Sayın konuklar;
Yaz tatiline girdiğimiz bugün, kültürüne gönül vermiş bu kadar
insanımızı bir arada görmek beni çok mutlu etti. Bu sıcak yaz
gününü bizimle paylaşmayı seçtiğiniz için hepinize teşekkür
ediyor ve Kafkas Dernekleri Federasyonu adına hoş geldiniz
diyorum.Bu konferans
federasyonumuzun yürütmekte olduğu dil projesinin başlangıcıdır.
Geçen yıl Avrupa Birliği'ne sunduğumuz dil projesi, 106 projenin
içinden seçilen 6 projeden bir tanesidir. Kaybolmakta olan
dillerle ilgili yapmakta olduğumuz bu konferansın akabinde,
önümüzdeki hafta, Adige ve Abhaz dillerinde derneklerimizde dil
öğretecek eğiticilerin eğitildiği bir program başlatıyoruz.
Kafkasya'dan gelecek hocalarımız, derneklerimizde materyalleri ile
birlikte ders verebilecek Adige dilinde ve diğer lehçelerinde 25
kişi, Abhaz dilinde ve lehçelerinde 15 kişi olan öğretmenlerimize
dil öğretecek.
Proje, hızla yok olan Adige ve Abhaz dillerinin yaşatılması için
çok önemli gördüğümüz bir projedir. Biz bu proje ile her şeyin
çözümleneceği ve dilimizin yok olmasının önleneceği iddiasında
değiliz. Ancak, bu dillerin yok olmaması için atmakta olduğumuz bu
ilk adımın sembolik öneminin de farkındayız.
Biliyorsunuz, Türkiye'de "Bir işe başlamak, bitirmenin yarısıdır"
diye bir söz var. Adigece’de de "Başlamayan işte yılan yatar"
denir. Biz bütün bu zorluklara rağmen bir ilki başlatmış olduk.
Türkiye'de birçok insanın bu tür projelere kuşku ile baktığını
biliyoruz. Bazıları, ulus devlet düzeyini bölünmeye götürecek
tehlikeli çalışmalar olarak da görüyor. Ama şunu hatırlatmak
istiyoruz ki, esas bölünme nedeni toplumsal hoşgörüsüzlük,
demokratik uygulamalardaki eksiklikler ve baskıların var
olmasıdır. Birbiriyle barışık, ekonomik çıkarların ortak olduğu
toplumların bölündüğü tarihte görülmemiştir.
Ben kısaca, Adige ve Abhaz dillerinin, yok olmakta olan diller
arasındaki öneminden bahsetmek istiyorum. Değerli
konuşmacılarımıza daha fazla zaman vermek için sadece dillerimizin
tarihi, kültürel ve sosyal yaşam açısından önemini çok kısa
vurgulamakla yetineceğim. Adige ve Abhazlar Kafkasya'dan,
nüfuslarının yüzde doksanı oranında sürülmüş bir diaspora toplumu
haline gelmişlerdir. Dolayısıyla, Kafkas dilleri arasında en hızla
yok olan diller Adige ve Abhaz dilleridir. Adige ve Abhaz dilleri,
Aleksander Başmakov ve benzer bilim adamlarının tespitleriyle,
tarihin karanlıkta kalmış pek çok tarafını aydınlığa çıkartacak
anahtar Kafkas dillerinin en yaygın olanlarıdır.
Bugün eski Anadolu medeniyetlerinden miras kalmış yazıtların,
doğru okunduğunda, hiçbir eğitim almamış, ancak bu dilleri bilen
insanlarımız tarafından anlaşılabildiğini görüyoruz. Anadolu'nun
kültür mirasının korunması, bu dillerin yaşaması ve yaşatılması
ile mümkündür.
Dilin diğer bir önemli yanı da, toplumdaki kültür karakter ve
sosyal ilişkileri belirlemesidir. Binlerce yılda oluşan dil ile
beraber sosyal yaşamı düzenleyen töreler, bunları yaşatan
masallar, destanlar, atasözleri dille birlikte oluşuyor. Bir dilin
yok oluşu, bu binlerce yıllık kazanımların yok olması anlamına
geliyor. Toplumsal yozlaşma dediğimiz olgu da, dilin ölümüyle
beraber ortaya çıkıyor.
Bugün 20. yüzyılın en önemli sorunlarından birisi de insanlık
değerlerinin yok olmasıdır. Her alanda kalitenin ön plana çıktığı
modern ve global dünyamızda, göz ardı edilen unsur haline
gelmiştir insan kalitesi. Ancak yakın gelecekte ben, insan
kalitesinin toplumların dünya projesi haline gelmesi gerektiğine
inanıyorum.
Bir toplum düşününüz ki, insan onurunu yüksek tutan, büyüğe
saygının, küçüğe sevginin ön planda olduğu, kadının eşit ve
pozitif konumda olduğu ve herhangi bir şekilde tacize uğramadığı,
boşanmaların en az olduğu, hırsızlık, uyuşturucu kullanımı gibi
toplumsal hastalıkların hemen hemen hiç olmadığı, buna karşılık
toplumsal dayanışma, temizlik gibi pozitif kavramların en üst
düzeyde olduğu bir toplum. İşte Kafkas toplumunun xabzesi, yani
yaşam felsefesi toplumumuzda bugüne kadar tüm bu artı değerleri
ile direnç sağladı. Bunu sağlarken de ana dillerimizle xabzemizle
beraber bugünlere taşıdık.
Bugün korumak için çalıştığımız Adige-Abhaz dillerinin ölümü ile
hepimiz, kaliteli insan yetiştiren tümden norm standartlarımızı,
yani xabzemizi de yitirmiş olacağız. Böyle bir kayba aklı başında
hiçbir Türk vatandaşının veya dünya vatandaşının müsaade
etmeyeceğini düşünüyorum. Bugün başlattığımız çalışmaların
sonucunun, ancak toplumsal duyarlılıkla, katılımcı yaklaşımla,
hatta devlet destekleriyle mümkün olabileceğini vurgulamak
istiyorum. Çünkü toplumsal katılım olmadan, ailede çocuklara
eğitim imkanı verilmeden bunun, televizyon imkanlarıyla, bazı
yayın imkanlarıyla desteklenmeden yaşaması mümkün olmayacaktır.
Sadece dil kursları, dilin yaşatılması için yeterli olmayacaktır.
Ben sözlerime son verirken, kültür zenginliklerini paylaşıp,
birlikte yaşattığımız sevgi ve kardeşlik dolu, barışın egemen
olduğu bir Türkiye'yi, Kafkasya'yı ve dünyayı diliyorum.
Katıldığınız için de hepinize saygı, sevgi ve teşekkürlerimi bir
kez daha iletiyorum. |