Türkçe'deki ''Çerkes'' kelimesi
farklı anlamlarda kullanılır. Fakat bu kelime genellikle esas
vatanları Kafkasya'yı terketmiş olan Kuzey Doğu ve Kuzey-Batı
Kafkas dillerini konuşan bir topluluk için ortak bir isim
olarak kullanılmaktadır. Bu insanlar dil birliğine sahip
olmamakla beraber davranış ve geleneklerinin birliği, onları
çevrelerindeki insanlardan kesin olarak ayırır.
Biz burada Çerkes dilinden
bahsederken, sadece batıdaki Adige ve doğudaki Kabardey
diyalektlerini kastediyoruz. Bu iki diyalekt arasında çok sıkı bir
ilgi mevcut olup; bunların tek bir lisan olarak mı, yoksa iki ayrı
lisan olarak mı adlandırılması gerektiği halen terminolojinin de
en önemli bir sorunudur.
Yine burada, Çerkeslerden bahsederken yukarıdaki iki diyalektten
birini ana dil olarak konuşan insanlar kastedilmektedir.
Türkiye'nin herhangi bir bölgesindeki Çerkeslerin gerçek
sayılarının saptanmasındaki zorlukların başında Çerkeslerin
Türkçe'yi herkes kadar iyi konuşmaları nedeniyle, kendilerini Türk
olarak kabul etmeleri, dillerini unutmuş, fakat eski gelenekleri,
xabzeyi, muhafaza eden diğerlerinin de kendilerini Çerkes
saymaları gelmektedir. Özellikle bu ikinci gurup için biz
''Türkleşmiş Çerkesler'' deyimini uygun görüyoruz. Başka bir
güçlük de Çerkes'le, Türkleşmiş Çerkesler arasında kesin bir ayrım
çizgisinin bulunmamasıdır. Bu iki guruptan ayrı olarak, hem
dillerini hem de geleneklerini unutmuş üçüncü bir gurup vardır ki,
bunlar tam anlamıyla ''Çerkes asıllı Türkler'' olarak
adlandırılabilirler. Buraya kadar söylediklerimizin ışığı altında,
Çerkeslerin sayılarını tesbit etmeye başlamadan önce elde edilecek
sonuçların iyi bir şekilde değerlendirilmesi için, öncelikle
sayıma esas alacak kriterin ortaya konması gerektiği açıkça
görülmektedir.
Kafkasya Dergisine (1) göre, Türkiye'de yaşadıkları bölgelerde
Çerkeslerin ve Çerkes dilini konuşanların ne kadar oldukları aşağı
yukarı bilinmektedir. Zaten Kafkasya hariç, diğer yerlerdeki
Çerkeslere ait rakamlar birer tahminden öteye gidememektedir.
Türkiye'deki Çerkes sayısının, Sovyetler Birliğindeki Çerkes
sayısından fazla olduğu kesindir. 1970 sayımına göre, Sovyetler
Birliğinde 100 bini Adige olmak üzere toplam 350 bin Çerkes
vardır. (2).
Sovyetler Birliğinde iki edebi Çerkes dili geliştirilmiştir.
Bunlar Chemguy diyalekti üzerine inşa edilmiş Adige ile Kabardey
diyalekti üzerine inşa edilmiş Kabardey dilleridir.
Her ne surette olursa olsun, herkes, Sovyetler Birliğindeki etnik
azınlıkların; Amerika'daki Kızılderililerin, Fransa'daki Bireton,
İspanya'daki Baskların, Hollanda'daki Frigyanların durumlarından
daha iyi durumda olduklarını kabul etmek zorundadır. Çünkü Adigece
ve Kabardeyce basında, radyoda ve ilk öğretimde kullanılmaktadır.
Bu sayede diyalektlerin karışması, doğu ile batı diyalektlerinin
ilerde tek bir diyalekt haline gelmesi işlemleri hızlanmaktadır.
Çerkesce ile ilgili çalışmalar 19. yüzyılda başladığı halde,
önemli sonuçlar ancak 1920 terden sonra alınabilmiştir. Bu
sahadaki en önemli araştırıcılardan biri hayatını bu konuya adamış
olan Sovyet dil bilimcisi Prof. N. Yakovlev'dir.
