işaretlerle gösterilmelidir. Bunun doğruluğu tartışma götürmez, ancak Adigece ile Kabardey-Şerces dilindeki ses sayıları aynı değil, farklıdır, işaretler de ona bağlı olarak farklı oluyor. Bu nedenle iki alfabeyi teke indirmenin yararlı olacağını sanmıyorum. Telaffuz biçimi (зикъэ1уак1) ve kuruluşu (зиъэпсык1) farklı olanları birleştirirsen/bir araya getirirsen (зэхэбгъахьэмэ)  yararı olmaz, sadece zarar verir. Ardından geleneğin (alışılmışın) gücünü de unutmamalıyız. Yararlı bir sonuç vermeyecek, aksine zarar verecek şeylerin peşinden koşmamalıyız. Hazır olan ve yüzyıldan beri insanların kullandıkları ve alıştıkları her iki alfabeyi  kullanmaya devam etmeyi daha yararlı buluyorum. Bu gibi sorunları Maykop ve Nalçik’te de görüştük, Komafe Muhadin başkanlığında toplandık, yöneticileri bilgilendirmek ve bir karara varmalarına yardımcı olmak üzere projeler hazırlayıp ilgili makamlara sunduk, ama bir sonuç alamadık.


İki Adige dilinin birleştirilmesi sorunu ve gerçekler

Üçüncü sorun ise, sorunların en ağırı, en zorlusu. Bu da Güney  (ыхэрэ) Adigece’si ile Kuzey (ыпшъэрэ) Adigece’sini/Kabardeyce’yi birleştirme ya da başka bir anlatımla iki Adige edebiyat dilini teke, tek bir Adige edebiyat diline dönüştürme isteğidir, yani varolan  iki Adige dilini birleştirmediğimiz takdirde Adigelerin ayakta kalamayacakları biçimindeki görüşlerdir. Bu tür söylemlerde bulunanlar, bu konuda dilbilimcileri eleştiriyor, sorumlu tutup  kınıyorlar. Dilbilimcilerin görevi, dil kurallarını (бзэм ихабзэхэр) bilimsel açıdan araştırıp ortaya koymaya çalışmaktır, yoksa  dil yaratma ve bu gibi konularda düşünce üretme, dilleri birleştirme ya da ayırma gibi işler değildir. Bu gibi konularla ilgilenen ya da tarihte böyle bir şeyi başarmış olan bir kişi, tek bir örnek bile bulunamaz, bundan sonrası için de bulunacağını  sanmam. Bunun böyle olduğunu biz biliyoruz, ama bazıları tribünlere oynuyorlar, bütün Adige dillerinin birleştirilmesinin artık zamanının geldiğini, bu konuda biz dilbilimcilere büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü söylüyorlar;böyle şeyler söylediklerinde, kulağa hoş geliyor ve dinleyici coşkuyla ayağa fırlayıp onlara alkış tutuyor, bizlere de (“biz suçlu olanlara da”) yan gözlerle (набжъэк1э) bakıyorlar. Bu da biz Adigelerin eğitim düzeyinin ve dünya görüşünün  öyle pek fazladan  bir  yol alamamış/gelişememiş olduğunu gösteriyor. Dil, bizi çevreleyen dünya, Tanrı tarafından bize/insanlara verildi. Dil  sesleri fazla değildir (20 ile 79 arasında değişiyor), ama bu az sayıdaki ses üzerinden, konuşma ve iletişimi sağlayan on binlerce sözcüğü kurgulayabiliyoruz. Kullanılabilecek sözcük olanakları da  göz önüne alındığında, halen kullanmakta olduğumuz on binlerce sözcük sayısı bile  azdır diyebiliriz. Böylesine bir kurgulamayı yapabilecek tek bir kişi  bile bütün bir yeryüzünde yoktur. Dil kurallarını iyi öğrenmenin, insanların birbirlerini anlamaları anlamında büyük bir önemi vardır. Dilbilimi de, sonuç olarak, bununla/insanların birbirlerini anlamaları konusuyla  ilgileniyor. Dil kurallarının öğrenilmesi (бзэ хaбзэхэм язэгъэш1эн) işi tamamlandığında, insanların anlaşmalarının da tamamlanacağına, korkunç savaşların sona ereceğine,  anlaşmazlıkların kalkacağına inanıyorum ve o günleri  içtenlikle özlüyorum.

