Üniversitelerin bulunduğu kentlerde farklı
bilim dallarında çalışan bilimadamlarının da yaşıyor olması
kimseye ilginç gelmiyor. Fakat ufak bir köyde öğretmenlik yapan
birisinin bilimsel kariyere sahip olduğunu öğrenince hayrete
düşüyor, aklımıza çeşitli düşünceler geliyor. Bazıları ''neden
ihtiyaç duydu ki, bundan dolayı maaşında bir artış olmuyor'' diyor
diğerleri ''ufacık bir köyde Fransızca öğretmenliği yaparken
filoloji bilimdalında tez yazması ilginç değil mi? Vallahi
çalışkan'' diyorlar.
Bir kaç yıl öncesinden TLIBZIVU Marziyet hakkında bunları
duymuştum. Tevçoj rayonu Cecehable köyü ortaöğretim okulunda
Fransızca öğretmeni. Tanrı'nın yetenek bahşettiği insanlara sadece
bir konuda değil çeşitli konularda bu yeteneği verdiği de
söylenir. Marziyet'in iyi bir öğretmen olması, dilleri kolayca
öğrenmesi yanısıra gazeteci yönüde var. Yazdıkları 'Tevçej
Haberleri', 'Şafak', 'Sovyetske Adigey', 'Birlik' gibi gazetelerde
de yayınlanıyor. Öğretmenin kaleminden çıkan onlarca makaleyi
insanlar ilgiyle okuyorlar. Makaleleri eğitim-öğretim, kültür ve
tıbbi konulara ilişkinler. Aynı zamanda senaryo yazma konusunda da
yetenekleri var. Rayonda gerçekleştirilen etkinlikler için yazdığı
senaryolar çokca sahneleniyor. Ayrıca resimde yapıyor.
Rayon ve Cumhuriyette düzenlenen çeşitli yarışmalara da katıldı.
TLIBZIVU Marziyet 1977 yılında Mamhığ orta öğrenim okulunu altın
madalya ile bitirdi. 1993 yılında Adige Devlet Üniversitesi
Yabancı Diller Fakültesi'ni birincilikle bitirdi. Mezuniyeti
ardından Kunçıkohable okuluna Almanca öğretmeni olarak tayin
edildi. Günümüzde ise, yirmi yıldır Cecehable okulunda görev
yapıyor. 1999 yılında Kuban Devlet üniversitesinde iyi derece ile
tezini verdi. 15 yıldır da bu sıfatı taşıyor. Fakat buna rağmen o
her zaman yeni bir şeylerin arayışı içerisinde, ders saatlerinin
daha verimli olması öğrencilere daha ilginç gelmesi için
çabalıyor.
Kandidatlık tezini yazarken bilimsel danışmanı BLEĞOJ Zulkarin
idi.
TLIBZIVU Marziyet; 'Kandidat tezinden önce medotika üzerine
yazdığım bir kitabın değerlendirmesini yapması için BLEĞOJ
Zulkarin ile görüşmüştüm. Bu kitabı değerlendirdiğinde bunun
bilimsel çalışma niteliğinin yüksek olduğunu ve tez yazmam
konusunda beni teşvik etmişti, bunun üzerine tezimi hazırlamaya
başladım. O tarihlerde günümüzdeki gibi cep telefonları yoktu,
araçta istediğim zaman bulamıyordum. Çocuklarımda ufaktılar, aile
sahibiydim. Mıyekuapeye giden birisini bulunca onunla gidiyordum.
Zulkarin'de bir işi varsa bile, durumumu bildiği için, işini
bırakır, yazdıklarımı okur karşılıklı değerlendirirdik. Bu yüzden
ondan çok razıyım' diyor.
TLIBZIVU Marziyet'in tezi Rusca, Adigece ve Fransızca arasında
kıyaslamalar üzerine. Bunlar arasındaki benzerlikleri ele alarak
ders programını da şekillendiriyor. Fakat Adigece'nin günümüzdeki
durumu ve ona verilen değer hakkında çeşitli kaygılara sahip.