Prof Yakovlev, biri Adigece diğeri de Kabardey lisanlarına ait
ayrıntılı iki gramer kitabının yazarıdır.
Aynı yazarın Kabardeyce sözlük için toplanmış çok sayıda materyali
ile Çerkes diyalektleri üzerine incelemeleri de vardır.
Prof. Yakovlev, MARR'ın dil okulunda çalıştığı halde fikirlerinin
sadece bir kısmı MARRİZM'den etkilenmiştir. Yakovlev'in rolü
şimdiye kadar hakkıyla değerlendirilememiştir. Yakovlevle aynı
çağda ve ondan sonra birçok dilciler de Çerkesce üzerine
çalışmışlardır. Bunların İsimleri ''Kafkas dilleri'' isimli
kitapta bulunabilir. Kitabın yazarı Moskova'dan Prof. Klimov'dur.
Kafkasya dergisinde bu kitabın Almanca tercümesinden
bahsedilmektedir. Bu eserde adı geçen dil bilimcilerinden
bazıları, Keraşe, Kumahou, Ragave ve Şagirov'dur.
Şu anda Sovyet sınırları içinde Maykop, Krasnodar, Nalçik, Tiflis
Moskova ve diğer bazı yerlerde Çerkes dili üzerinde çalışmalar
yapılmaktadır. Bu araştırmalar çok yönlü olup, yeni gramerler,
komple sözlükler ve Çerkesce'nin özel problemleri ile ilgili bir
çok makaleler kitaplar yayınlanmıştır. Bununla beraber çalışmalar
halk edebiyatının derlenmesi ve yayınlanması üzerinde daha fazla
yoğunlaştırılmaktadır. Nart efsanesinin 7 cilt halinde basılmasını
buna örnek verebiliriz.
Türkiye'deki Çerkeslerin toplam sayıları ancak tahmin edilebilir.
Bunun nedenleri daha önce belirtilmiştir. Sayıları ne kadar olursa
olsun, gerçek olan şudur ki sürekli olarak azalmaktadırlar ve
azalmaya devam edeceklerdir. Bu gidişin Türkiye'deki Çerkesleri
kısa sürede yok edip etmeyeceğini kesin olarak kimse bilemez. Zira
burada en önemli faktör halkın azalmaya karşı takınacağı
davranıştır. Erime temayülünün Çerkeslerin bazıları tarafından
üzüntü ile karşılanması normaldir. Ancak Lingustik azınlıklar,
hakim bir dilin çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşıyorlarsa yok
olmaları kaçınılmazdır.
Türkiye'de konuşulan Çerkes diyalektleri sayılıdır. Ayrı
diyalektleri konuşan guruplar köylerini terkettikten sonra
bilhassa küçük kasabalarda birbirleri ile sıkı temas içerisine
girdiklerinden bazı durumlarda diyalektler konuşulabilmektedir.
Fakat ekseriya köylerde tek diyalekt konuşulduğundan, buralarda
diyalektler belirgin olarak yaşamaktadır. Bir diyalektin,
diğerinden daha iyi veya daha düzgün olduğu söylenemez. Zira
diyalektler, dilin eski formlarını muhafaza eden unsurlardır.
Çerkesler kendi kültürlerine daima yakın bir ilgi göstermişlerdir.
Türkiye'de faaliyetleri yüzeysel kalmakla beraber, bir hayli
kültür derneği vardır. Buralarda yapılabilen, Çerkes halk oyunları
ve müziğinin işlenmesinden ibaret kalmaktadır. Bazı Çerkesler
kendi dilleri ile okuyup yazabilmektedirler. Yine bazı yaşlı
kimseler, Arap alfabesi ile kendi dillerini yazabilmektedirler.
Çerkeslerin kendi lisan ve kültürlerine olan ilgileri gittikçe
artmaktadır.
Zira bu konuda istenen bazı şeylerin ergeç elde edileceğine
inanılmaktadır. Böyle düşünenler muhafaza edilebilecek bazı
değerlerin daha sonraki nesiller için gerekli olduğunu bilmekte ve
bu yönde davranmaktadırlar.
