Kadıköy’de bir Laz Mektebi açıldı.
“Akademi diyemezdik çünkü işe, UNESCO’ya göre yok olmaya yüz
tutmuş diller arasında sayılan Lazca'nın abecesini öğretmekle
başlıyoruz” diyor AKADER’in başkanı Altan Açıkdilli.
Mektebe ilgi büyük.
Merak Laz
diline, tarihine, kültürüne ve efsanelerine. Öğrencilerin çoğu
üniversiteli ve meslek sahibi gençler. Nineleriyle iletişim
kuramamaktan yakınan bir kuşak bu. Başkan Açıkdilli anlattı
Bu topraklarda farklı dil ve kültürlerin, resmi tarihten farklı
bir tarihin olduğunu biliyoruz. Çok sesli, çok kültürlü
topluluklar binlerce yıldır barış içinde, bir arada yaşıyorlar.
Ama Lazca gittikçe yok oluyor. UNESCO’nun tespiti bu. Göç en büyük
etken. Metropoldeki gençlerin bu dilden haberi yok. Karadeniz’de
çocuklar nineleriyle konuşup anlaşamıyor. Bir dilin ölmesi, bir
halkın, tarihin kesintiye uğraması demek. Bırakın yaşayan bir
dilin öğrenilmesini, binlerce yıl önce ölmüş dilleri öğrenmeye
çalışıyor bilim insanları, tarihi doğru öğrenmek için. Laz Mektebi
bir ilk.
Öğrencilerden Yeşim Ekici Almanca öğretmenliği okuyor. Anne-baba
Selanikli. “Trabzon’dan, Hopa’ya bütün sahil şeridini gezdim.
İnsanlarla sohbet ettikçe bu dili çocuklarının dahi bilmediğini
gördüm” diyor. Zeki Yazıcı elektrik öğretmeni, Ardeşenli.
Kastamonulu eşi matematik öğretmeni Nurdan Yazıcı ile gelmiş.
Yazıcı, doğuştan Lazca konuştuğunu, Türkçe'yi ilkokulda
öğrendiğini, grameri öğrenmek için geldiğini söylüyor. Eşi ise,
“Yeni bir dil, yeni bir kültür, eşim ve ailesiyle daha iyi
iletişim için buradayım” diyor.
DERGİ ÇIKARMAK İSTİYOR
Safa Barış inşaat mühendisliği öğrencisi. “Ninemle diyalog
kuramıyoruz. İnsanlar bana ‘Laz mısın?’ diye sorduğunda ‘Evet’
diyorum; ardından gelen ‘Lazca biliyor musun’ sorusuna yanıt
veremeyince üzülüyorum. Bu dili yaşatmak istiyorum, ileride
çocuklarıma Lazca isimler koyacağım” diyor.
Emin Uygur Yüksel bilgisayar mühendisi. Onun geliş nedeni ninesi:
“İlk çıkış noktam Letife ninem; dünyadaki herkesin Lazca
konuştuğunu sanıyor. Herkesin bilmediğini fark edince şaşırıyor,
bana da kızıyor. Mikro milliyetçiliğin ortaya çıkacağını
düşünmüyorum. Bu dilin en azından akademik boyutta araştırmaya
ihtiyacı var...”
Pınar Bayraktar mimarlık öğrencisi. Arhavili. Lazca yazıp dergi
çıkarmak, Laz tarihini öğrenmek istediğini söylüyor:
“Milliyetçilik gibi bir durumumuz yok. Biz kültürümüzü yaşamak
istiyoruz. Bundan daha kıymetli bir şey olamaz. Tarihini anlamak
istiyorsun, anneanneni anlamak istiyorsun.”
Gülmerih ve Ayşe Serdar kardeşler Akçakocalı. Üniversite mezunu
Gülmerih, “Pek çok Karadenizlinin tarihiyle bağı kopmuş çünkü
dilleriyle bağı kopmuş” diyor. Akademisyen Ayşe ise, yazılmayan
bir dilin gerilediğini hatırlatıyor.
KARADENİZLİ İLE AYNI ANLAMA GELMİYOR
Laz deyince, Karadenizli gibi algılanıyor. Gerçekte bu nüfusun
yoğun olarak yaşadığı yerler Doğu Karadeniz’de sadece Pazar,
Ardeşen, Fındıklı, Arhavi, Hopa ve kısmen Borçka. Avrupa’da bu
kültür üzerine çalışan Kafkasoloji bölümleri var. Lazca,
Gürcistan’da da okutuluyor. Alfabelerinde 35 ses bulunan Lazların
pek çok da atasözü var bu konuda: “Nana nena gondinina Titi
gondineri ğiğun” (Ana dilini kaybedersen kendini kaybedersin) ya
da “Nç’ari do noşk’erite nç’ari” (Yaz da istersen kömür ile yaz)
gibi... Ünlü Laz aktivist, şair, ressam Helimişi Xasan’ın mezar
taşındaysa şöyle yazıyor: “Sk’idalaşen ma-na manç’en kaebzdi/Ham
dunyas em dunyaş derdi var ebzdi”, (Yaşamdan payıma düşeni
aldım/Bu dünyada öteki dünyanın derdini çekmedim)
Lazca destanlar beni ağlatıyor
Eğitimin başında, Almanya’da 15 yıldır sosyal pedagog olarak
çalışan, 28 yıldır Laz dilinde şiir, hikaye ve deneme kitapları
kaleme alan Selma Koçiva var. Koçiva, Ardeşenli. İlk şiirlerini
Lazca yazmış, ‘Yıldız Dili’ adlı kitabında toplamış. “Okuyucularım
Lazca yazdığımda çok daha etkileyici olduğumu söylüyor. Nazım’ı
Türkçe, Brecht’i Almanca olarak ana dillerinde okumak çok güzel
bir şey. Ama beni en çok ağlatan Lazca destanlar. İlk yıllarda bir
hobiydi, memlekete özlemdi. Süreç içinde hayatımın merkezine
oturdu. Filoloji de, Lazca da okutulmalı. Dil çalışmaları gönüllü
beraberliği pekiştirir” diyor. |