- 6. sınıflarda Fransızca dersi esnasında verilen tekst üzerine
öğrenciler çalışıyordu. Böylesi durumlarda yaptığımız gibi Rusca
ile Adigece'yi de kullanıyoruz. Bir müddet sonra aralarından bir
kızcağız kalkıp Fransızca teksti Adigece yaptığı çevirisi ile
okumaya hazır olduğunu söyledi. Bundan memnun oldum. Öğrenci
çeviriyi okuduktan sonra öğretmenler arasından biri kalkıp
'çeviriyi Adigece yaptığı için vermeniz gerekli nottan bir puan
düşürmeniz gerektiğini düşünüyorum' dedi. Bir an ne diyeceğimi,
yapacağımı şaşırdım, 'işte dilimize kültürümüze değer vermemeye
böyle başlıyoruz' diye aklıma geldi. Kızcağızı övdüm,
alışılagelenden daha iyi çözümlemesi ve sanatsal yaklaşımı sebebi
ile alması gereken nota bir not daha ilave etmenin daha uygun
olacağını söyledim...
Ben küçükken okulun ilk yıllarında
bir Rus kasabasında yaşıyorduk. Fakat annem-babam hiç bir zaman
bizle Rusca konuşmadılar. Köyümüze geri döndüğümüzde de Rus
sınıfına yerleştirildim. Sınıftakilerin yüzde 95'i Adige'ydi, Rus
olanlar ise sınıfın ancak yüzde beşi kadardı. Fakat o dönemlerde
(1970 li yıllar) rayon merkezlerindeki ve merkezlere yakın
köylerdeki okulların durumu bu şekildeydi. Anne-babaların çoğu
çocuklarının Rus sınıflarında okumasını istiyorlardı. Bu
sınıflarda daha iyi eğitim alacaklarını Adigece eğitimine ihtiyaç
duymayacaklarını düşünüyorlardı. Adige sınıflarında okuyanlara hor
gözle bakıyorlardı, bu sınıflarda iyi okuyan öğrencileri daha
sonra Rus sınıflarına aktarıyorlardı.
Ben ufakken bunun ne anlama geldiğini çok kavramıyor olmama rağmen
Adigece öğretim görmek istiyor fakat bunun nasıl olacağını
bilmiyordum. Yanımızdaki sınıfın Adigece derslerine giriyor kendi
sınıfımda o an işlenen derse girmiyordum. O zaman Adigece
kitaplarda satın almıştım. Fakat Adigece alfabenin nasıl olduğunu
söylememe gerek var mı! Kendi kendine öğrenmen çok zordu.
Daha kolay öğrenebilmem için babam kitabın kapağına harfleri
yazmıştı. Her harfin karşısına o harfin kullanıldığı bir kelime
yazarak bana Adigece okumasını öğretmişti.
Rusca öğretmenimizin söylediklerini ise hiç unutmuyorum;
öğretmenimiz ''bir insan kendi anadilini iyi derecede bilmiyorsa
kendisini eğitimli ve kültürlü sayamaz'' diyordu. Kendisinin de
okulda Adigece ders verilmiyor olmasını sonradan öğrendiğini
söylüyordu. Fakat her ne kadar sonradan öğrensen de çocukluğunda
edinmediğin şeyleri sonradan edinmen zor oluyor...
Her ulusun kendi dilene kıymet vermesi gerekiyor. Her bir dil ayrı
bir dünya ayrı bir bütünlük, her dilin diğer dilden ayrıldığı
ilginç noktaları var. Örneğin Fransızca'yı aşkın dili olarak
sayıyorlar. Fransızca'da bulunan ritm Adigece'deki ritm ile
uyuşuyor. Adigece de çok sesli yapısı ile diğer dillerden daha
güzel. Araştırmacı B. Balkarov'un tesbitlerine göre Adigece'de
sessiz harfler diğer dillere kıyasla sesli harflerden daha az
kullanılıyor. Örneğin bin kelimelik bir tekste
e
ve
ı
sesleri bine yakın kullanılıyor.
Adigece bilen çocuklar diğerlerine kıyasla Fransızca'yı daha çabuk
öğreniyorlar. Ses örtüşmelerinin yanısıra kelimenin oluşumu (en
çok sayılarda dikkat çeken) niteliklerinin benzeştiğini sıkça
görüyoruz. Örneğin тIокIиплIырэ тIурэ - seksen iki, тIокIиплIырэ
пшIыкIублырэ doksan yedi gibi sayıların Fransızcalarını Adigece
düşünen öğrenciler daha çabuk kavrıyorlar.
Anadilimiz, sana değer vermeden geçen uzun yıllar ve bu gün de
seni yeterince öğrenmek için arzuya sahip olmadığımızdan dolayı
bizi affet...
|