Dilbilimcilerin Çerkesce ile ilgilenmelerindeki hareket noktaları
Çerkeslerin kendi duygusal hareket noktaların dan şüphesiz
farklıdır. Bütün doğal dillerde (Esperanto ve diğer suni dille
hariç) prensipler birdir ve hepsi dilbilimi açısından aynı
enteresanlıktadır. Bu açıdan, bazı dilcilerin kendilerini Çerkes
dillerine hasretmeleri son derece normaldir. Bütün diller eşittir
derken şunu anlatmak istiyoruz; Doğal dillerin her biri, onu
konuşanların birbirleri ile anlaşmalarını tam olarak sağlayan
dillerdir. Toplumun her üyesi bir diğeri ile aklına gelen her
konuda düşüncelerini belirterek anlaşabilir. Dil bilimi, lisanı
bir anlaşma aracı olarak kabul eder. Bu anlamda dilbilimcileri
için İngilizce, Fransızca, Türkçe, Rusça, Çerkesce vs. arasında
fark yoktur.
Çerkesce üzerinde çalışan dilcilerin sayısı oldukça azdır. Bunun
başlıca nedeni, yeryüzünde 4 bin civarında dil konuşulması ve
Çerkesce'nin de bunlardan sadece biri olmasıdır. İkinci neden
olarak, Çerkesce gibi diller üzerinde çalışanlara gerekli fonları
sağlayacak kuruluşların ve enstitüleri kuracak üniversitelerin
azlığını gösterebiliriz. Çerkesce gibi diller derken, incelemeleri
sadece bilimsel maksatlara hizmet olan ve doğrudan doğruya parasal
kazanç getirmeyen diller kastedilmiştir. Her şeyi parayla
değerlendiren insanoğlu için bu durum gayet normaldir.
Türkiye'de yaşayan her Çerkes Türkçe'yi, Sovyetlerde yaşayan her
Çerkes Rusça'yı bildiği halde, bu ülkelerde hiç kimse Çerkeslerle
ilişki kurmak için Çerkesce'yi öğrenmeyi düşünmemektedir. Bunun
ana sebebi, Çerkeslerin bu ülkelerdeki etkinliklerinin az
olmasıdır. Dilciler ise, lisanların ekonomik yönüyle değil, fakat
bilimsel yönüyle ilgilendiklerinden onlar için tüm lisanlar
değerlidir.
Bilimin bir görevi de insanı, davranışları ve başarıları yönünde
tanımlamaktır. Lisan insan aklının şuursuz bir başarısıdır. Bu
başarı her insanda kendini gösterir. Dilciler değişik lisanları
incelerken, insanların konuştuğu dillerin genel esaslarını formüle
edebilmektedirler. Deskriptifir dilbilimciler, değişik diller
hakkındaki materyalleri bir araya getirirler, teknik dilbilimciler
ise bu bilgileri yoğurarak, genel esaslar çıkartırlar.
Dilbilimcilerin çoğu çalışmalarını bu sahaların sadece biri
üzerinde toplamışlardır.
Çerkesce, dilcilere çok enteresan materyaller sağlamaktadır. Zira
Çerkesce bilinen Avrupa lisanlarından bir hayli farklıdır.
Örneğin, sessiz harflerin fazlalığı, fiil çekimlerinin karışık
olması gibi... Bununla Çerkesce'nin diğer dillerden daha zor
olduğunu anlatmak istemiyoruz. Bir Çerkes çocuğu, eğer Çerkesce
konuşanlar arasında büyürse, İngiliz çocuğunun İngilizce'yi, Türk
çocuğunun Türkçe'yi öğrendiği kolaylıkla Çerkesce'yi öğrenebilir.
Bununla beraber bir Alman, İngilizce'yi Çerkesce'den daha kolay
öğrenebilir. Bunun izahı şöyledir. Bütün asanlar eşittirler.
