Bu dünyaya, yaşamında başından geçecek olanları bilen bir kişi
dahi gelmedi. Fakat ufak büyük herkes hayatında kendisine bir yol
seçerek umut dolu yaşıyor. Aklı başına gelenler yaşamda
izleyecekleri yolu kendi kendilerine seçiyorlar, düşlerinin dahi
ayrımında olmayan bir çocuk nasıl şiir yazmayı seçer? Nasıl
düşünceyi güç edinir? Nasıl umutlarının çizdiği yolu bulur,
burada, doğruluk üzerine yol almaya başlar?
Böylesi düşünce dalgalanmalarına
kapılıyorum bir bahar ayında, Nisan'da doğan KUYEKO Şıhambıy
aklıma geldiğinde. Bir yandan yazdığı satırlarla bu delikanlının
ne bir eksiği ne de bir fazlası olmadan davranışları, düşünce
şekli, hal ve tavırlarına vakıfmışım gibi hissediyor diğer
yöndense Yecerıkuay'ın yetiştirdiği şaiirin sadece Adigey'in değil
Kuzey Kafkasya milletlerinin edebiyatında da yeni bir umut
olduğunu göstermeyi arzuluyorum.
KUYEKO Şıhambıy çok erken, 12 yaşındayken
yazmaya başladı. Şiirinin tınısı, düşünceleri çoktandır yerli
yerini bulmuş bir yazar. Sabırlı, insancıl hiç kimse ile
karıştırılmayacak bir berrak şiir. Şair bıkkınlık bilmeyen bir
yolcu iki gözün gördüğünden daha fazlasını tartan bir gönül.
Güzelliğe, iyiliğe vakıf olarak yolunu seçiyor, yaşamı adeta
işliyor, hayatın dar yarlarında cana sahip olduğunu betimleyerek
zorluklara teslim olmadan doğruluğun izinde ilerliyor. Dilini,
milletini, soyunu seviyor, yöneticisi yapıldığı kişilere önem
veriyor. Sanatı ile birlikte milleti için çabalıyor, saygılı
olduğundan saygınlığıda sahip.
Düşünceleri bir fitil gibi kıvılcımlanıp
aydınlanmaya başladığında henüz çocuktu. Daha kıymetli bir şey
olmayan ana merhametinden annesinin vefatı ile kopan çocukcağızın
yaşamı kararır, adeta derin bir yara ile sarsılır, donar kalır.
Fakat Tanrı zalim değildir, aldığının yerini tamamlarcasına, çalı
ucundaki ufak bir kıvılcımın umut olması gibi, yeni yeni yetişen
delikanlının üzüntüsünün-kırgınlığının, şiir unutturucusu olur.
Şıhambıy her zaman anadilindeki yazı ve düşüncelere yakındır.
Annesinin solmayan sureti ebedi olarak gönlünde yer eder;
sonbaharda bahçe-kır işleri bittiğinde annesi Adigece farklı
farklı kitapları okumayı severdi, bu konuda yalnız da değildi.
Mahallelerindeki kadınlar da onun etrafında toplanır okuduklarını
dinlerlerdi. Böylesi zamanlarda annesini tanımazsanız adeta okumuş
büyük eğitimli birisi gibi sanırdınız, toplananlara Adige sanatsal
edebiyatından yazıları akıcı ve yumuşak bir dille okurdu.
Şıhambıy'de bir köşede annesinin her tarafa eşit yayılan sesini
dinlerdi. Bu çocuk, dinlediklerinin yüreğine atılmış tohum
taneleri olduğunu nereden bilebilirdi ki?
KUYEKO Şıhambıy Koşhable Rayonu'na bağlı
Yecerıkuaye köyünde 3 Nisan 1963 yılında doğdu. Orta öğrenimini
tamamladıktan sonra 1980 yılında Adige Devlet Öğretmen Enstitüsü
Filoloji Fakültesi'ne kaydoldu. Burada üç yıl eğitim gördükten
sonra Moskova'da bulunan Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne gider
ve 1989 yılında buradan mezun oldu.
1983-1985 yılları arasında Sovyet
Ordusu'nda askerliğini yaptı. 1989 - 1994 yılları arasında Adige
Kitapbasımevi'nde redaktör olarak çalıştı. 1994 - 1996 yılları
arasında 'Zekoşnığ' almanağının baş redaktörlüğünü yaptı. 1996
yılından itibaren son 17 yıldır Adige Cumhuriyet Kitap Basımevi
Müdürü görevindedir.
Orta öğrenimi esnasında şiir yazmaya
başlar, ilk şiirleri rayon gazetesi 'İlyiç'in Yolu'nda çıkar.
Ardından otonom bölge gazetesi 'Sosyalist Adigey' ve 'Zekoşnığ'
almanaklarında eserleri yayınlanmaya başlar. İlk poetik kitabı
öğrencilik yıllarında 'Mazem Yinef' ismi ile 1987 yılında
yayınlanır. Ardından 'Ğaş'er - Psıkeyfeh' (1989), 'Guğem
Yitlağu' (1994), 'Seçmeler' (2008) isimli kitapları basılır.
