|
|
................... |
|
................... |
SEVDİĞİM
KİTAPLARDAN BÖLÜMLER |
ÇETAO Nadir Yağan |
|
|
................... |
|
................... |
Bir insanın ak saçları var diye
uzun yaşadığını düşünmek doğru olmaz: Uzun yaşamamıştır o,
uzun zaman var olmuştur. Korkunç bir fırtına, adamın birini
limanın ağzında yakalayıp, türlü türlü şiddetli rüzgarların
keyfince oraya buraya sürüklediyse ve denizin aynı noktasında
döndürüp dolaştırdıysa,denizlerde çok yolculuk yaptığını mı
söyleyeceksin o adamın? Çok deniz yolculuğu yapmamıştır o
yalnızca çok sallanıp sarsılmıştır.
Seneca-yaşamın kısalığı üzerine
Bütün etkinliklerimizin, zavallı varoluşumuzu uzatmaktan başka
hiçbir amaç taşımayan gereksinimleri karşılamaya yönelik
olduklarını görüp, sonra da araştırmalarımızın bazı noktalarıyla
ilgili olarak kendimizi teskin etmemizin tutsağı olduğumuz
duvarları renkli biçimlere ve aydınlık görüntülere boyayan düşsel
bir boyun eğmeden başka bir şey olmadığını fark edince işte o
zaman suskunlaşıyorum Wilhelm; o zaman kendi içime dalıyor ve
içimde bir dünya buluyorum!
Johann Wolfang GOETHE Genc Werther'in Acilari
Hep ayni saatte gelsen daha iyi olur, dedi tilki, sözgelimi
öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan, ben saat üçte mutlu
olmaya başlarım. Her geçen dakika mutluluğum artar. Saat dört dedi
mi meraktan yerimde duramaz olurum. Mutluluğumun armağanını bulup
çıkarırım. Ama gelişigüzel gelirsen içimi sana hangi saatte
hazırlayacağımı bilemem.
Küçük Prens Antoine De Saint-Exupery
Ben insanlara ilk gidişimde yalnızlara özgü bir delilik işledim,
büyük bir delilik: pazar yerinde göründüm. Ve herkese söz
söyleyeyim derken, kimseye söz söyleyememiş oldum.
Böyle Buyurdu Zerdust Friedrich Nietzsche sayfa 333
Filozof: Doğru bildiği doğrultuda yürürken, doğru bildiğinden
şaşmayan bir akıl ve istenç insanıdır. Filozof: herkesin yaptığını
yapmayan; birbirinin gözüne batmamak kaygısıyla, herkesin ödün
vere vere davrandığı gibi davranmayan insandır. Filozof: Kendini
çevresini sorgulamakla yükümlü insandır. -Bu yükümlülüğü kendisi
kendine buyurmuştur.
Salkımlar Nermi Uygur
Hayatları boyunca bir toplumun mensubu olmuş entelektüeller bile,
bir bakıma, içeridekiler ve yabancılar diye ikiye ayrılabilirler:
Bir yanda toplumun mevcut haline tamamen ait olanlar, onun içinde
yoğun bir aykırılık ya da uyumsuzluk duygusu hissetmeksizin
barınanlar ki bunlara evet-diyiciler diyebiliriz; öte yanda hayır
diyenler, toplumlarıyla yıldızı barışmayan, bu yüzden de imtiyaz,
güç ve şan şöhret edinmeme anlamında yabancı ve sürgün olan
bireyler.
Entelektüel Edward Said
İletişim içine girmek, mesajı art yöresindeki gürültüden ve ona
içsel olan gürültüden çekip çıkarmak demektir. İletişim parazite
ve karışıklığa karşı verilen bir mücadeledir. (...) Fakat klasik
düşüncede iletişimin kendisi bir tartışma (agon), konuşmacılar
arasında bir kavga olarak anlaşılmıştır. İletişim söylem içinde,
yani konuşmacıların birbirine karşı çıktığı bir talep-yanıt,
önerme-karşı önerme diyalektiği içinde cereyan eder.