Sizleri bıktırmış olmalıyım, bu nedenle yazı başlığına döneyim ve sonuç bölümü üzerinde durmaya çalışayım.

Prof. Komafe Muhadin ile T’eşu Murdin alfabe ve dil konularında neler söylediler, oysa gerçek durum nedir? 

1990’lı yıllardan beri saygı duyduğum ve yaşıtım olan birçok kişi ile önemli konuşma ve görüşmelerim olmuştur. Gazete ve dergilerde,  ‘Adige de, Kabardey de olsak, sonunda hepimiz Adige’yiz, o halde tek bir dilimiz olmalıdır’ diyenlerle olan görüşmelerimdir söz konusu olan. Yaptığım açıklamaları kavrayanlar çıktığı gibi, bir yerlere takılı kalmış olanlar ve kendi görüşlerinde ısrar/inat edenler de çıkmıştır ve böyleleri az da değildirler. Böylelerinin sayıları azalmıyor, aksine durmadan artıyor. Bir süre önce, saygı duyduğum T’eşu Murdin’in  (Т1эшъу Мурдин) (**), 16. Aralık 2008 günlü “Adige Mak” gazetesinde “Alfabe üzerindeki bukağıyı kaldıralım!” (Алъфавитым лъахъэр тетэжъугъэхыжь!) başlıklı bir yazısı yayınlandı. T’eşu Murdin’in ele aldığı sorunlar, yukarıda sözünü ettiğim şeylerdir, ancak kendisini yanıtlamamam halinde biz dilbilimcileri kınayabileceğini düşünerek, çok saygı duyduğum bu dostuma yanıt vermeyi bir görev saydım. Sonuç olarak, sorunu tüm çıplaklığıyla masaya yatırmaya karar verdim. T’eşu Murdin, sözkonusu yazısında, Dünya Çerkes Birliği (Дунэе Адыгэ Хасэ) örgütünün “Yeryüzündeki  bütün Adigelerin tek bir alfabede birleşmeleri, başlangıç olarak da iki Adige edebiyat dilinin teke indirilmesi…” yönünde alınmış bir kararının bulunduğunu söylüyor. Bu büyük soruna bir çözüm yolu bulmak/araştırmak için de “En ünlü Adige dilbilimcilerinin katılımıyla bir kurul oluşturulmuştu. Kurul Başkanlığına da ünlü dilbilimcimiz Komafe Muhadin (Moskova) getirilmişti”. Ama “Kurul alfabe hazırlama işini bile yerine getirmedi. Görevini yerine getirmeyene  bir şey denmemiş olması şaşılacak şey. Ulusun dili böylesine orta yerde kalacak mı, kalmayacak mı, anlaşılan iş bir kenara itilmiş, çalışmalar da durmuş” diyerek yakınıyor.

