1948 yılı. Savaşın
sonrası zor yıllar. Gıda ürünleri az, aralarında yok olanları daha
çok. Kıyafetlerde aynı durumda; yarı çıplağız. Fakat ilginç olan
şey yürekler tertemiz, hiç kimsenin aklına kötü şeyler gelmiyor,
herkesin arı ve berrak umutları ilerlenileceğine inanıyor, elinden
geldiği ölçüde bu yönde faydasını dokundurmaya çalışıyor. Bir grup
arkadaşla birlikte orta öğrenimimizi
bitirip öğretmen olmak amacıyla Mıyekuape'ye öğretmen enstitüsüne
geldik. İlk dersi bitirip, kaldığımız eve gitmek üzere yola
çıktığımızda, açsak da, arzularımız
gerçekleşme yolunda olduğu için mutlu, sevinçli bir şekilde
gürültü çıkartarak, söylediklerimizi birbirimizin dinlemesine bile
fırsat vermeden caddede yürürken, aramızdan birisi önümüzde giden
ince uzun birisine eliyle işaret ederek 'işte, şu giden radyoda
her sabah 'kezıorer Mıyekuape' diyerek konuşan HADAĞATLE Asker'
dedi. Açlığımızı da unutmuş olarak, arsızlıklarımızı durdurup ses
çıkartmadan peşinden, gittiği yere, evine kadar takip edip gittik.
Evinin bahçesine girince bizde geri döndük. Öğrendiğimize göre
Adige Radyosunda spikerlik yapıyor, Adige Uygulama-Araştırma
enstitüsünde çalışıyordu. İşte böylece bizde, gözlerimizle Askeri
görmüştük. Bu gün bile o an gözlerimin önünde....
Günler, yıllar geçti, ardından dostta olduk; öğretmen
enstitüsünden birlikte mezun olduk, ben devam ederek O ise açık
öğretim kısmında okuyarak okulu bitirdik. Asker, askerden
geldikten sonra 1946 yılından itibaren yaşadığı müddet boyunca
Adige Bilimsel Araştırma-uygulama Enstitüsünde çalıştı. Bir araya
gelmeden, düşüncelerimizi paylaşmadan, bu kadar zaman boyunca, bir
kaç gün buluşmadığımızda sanki yıllardır bir araya gelmiyormuşuz
gibi anlaşarak, birbirimize kıymet vererek yaşadık. Uzun yıllar
boyunca yürekten-samimi bir yakınlık hissettiğin insandan anılarla
bahsederken, bir hatırayı bir diğeri kovalayarak adeta kafanın
içerisinde çarklar durmak bilmeden dönüyormuşcasına geliyor.
Temiz, arı yürekli bütün insanların gözünün önüne Askerin
gülümseyen, sakin, yumuşak, özlü konuşmaları geliyor. Gözlerimizin
önüne yorulmak bilmeyen, yaptıkları hep kendisne az gelen, üretimi
dur durak bilemeden çoğala gelen şair dikiliveriyor. Asker, gece
gündüz bir kaç saat daha diyerek, iğle yeni iplik eğiren, iğini
hiç durmadan ya bilimsel yada sanatsal alanda işleyen bir insandı.
HADAĞATLE Asker, Adige edebiyatı ve biliminde iki yüce öbeği
ulusun maneviyatına katan eserler sundu. Milli servetimizi
zenginleştiren, entellektüel gücü ve kudretini ortaya çıkartan
uzaklardan dahi görülen dağsı bu iki öbek ulusun mirası içerisinde
yer buldu...
Evet, HADAĞATLE Asker
sanatsal yolda attığı ilk adımlarında, yüreğindekileri,
kavradıklarını şiirle dile getiren edebiyatın başarıları ve
eksikliklerine yeni çıkarsamalar yapabilen yürekten bir güç
olduğunu ortaya koydu.