Kişi iletişimi şiddetin sürdürülmesi olarak görür ama başka
araçlarla sürdürülmesi. Kişi herkesin kendi söylediği şeyin
haklılığını kanıtlamak için konuştuğunu gördüğü zaman, iletişimin
onaylama ve karşı çıkma yoluyla ilerleyen diyalektik ritmi içinde
herkesin kendini ötekinden başkalaştırdığı bir ara görür. Kendi
haklılığını kanıtlamak için konuşmak ötekini susturmak için
konuşmaktır.
Ortak Bir Şeyleri Olmayanların Ortaklığı Alphonso Lingis
s.
Çocuğun yaşamak için gereksinim duyduğu dili ona ancak yetişkinler
verebilir. Çocuğun bakış açısından dil, daima uzmanların dilidir.
Bu yüzdendir ki çocuklar, dilin boşluklarına düştüklerinde
delirdiklerini sanma eğilimindedirler. Yetkinlik, yetişkinlik, bu
boşlukların etrafından dolaşmayı bilmektir.
Dehşetler Ve Uzmanlar Adam Philips
Bir cümleyi bitirmemek çoğunlukla, kişinin belli bir dilsel
temsilin eşdeğeri ya da özdeşi olmadığını; kendisinin,
söylediklerinden daha fazla bir şey olduğunu göstermek için
kelimelerle tanımlamak konusundaki tereddüdüne bir işaret
olabilir. Kadınlar da erkekler de varoluşlarının kelimelere
indirgenemez olduğunu bilir; fakat erkekler varoluşu tam da buna
indirgemek için ellerinden geleni yapar.
Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler? Darian
Leader
Yaşamda başarılması en güç şey, kendi düşüncelerine tutsak
olmamaktır. Bu tutsaklığın adına tutarlılık deniyor. (...) Tutarlı
olmak, hiç değişmeden hep belirli bir modele göre düşünmeyi
sürdürmektir.
İç Özgürlük Krisnamurti
Asya ve Afrika "öteki" kavramının adlandırmalarıydı, "barbar" ve
"putperest" gibi etnik, kültürel ve dinsel adlandırmaların coğrafi
düzeyde ifade edilmiş kaynaklarıydı. Barbarlar, haliyle,
kendilerine barbar demiyorlardı; putperestler de Hıristiyanlığı
benimsemelerine ve kendilerini böyle görmek üzere eğitmelerine
değin kendileri için bu yakıştırmayı kullanmıyorlardı. (...)
Kolomb öncesi Amerika sakinlerinin Amerikalı olduklarının farkında
olmamaları gibi, onlar da Asyalı ve Afrikalı olduklarından
habersizdi. Böyle bir sınıflandırmanın varlığından, Avrupalılar
bunu onlara getirdiğinde ve (...) dayattığında haberdar oldular.
Catisan Kulturler Bernard Lewis
O dönemin seyahatnamelerinde, Avrupa'nın kışından kaçıp kurtulmak
için Mısır'a gidenler de anlatılır. Bunlar, burunları bir karış
havada, "kültürlü Avrupalı" pozlarında, azgelişmiş ülkelerle ve
onların kendilerininkinden farklı gelenekleriyle alay ediyorlardı.
"Sırf görmüş olmak için gezip gören" su "kültür gezginleri" de
daha farklı değildi, yorulmak bilmeden tapınak, antik sütun ve
firavun mezarı geziyorlardı.
Seyahatin Kültür Tarihi Winfried Löschburg
Amerikalı aylaklar gibi denetlemeler yapmaya çıkan şerifler de
yollardan eksik olmayacak, Louis-Ferdinand Celine'in dediği gibi,
"yollardan bir tanesi suça, dokuz tanesi can sıkıntısına varır."
çünkü gecenin bir yarışında herkes yatağındayken yapacak hiçbir
şey bulamayan şerifler; sokakta yürürken gördükleri ilk insanın
tepesine biniverirler. Hatta deniz kıyısındaki sevgililerin bile.