Sadece birbirlerinden az veya çok farklı olabilirler. Çerkesce de
Almanca'dan İngilizce'ye nazaran daha fazla farklıdır. Bu
farklılığın diğer bir önemli nedeni de, İngilizce ile ilgili
dağlar kadar yazımın, gramer ve metin kitaplarının, sözlüklerin
bulunmasıdır. Halbuki Çerkesce'yi öğrenmek isteyen bir kimsenin
evvela Rusça'yı öğrenmesi gerekir çünkü metin kitabı olmamakla
beraber, kendi dilini konuşan kimselere hitap eden Rusça izahlı az
çok bilimsel gramerler mevcuttur. Fakat yine de, Çerkes olmayan
birinin onu öğrenmesini sağlayacak detaylı bir eser yoktur.
Çerkesce'nin şimdiki şeklini açıklamak, eski şekillerini ortaya
çıkarmak için bir çok çalışmalar yapılmış olup bu çalışmaların
büyük çoğunluğu Sovyetler Birliğinde yürütülmüştür. Türkiye'deki
çalışmaların çoğu, Fransız Profösörü Dümezil tarafından
yapılmıştır. Bu çalışmalar halen Dümezil'in bir talebesi
tarafından devam ettirilmektedir. Özelikle bu sonuncusunun
çalışmaları, Türkiye'de konuşulan Kafkas dillerinin mevcut
durumlarının belirlenmesi ve bu durumun daha sonraki nesillere
aktarılması ile ilgilidir. Yabancı dilcilerin Çerkesce üzerinde
çalışma arzuları, kendilerine gösterilen misafirperverliğin ve
yardımın çok yüksek olması nedeniyle günden güne artmaktadır.
Çerkesler arasında, Çerkes gelenek ve görenekleri ile tarihi
üzerinde çalışan kimseler vardır. Bunlar, Çerkesce'nin şu andaki
durumunun korunabilmesi için de çaba sarfedebilirler. Örneğin, her
ne kadar içlerindeki dilci sayısı az ise de kırsal alanlara kadar
inen geniş kapsamlı çalışmalar yapabilirler ve bunu mutlaka
yapmalıdırlar.
Dil sadece halkın pratik bir anlaşma vasıtası olmakla kalmaz,
geleneklerin ve efsanelerin şekillenmelerini, nesilden nesile
aktarılmalarını sağlar. Masal ve efsanelerin en güzel şekilleri,
yaratıldıkları orijinal dildeki söylenişleridir. Bu nedenle sadece
dilin kendisi ile ilgili materyalleri değil, halkın orijinal
şekliyle hatırlayabildiği efsane ve masalları da derlemek ve kayda
geçmek gerekir. Özellikle yaşlılar Nartlar, ağıtlar ve
geleneklerle ilgili eski hikayeleri bilmektedirler. Bunlara neler
bildiklerini sormak ve kaydetmek mümkündür. Bununla beraber,
bunların yazıya geçirilmeleri oldukça güçtür. Teybe kaydedilen
şeylerin anlaşılmasında bazı güçlükler doğabileceği için, yazıya
geçirme işi, anlatanın yardımı ile yapılmalıdır. Anlatıcı ile
derleyicinin aynı diyalekti konuşmaları ve derleyicinin o
diyalektin alfabesini bilmesi işi kolaylaştırır. Yazıya, anlatanla
ilgili bilgiler de eklenmelidir Örneğin, ne zaman ve nerede
doğduğu, nerede yaşadığı, kendine göre kendi diyalektinin ne
olduğu, anne ve babasının diyalektleri, Çerkesce okuyup yazma
bilip bilmediği ilave edilmelidir. Konuşmacı ve derleyici
hakkındaki bilgilerle, teybe kaydedilmiş veya yazıya geçirilmiş
materyal bir arada olursa ancak o zaman Çerkeş dili, kültürü ve
tarihi hakkındaki geçerli bilgiler sağlanmış olur.
Dil bir halkın tarihini incelemek için zorunlu olan bir araçtır.
Çünkü dil, halkın atalarının aynı olduğunu, bu ataların birbirleri
ile temasta bulunarak, yaşadıkları yerlerde, belirli hudutlar
dahilinde, genişleyerek kültür birliğine ulaştıklarını gösterir.