T’eşu Murdin’i tasalandıran ve kongrelerde görüşülen bu tür konular çok sayıda kişiyi de kaygılandırıyor, ancak durum T’eşu Murdin’in söylediği gibi değil, söyledikleri de gerçeklerle bağdaşacak şeyler değil. Söz konusu dil kuruluna alınanlar arasında ben yoktum, ama Komafe Muhadin’in öylesine bir sorumluluğun altına gireceğini sanmam, bundan eminim. Komafe artık aramızda değil (Mekanı Cennet olsun), ama onun dilbilimi alanındaki sorumluluk ve görevlerini yeterince yerine getirmeyen  biri olduğunu söyleyemeyiz, yanlış olur. Onun alfabeler üzerinde çalışmadığını, değiştirilmesi gerekecek bazı küçük noktalar üzerinde durmadığını söylersek, o da uygun olmaz. Ancak dili tek bir Adigece’ye dönüştürmek için çalışmayı, bilimsel açıdan uygun bulmuyordu, o görev ona verilmiş olsa bile, o görevi yerine getirmemiş/yapmamış olması da anlaşılır bir şeydir, yapmaya çalışsa da başaramazdı. Çünkü Komafe Muhadin, Adige dilleri konusunda ne denli yetkin bir uzman olsa da, dil yaratma, dilleri birleştirme ya da ayırma gibi şeyleri üstlenecek, yani kendisini Tanrı yerine koyacak biri değildi. Komafe Muhadin’e duyduğum bu güveni, onun sözleriyle de pekiştirmek istiyorum. Söz ve yaklaşımlarını Rusça olarak yazmıştı, yoruma/anlam sapmasına yer bırakmamak için, yazısını aynen, Rusça olarak veriyorum:(Ğış Nuh, burada Komafe Muhadin’den Rusça uzun bir alıntı yazısı sunuyor. -HCY, ilgilenenler için bkz:”Kabardino-Çerkesskiy yazık”-“Kabardey-Şerces/Çerkes dili”, cilt I, Nalçik, 2006, s. 35).


Eski Bakan ve araştırmacı yazar Çemışo Ğazıy ne diyor?

Komafe Muhadin gibi bilginlerin bakış açıları, dilbilimci olmayan kişiler tarafından da anlaşılmaya başlandı. Örneğin 4 Aralık 2008 tarihli  “Adige Mak” gazetesinde Çemışo Ğazıy’in (***) “Adige Dilbilimi…” (Адыгэ бзэш1эныгъэр) başlıklı bir yazısı yayınlandı. Şöyle yazıyor Çemışo Ğazıy: “Alfabenin temeli değiştirilirse, daha kolay bir okuma olanağına kavuşulacağını, Adigelerin anadillerinde daha kolay okumaya ve yazmaya başlayacaklarını söyleyenler var…Bana göre bu büyük bir yanılgı. Adige alfabelerinin temeli ile oynandığında, eldekini de yitiririz, tutunacak dalımız da kalmaz. Bu bir, ikincisi, bir ulusun iki ayrı edebiyat dilinin bulunduğu gerçeği, kuşkusuz istenir bir şey değildir, ama bu durum, bizim açımızdan,  ortadan kaldırılması/yok edilmesi olanaksız olan bir olgu, bir gerçek.

Kişisel düşünceme göre, tek bir edebiyat dili oluşturmak için, tarihimizde elverişli iki dönem yaşanmıştı. İlki bütün Adigelerin anayurdu henüz terk etmedikleri, birbirleriyle ilişki içinde oldukları -1864 öncesi- dönem, ikincisi de Sovyet iktidarı sırasında edebiyat dillerinin oluşturulmaya başlandığı dönem. Her iki dönemi de kullanamadık.

Şu durumda iki edebiyat dilimiz var, her ikisinin de birer geleneksel oturmuşluğu var. Bize düşecek olan görev, her iki dili de kullanmayı sürdürmek ve ikisini birbirine yakınlaştırmaya çalışmaktır. İki yazı dilinden birini seçmeye kalkışırsak, ulusun bir kolunu- bir bölümünü- yazısız bırakmış, ulusun birliğini bozmuş oluruz”.  

Yerinde ve derinlikli sözlerdir bunlar.