Yalnız Gezgin Jack Kerouac
Tüm bu yıllar boyunca, bizi anlayacak birilerini, bizi olduğumuz
gibi kabullenecek, taşı güneş ışığı kadar yumuşatacak sihirbaz
gücüne sahip birilerini, bizi yargılar yerine mutluluğa götürecek,
geceleyin ejderhalarımızla yüzleşebilecek, bizi olmayı tercih
ettiğimiz ruha dönüştürebilecek birilerini bulmak için bekledik,
diye düşündüm. Daha dün, bu sihirli Bir'ini aynada gördüğümüz
yüzde buldum.
Güvenlikten Kaçış Richard Bach
Sevgi, başka ne anlama gelirse gelsin, her zaman teslim olmayı,
insanın duygularına olduğu kadar sevgilisine de boyun eğmesini
anımsatır. İster erkek ister kadın olsun, kişi böyle bir boyun
eğme konusunda ne kadar beceriksizse, aşk ilişkileri de buna
oranla o kadar doyumsuz olacaktır. Bu etkenin kadınların cinsel
soğukluğu konusunda rolü olabilir, çünkü orgazm olabilmenin
önkoşulu kendini bütünüyle bırakabilmektir.
Günümüzün Nevrotik İnsanı Karen Horney
Psikiyatri bazı kimselerin akıllarını kaçırma nedenleriyle
ilgilenir ama asil sorun, insanların çoğunluğunun neden akıllarını
kaçırmadığıdır.
Psikanaliz ve Zen Budizm Erich Fromm
Burada insanlar yokluğun ve sefaletin akıllara sığmayacak
boyutlarını yaşıyorlar. Luks, rahat ve konforlu yaşam hakkında ne
bilebilirler? Her şeye rağmen kaderlerinde olan çekmeye razılar;
burayı, yani yurtlarını terk edip, kendilerine başka bir hayat
aramıyorlar. Bu kurak toprakları, Cehennem ateşiyle yakıp kavuran
güneşin yakınlığını bırakıp gitmiyorlar. Doğup büyüdükleri
topraklarına ihanet etmiyorlar. Türkiye'yi Müslüman olan
halklardan hiç biri terk etmiyor. Ah, sen her zaman elindekiyle
yetinebilen Türk insanı! Bir ülkenin senden daha sadık vatandaşı
olabilir mi? Böyle bir halk ne kadar büyük bir sevgiye saygıya
layıktır!
Anadolu 1913 Béla Horvath
KİBAR HIRSIZIN TÜRKÜSÜ
Anamın ipiyle indim gökdelen damınızdan
Kelebek gibi girdim kelebek camınızdan
Taksinize mülkünüze dairenize...
Heceleyerek üzerinde ayak ve el uçlarımın
Belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi...
Gözlerinize baktım,
mukaddes ciltlerinize, büfelerinize
Vesairenize...
Şiir fenerimle de baktım, son çığlık!
Aşk yokmuş sizde beş paralık!
Gidiyorum ben boşçakallar
Sıçmışım ortalık yerinize
Kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık.
Rengahenk Can Yucel sayfa 77
Reklamlarla her birimize bir nesne daha satın alarak kendimiz ya
da yaşamlarımızı değiştirmemiz önerilir. Aldığınız bu yeni nesne
der reklam, sizi bir bakıma daha zenginleştirecektir -aslında o
nesneyi almak için para harcayarak biraz daha yoksullaşacak
olsanız bile.
Görme Bicimleri John Berger
Paranoyak bir yönetici, tehlikeyi şahsından uzak tutmak için her
aracı kullanan biri olarak tanımlanabilir. Tehlikeye meydan okuyup
onun karşısına çıkmaktan ve sonucu kendi aleyhine olabilecek bir
savaşa katlanmaktansa, konunun etrafından dolaşarak ve kurnazlık
yaparak tehlikenin kendisine yaklaşmasını engellemek ister.
