Dil toplumsal tecrübe mirasını
kuşaktan kuşağa aktaran araçtır.
Onun aracılığıyla tecrübelerin, yanılmaların sonuçlarının ne
olabileceğini, yapılması gerekenlerin derlenip bir kuşaktan
diğerine geçirilir.Toplumsal
katılım yolu ile genç kuşağın üyesi fizyolojik ataları tarafından
kazanılan, pekala biyolojik katılım yolu ile kana geçmiş
olabilecek tecrübelerden yararlanmakta kalmaz, aynı zamanda içinde
bulunduğu bütün üyelerinin tecrübelerinden yararlanır. Yaşadıkları
hayatın zorluklarını ve bunları nasıl karşıladıklarını soylarına
anlatan yalnızca anne ve babalar değildir. Bir toplumun bütün
üyeleri dilin aynı simgelerini kullanarak gördüklerini,
duyduklarını, çektiklerini ve yaptıklarını diğerlerine
anlatabilirler. (1)
(...) Görüldüğü gibi dil toplumun asıl canıdır. Her toplum kendi
diliyle kendini ifade eder. Şayet kendi diliyle ifade etmezse
Mısır'daki Memluklar, kendileri Çerkes, sosyal tabanları Arap
olduğu halde Türkçe'ye önem vermişlerdi. (2) Sonuçta, Çerkes
Memlukları dillerini korumadıklarından sosyal tabanları içinde
kayboldular.
Ulusumuz zamanla Altın-Ordu (Türk) devletinin içinde yer aldı.
Onlar, devletin prenslerini terbiye eden, yetiştiren üstün bir
toplumdular. Bağlı bulundukları devletin dilini almadılar ve
onların diline de katkı sağladılar. Günümüzde kullanılan
Adigece'deki bazı sözcükler, (Türkçe'de aynı anlam ve söylenişteki
sözcüklerin bir kısmı) o dönemden kalmadır. Kendileri bağlı
bulundukları devletin dilini almadıkları gibi, sosyal tabanlarını
da koruduklarından dilimizin günümüze değin taşınmasına yardımcı
da oldular.
Bunlardan başka örneklenecekse; Rusların dili ilk zamanlar İsveç
diliydi. Daha sonraları Slav dilini kabul edip Slavlaştılar. (3)
Almanlarda ilk zamanlar Slav dilini konuşurlarken bu günkü
dillerine geçtiler ve tarihte her iki toplumda köklerinden ayrı
dil üzerinden tarihteki yerlerine ve yollarına devam etmişlerdir.
Şimdi biz Çerkesler; ya dilimizi bırakacak ve başka ulusların
dilini kabul edip onların gen-birlikteliklerine geçeceğiz ya da
dilimizi koruyup, konuşup gen-birlikteliğimizle yolumuza devam
edeceğiz. Çerkes toplumunun önündeki süreçten tek çıkış yolu da
Çerkes diline, kimliğine sahip çıkmak, korumaktır.
Çerkes kimliği, anavatanda yaşayan, kader birlikteliği yapan, aynı
toprakları paylaşan insanlarında o toprakları ortak vatan diye
kabullenmelerinden geçer. Günümüzde ortak dil olarak Rusça'dan
daha çok kendi dilimizin kullanılması gerekir ki, dilimizle
yolumuza devam edebilelim. Aksi taktirde hakim olan ulusların
dilleri altında varlığımız yok olur ve tarihten siliniriz.
KAYNAKÇA:
1) Tarihte Neler Oldu, Gordon Chılde, Sh.25
2) Zaman Gazetesi, Hüseyin Dayı, 13 Ağustos 2008
3) A.g.e. |