Günümüzde ise jübilesi onuruna 'seçme eserleri' isimli bir kitabı
daha yayınlanacak.
Şıhambıy'in şiirleri 'Öğrenci Meridyeni',
'Edebiyat Okulu', 'Bizim Çağdaşlarımız' isimli süreli
yayınlarda da basıldılar.
1988 yılında Moskova'da düzenlenen
'Tüm Sovyetler Birliği Genç Yazarları' toplantısına katılır. Büyük
şehirde öğrenimini görmekte olan Şıhambıy'in yeteneğinin gücü,
yazma becerisi, dünyaya bakış açısı daha da güçlü kök salar. Genç
yazar yazmanın yanısıra yaşamın farklı alanlarında da güzellikler
bulur; resim yapar, şarkı söyler gitarla farklı melodileri
seslendirebilmeyi başarır. Bunun yanısıra öğrenci yurtlarının
kendi kendilerini yönetmeleri konusunda yapılan bir pilot
çalışmada yaşadığı yurtta bulunan gençlerin daha iyi yaşam
olanaklarına kavuşturulması için yapılacak çalışmalara başkan
seçilir. Üç yıl kadar yöneticiliğini yaptığı yurtta öğrencilik
yıllarının sıcak anılarını edinir. Öğrenciyken evlenen genç
anne-babaların çocuklarıda bu yurtta kalmaktadır. Çocukların
sesleri oyunları insanı neşelendirirken yurdun dar koridorlarında
çocukların dolaşıyor olması oynayacak yerlerinin bulunmaması
rahatsız ediciydi. Şıhambıy yurtta bulunan iki boş odayı
aralarındaki duvarı da kaldırttırıp çocuklar için oyun odasına
çevirtmişti. Genç anne-babalar da çocuklar da bundan çok memnun
olmuşlardı. Bunun yanısıra iki yurdun arasında kalan araziyi
temizlettirerek, ağaçlar-çiçekler dikip, insanların oturacağı
dinleneceği yerler yapıp burayı adeta gönlün huzur bulacağı bir
yere çevirmişti. Üzerinde şüphe duyulmayacak şey ise Şıhambıy'in
yüreğinde tomurcuklanan büyük düşüncelerin iyilik, güzellik,
adalet üzerine olmasıdır.
Şairin dünyası kaygı ve merhametle
çevrilmiş durumdadır. Şair hayatta olan-bitenlere
yaslanarak-dayanarak, insanların iyiliğini-iyiliklerine,
yaptıklarına, akıllarına, fikirlerine, kavrama yetilerine,
şanslarına, şanssızlıklarına hiç durmadan akan bir şelale misali
yol alan yaşamlarını aydınlatarak yazar. Zaten şairi büyük yapan
mütenasip kılan da bu değilmidir. Şair kendi yüreği gibi binlerce
gönüle hatiyakoluk yapıp meydanda durandır. Bunu becerebilenler
ise büyük yeteneğe sahip, kendi öz ışığını sakınmadan
düşüncelerini dile getirenlerdir. Böylesi şairler hem kendileri
hem de ulusları için büyük nasiptir.
Şıhambıy'ın düşünceleri gün be gün yıl be
yıl açılıp tomurcuklandı, olgunlaştı. Bitmeyen, sonsuz çabalar,
yarım kalmış işler ise gönül kırıcı - huzursuzluk verici
niteliklere sahip olduğunu Şıhambıy saklamıyor, zaten böylesi
kaygılar şiirin doğum sancıları, adeta yeni doğmuş bebeksi halinin
sebebidir. Evet, bir dakikalık- saniyelik mutluluk, tomurcuklanan
düşüncenin arı soluğunun kanatlanmasıdır. KUYEKO bu yüzden
dünyanın tamamına işaret ederek 'ГъашIэр - псыкъефэх, Ömür -
çağlayan' diyor. Doğruluğun yanında durmamak imkansız. Ömür
ağacının yaşam dalı yüce, şair insanları düşüncesi ile
kavrıyor-kapsıyor onlara ulaşıyor. Mut sahipleri ile birlikte
mutlanıyor, üzüntü içerisinde olanlarla kederleniyor. Gönlünün
sahip olduğu sıcaklıkla ulusunu donatırken, yıllar erlik sahibi
sert süvariler misali ilerliyor.
Şıhambıy'in büyük normlara sahip düşüncelerini ululaştıracağı,
onlar üzerine çalışacağını umut ederek, körelmek bilmeyen bir şair
olarak uzun ömürlü olmasını temenni ediyoruz. Şimdilik bir Adige
erkeğinin aldığı yolun ilk dönemecini aşmış durumda daha önünde bu
yolun esas uzun kısmı var.
|