Kitle Ve İktidar Elias Canetti
"Ne yapalım, yaşamak zorundayız. Yasayacağız Vanya Dayı. Önümüzde
ne uzun günler, ne uzun geceler var daha. Kaderin bize layık
gördüğü tüm güçlüklere sabırla göğüs gereceğiz. Şimdi olduğu gibi
yaşlılığımızda da durup dinlenmeden çalışacağız. Günü, saati
gelince de ölüme boyun eğeceğiz. İşte ancak orada, mezarlarımızda,
nice acı çektiğimizi, nice gözyaşı döktüğümüzü, nasıl zor bir
yaşamımız olduğunu bir bir anlatacağız. Tanrı iste o zaman bize
acıyacak."
Vanya Dayi Anton Cehov
Böyle konuşurlarken onlar birbirleriyle,
yerde yatan bir köpek başını kaldırdı, kulaklarını dikti,
Argos'tu bu, sabırlı Odysseus büyütmüştü onu,
ama hayrını görmeden gitmişti kutsal İlyon'a,
genç adamlar ava götürürlerdi onu eskiden,
takarlardı yaban keçilerinin, geyiklerin, tavşanların pesine,
oysa şimdi bakımsız ve sahipsizdi,
dış kapının önünde yatıyordu, gübrenin içinde,
işte orada yatıyordu Argos, her yanı bit dolu.
Yaklaşan Odysseus'u hemen o anda tanıdı,
kuyruk salladı ve indirdi iki kulağını,
ama çok bitkindi, kalkıp gelemedi efendisinin yanına.
Odysseus da başını çevirdi ve sildi gözünden akan yaşı...
"Uzakta ölen efendimizin köpeğidir o,
görseydin, ne güzel, ne canlı köpekti
Odysseus bıraktığında onu bize, giderken Troya'ya,
hızını, çevikliğini görseydin, açık kalırdı ağzın.
Ama iste böyle kötüledi, döndü uyuza,
efendisi yaban ellerinde yok olup gideli beri.
Vardı rahat oturulan konağa böyle konuşa konuşa
ve hemen girdi büyük sofraya, soylu taliplerin oturduğu yere.
Ama kara ölümün kaderi yakalamıştı Argos'u,
görür görmez Odysseus'u yirmi yıl sonra.
Odyssea Homeros
Böyle cemiyetler, daha ziyade beraberce yalan söyleyip, beraberce
aldanıp hoşça vakit geçirmek isteyen insanların işidir. Cemal Bey
ise kolektif yalandan hoşlanacak adam değildi. Yalan, onun için
ferdi bir silah, bazen de kendisini ve hayatini süslemek için
müracaat ettiği bir vasıta idi. Öyle herkesin dut hasırı gibi, bir
ucundan tuttuğu yalana tenezzül edemezdi.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü Ahmet Hamdi Tanpınar
Dun testicilerin oradan geçiyordum,
elleri baktım ne güzel oynuyordu toprakla,
baktım on parmakta on hüner.
Kimse farkında değildi, bir ben gördüm,
babamın toprağıydı ellerindeki toprak.
Rubailer Ömer Hayyam
Önemli olan yapılan ya da elde edilen değil, bunun karşılığında
neden vazgeçildiğidir. "Önemsemek" sadece davranışla değil, bu
davranışın bedeliyle belli olur. Bu bedel, zaman, para, mal mülkle
ödenebileceği gibi, bazen bir meslek, bir evlilik, bir yasam,
şöhret ya da sadece boş zamanla ödenebilir.
Hayvanların Sessiz Dünyası Marian Stamp Dawkins
Her varlık geçicidir ve bir an için parlar ve parlayarak
algılandığı anda yine sönerek geçmişte kalır. Yalnız içinde
yaşadığımız şimdiki an gerçektir ve evren sürekli yinelenen "şu
an"lardan, "geçiciliğin sürekliliğinden" başka bir şey değildir.
Zihindeki düşünce ve duyguların oluşma ve çözülme hızı,
birbirlerini izlemeleri, çağrıştırmaları, sanki kalıcı ve sürekli
bir benliğimiz varmış duygusuna kapılmamıza yol açarak bizi
yanıltır. "İsteksiz olan, isteklerden arınmış olan, artık
isteklere doymuş olan, isteğini kendi içine çevirmiş olan kişinin
özü artık dolaşıp durmaz; çünkü o Brahman'dır, Brahma'nın içinde
erimiş, çözülmüştür."