Şiir yoluna HADAĞATLE Asker'in adım
attığı dönem, keyifli-umutlu bir zaman dilimiydi; insanlar büyük
bir inanç içerisinde yeni yaşamı inşaa ediyorlardı, büyük
umutların verdiği yoğun keyif insanları sürüklüyordu. Özendikleri,
uğruna çabaladıkları yaşama ulaştıklarını umuyorlardı, onun
sıcaklığı ve aydınlatıcılığını hissederek mutlu ve esendiler.
Dönemin Adige şiirinin pek çok satırı da bunun yansıması olarak
önümüze çıkıyor. Böylesi uyumlu pek çok sesten bir tanesi de
HADAĞATLE Asker'in şiirsel sesiydi. Bunu şiirlerinin isimleri dahi
kanıtlıyor ' Kızlarını tebrik ediyorlar - kızlarına seviniyorlar'
, 'buyur, buyur gel, ekim ayı', ' Yolunuz açık olsun,
dostlarımız', 'Adigey'in şarkısı' ve
diğerleri..
Büyük umutlar taşıyarak, güçleri nispetinde insanlarımız emek
sarfediyorlardıysa da, Avrupa'yı saran
faşizm yangınının kara dumanları da, ateşinin sıcaklığı da,
ülkemize ulaşıyor, insanlarımız da, dünyada yaşayan tüm adil
insanlar da bu konuda kaygılanıyorlardı. O dönemde edebiyatımızda
yer alan tüm eserlerde bu kaygı belli oluyordu. HADAĞATLE Asker'in
o dönemdeki şiirlerinde de bunu görüyoruz; 'Şu, kalemi ver',
'Kudretli askerlersiniz', ' Dünyanın yanıtı' isimli şiirleri ve
benzerleri...
HADAĞATLE Asker'in ilk verdiği eserlerde
sanatsal düşüncelerini, çalışma sitilinde kendiliğindenliği, epik
yazın ile dünyaya bakışını, bilimsel-araştırmacı çalışmalarını
görüyoruz. Bunun kanıtlarını da örneğin 'İnsanın hayrı (tihaho
1941) ve edebiyata yönelik yazdığı makaleleri, eser
önsözleri-açıklamalarında (tahlilleri) görüyoruz.
Fakat yaşam durağan, stabil ve barış içerisinde sürmeye devam
edemedi, faşizm ateşinin saldığı yangın ülkemizi de kavradı. Bu
aynı zamanda edebiyatta da bir dönüm noktası oldu; yazın dili de
savaşın alazlarından duyulan seslere dönüştü. HADAĞATLE Asker'e
ait; savaşın başlamasının üçüncü günü Adige özerk bölgesi gazetesi
'Sosyalist Adigey'de 24 haziran tarihinde yayınlanan, 'O 'bey
efendileri', şimdi gerektiği gibi konuk ederiz' isimli eser ile
savaş dönemi Adige edebiyatının ilk sayfası açılmış oldu. Ardından
HADAĞATLE Asker, vatansever niteliklere haiz pek çok şiir yazdı.
HADAĞATLE Asker'in kendi samimi arkadaşı, genç şair, ANDIRHUAYE
Huseyn'in canını esirgemeden savaşta kahramanca ölümünü, sovyetler
birliği kahramanı şanının ona verildiğini öğrendiğinde ' sonsuz
övgü, senin Huseyn' adıyla yazdığı eseri 2 Nisan
1942 tarihinde otonom bölge gazetesinde yayınlandı. Bunun ardında
13 gün geçtiğinde HADAĞATLE Asker'de okullardan erken mezun
edilenlerle birlikte, 15 Nisan 1942
tarihinde askere alındı. Savaşta, keskin nişancı okulunda
öğretmenlik yaparak askeri görevini tamamladı, subay olarak
vatanına 1946 yılında geri döndü.
