Eski iş
adamlarındandı, geçmişi şaşalı, bugünü bence vah vahlı
bir eski
ağabeyim.
İnsan başta yalnızdır, bire bir anlamda. Sonra evlenir,
haliyle çiftlenir. Sonra çoluk çocuk, iş, güç, okul,
eğitim, çocukların mürüvveti derken, yine başa dönüş.
Derler ya ‘’edi ile büdü baş başa’’ işte tam bu nokta
hoca Nasrettin’in dediği gibi küçük kıyamet noktasıdır.
Bu ağabeyim küçük kıyameti yaşamış, büyüğüne gün
saymaktadır. Bayramda ziyaretine gittiğimde, yorgun ve
hüzünlü anlattı öyküsünü.
Çok zengin bir iş adamı, yılın yorgunluğunu atmak üzere
harika bir tatil beldesine gider. Bu yer değil tatil
beldesi adeta Cennet’ten bir sunudur sanki, fanilere.
Akarsuyun kenarında dolaşırken kendi halinde, balık
tutan bir ademe rastlar. Selam verir.Alır balıkçı selamı
sohbet başlar.
- Ne kadar balık tutuyorsun?
- Yiyeceğim kadar, bazen de ihtiyaçlarımı
karşılayacak kadar.
- Nerede yaşıyorsun?
- Şu küçük ve sakin kulübede.
- Peki daha fazla balık tutmayı hiç düşünmüyor
musun?
- Neden düşüneyim.
- Kendine bir tekne alırsın.
- Sonra?
- Buradaki balık pazarını ele geçirir durumunu
düzeltirsin.
- Düzeltirsem ne olur?
- Tekne adetini ve çalışan sayısını fazlalaştırır,
tekelleşir sonrada konserve işine girer daha büyük
paralar kazanırsın.
- Diyelim öyle, neye yarar?
- Demeye kalmaz bilumum deniz ürünlerini avlamaya
ve pazarlamaya başlar. Dünya ülkelerine satar ünlü iş
adamlarından olursun.
- Sonra?
- Deniz filosu kurar, dünya deniz ticaretinde isim
sahibi bir armatör
olursun.
- Diyelim ki oldum!
- Artık ondan sonrası Allah kerim, seni kimse
tutamaz. Fabrikalar
işçiler, gemiler hesaplar, paralar, yatlar, katlar.
- Tamam ben bunların hepsini başardım diyelim. Bu
işin sonu nereye
varacak?
- Nereye varacak, gidersin sakin güzel bir beldeye
küçük sakin huzurlu
bir ev. Balık tutar domates yetiştirirsin.
- Peki şimdi benim yaptığım ne?
Bu öylesine bir bayram sohbetiydi aramızda geçen,
yorumsuz paylaşmak
istedim. |