Teşekkürler sayın toplantı
yöneticisi, sevgili Candemir bey, saygıdeğer misafirler,
bayanlar ve baylar:
Bu konferansta sunum yapıyor olmak bana büyük mutluluk
veriyor, zira ben de çoğunuz gibi dilbilimi eğitimi aldım.
Türkiye pek
çok farklı ve zengin kültüre ev sahipliği yapmaktadır. Bir asırdan
daha uzun bir süredir de Kafkas kültürü bunlar arasında özel bir
yer teşkil etmektedir. Çok üzücüdür ki, Kafkas dillerinin kökeni
olarak bilinen Ubıh dilini konuşan son kişinin, 1992'de ölümü ile
tehlike altında olan bir dil daha yeryüzünden silinmiştir.
Dil, kültürün en ayırt edici özelliklerinden biri olarak kabul
edilir ki, bu da dil ile kültürel haklar arasındaki bağın ne kadar
kuvvetli olduğunu gösterir. Dil, sadece ne anlatmak istediğimiz
ile alakalı değildir. Aynı zamanda kim olduğumuz ile de
alakalıdır. Küreselleşmenin yükselen hızı bazı dilleri tehlikeye
atmış, bunun sonucunda dünyanın kültürel mirasını ve bunun gereği
olarak kendi dilimizi ve kültürel kimliklerimizi korumamız
gerektiğini fark etmemize sebep olmuştur.
Ancak, bugün burada konuşuyor olmamın sebebi bu değil. Bugün
burada olmamın sebebi bu konferansın, Kafkas Dernekleri
Federasyonu tarafından hazırlanan ve Demokrasi ve İnsan Hakları
için Avrupa Girişimi altında, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu
tarafından finanse edilen bir projenin, Türkiye'de Adige ve Abhaz
dillerinin eğitimi için altyapı oluşturulması" projesinin bir
parçası olarak organize edilmiş olmasıdır.
* Bildiğiniz üzere, Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa
Girişimi (DİHAG), 1994 yılında Avrupa Birliği'nin demokrasi ve
insan hakları konularındaki hedeflerini desteklemek, genişletmek
amacıyla kuruldu. Dünya çapında insan hakları, demokrasi ve
çatışma önleme çalışmaları için, yaklaşık 100 milyon Euro'luk bir
yıllık bütçeye sahiptir.
Türkiye, 2002 yılından itibaren, hem Brüksel tarafından yönetilen
makro projeler, hem de Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu
tarafından yönetilen mikro projeler için, yıllık 2 milyon Euro
gibi bir bütçeyle odak ülke hafine gelmiştir. DİHAG tarafından,
yıllık yaklaşık 500 bin Euro bu mikro projeler için Türkiye'ye
ayrılmaktadır. Buradaki amaç, sivil toplum kuruluşlarının
hareketlerine destek olarak demokratik yapının güçlenmesine
katkıda bulunmaktır.
Bugüne kadar ifade özgürlüğünden, bireylerin adalet sistemine
erişimine, işkence ve kötü muameleyle mücadeleye, kültürel
çeşitliliği korumaya kadar pek çok farklı konuda, 50 kadar küçük
projeye destek verilmiştir.
Avrupa Komisyonu (AK), Türkiye'deki sivil toplumun gelişimi için
ciddi yükümlülük almış durumdadır. Sivil toplumun güçlendirilmesi,
böylece STK'ların taraf tutmak, bilinç arttırmak ve sorunları
çözmek için olaylara müdahale yeteneklerinin ve kapasitelerinin
arttırılması, bu sürecin sağlamlaştırılması için vazgeçilmezdir.
Sivil toplum kuruluşları, demokratik reformların başlatıcıları
olabilirler. Ancak onlar olmadan reformların tam anlamıyla hayata
geçirilmesi de mümkün değildir.
Bundan dolayı AK, Kopenhag siyasi kriterlerinin uygulanması ve
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne kabulünde STK'ların rolüne büyük
önem vermektedir. DİHAG bu hedefe ulaşmada bugüne kadar ana
araçlardan biri olmuştur.
Türkiye, 1999 Helsinki Avrupa Konseyi'nde üyelik perspektifine
girdiğinden beri, demokrasinin teminatı olan kurumların
devamlılığı, yasaların çerçevesi, insan hakları ve azınlıkların
korunmasını da içeren Kopenhag siyasi kriterlerine uyumda, dikkate
değer bir aşama kaydetmiştir.
Bugün konuşulan konular açısından özellikle önemli olan kısım,
kültürel hakların korunması ve geliştirilmesi konusundaki
kazanımlardır. Türkiye Cumhuriyeti 2003 yılında, bazı
kısıtlamalarla da olsa özel eğitim kurumlarında Türkçe'den başka
dillerin öğretilmesine ve Türk vatandaşlarının günlük hayatta
kullandığı Türkçe'den başka dil ve lehçelerde yayına izin
vermiştir.
Bu olumlu gelişmelere rağmen, bunların yasalaşmasından iki yıl
sonra, yapılması gereken daha çok iş bulunmaktadır. Örneğin;
kültürün korunmasında en önemli unsur olan çocuklara yönelik
yayınlarda, çok katı sınırlamalar bulunmaktadır.
Türkçe dışındaki dillerin öğretilmesi konusuna gelirsek, Avrupa
Konseyi Irkçılık ve Ayrımcılık Karşıtı Avrupa Komisyonu, 2005 yılı
Türkiye raporunda, Türk yetkilileri devlet okullarında anadil
olarak Türkçe dışında dilleri öğretme konusundaki anayasal engeli
kaldırma konusunda yüreklendirmeye çalışmıştır. Rapor aynı
zamanda, anadili Türkçe olmayan çocuklar için yeterli hazırlığın
sağlanmasının da önemine dikkat çekmektedir.
Bütün bu gelişmelere bakıldığında ve STK'lar ile Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin işbirliğinin önemi düşünüldüğünde, Kafkas
Dernekleri Federasyonu'nun projesi çok yerinde ve zamanında
olmuştur. Adige ve Abhaz dillerinin özel dil kurslarında
öğretilmesi için gerekli altyapıyı hazırlama amacında olan bu
proje, ileride yapılacaklar için de takip edilecek bir örnek
teşkil edecektir.
Bu çalışmaya tüm başarı dileklerimi sunuyorum. Umuyorum ki,
gerekli
olan geniş desteği bulacak ve şu andaki çerçevesinin de ötesine
geçecektir.
İnanıyorum ki, izleyen görüşmeler bunun nasıl olabileceğini
gösterecektir.
Sizlere verimli bir görüşme diliyor ve bu organizasyonda emeği
geçen Kafkas Dernekleri Federasyonu'na teşekkürlerimi sunuyorum.
Projelerinin hem Kafkas toplumuna, hem de Türkiye'ye sağlayacağı
kazançları görmek için heyecanla bekliyorum |