Asker elbisesini sırtından çıkartmaya fırsat bulmadan 15 mart 1946
tarihinde Adige bilim araştırma-uygulama enstitüsünde çalışmaya
başlayarak aynı işyerinde vefat ettiği 28 mayıs 2009 gününe kadar
çalıştı. Bu kadar zaman içerisinde Adige folklorunun derlenmesi,
öğrenilmesi, baskıya hazırlanması ve yayınlanması konusunda çok
sayıda iş yaptı; Adige voredıjleri, pşınatlelerine ait fonoteki
ilk oluşturan da yine o oldu. Bunların yanısıra kendi eğitimini de
devam ettirdi, 1957 yılında Adige Öğretmen Enstitüsünü, 1960
yılında mastırını tamamladı, 1965 yılında Adige Nart eposu
temasına sahip tezi ile kandidat oldu, 1990 yılında ise
doktorasını verdi. Adige edebiyatı, folkloruna ilişkin
makalelerini dur-durak bilmeden yayınlıyordu. Aynı zamanda az
sayıda olmayan sözlü Adige halk edebiyatı derlemeleri kitapları
yayınladı. Fakat HADAĞATLE Askerin bilimsel olarak en büyük
başarısı Nart eposuna ilişkindir. Kafkasya da yaşayan pek çok
başka ulusun sözlü halk edebiyatında Nart eposunun belli bir yeri
var. Bu yüzden Nart eposu kime ait sorusu göz önüne dikiliyordu.
Bu büyük sorunun cevabını HADAĞATLE Asker verdi; Nart eposunun
Adige milletinin ürettiği manevi bir eser olduğunu kanıtladı.
HADAĞATLE'nin ' Kahramanlık eposu Nartlar ve onların kökeni
(1967)', 'Adige (Çerkes) halkında Nartlar (1987)', ' Milli hafıza.
Nart eposunun kökeni (1997)' isimli monografik eserlerinin temel
teması da budur. Bu eserlerin yüreğinde, bilincinde, temelinde yer
alan onlara can olan ve onları kanıtlayan Nart söylenceleri,
şiirleri, şarkıları, pşınatleleri, tüm Adige etnik gruplarının
ağızları ile yedi cilt halinde 1968 -1971 yılları arasında
yayınlandılar. Bu büyük çalışma Avrupa Kafkasologlarının VI. Dünya
kongresinin 22-26 haziranda Adigey'in
başkenti Mıyekuape'de yaptıkları kongrenin
de kökünde yer aldı. Bu kongrenin organizasyonunda,
merkezinde HADAĞATLE Asker vardı, konuşma yaptı, sunumlarda
bulundu. Bu gücün, bu azmin altında, kökünde yatan nedir? Bu
soruya Asker'in kendisi cevap veriyor; ' iki yaşındayken, dedem
Tl'ımaf 'ın koynunda geceleri yatarken o, 'Savsırıko tikan'
dediğinde bende onu yinelerken, taa çocukluğumda dedemden öğrendim
Savsırıko'yu. Şimdi otuz yıldır nasıl üzerinde çalışacağımı tam
anlamıyla bilemeden Nart eposunun idelerine vakıf oldum. Bu yolun
başlangıcı böyle...' Şüphe duyulmayacak bir şekilde bu konuda iyi
ve samimi çalıştı.