İlkçağ Felsefesi - Hint Cin Yunan H. J. Störig
İnsanları Tanrı'nın yarattığına inanan kimseler söyle düşünürler:
Tanrı, insanları kendindeki insan düşüncesine göre var eder. Öte
yandan, inançsız kimseler de şu geleneksel görüşe bağlanırlar:
Nesne, ancak özüne uyduğu zaman var olur. Nitekim XVIII. yüzyıl
hep şuna inandı: Bütün insanlara özgü ortak bir öz vardır; bu
değişmez özün adı insan doğasıdır. Varoluşçuluk ise tam tersini
öne sürer bunun: İnsanda -ama yalnız insanda- varoluş özden önce
gelir.
Varoluşçuluk Jean Paul Sartre
Hintliler, insanın asil özünün Tanrı olduğuna, ama bunu fark
edemediğine inanırlar. İnsan gerçek özünü anlayamadığı sürece,
ruhu vücut aracılığıyla dünyaya bağlı kalmaktadır. Kurtulmak ancak
ruhun belirli bir gelişmeye varmasıyla olasıdır ve insanların çoğu
bir tek ömür boyunca buna erişemezler. (...) Hintli için, tekrar
doğmak bir "yaşam sonrası" değildir. Çünkü, tekrar cisimlenmiş
olan ruh hâlâ zamana ve kaderine bağlıdır; hâlâ zamandan ve tekrar
doğmaktan kaçmaya çalışmaktadır.
Yoga Sophy Hoare
Önünde, hiçbir Yıldız Çocuk'un karşı koyamayacağı bir oyuncak,
bütün insanlarıyla Dünya gezegeni duruyordu. Tam zamanında geri
dönmüştü. Aşağıda, o kalabalık kürede, radar cihazları alarma
geçecek, büyük teleskoplar gökyüzünü tarayacak ve insanoğluna göre
tarih sona yaklaşacaktı. Bin mil aşağıda, uyuyan ölüm kargosunun
uyandığını, yörüngesinde ağır ağır kıpırdadığını fark etti.
İçindeki zayıf enerjiler onu korkutmuyordu ama daha açık bir göğü
yeğlerdi. Arzusunu dışarıya gönderdi ve dönen megatonlar uyuyan
bir kürenin yarısına sahte, anlık bir şafak götüren sessiz bir
patlama ile aktı. Sonra düşüncelerini düzene sokup, henüz
sınamadığı gücünü düşünmeye başladı. Dünyanın efendisiydi ama ne
yapacağından pek emin değildi. Ama bir şeyler düşünecekti.
2001 Bir Uzay Macerası Arthur C. Clarke
Sonra bir zengin söz aldı; "Bize Vermekten söz et" dedi. Ve El
Mustafa yanıtladı: Elinizdeki mallardan verdiğinizde cok az
verirsiniz. Ancak, canınızdan verdiğinizde gerçekten vermiş
olursunuz. Oysa canınız gibi sakladığınız mallarınız gelecekte
muhtaç olurum korkusuyla bekçiliğini yaptığınız nesnelerden başka
nedir ki? Yarının ne getireceği belli mi? Kutsal kente doğru yol
alan hacıların pesine düşmüş aşırı temkinli bir köpek, kızgın
kumların altına bir kemik gömse ne çıkar? Olur da bir şeylere
muhtaç duruma düşerim korkusu, gerçekte muhtaç durumda olusun ta
kendisi değil midir?
Ermis Halil Cibran
Filozof İbni Sina'nin bir sufîye söyle dediği söylenir:
"Eğer görecek kimse olmasaydı görülecek ne olurdu?"
Sufînin yanıtı şu olmuş:
"Gören bir göz olduktan sonra görülemeyecek olan nedir?"
Dogu Bilgelerinden Secmeler İdris Sah |
|
|
|
|
|
|
|