...................
...................

İSLAMİYET GELİNCE

KEÇ-I Süleyman Yavuz

                         
...................
...................

İslamiyet; Dağıstan, Çeçenistan taraflarından girer coğrafyaya ve yayılmaya başlar hızla. Demeye kalmaz Kabardey peşinden Adigey, Psıufe'ye ulaşır, Abzeghlerin arkasından Shapsughlar, dayanır kapısına Wubıhların.

Emanete hıyanet olmaz, alınır emanet, bısım (akraba) Apsuwalara iletilmek üzere.

Zamanlama kötü. Güzelim Apsuwa üzümlerinden yapılmış, canım şaraplar henüz yeni basılmış fıçılara. Mahzenler dolu küp küp şarapla. Teklifin kabul görmesi kabil değil.

Şarap yapmakta geciken birkaç sülale ikna edilir ancak emanetin çoğu elde kalır.

O gün bugündür emanet, biraz emanet durur Wubıhların üstünde ve serzenişte bulunurlar, üzerimize kaldı diye!

Bu serzeniş devam ededururken Kbaada vadisinde susar son silahlar. Büyük sürgün kapıya dayanmıştır. Acılar açlıklar, hastalıklar, alırlar soluğu Anadolu topraklarında, sürgünde.



Abhazya'dan Anadolu topraklarına ilk sürgünler olduğunda halkın büyük bir kısmı ya Hıristiyan ya da şarap yapımında geç kalıp Wubıhlardan emaneti alanlardan oluşmaktaydı, ancak bu işi pek kavrayamamışlardı, kısacası her koşulda doğru dürüst Müslüman değillerdi.

Zamanın sadrazamı bu durumu öğrenir ve pilot bir köy belirler.

İlgililere emir verir.

- Derhal gidile. Din, adabıyla öğretile. Eksikler giderile.

İlgililer köye gelir. Önce bir mescit yapılır, peşi sıra ahaliye İslamiyet
tüm şart ve şurtları ile öğretilir. Geri dönülür.



Aradan yıllar geçer. Sadrazamın aklına bu köy düşer. Gerekli emirleri verir, teftişçileri yollar.

Teftişçiler köye geldiğinde ne görsünler.

Mescit sarmaşık ve örümcek ağından görünmez bir halde, ilk günden beri hiç kapısının açılmadığı aşikar. Bu duruma çok kızarlar.

Komutan emrini verir, askerlere.

- Tüm ahali meydana toplana...

Tüm Abhaz erkekleri meydandadır. İçlerinde çok yaşlı nur yüzlü bir ihtiyar
vardır. Onu kenara ayırırlar, diğerlerine yüzer değnek falaka emrini verir
komutan.

Millet falakada inlerken yaşlı Abhaz gülümser durur. ''Ben size demedim mi'' gibilerinden.

Bunu fark eden birliğin komutanı da ha bire ihtiyara bakar ''Nasıl, iyi
gidiyor değil mi''der gibi gülümsemekte.

Dayak faslı bittikten sonra nur yüzlü Abhaz'a saygı ile sokulur, komutan.
''Nasıl iyi yaptım mı muhterem?'' der.

Nur yüzlü ihtiyar.

- Yavrum eline sağlık. Ben bunlara zamanında söyledim. Bu mescit bize bela verecek, yıkalım dedim, dinlemediler.