Zamanında güzel bir Adige kızı varmış. Adı Akanda imiş.
Güzel, akıllı, hünerli bir kızmış. İş yapmasını, yerli
yerinde konuşmasını bilirmiş. Bu, görgülü adet bilen
kıza herkes hayranmış.
Akanda, güzel akıllı olduğu kadar da, gururlu
bir kızmış. Öyle hemen önüne ilk çıkana gülüp gönül
verecek biri değilmis.
Bir gün Akanda'nın köyünde bir düğün
olmuş. Bu düğüne uzak bir yerden, Haus adında bir
delikanlı gelmiş. Haus, zengin ama sonradan görme bir
ailenin çocuğuymuş. Çok gururluymus, kimseyi
beğenmezmiş. Güzel giyinir, herkese tepeden bakarmış.
Geleneklere uymaz, dilediği gibi hareket edermiş. Haus,
Akandalar'ın köyüne geldiğinde de öyle yapmış. Eyer
takımı gümüş tokalarla süslü güzel atından inmeden köye
girmiş. Kamçısını şaklatarak düğün yerine gelmiş. Gözü
hemen Akanda'ya takılmış. Yanındaki birine; ''şu sıranın
başındaki kız kim?'' diye sormuş. Bir yolunu bulup
Akanda ile konuşmuş. ''Seninle evlenmek istiyorum''
demiş. Akanda; ''ben geleneklere uymayan biriyle
evlenmem'' diyerek, Haus'un teklifini reddetmiş. Gururlu
Haus çok kızmış, ''seni kaçıracağım!'' demiş. Akanda da
sert yanıt vermiş: “Karşımda beni kaçırabilecek bir
yiğit göremiyorum!'' demiş. Yürüyüp gitmiş. Haus, daha
düğün bitmeden Akandalar'ın köyünü terketmiş.
Bir süre sonra kendisi gibi adet bilmez
iki arkadaşıyla silahlanıp yola çıkmış. Niyeti Akanda'yı
kaçırmakmış.
Akandalar'ın köyüne yaklaştıkları sırada, yolda yaşlı
bir adama rastlamışlar. Adamcağızın atı, kendisi gibi
yaşlıymış. Bir kulağı kesik, bir ayağı topalmış.
Aksayarak yürüyormuş. Haus, ihtiyara takılmış: ''Dede,
bu atla öbür dünyaya mi gidiyorsun?'' demiş. İhtiyar,
''Öyle evlat! Bundan sonra bizim gideceğimiz yer orası''
diyerek karşılık vermis.
Haus, ihtiyarı rahat bırakmamış. ''Dede! Biz kız
kaçırmaya gidiyoruz. Sen ahiretlik atınla yavaş yavaş
gel. Dönüşte bizi karşılarsın'' demiş. Atını kamçılamış.
İhtiyar, üç delikanlının arkasından bağırmış. ''Kimin
kızını kaçıracaksınız?'' demiş. Haus; ''babasını
tanımıyoruz. Ama kızın adı Akanda'' diyerek karşılık
vermiş. Üç genç, yaşlı adamı toz duman içinde bırakarak
atlarını dörtnala sürmüşler. Ancak, aradan yarım saat
bile geçmeden aynı hızla geri dönmüşler. İhtiyara
yaklaşınca durmuşlar. Haus; ''Dede! Sen hala yolda
mısın? diyerek, yaşlı adama yeniden takılmış.
İhtiyar; ''ne yapayım evlat! Atım bu kadar gidiyor''
demiş. Sonra o sormuş: ''Hani kaçırdığınız kız?''.
Haus, Akandalar'ın köyünde gençlerin silahla talim
yaptıklarını, şu anda Akanda'yı kaçırmanın mümkün
olmadığını anlatmış. Başka birgün geleceklerini
söylemiş.
İhtiyar gülmüş: ''Bak oğlum!'' demiş. “Sen
belki Akanda'yı kaçırabilirsin. Ancak, o seninle
yaşamaz.”
Haus merakla sormuş: ''Neden?''
''Ben Akanda'nın babasıyım. Benim kızım adet,
gelenek bilmeyen bir adamı koca olarak kabul etmez de
onun için.''
Haus aptallaşan bir suratla bakarken, ihtiyar kalpağını
düzeltmiş. Atının dizginini çekerek, kamçısını
şaklatmış. Topal at tek kulağını dikmiş. Arka ayakları
üzerine kalkarak şahlanmış. Ok gibi ileriye fırlamış.
Haus ve iki arkadaşı arkasından bakıp kalmış.
Haus o zaman anlamışki onlar köye varmadan
alay ettikleri ihtiyar, atı ile yıldırım gibi köye gidip
gençleri bilgilendirmiş yine yıldırım gibi dönüp eski
yerine gelmiş.
Haus, o günden sonra, değil Akanda'yı kaçırmak bir daha
insan içine çıkamamış. |