Bu bakımdan sadece köy, dağ, nehir ve göllerin isimlerini değil,
küçük tepelerin kayaların, küçük yerleşme yerlerinin dahi
kaydedilmesi gerekir. Eski Çerkes isimleri de unutulmadan bir an
önce not edilmelidir. Özellikle eski eşyalar (Sepet, aletler,
silahlar vb.) eski ürünler (besin maddeleri, giysiler, barınaklar,
buluşlar vb.) eski geleneklerle ilgili hususlar (evlilik, doğum,
ölü, eğitim, kırsal çalışma, avcılık balıkçılık, vb.)
yazılmalıdır. Aynı şekilde hayvan isimleri, yaşadıkları yerlerle
birlikte yazıya geçirilmelidir.
Benzer olan şeylerin isimleri aynı olabileceği gibi farklı
diyalektlerde başka olabilir. Farklı diyalektlerde aynı olan
kelimelerin ses bakımından değişik olabileceği gözönünde
bulundurulmak ve kulağa değişik gelen iki kelime, aslında aynı
kelime olsalar dahi yazıya farklı geçirilmelidir.
Hollanda'da Leiden Üniversitesinde bir Deskriptif Diller ve
Kafkasoloji bölümü kurulmuştur. Burada Çerkesce, Abhazca ve
Gürcüce öğretilmektedir. Araştırmalar çalışmalarını Çerkesce,
Abhazca, Abazince diyalektlerine ait materyallerin toplanması ve
detaylı bir Abhazca - İngilizce sözlük hazırlanması, Shapsugh
diyalekti ile ilgili olarak toplanan materyallerin basımı üzerinde
yoğunlaştırmışlardır. Projenin amacı, Sovyetler Birliği ve
Fransa'daki şimdiye kadar basılmış materyallerle, araştırmacıların
kendileri tarafından toplanmış materyallere dayanarak eski Çerkes
ve Abaza dillerini yeniden inşa etmektir.
Abazin dilleri sırasıyla Çerkes ve Abhazya - Abezinan
diyalektlerinden oluşmuştur. Sovyetler Birliğinde yapılan
çalışmalar da bu eski dillerin tekrar ortaya çıkarılması üzerinde
yoğunlaştırmışlardır. Fakat bu dillerin yeniden inşası ile ilgili
çalışmalar yüzeysel ve teorik olmaktadır. Proto - Çerkes ve Proto
- Abhaz - Abezinan dillerinin esaslarının yeniden kurulması, bu
eski diller hakkında tam ve güvenilir bilgiler elde edildikten
sonra mümkün olacak ve bu iş Wubıhca'ya, oradan da Kuzeybatı
Kafkasca (ki biz buna Nart lisanı diyoruz) için lüzumlu materyali
oluşturacak ve bu diller eldeki materyaller üzerinde yeniden inşa
edilecektir. Wubıhcaile ilgili olarak Dümezil tarafından Paris'te
bastırılan eserler, sadece Wubıhlar için değil, Dumezil için de
bir şeref abidesidir.
Kafkas dillerinin değişik guruplar arasındaki ilişkilere ait
gerçek bir çalışma, ancak Nart insanının yeniden inşası
gerçekleştirildiğinde mümkün olabilir. Fakat bu konuda toplanan
bilgilerin değerlendirilmesinin ne zaman gerçekleştirilebileceğini
şimdiden söylemek imkansızdır.
Buraya kadar belirtilen hususların küçük bir araştırıcı gurubu
tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu yüzden değişik
ülkelerdeki araştırıcıların ortak çalışmaları gereklidir.
Çerkesler, Abazinler ve Abhazlar tarafından derlenmiş, basılmış
veya basılmamış bütün materyaller bu iş için gerekli olacaktır. Bu
tip çalışmayla ilgilenecek veya katkıda bulunmak isteyecekler
aşağıdaki adrese başvurabilirler: Postbus 2132. Leiden, Holland.
DİPNOTLAR:
1) Ankara'da Sayın İtzet Aydemir tarafından çıkarılan dergi
(çevirenlerin notu)
2) Daha önce belirtildiği gibi yazar Çerkes olarak sadece
Adigeleri (Shapsugh, Abzegh, Kabardey vs.) almaktadır.
(Çevirenlerin notu) |