Adige dilleri üzerine çalışmalarım ve tepkiler

Bu  yazımda/makalemde ele aldığımız ana soruya ilişkin bir kitap da yayınlamış bulunuyorum “Сравнительный анализ адыгских языков” (Maykop, 2003, 282 sayfa, -Rusça-). Kitabın sayfalarında her bir ses (макъэ) ve işaret (tamığe) üzerinde ayrı ayrı duruyor ve toparlamalar/sentezler (зэфэхьысыжьхэp) yapıyorum. Alfabe konusu üzerinde de duruyor, daha açık ve birbirine daha yakın hale gelme yolları üzerinde çalışmış bulunuyorum. Ayrıca daha kısa ve daha düzenli Adigece ve Kabardeyce alfabeler hazırlamış bulunuyorum. Morfoloji (biçimbilim), sentaks (sözdizim) ve leksik (söz dağarcığı) benzerlik ve farklılıkları gösteriyorum. Ardından sonuç değerlendirmelerimi veriyorum. Söz konusu kitap üzerinde çalışırken ulaştığım görüşleri Komafe Muhadin’in de doğrulamış/teyit etmiş olması, biraz da olsa içime su serpmiştir, çünkü toplum arasında yaygın olan kanıların dışına çıkıp yazı yazmaya kalkıştığında, kişilerin beklenmedik tepkileri ile karşılaşıyorsun. Biri ötekine söylüyor, derken sonunda dile düşüyor, kınanmaya başlıyorsun. Biz bilimi esas alarak, içtenlikli olarak sorunun üzerine eğilmiş bulunuyoruz, kitleler ise, bunu anlayamıyorlar, kendi isteklerinin ya da olmayacak şeylerin olmasını  bekliyorlar, sorunu çözmeye ve dikte etmeye kalkışıyor, biz biliminsanlarını da sorunun önündeki engellermiş gibi görmeye/göstermeye ve suçlamaya kalkışıyorlar. Böylesine girişimlere alkış tutanlar, üzülsek de,  az değildir.

Sonuç olarak, sorunun üzerinde tüm çıplaklığıyla durdum, bundan yadırganacak/negatif  (гузэгъабэ) bir sonuç çıkacağını sanmam. Bizler, biz bilimi rehber edinenler, eski Yunanlıların dediği gibi, “Doğruluk/gerçek, dostluktan/ahbaplıktan daha değerlidir” (“Истина дороже дружбы”-“шъыпкъэныгъэр ныбджэгъугъэм нахь лъап1”) deyişinden hareketle yola devam ediyoruz.

Sorusu olanlara açığım, tüm soruları üşenmeden yanıtlamaya da hazırım. T’eşu Murdin ve dilimiz üzerine kaygılar taşıyan herkese saygılıyım, biz öyleleri ile ciddi ve içtenlikli  çalışmalar yürütüyoruz. Ancak sizlerin de, bir olanağınız olursa, dillerimiz üzerine yayınlanmış olan kitapları edinmenizi/okumanızı öncelikli olarak salık veririm.

ĞIŞ Nuh
Dilbilimleri uzmanı, Prof. Dr., AC ve RF kıdemli bilim çalışanı, AMAN akademisyeni, ARİGİ (Adigey Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü) Bölüm Başkanı.



DİPNOTLAR:
(*) Komafe Muhadin
(Къомафэ Мухьадин;Kabardeyce yazılışı- “Кomaho Muhadin”),  ünlü akademisyen ve Adige dili bilgini, ”Komafe/Komaho”-“Uğurlu, aydınlık evlat, oğul” anlamındadır. -HCY
(**) T’eşu Murdin, Karadeniz kıyısı (Ş’açe ve Tuapse) Adige-Sahpsughları “Adige Xase” örgütü ilk başkanı ve şimdiki onursal başkanı. -HCY

(***) Çemışo Ğazıy
(Чэмышъо Гъазый), Adigey Cumhuriyeti’nin şimdiki Kültür Bakanı Adam Tletser’den önceki kültür bakanı, araştırmacı ve yazar.  “Dönüşün İlk Adımları” (Ankara, 2000) başlıklı kitabı Türkçe olarak yayınlanmıştır. -HCY

Not: Ara başlıklar, alt çizmeler ve tire içindeki yazılar çevirmene aittir. - HCY