HADAĞATLE büyük bilimsel çalışmalarının yanısıra şiirsel sanatını
da sürekli geliştirdi. 'Yüreğin şarkısı' (1948), 'Aydın
günler' (1950), 'Köyüm' (1953), 'Adige kızı' (1957), 'Yüreğin
arzuladığı' (1959), 'Vatanımın baharı' (1966) ve diğer şiir
kitapları da yayınlandı. Yazarın seçme eserlerinin yer aldığı;
'Yollar' (1972), 'Asker ve kızcağız' (1975), 'Arkadaşın kaşeni'
(1977), 'Umudun ışıltıları' (1982), 'Geri dönen şarkılar'(1988),
iki cilt olan 'Seçme eserleri' (birinci cildi- 1993, ikinci cildi
1994), ve 2007 yılında bir daha seçme eserlerinin yer aldığı
kitaplarda ayrıca yayınlandı. Şairin pek çok kitabı Rusça olarak
Moskova, Krasnodar, Mıyekuape'de basıldı, pek çok şiiri de Türkçe,
Arapça ve başka dillere çevrilmiş olarak yurtdışında da
yayınlandı. Bütün pşınatlelerinde, şiirlerinde anlatılan şey
çağımız insanı, onun çalışması-iş yapması, yaşamı, hayat şekli,
üzüntüleri sevinleri kıvançları, kaygıları, umutları, ulusumuzun
tarih içerisinden süzülen yaşamı-öyküsü. Şairin eserlerindeki
tematik yapıyı yurt dışında bulunmuş olması daha da
zenginleştirdi. Buralarda yaşayan insanların yaşamlarına da vakıf
olması, ecnebi ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın durumundan, umut
ve arzularından haberdar olması vasıtasıyla bunları dile getiren,
gözler önüne seren pek çok şiir, poem yazdı. Bunlardan bazıları;
'Tel-amra', 'Çerkescemiz Şam'da da
körelmedi', ' Soydaşlarım, sizleri selamlıyorum!' 'Ankara da
söylediğim Khuakho', 'Hey, Florida şarkını işitiyorum' ve
benzerleri. Bu şiirlerin tarihi önemleri tarihsel kökleri,
vatanseverlik ve enternasyonalizmin özlerinde yer alması yanısıra
poetik-şiirsel yetenekle de yoğrulmuşlar...
HADAĞATLE Asker'in sanatsal
yolu-gelişimi söylediği ile yaptıklarının örtüşmesi neticesinde
hoş bir gelişim izledi; Adige edebiyatına da milli kültürümüze de
büyük katkılar sundu. HADAĞATLE Asker önemli övgü- ödüllerde
kazandı; 'Rusya Federasyonu Onursal Kültür Emekçisi' (1982), 'Adige
Cumhuriyeti Onursal Bilimadamı' (1992), 'Adige Cumhuriyeti
milli şairi' (2006) vb. HADAĞATLE Asker
Dünya Adige Bilimler Akademisi üyesiydi. 1997 yılında Adige
Cumhuriyeti Bilim, Sanat Devlet Ödülü'ne de layık görüldü. Bütün
bu ödüller arasında çok sevdiği köyü 'Hatıkauye'nin kendisini
'Onur duydukları Köylüleri' ilan etmesiydi. HADAĞATLE Asker köyüne
çok kıymet verirdi, onunla onur duyardı, köylüleri de aynı şekilde
onu sahiplenirlerdi. Köylüleri onunla onur duyduklarını belirten
ödülün yanısıra köydeki caddeye de Askerin adını verdiler.
Asker'in milleti için yaptığı çalışmalara milleti de değer
verdiğini gösterircesine Nefukuaye, Şıncıy, Şaçe (Soçi) ve
Psıfuape (Lazarevsk) rayonu onu fahri hemşehrileri olarak ilan
etti. Bu, insanların seni sevmesi kıymet vermesi, saygı duyması
kıvanç verici bir şeydi ve HADAĞATLE Asker bunların hepsine
layıktı. Bir insanın çalışmalarından elde edebileceği en büyük
ücret insanların onu işitmesi, kıymet vermesi, ondan
hoşlanmalarıdır. HADAĞATLE Asker'e bunların hepsi nasip oldu...
Şairin 88. doğum yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyorduk, fakat, bu
günü görmeden, bu güne ulaşmadan 28 Mayıs'ta Asker ebediyete
intikal etti. Asker'in edebi, bilimsel eserleri şüphesiz günümüz
yaşayanlarının da gelecekte yaşayacak olanların da gıdası olacak,
bilinç ve uslarında adeta bir maya vazifesi görecekler. |